26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

•EAZARIN PENCERESÎNDEN Selçuk Erez Koleksiyoncu illa ki zengin midir? stanbul'da bulunan diplomatlann içinde herhangi bir nesnenin koleksiyonunu yapmayan yok gibiydi. llk geldiğimde sormaya başlamışlardı: 'Scn ne topluyorsun, nelere mcraklısın?' Halılan scverdim; ama benim kesem bunlara elvermezdi. SUslü silahlara bayılırdım; ancak bunların da fiyatları hahlarınkinden bile fazlaydı. Uzun süre ne toplayacağıma karar veremedim... Bir öğle sonrası, Turudu Osman Bcy'le dUkkânında otururkcn, kumaş yığınları arasından bir parça çekti çıkardı. 'Bu ncdlr?' diye sordum. Omuzlannı oynatıp 'HerhaMe eski bir Tttrk havlusunun parçasıdır' dedi. Davranışından bu parçanın pek ucuza edinilebileceğini anladım. Gerçekten öyle oldu. Hemen satın aldım... O aksam Viskonsül WUliam Cramp'a satın aldlğım parçayı gösterdiğimde, 'Hele şükür1 dedi, 'Ameriluuı <»nmpflnln önemU bir sonınu çözümlradi... Bundaa böyle senl, 'Atılmıs Tiirk havlulannın lopiayıcısı' olarak Atılmış havlulann toplayıcısı olduğum pek çabuk duyuldu... Bir partide BUI Cramp'ıcu yanındaki hanımın kulağına fısıldadığını duydum: 'Bagin Bcrry, çttplaklerden psçavra toplayan birinden 12x28 cm boyutanda lekeU bir havln satın almts. Acaba bu nc havluradnr?' Bill Cramp, bunu söyledikten sonra şöyleyarım bir dönüş yapıp sanki pis bir şeye dokunmaktan kaçınırmış gibi benden uzaklaştıydı... Her toplantıda, her partide sürdürülen bu 'paçavra toplayıcılıgY şakaları zamanla bazı hanımların meraklanıp kolcksiyonumu görmek istemelerine yol açtı. Aralarından şu ya da bu parçayı benden almak isteyen de çıktı. "tI Böylece yatırımımın kârlılıgı azalmaya yüz tuttu... O zaman taktiğimi değiştirmeye karar verdim. Chicago Art Institute'da Tekstil Bölümü yöneticisi Mlss Julie Mkbelet'ye bir mektup yazdım: 'Sayın Miss Mkbetet kendimi sık sık havlu koteksiyonumu görmek isteyenlerden kurtarmak içta bir «cy yapaamn gmkll|bıe inanıyorum... Yanın dttzİBC havtamu birkaç yıiItgına enstitunttze bırakabUraem bu Üp merakldmra biMdan böyle, 'Maalesef, en deferU parçalanmı Şlkago Sanat Enstitttstt'ne yoUadın' dlyebUcccftinı. Saygılanmla' Miss Michelet'den aldığım olumlu cevap üzerine sekiz havlumu Şikago'ya gönderdim. Bu tıavlular, 1932'de Şikago'da Gelişme Yüzy * Sergisi'nin bir bölümünde sergilendi. Sergi kapanınca Miss Michelet'nin yerini alan Miss Helen Gunsaulus bana bir mektup yazıp serginin bir milyondan fazla kimse tarafından gezildiğini ve bunların çoğunun eski Türk havlularına hayran kaldıklarıru anlattı. Böylece şevklendirildikten sonra onlara giderek daha fazla lıaviu yollaınaya başladım. Sayı 400'U asınca da koleksiyonumu bu mUzeye hediye ettim." Berry, Y.Burton, "Out of the PastThe Istanbul Grand Bazaar" adlı eserinde (Arco Publishing Co. New York, 1977) bunları anlatmıştı. Insanın bir şeyler toplaması, zamanla o konuda bir muzeyi zenginleştirecek kadar önemli bir koleksiyona sahip olabilmesi için illa ki çok zengin olmasının gerekmediği kesin... 1970'lerde GUzel Sanatlar Akademisi hocalarından Prof. Gttndüz Gölönü de Berry Burton gibi davranarak tütün içenlerin eskiden kullandıkları uzun çubukların ucuna takılan pişmiş topraktan uretilmiş lüleleri toplamaya başlamış ve zamanla önemli bir koleksiyona ve bilgi birikimine sahip olmustu. 1930'lardaki halini, o yıllarda Çarşı'da bulunan nesneleri anlatır bu eserinde... O yıllarda Zincirli Han'daki 'Makedonyalı Osman' dışmda, sözü geçen esnafın çoğu, gayri Müslimdir: Elca, lmameii Han'da arkeolojik malzeme satan Andranikos, Bcdesteo'deki Nisan Manukyan, sonra Andronikos'un yetiştirdiği Corc Zakos, Niko Augheri, Petro Hanzaoflu... Bunları, Tiinel'in Beyoglu çıkışındaki geçidin içindeki Antikacı Mustafa Kayabek'e naklettiğimde, "Evet", dedi. " O yıllarda antikacılann çoğu gayri Müslimdi. 1960'larda bu değişti... Mesela ben bu işe, 1963'te Beyazıt'ta başladım. 195055 yılları arasında Türkolojiye devam ettiğimden eski TUrkçe okuyabiliyordum, biraz sanat tarihi de bilirdim... önceleri kayınpederimle bakırcılık yapardım; bundan zarar edince eski eşya alıp satmaya başladım. Fakültede öğrendiklerime gezip gördüklerimi de katarak bu işi sürdürdUm. Elimden çok önemli nesneler geçti... MUzelere bile neler verdim: Can Kenımetli zarnanında, Topkapı'yaaz kârla, bazen kârsızönemli parçalar verdim. 16 yyldan kalma Selçuklu bir siniyi hatırlıyorum... Erdem Yiicel zamanında fttrklslam Müzesi'ne cam bir kandil vermiştim. Ben merakhlann böyle küçükten başlayarak zamanla önemli koleksiyon sahibi olduklarını çok gördüm. Bunlardan biri Ferid Edgü'dür. 1960'larda kimse ilgilenmezken eski yazı örneklerini, tslam sanat ı parçalannı toplardı. Bugün güzel bir koleksiyona sahiptir. Berry Burton, Kapalı Çarşı'nın 1960'larda Ferid Edgü, Aktedron Fikret (Andoglu) ve ben Beyazıt'ta cumartesi ve pazar günleri tomar tomar mal getirenlerden eski yazılar alırdık. Kapanmış tarikat evlerinden çok güzel yazılar edindik. Bunlar zamanla çok değerlendi: Tezhipli fermanlar, eskiden iküç yılda bir gelirdi; 500 liraya alırdık. Bugün bulunamıyor. Matbaa baskılı tuğralı beratlar bugün 350500 bin liraya satılıyor... El çizimi tuğralılar ise 11.5 milyon ediyorlar. Bunları beş liraya alırdık. Benim Çadırcılar 20 numaradaki dükkânımın önünde tezgâh kuran bir Mehmet Efendi vardı... Okuması yazması olmadığı halde, tanımadığı Yunan ve Roma parası yoktu. Hüseyin Kocabaş para koleksiyonunun çoğunu bu Mehmet Efendi'den edindiği sikkelerle oluşturdu. Anadolu'da gezip eşya toplayanlara 'ayakçı' derdik. Çoğu Maraşlı, Antepli olurdu. Şehirde gezip mal toplayanlara da 'torbacf derdik. Ayakçılardan izmirli tzzet ve Beyazıt'taki kestane ağacının altında duran Malatyalı Hacı'da önemli parçalar bulunurdu. Torbacılardan çoğu zamanla dükkân açtı lar. Bir de Eminönü'nde Fatih Sultan devrinden kalma hanlardaki bekâr odalarına gider, burada kalan ayakçılardan mal alırdık. O yıllarda Çanakkale seramikleri 3040, bilemedin 100 liraya satılırdı. Geçen yıl 500.000'e sattım. Bu yıllci müzayedede sarı renkli bir sürahi 4.5 milyona gitti. Geçen hafta yeşil renklisi 2 milyona alıcı bulmuş. 1960'larda 100 liraya aldığımız tombak buhurdanlık, bugün 10 milyon ediyor." "Bugün neler var dıikkamnızda?" "Şu yazının Şeyh Hamdullah a ait olması mümkün... Bu Ismail Ztthttt'nun; bu Mehmet Şevki'nin, 1291 tarihli. Bu da Yedikuleli Abdullah'ın. Şunlar Selçuklu kına tasları. Şunlar Meşrutiyet'ten kalma beyaz kahve fincanları: Bir taraflarında yeşil ve kırmızı çapraz Türk bayrakları var. Bir taraflarında, HürriyetUhuvvetMüsavatAdalet' yazıyor. Bıyık tarakları, Bizans kantar topu, şu at gemi, Roma olabilir. Tavanda asılı Yörük beşiği, Aydın'dan gelmişti. Şu eski kapı, Kastamonu'dan. Şu nefis tahta kapı, 18 yyîdan kalma bir Rum evinden. Bu ağırlıklar mı? Selçuklu değil; 20 yıl önce Hatti dUkkânı sahibi Fuat tzer yaptırırdı. Bu mermer bina alındığı 1329 tarihli. ÜstUnde 'Ya malikül mülk* yazılı. Şu cam çerçevedekiler 10 Temmuz 1327 tarihli Meşveret gazeteleri: Thıbzon'da Uzun Sokak'ta basıhrmışlar. Sahibi Imtiyaz ve MUdürü Mesulü Nad Bey'miş. Abonmanı yıllık Trabzon için 30, taşra (yani TVabzon'un dışında her yer) için 35 kuruşmuş. Bir yerinde de 'llanat pazaıiıga tabidir' diyor. BUtun bu nesneler yannki zengin ve önemli bir koleksiyonun ilk parçaları olabilir. Eski eşya toplamanın hem güzel bir dinlenme yolu hem de kârlı bir yatırım olduğunu kavrayanların sayısı son yıllarda çok arttı. Bu antika nesneler arasında ömrümüzü tüketirken hem hayatımızı kazanıyor hem de memleketimizde bir kultür birikimine yardımcı olduğumuzu dUşünüp mutlu oluyoruz." D Mustafa Kayabek, Tünel'in Beyoğlu çıkışındaki dükkânında, el yazmalan ve hatlarının arasında, dünden bugüne eski eşya koleksiyonculannı anlatıyor. 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear