27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez •B dü?" " Nereden göreceğim? Taşınırken kimbilir nereye tıkıştırmışsındır. Yazı odasındaki kitapların arasında aradın mı?" " Aradım. Eski apartmanın kapıcısına bile gidip sordum: "Garajda bıraktıklarımızın arasında olmasın; bir bak!" dedim. Vallahi nc yapacağımı şaşırdım. Kadın tablosunu salonda asılı görmezse bizi affetmez!" " Çerçevecide diyemez miyiz?" " Geçen sefer öyle deyince "Hangi çerçevecide" diye sordu. Üstelik bir hafta sonra gelip kontrol etti." " Geeelsin!" " Geeelsin olur rau?" " Bu sefer 'Çerçeveci kaybetmiş!' der kurtuluruz." " Kurtulamayız: gider dükkânı çerçevecinin başına yıkar.. lyisi mi sen bugün işten eve erken dön de beraber arayalım. Beş buçukta burada ol!" Ayşe, kocasıyla telefonla konuştuktan sonra bir taraftan akşam yemeğe gelecek misafirleri için hazırlıklarını tamamlamağa çalışırken bir taraftan da Hadiyammın tablosunu aramayı sürdürdü. Hadiyanım bu tabloyu onlara dört yıl önce, elli dokuz yaşında ilk açtığı resim sergisinden sonra hediye etmişti. Resmin Hadiyanım açısından önemi büyüktü: Zira Beşiktaş'taki banka şubesinde sergilenen eserleri sunan broşürün kapağında bu resim vardı; Rengârenk bir zemin. Ortasında 30 sn. çapında mor bir leke. Üstünde sağda mavi, sol' da yeşil birer nokta ve Hadiyammın, resmin tüm şekilli ve şekilsiz elemanlarım bastırıp ikinci plana iten görkemli bir imzası. Ayşe'nin kocası Recep mavi ve yeşil noktalara bakıp buna "Kuyruksuz Mor Van Kedisi" diyor ve Hadiyammın tabloya önce o kocaman imzasını atıp Van Kedisi dediği lekeleri sonradan imzasını süslemek için kondurduğunu ileri sürüyordu. Ayşe de eşi de bu resmi hiç mi hiç sevmiyorlardı. Hadiyanım sevinsin ve ileri yaşında başladığı resime devam konusunda yüreklensin diye onu, giderlerini şurdan burdan kırpıp yüz defa düşünüp bin sergi gezip edindikleri zevkli resimlerinin arasına şöyle birkaç günlüğüne yerleştirmişlerdi. Bu Kuyruksuz Mor Van Kedisi, Burhan Uygurların, Ali Çelebilerin, Gürol Sözenlerin yanında öyle aykırı kaçmış, gözlerine öyle batmıştı ki ertesi gün Ayşe, kocasına, "Kusura bakma; ben bu işkenceye daha fazla dayanamayacağım. Yemek >erken bunu göriince iştahım kapanıyor" deyip resmi dolap odasına kaldırmıştı. Bu resmin yaşamlarına bir gerilim, bir "stres" unsuru olarak katılmış olduğunu o gün bile yeterince fark etmemişlerdi. Işin bu yanı, yaklaşık bir ay sonra Hadiyanım çay içmeğe geldiğinde anlaşıldı. Hadiyanım gclir gelmez "Şu sizdeki resmimi öriedim. Dur bir bakayım içime sindire sindire" diyerek yemek odasına yönelmişti. Ayşe'nin resmin "S Hadiyammın kuyruksuz mor Van kedisi abahtan beri Hadiyammın tablosunu arıyor ve bulamıyorum. Son zamanlarda gördün müyUnde saklandı ve Hadiyammın her gelişinde^ oradan çıkarılıp sol taraftaki duvarın, Hoca Ali Rıza'nın karakaleminin çivisine asıldı. Hoca Ali Rıza'nın seçilmesinin nedeni, boyutlarının Hadiyanımkine uymasıydı. Bu uygulama sadece bir kez büfeden çıkarılmış duvara dayalı bek'ıeyen tabloya köpeğin işemesi dışında kazasız belasız sürdürülmuştU. Ama, ama bu gece ne yapacaklardı? Hadiyanıma resminin bulunamadığı nasıl söy. lenecekti? Karıkoca, kapıcının gündeliğe gelen karısımn yardımıyla evi baştanbaşa aradılar: Recep aylardır bulamadığı Turing Otomobil Kuliibii üye kartını, yedek gözlüklerini Ayşe, Walkmanı'nın kulaklıklarını, Ofra Haza kasetini, mavi bikinisinin altını buldu ama tablo ortaya çıkmadı. "Ne yapacağız?" Uygun bir açıklama düşünmektan başka yapabileceğimiz bir şey yok! Hadiyammın gelmesine sadece bir saat kalmıştı. Kankoca bütün işi kapıcının karısına bırakıp oturdular bir açıklama bulmağa çalıştılar. Bir ara akıllarına bir şey uydurup yemeği ertelemek geldiyse de davete bu kadar az zaman kala ertelemenin imkânsız olduğunu duşünerek bundan vazgeçtiler. Recep, "Eve hırsız girdi; bir tek senin tablonu çaldı!", "Yıldırım düştü: Tablo pencereye yakın oldugundan isabet aldı. Yangın söndürme cihazını açıncaya kadar bir tek onu yitirdik!" gibi mizah yönü ağır basan açıklamalar düşündüyse de Ayşe'nin gülecek hali yoktu. Sinirlendi; kocasına "Kglenmenin sırası degil! Liilfen ciddileş.." diye çıkıştı. Recep o zaman başka bir şey düşündü; "Gel", dedi, "Odayı dağıtalım, bütün tablolan yerlerinden indirip bir köseye yığalım.. Sanki heniiz yerleşememiş nıımarası yapalım." Ayşe, "Ne farkeder?" dedi, " O yine ister lablosunu bulmamızı.." Bundan sonra Hadiyanım gelinceye kadar Recep üç, Ayşe iki "açıklama" üretebildiler. Recebinkiler; 1. Tablo maalesef taşındığımızda nakliyecinin devrilen kamyonunda parçalanan eşyaların arasındaydı. 2. Hizmetçi yanlışlıkla deterjanlı suyla sildi. 3. Çini sobanın üstüne asmıştık. Son zelzelede sobaya düştü. Ayşeninkiler; 1. Boyacı yağlı boya damlatınca terebentinle silmeğe kalkmış. 2. Eşyalarla beraber yerde dururken müteahhit, binanın rutubetini gidermek için zeminden ısıtan yer kaloriferini Uç gün sürekli oradâ bulunmadığını hatırlayıp tepesinden aşağıya kaynar suların döküldüğünü hissettiği o anda kendini nasıl toparlayıp "Halacıgım resminiz çerçevecide" diyebildiğine akşam olup bitenleri öğrendiğinde eşi şaşmıştı. "Aferin be Ayşe... Vallahi benim dilim lu(ulur konuşamazdım; iyi hâkim olmuşsun kendine" diye hayranlığını belirtmişti. Hadiyanım da hafif sarsılmakla beraber ve duvarda tablosuna uygun yer ve boş bir çivi bulunmadığına bakıp hafif kuşku duyarak kendini toparlamış ve "Hangi çerceveciye verdiniz kızım" diye sormuştu. " Recep birine götürdü ama hangisine olduğunu ben bilmiyorum." " Ayol insan haber verir... Paspartu boyunu, rengini beraber seçerdik.." Sonunda Ayşe eşinden resmin hangi çerçevecide olduğunu öğrenip Hadiyanıma bildirmeyi ve onunla gidip resmi çerçevecide görmeyi, eğer çerçeveci ya da kocası yanlış bir şey yapıp çerçeve ve paspartu için ressamın zevkiyle çelişen bir renk, bir boyut seçmişlerse düzeltileceğini vadedip ortalığı biraz yatıştırmıştı. O anda Ayşe'nin Kjıyruksuz Van Kedisi'ne nefreti katmerlenmişti. Hadiyanım gidergitmez resmi bulunduğu yerden çıkartıp akşam kocasına, "Aman şunu bir çerceveciye bırak da ben yarın Hadiyanımla gidip çerçeve seçeyim. Adama da tembih et bize resmin bir hafladır onda bulundugunu ama işinin çokluğundan elini sürememiş olduğunu söylesin!" demişti. Sabah Recep işe giderken Ayşe merdivenlerden aşağıya doğru, ardından seslendi: "Sakın çerceveciye resmin bir haftadır onda olduğunu söylemeyi unutma!" Ertesi gün Hadiyanımı evinden alıp çerceveciye götürmek, on saat " O mu olsun bu mu olsun?" diye düşünüp paspartu ve çerçeve seçmesini beklemek, hele dükkanda bulunan bütün çerçeve örneklerini hemen hemen bütün paspartularla deneyip sonunda, "Hiçbiri tam istedigim gibi degil; ama en zararsızı galiba şu.." demesi Ayşe'nin Mor Renkli Kuyruksuz Kedi, paspartu ve çerçeve yanında Hadiyanım'dan da nefret etmeğe başlamasına neden oldu. Bu olaydan sonra resim büfenin alt göz olarak seksen derecede ısıtınca boyaları pul pul çatlayıp döküldü. Kapı saat tam 20.00'de çalındığında Ayşe'nin ve Recep'in gerilimleri son haddi bulmuştu. Kapıyı Ayşe açtı. Hadiyanım girer girmez önce Ayşe'yi sonra da kocasını öptü. Paltosu alınırken "Giile güle oturun", dedi. "Size çam sakızı çoban armaganı bir yeni ev hediyesi getirdim: Bu mevsim yaptığım tablolann en giizelidir!" Sonra dönüp ardında duran iki hammala "Evladım, getirin şu tabloyu", dedi, "dayayın şu duvara!" D 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear