27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu 75 y£münTe Yılların yarısını kesip atmak... şiliklerine yaraşır düzeyde... Dısarıda güzel bir gece; Ahmet Tan ile pencere ışıklarına bakarak yürüdük bir süre. Hacettepe'nin 40 yıl önceki durumu canlandı gözümde. Çıplak bir tepede boy veren binalar, o binalarda çalışan genç doktorlar. Çoğunu gördüm "M Salonu"nda. Saçları ağarmış, çizgileri hayli değişmiş, kimi mutlu, kimi mutsuz görünüyor. Bu çatı altında neler umdular, neler buldular kimbilir? Dün nasıl çalıştılar, bugün nasıl çalışıyorlar? Hastalar trafiği bilimsel çalışmalara ne kadar zaman bırakıyor? Ya Prof.Doğramacı ne düşünüyor? Bir insan, bir doktor, bir bilim adamı, bir YÖK Başkanı olarak mutlu mu acaba? Biraz önce 75. yılı yarıya böldüğünü söyleyerek kesti pastasını, yolun yarısını yeniden yürümeye kararlı anlaşılan. Acaba nereden başlayacak, nereye yol alacak, neler yapacak? Uluslararası boyutlarını uzaya doğru geIiştirecek belki de... Yanımda Ahmet Tan; ışıklı bir pencereyi gösteriyor. Eşi Kamuran o odada yatmış vaktiyle. Ahmet Tan da merdivenleri kaç kez tırmanmış kimbilir; nasıl kalp çarpıntılarıyla? O pencere başka pencereler açıyor hayalimde. Genç bir kadın görüyorum karanlıkta, gülen bir kadın, yaşamı solarken bile gülüşü solmayan bir Kamuran Tan. lşte bu gece de Hacettepe'nin bir penceresinde gülümsüyor, sevdiklerimizin ölmediğini kanıtlıyor yeniden. Sevdiklerimiz ölmüyor; ama çevremiz, dünyamız boşalıyor giderek. Son günlerde yeni boşluklara daldık yine. Esen Altınok'un boşluğu dolabilir mi hiç! Güzel bir ağacın dalı kesilmiş gibi... Giilmen Öztrak, Lale Kura, Sevgi Başman, Bediz Koz grubu bir kardeş yitirmenin acısına gömüldüler. Ortaokul, İise yıllarından bu yana süren beraberliğin sevinci, Abant yolunda bir trafik kazasıyla soluverdi. Irfan Şahinbaş'ı da yitirdik son günlerde. Tepeden tırnağa güzel bir insandı o. Güzelliğini, saygınlığını hiç yitirmeyen bir kişi. Fakültedekilrfan Şahinbaş canlanıyor gözümde. Londra'ya bir gidişimde Cambridge Ünlversltesl'ni gezerken anlatılanları düşünüyorum, Çankaya Parkı'ndaki karşılaşmaları.. Orhan Burian'lar, Saffet Korkut'lar, Hamit Dereli'Ier geliyor gözümün önüne. Ankara Üniversitesi'nin çekirdeğini oluşturan bilim adamlarını anımsıyorum. Irfan Şahinbaş mutlu mu öldü acaba? Ya da özlemi dinmeden mi gözlerini kapadı? Herkesin gözleri açık değil mi biraz! 27 Mayısçılardan Halkevleri Başkanı Ahmet Yıidız'ın eşi Giilseren Yıldız'ı da yitirdik geçen hafta... 196O'lı yıllarda çiçek gibi bir kadın, 1990'larda kanser solduruverdi. Kimi zaman çok büyük acılar, düş kmklıkları sığıyor bir yaşama! O genç kadın 1960 yıbnda bir mayıs sabahı neler hissetti, neler bekledi kimbilir ve 1990 yılında bir nisan sabahı nasıl kapadı gözlerini. tnsan ölürken bile, güzel bir çiçek koparmak ister değil mi? Bir umut, bir sevinç götürmek ister bu dünyadan. Acı ama gerçek. Böyle ölenler azabyor giderek, çiçekler açmadan soluyor dallarda... • Emel Koruturk, Adnan Saygun, ihsan Doflramacı ve eşi Emel Doğramacı, Bılkent Senfonı Orkestrdsı m üınlıyorlar imi kişiler bademciklerini aldırmaya yurtdışına giderken önemli bir omurga ameliyatını Ankara'da geçiren Profesör DogramacTya şaşıranlar var. Ama O sağlık sorunlarını güvendiği doktorlarla çözümlüyor. Haksız değil, dokuz buçuk saat süren ameliyattan sonra hemen ayağa kalktı. 75. yıldönümünü kutladı. öyle bir köşede oturarak değil, herkesi ayrı ayrı selamlayarak, her masada birkaç dakika oturarak. Kocaman doğum psstasını keserken kararını da açıkladı. Yılların yarısını kesiyor, yaşama yeniden başlıyor. Bu güç nereden kaynaklanıyor, diye merak edenler var. Çok çalışmaktan, durmadan bir şey üretmekten, diycnler var. 75. yıldönümünde sergilenen olaylarla yorumlayanlar var. Hacettepe ve Bilkent üniversiteleri rektörlerinin ortak düzenlediği kutlama gecesi çok görkemliydi gerçekten. önce Hacettepe'nin öyküsünü anlattı konservatuvar öğrencileri, kiminin sesi titriyor, bir tümcelik bir rolü bile şaşınyor, ama öykü bitince Hacettepe'nin tarihini yeniden yaşıyor dinleyenler. Profesör Doğramacı'nın çizgilerini de vurguluyor o öykü. Portresinin çok ilginç çizgileri var. Ashnda bir tırmanışın öyküsü bu. YÖK bölümü olmasaydı keşke, diyenler var. Ama bir K de Bilkent bölümü var. Bilkent MUzikoloji Fakültesi güzel bir konserle varhğıru güzel kanıtladı o akşam. Adnan Saygun'un Doğramacı'ya sunduğu yapıtı çok güzel seslendirdi. Kutlama töreninin en güzel bölümü de bu bence. Hacettepe'nin tarihini birlikte yazanların çoğu törendeydi o akşam. Kimileri sahneye çıktı, anılarını anlattı uzun uzun. Profesör Doğramacı hoşlandı mı, bilmem. Kimi konuşmalar hayli uzundu. Biraz da aşk mektubuna benziyordu. Bilim adamlan da insanı şaşırtıyor kimi zaman; saygıyı, teşekkürü ya da hayranlığı belli bir düzeyde, abartmadan belirtmek de bir başka sanat galiba. En güzelini Adnan Sayguı. yaptı bence. Bestelediği bir yapıtı Prof. Doğramacı'ya sunuş nedenini kişiliğine yaraşır biçimde açıkladı. Prof.Doğramacı'nın girişimiyle kurulan çoksesli müzik merkezinden söz etti. Sonra da Bilkent Orkestrası'na baktı sevgiyle. Hayli güç bir yapıtı kısa sürede başarıyla çalan genç orkestrayı umutla selamladı. Bilkent Senfoni Orkestrası'nı hepimiz umutla selamladık doğrusu. Güzel bir müzik olayı yaşattılar. Onca çiçek arasında bir de "Saygun Çiçegi" sundular 'Hoca Bey'e... Yakınları böyle diyor Prof. Doğramacı'ya. 'Hoca Bey' kadar, eşi Emel Dogramacı da mutlu ve sevinçliydi o akşam. Ben onu çok severim; her zaman kocasının yanında, öne çıkmaz, ama varlığı hissedilir. Çok konuşmaz, ama sessizliğiyle de bir şeyler anlatır çevresine. Gösterişi sevmeyen, çok sade bir kadın. Ünlü kemancımız Ayla Erduran da Cezar Franck'ın bir sonatıyla selamladı Prof. Doğramacı'yı. Macar piyanist Margit Olah'ın eşliğinde. Sonra da Vagıf Kerimov'un aryalarıyla çınlandı "M Salonu.." Hayli uzun bir program, ama 75 yıl da kısa değil! Nice yıllara... Hacettepe yemek salonunda yüzlerce kişi Prof. Doğramacı'ya kadeh kaldırdı sonra. Yabancı diplomatlar, doktorlar, her dalda bilim adamlan, sanatçılar, gazeteciler. Kadınlar da çok, şık erkekler de. Prof. Günsel Renda, Bayan Bozer, Emel Doğramacı, tnci Akkor, Nur Vergin, Zeynep Onay, Meral Özgiiç, Ayten Gökçer, Giıler Kırdar, Figen Çonıh, Leda Cenaz, Zeynep Köksal, değişik çizgileriyle bir bahar çıkarması yapar gibi. Onları seyrederken dUşünüyorum. Çalışan kadınlar modayı çok güzel uyguluyor, abartmalara kaçmayan sade cizgileriyle.. Ki 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear