23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün ASGELE Raif Ertem Tur kayakçısı olalım derken... emen sol yanımda duran adam, sağındaki arkadaşına "Bunların yaptıgı ibadet" d<ye bizi anlatıyordu. Biraz önce de kayaklarımızdan başlayarak sırasıyla ayakkabılar, yün pantolon ve sırtımızdaki iri çantalarla ilgili düşüncelerini, cümle aralarını kahkahalarla keserek belırtmişti. 7 ocak tarihli DERGt'de yayımlanan tur kayağmı gerçekleştirmek için gelmiştik ve teleskilerin insafsızca uzayan kuyruğunda bekleşen rengârenk kalabalığa hafif bir gülümsemeyle bakabilmek için yarup tutuşuyorduk. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor ve o kuyruktakiler bize datia fazla "gülümsüyordu." Anladığımız kadarıyla tel bağlamah tahta kayaklar, postalı andıran ayakkabılar ve tipık dağcı giysileriyle Uludag pistlerinde sergilenen ihtişamın " b i r a z " gerisinde kalmıştık ve herkes kendisine saygısı olan bir TUrkUn bu şekilde ortalıkta dolaşamayacağına inandığı için olsa gerek, bizi yabancı sanıyordu. Pek çok kişi yanımıza gelerek, ne yaptığımızı, nereden geldiğimizi, tngilizce soruyor, bazıları da Türkçe anlamayacağımızdan emin olarak rahatça konuşuyordu... 10 yıllık dağıcılık, az çok da kayak deneyiminden sonra, bu ikisini birleştirip iyi bir tur kayakcısı olabileceğimize inanarak güne başladık. Yazıcı'nın teleskisinden sırtımızdaki ağır çantalarla rahatça çıkmamız da bu inancımızı pekiştirdi. Boş dağ yamaçlarının yalnızlığını keşfe çıkabilecektık, en az ıki gün dağda yaşamamızı sağlayacak kadar malzemeyi de yanımızda taşıyor olmamız, ayrı bir güvence kaynağıydı. Teleskinin sonuna varınca keyifle kaymaya başlayıp, ormanın içine saptık. Yüz metre sonra pisti terk edip kayaklarla yurümeye koyulduk. Derin karda önce her şey eğlencelı oluyordu; ancak eğim dikleştikçe biz de geri geri kaymaya başladık. Bunun üzerine, hemen bir kayaya tuneyip, çantamdan çıkardığım fok derilerıni özene bezene kayakların altına taktım. Sonuç lam istediğim gibi olmuştu, yokuş yukarı geri kaymadan çıkabiliyordum; ancak bir sorun vardı: Kayaklar artık ileri doğru da kaymıyorlardı. Bu küçuk ayrıntıyı fazla önemsemeden var gücümle bayıra saldırdım, sadece kerıdı nefes alışımı ve kayakların sürtünmesinı duymak istiyordum; ancak kulağıma Iskender'ın yirmi metre aşağıdan savurduğu küfür ve şikâyetlerden başka bir ses ulaşmıyordu. Bir yandan olduğu yerde debelenirken, bir yandan da neden fok Avmı, kıyım mı? S H ıvalka Burnu boynunu uzatmış. Sanki Terkos Colıi'nü ikıyc bolmüş. Sular çekilmiş, sazlar kurumuş. Söğut ağacı devrilmiş, kökleri sokıHmüş. Tek dalının ustune yaslanmış. Dal kök yapmış, yaprak vermış. Yenıden başlamak istıyor yaşama... Söğüt ağacı! Sıvatka karanfilini koparmışlar. Ormanın bittiğı yerde yükselen meşeyı. Kör bir baltayla kesmişler. Di^ diş oymuşlar. Dayanamamış, yarıbelınden devrilmiş. Tutup yakmışlar. Dallarını gördüm. Kullere karışmış. Sarı kara... Oysa tepeler kesılmiş çalı dolu. Toplayıcı bekliyor. Soluk almak istiyor orman! Terkos ilk yatağına gömülmüş. "Akmam" diyor!.. Dıbıne mil sürmuş, sığlaşmış. Balıklar çamur yiyor... Gölde motorlar, kıyılarda yayalar. Sayıları enflasyon rakamı! Bizim kuşak alışamadı. Kullanamıyoruz... Hepsi de eli silahlı. Kullandıkları saçma sıfjrın altı. Atıyorlar ha atıyorlar! Ne kural biliyorlar ne de av!.. Tur kayakçılıjjı yapalım derken, on yıllık daöcılar ıçın bıle bu ışın pek de kolay olmadığını öflrendık Buyle bir olaydan tat alabılmek ıçin, yalnızca uzmanlık bllgilerı dejıl, çok da iyi kayak malzemesıne gereksınım duyuluyor. derisi almadığı hakkında kendini suçlayıp duruyordu. Ikimi/in bu tepeyi çıkamayacağına kanaat getirip, yükselmeden ilerlemeye karar verdik, yüz metre ilerleyip bir ormanın içınde boğulduk kaldık. Çaresiz otelleregeri döndük. Eğimle baş edememiştik; ama tur kayağından da vazgeçmek niyetinde değildik. Otellerle Volfram Madeni arasındaki r.lspeten duz platoya indik. Kayak bağlamalarımızı ytırüme pozisyona getirip, pistlerden u/aklaştık. Havada tek bulut yoktu ve hıç ezilmemiş karda, tüm kalabalıktan uzakta gezinmek o anda olabilecek en guzel seçenekti. Kendimizi Toroslar'ın ya da Kaçkarlar'ın yalçın zirvelerine gidiyormuş gibi hissediyorduk; ancak bu keyfimizı, yukselmekte olduğumuz sırttan gelen havlamalar bozuverdi. Karşımızda beş altı köpek belirmişti, bu mevsimde buralarda surü olma7dı, dolayısıyla seslenilecek çoban da... Köpekler üstumüze doğru koşturmaya başladılar. Benzer durumlarda her zaman yaptığı gibi, lskender kaçtı gittı. Bense bağlamalarım yurüyüş durumunda kaldığı için, daha 10 metre gitmeden karın içine balıklama dalıverdim. Köpekler hızla yaklaşıyordu, bir türlü doğrulamıyordum. lster istemez batonların uçlarının yeterince sivri olup olmadıklarını düşünmeye başlarken, hayvanlara doğru bütün gücümle bağırdım, bir çeşit havlama da denebilırdı buna; hemen durup sakin sakin geri döndüler! Aşağıda, lskender beni bir kahraman gibi karşıladı... Bu kısa etkınliğin sonunda, tur kayağında can emniyetı açısından temel dağcıjık bilgisinin öncmlı olduğunu, ancak olaydan tat alabilmek için çok iyi kayak malzemesine ve bilgisine gerek olduğunu öğrendik. • Bir canlı geçmeye görsün. lster yakında olsun ister uzak! Bir gümbürtüdür kopuyor. Göl kabarıyor, karalar kusuyor. Saçma kusuyor, barut kusuyor. Sakarmekeler konacak yer bulamıyorlar. Karabataklan sakarmeke sanıyorlar. Belki de bilerek atıyoriar. Martılar hı/ sınırını aşsa da, canlarını kurtaramıyorlar... Deryalarda yüzer bahri! Uçmasını, kaçmasını pek bilemezler. Çırpınırcasına kanat vururlar. Boyunlarını uzatınca sanki varacaklar. Patlayan bir tüfek... SonL Dalgıçlar başlarını sudan çıkaramıyorlar! Teyplerden ördek sesleri yayılsa da. Bereket havalar yumuşak gıdiyor. Ördekler yıldızda! Güneş dikilince öğle vakti. Ateşler yanıyor, şişeler açılıyor, torbalar boşalıyor. Artık nereye, neden attıklarını bilmiyorlar. Bırbirlerını vuracaklar. Avcılar av olmaktan korkuyorlar. Meydan eli tüfeklılere kalıyor. Güneş yaslanıp, golgeler uzayınca. Sokün ba^lıyor. Ayak sesleri, kahkahalar. Adım adım uzakla^ıyorlar. Bellerinde karabatak, bahrıler asılı. Yurü>uslcrı çalımlı. Bir sessizlik çökuyor Karanlıkla bu likte. Sıvatka Burnu jğlıyor. OIu kuı> lar, yaralı kuşlar. Serılip kalmışlar, kıyılara vurmuşlar. Geceyi çakal sesleri bölecek... Bu eli tüfekliler avcı değil. Ayrılma zamanı geldi! Rasgele!.. t l HAŞERE YOKETME SERVtSİ HAŞERE ve FARE derdinize garantili olarak T4RMSAL KORUMA KESİN ÇÖZÜM 371 24 34 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear