Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
tek Lykla var Anadolu'da, Lydla egemenliği altma ginneycn. M.ö. 545'ten sonraki Pers baskısından da en az etkilenen topluluk. Ve sanatını arkaik çağda ne ile başladıysa hiç kesintisiz 4. yüzyıl sonlarına, tskender dönemine kadar sürdürmüştür. Sonra Helenistik çağ. Ve Helen uygarlığı etkisinde asimile olmuşlar. 2. yüzyılda da artık tümden Romalılaşmış. Ancak Romalılaşan nedir? Bu dönetnde de Lykia'ya özgü gömüt sanatını görüyoruz. Lykia kendi geleneğini koruyamadıysa niye halen kendine özgü gömüt sanatı olsun?" Lykia genelinin en son arkeolojik verileri, M.ö. 78. yüzyıldan daha öteye geçememiş. Daha çok 5. ve 4. yüzyıldan kalma anıtları, Helenistik ve Roma çağı yapılarıyla birlikte arkeolojiye katkıda bulunuyor. Ancak Prof. Dr. Fahri Işık'ın belirttiğine göre daha yüzey araştırmasında 7. yüzyıla, hatta 8. yüzyıla tarihlenebilen veriler elde edilmiş durumda Patara'da. Ve 8. yüzyıldan daha gerilere inebilme umudu yaşanıyor haklı olarak. "Hitit ve Mısır yazılı kaynaklarında M.ö. 2. binin sonlarında 'Lukkalılar' olarak geçiyor. Homeros îlyada'sında 'Trolalılar' yanında savaştıkları yazılır. Bunlar göstenyor ki, 2. binde vardı Lykialılar. Kesin yerli Anadolulu, kendi dilleri olan, geleneklerine bağlı bir millet, Hitit döneminde Anadolu'nun güneyinde Hitit egemenliği altında yaşayan 'Luviler'in diline çok yakın olduğu sanılıyor. Luviler de Anadolulu. Ancak bu bağlantı dil tam anlamıyla çözülmediği sürece kesinlik kazanamaz. Lykia çok az araştırılmış ve dili de henüz çözülmüş değil. Daha işin başındayız." Patara, antik dönemde Lykia'mn önemli liman kentlerinden biri. Zamanla, 2.S km. kadar içeri uzanan liman bu gün batakhk durumunda. Ancak yaklaşık 18 km. uzunluğundaki kumsalı ve gerisindeki antik kalıntılarıyla sergilediği panorama etkileyici: "Antik kaynaklara göre Patara, Lykia'mn ana limanı, Xanthos'un da limanı. Bugünün tstanbul'u gibi, ticaret merkezi. Kentin birazdaha ileri tarihlerine bakıyorsunuz Helenistik ve Roma çağında bir rnetropol. Erken Bizans döneminde de Patara metropollüğünü sürdürüyor. Ve yöresindeki kentlerle karşılaştırınca karşımıza aşağı yukarı bir Efes çıkıyor. Anıtlar görkemli. Böylesine bir liman kentinde büyük bir olasılıkla çift dilli yazıtlar bulunabilir, Lykia dilinin çözülebilmesine yardımcı olması açısından önemli. Kaynaklar St. Nkolaus'ın (Noel Baba) Pataralı olduğunu, gençliğini, olgunluk çağını Patara'da geçirdiğini söylüyor. Ve Cem Sultan da burada uzun bir süre kalmış. Çok ilginç, geçen yıl kazı sırasında, para bulduk. Sanırım Emevi ya da Abbasi dönemine ait. Bunu ileride kesin olarak saptayabileceğiz. Liman ağzının kapanması ve bataklığa dönüşmesi ve sonucunda terkedilmesi hangi döneme geliyor bunu kesin olarak bilemiyoruz. Kaynaklardan edinilen bilgiler doğrultusunda 17. yüzyıl sonlarında bu duruma gelmiş olabilir." Kazı sonunda elde edilen buluntulardan heyecanla bahsediyor lşık: "Doğu Nekropol'deki anıtmezar türündeki lahitle, Kıbrıs seramikleri, mermer Afrodit başları, geç Roma dönemi'nden mezar steli, yazıtlar vs.." lşık, "İşin basındayız," derken kazı alanını ziyaretimiz esnasında gördüğümüz bir mezarı hatırlıyoruz. Antik ören yerini biçen yolun altında kalan bir mezar. Ancak bu hızlı gelişme, kültürel varlıklarımıza arada sırada yardım etmiyor da değil. örneğiri grayderlerin söz konusu yolu açarken antik eserleri bi Patara'da. arkeolojık bölgenın tam ortasından ve ünlu Zafer takı ıle kaya mezarların hemen yanından geçen asfalt yol raz parçalayarak da olsa ortaya çıkarması gibi! ören yeri, oraya buraya serpiştirilmiş betonarme binaları, lokantalan ve kumsala erişmeye çalışan arabaların tozu, insanların seileri içinde adeta bir panayır görünümündeydi. lşık ve yardımcısı Doçent Havva Yılmaz, "Patara kazı bölgesi, son derece denetimden yoksun bir yer. Gerek kumsal girişindeki lokantalar, gerekse kazı başlangıç noktası olarak benimsenen Onur Tak'ından sahile kadarki bölümde, birkaç pansiyondan ötürü, dileyen herkes sağda solda dolasıyor. Nitekim iki yıl önce, bazı yerlerin kazıldığını, eserlerin deşildığini tespit ettik. Deniz bağlantısının kesinlikle özel bir hat halinde belirlenip ören yeri ile ilgisinin kesilmesi gerekir" diyorlar. Sahile kadar turist taşınmasının arkeolojik olduğu kadar çevrenin doğal yapısının özelliği açısından da gereksiz olduğunu ılgili mercilere anlatmaya çalıştıklarını, ne yazık ki yola asfalt dökülmesini önleyemediklerini belirtiyorlar. Üstelik yolun altında bir yığın eserin yatması, soruna ayrı bir hassasiyet getiriyor. Işık'ın, kendisine verilen sözler doğrultusunda, asfalt dökülmesi işleminin Onur Takı'nda bırakılacağını beklerken bugün, antik ören yerinden geçip kumsala kadar uzanan yol tamamen asfaltlanmış durumda. Bu arada, 5 Mart 1990 tarihli Resmi Gazete'de Patara'nın "Özel Koruma Alanı" ilan edildiğini okuyoruz. Ancak Patara'nın geleceği halen endişe verici. Ayrıca, 18 km uzunluğundaki kumsalına gelen kaplumbağalar da "Patara sorunu"na başka bir boyut da kazandırıyor... Geçen yıl ekim ayında Antalya'da düzenlenen "1990da Akdeniz KongresT'nc katılan çevre korumaalarından LUy Veniados ile yaptığımız <öyleşi, bu durumu açıkça ortaya koyuyordu. Yunanistan ve Avrupa'da "loggerhead kaptumbatalannuı leydM " olarak tanınan Lily Veniselos, "Medassef'in (Akdeniz'deki Deniz Kaplumbağalarını Koruma Derneği) kurucusu. Birlesmis MUIetler Çevre Programı (UNEP) "Global 500" ve Atina Akadcmisi ödülü sahibi Veniselos Patara'nın loggerhead familyasından olan caretta caretta deniz kaplumbağalarımn yumurtlayabileceği en uygun yerlerden birisi olduğunu özellikle vurguluyor. Ve turizmin bildik sonuçlarının Patara'da da görüntüleneceği endişesini taşıyarak bölgeyi incelemiş. Veniselos, "Patara'yı sadece deniz kaplumbagalan açısından ele almıyorum. Onlann korunması gerektigi kadar tarihi eserlerin de korunması gerekir. Doğal ve tarihsel yapısı bir bütıin göriılmeli ve konınmalı. Kaplumbağalann ve antik kalıntılann hedef oMoklan zarar verld etkenler ve sonuclan aynı. Sonucta yazgılan ortak" diyor. Veniselos, Medasset örgütü olarak, Patara'da gerekli önlemlerin alınamaması halinde, sonuçların neler olabileceği hususunda Çevre Genel Mudurliıjü'ne bir yazı yazmış. Ayrıca Ekim 1989'da Strasbourg'da Avrupa Konseyi, deniz kaplumbağaları uzerine yapılan toplantıda, aynı ay içinde Atina'daki UNEP Barcelona Kongresi'nde yine Strasbourg'da gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Bern Kongresi'nde Patara'yı ele aldığını ve bu konuyu tartışmaya devam edeceğini belirterek Patara'nın Avrupa kapılarını çalmaya başladığını ilave ediyordu. D Patara'nın yerleşım yeri Gelemış köyundekı yenı pansıyonlar ve ınşa halındekı 7 katlı Beyhan Otelı