27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

M ÜZİK Burak Eldem Pulsacion Astor Piazzola (EMI/Kent) Arjantinlı bandoneoncu Astor Piazzola'nın dört yıl önce Montreux Fastlvali'nde Gary Burton ile birlikte verdığı konserin tadı hâlâ unutulmuş değil. "The New Tango" adlı bu konser kaseti, Türkiye'de de yayımlanmış ve zevkle dinlenmişti. Şimdiyse elimizde Piazzola'nın yetmişli yıllardaki çalışmalarını içeren, altmış dakikalık bir kaset var. "Adlos Nonlno" "Otono Porteno" ve tabii "Pul»aclon"lar başta olmak üzere kasetin tamamını hararetle öneriyoruz. Essentlal Elvls Elvis Presley (RCA/MMY) H w A (irmasının hazırladığı "Eacantlal Elvlt" dizisinin üçüncü kaseti de geçen haftalarda yayımlandı. Toplam on üç parçanın yer aldığı bu derlemede "Klng Creole", "I N«ed Your Lov* Tonlght" ve "Your Cheatlng He«rt"da var. Elvis hayranlarını sevindirecek bir kaset. 16 Most Requested Songs Ray Coniff (CBS/Uzelli) Kırklı yıllardan bu yana kendi orkestrasıyla çalışmalarını sürdüren ve düzenli aralıklarla albümler yayımlayan Ray Coniff, çoğunlukla sevilen klasik, caz ya da lılm müziği parçalarının enstrümantal yorumlarını sergiliyor. Kırk yıl öncesinin bu "Islmalz" tromboncusu, son zamanlarda sözsüz müzikten vazgeçtiğını belirtiyor gerçi, ama biz bu kasette onun çeşitli albümlerinden seçilmış sevimli bir enstrümantal derlemeyle karşı karşıyayız yine. "Dokior Jlvago", "Love Story", "How De«p Is Your Love" ve "Raval'ln Bol*rosu"nun Coniff tarzı yorumuyla günün yorgunluğunu üzerinizden atabilirsiniz. Graffiti Bridge Prince (VVarner Bros/MMY) Ueçen yıl Batman filminin müzikleri ile ın adından bol bol söz ertiren Prince, yeni albümüyle yine gündemde. "Purple Raln"den bu yana istikrarlı bir grafik çizen bu ilginç şarkıcının son albümünde de funk, soul ve blues motifleri bir arada yer alıyor. Prince'in kendine özgü, çok farklı karakterlere bürünebilen sesi ve vokal tekniğinden hoşlananlar, zaman zaman bir "kadın •arkıcı" havası yaratan yorumlarının yer aldığı parçalan ılgınç bulacaklar. Uç tenorlu Caracalla konseri undan yaklasık beş ay kadar once, Roma'daki antik Caracalla Kaplıcaları, uzun yıllar dillcrdcn düsmeycceğe ben/.eyen dev bir konsere sahne oldıı. Ünlü Hintli şef Zubin Mehla'nın yöncttiği Roma Opera Orkeslrası eşliğindc, Luciano Pavarolli, Placido DomingoJose Carreras'ı ilk kez bir araya getiren bu dev organizasyon, çoğu kişiye göre yalnı/ca bir konser değil, son yılların en öncmli "olay'Marmdan biriydi de. Üç ünlü ismi Roma'da buluşturma fikrinin oluşmasından itibaren organizasyonun başlaması, yaklaşık bir yıl kadar öncesine dayanıyordu. Bu dev mıızik olayını düzenlemek üzcrc ilkin Franco /cffirelli harekete geçmiş, aneak üzeri kapalı gcçilcn birtakım nedenlerden ötürü işini yarım bırakınca, görevi bu tür konserlerin organi/asyonunda lıayli dcnçyimli olan Brian Large devralmıştı. Belki de bu nedenle Zeffirelli, konser sonrasında son derece sert ve olumsuz yargılarla ortaya çıkan az sayıda insanın başında geliyordu. "Bir akordeonla, bir şişe şarap eksikti yalnızca. Bir ara Oscar ödül lörenini izliyorum sandıın," derken, "kon.serin yalnızca turistik amaçlara hizmet ettiği" yolundaki görüşleri savıınanlaı arasında en alaycı dili kullanan kişi olarak dikkatleri çekiyordu. İsa'dan önce 216 yılında inşa edilen Caracalla Kaplıcaları'nda üç ünlü lcnor hem ayrı ayrı seslendirdiler parçaları hem de "Maria", "Tonighl" ve "L.a Vie En Rose"u da içeren bir final medleyi sutıdular. Coşkulu izleyicinin bitmcyen talepleri üzerine iki kez de bis yaptılar ki bu bislcr sırasında seslendirdikleri "Nessun Dorma" ve " O Sole Mio" da yıllar boyu unutulmayacağa benziyor. ("Nessun Dorma", BBC'nin Diinya Kupası için kullandığı sinyal müziğiydi). Yaratılmak istenen tünı "rekabet" imajına karşın üç ünlü ses, konser boyunca bir "yarışma" havası oluşmasından da ısrarla kaçınınca, çok daha sevimli bir görünüm kazandı Caracalla buluşması. Tıpkı bir akşam önce Pavarotti' Luciano Pavarotti. B ııiıı söylediği gibi: "Biz hcp birlikte eğlenmek için buraya geldik ve şimdiye dek olduğu gibi elimi/den geldiğince güzel şarkı söylemeye çalışacağız." Roma'daki tarihi gecenin CD ve plak olarak yayın haklannı elde etme konusunda da büyük plak şirketleri arasında kıyasıya bir yarışma söz konusuydu konser öncesinde. tpi önde göğüsleyen, klasik müzikteki deneyimiyle tanınmış Decca firması oldu. Decca yalnızca " a u d i o " değil, "video" kayıt konusunda da telif haklarını alıp prodüksiyonu üstlenirken, haberi konserden on gün önce "Düşlerin ekibini pazarlamak" başlığıyla veren ünlü The Times gazetesi, bugüne dek ilk kez bir klasik müzik şirketinin böylesine büyük bir prodüksiyonun riskini göğüslediğini belirtiyordu. Geçtiğimiz haftalarda bizde de kaset olarak yayımlanan bu konserin plakları, başta İngilterc olmak üzere dört Avrupa ülkcsinde çıkar çıkmaz listelerin zirvesine yerleşti. Zeffirelli gibi bu süper trioyu "Dünya Kupası"ndan yararlanmak, turizme hizmet etmek ve müziği "poplaştırmak"la suçlayanlar da sayıca az olmakla birlikte var. Yukarıda söz ettiğimiz "liste başı olmak" konusunu da kimileri ticari güdülerle, pop kültürün dümensuyuna girmekle ve "müziği metalaştırmak'Ma özdeş algılıyorlar. Oysa "popülerlik" gibi nicel bir değişkenin, yapılan müziğin nitel değerlendirilmesinde ölçüt olarak kullanılması pek anlamlı değil. Tam bu noktada bir not düşmek istiyorum yazıyı bitirmeden önce. Istanbul'dan yazan Cem Yegiil, iki hafta kadar önceki Bob James'le ilgili yazıma itirazlarını dile getiren bir mektup gönderdi. Özetle iki nokta üzerinde duruyor Yegül. Birincisi; James'in "çağdaş caz" ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, onun "pop caz" sınıfında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. "Çağdaş c a z " kavramının ise aralannda Leroy Jenkins, Chico Freeman, Lesler Bowie'nin de bulunduğu bir ekolün temsilcilerine ait olduğunu ısrarla vurguluyor. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki özellikle müzikte "niteleme sıfatı" olarak da kullanılabilen kimi sözcüklerin daraltılmış türler için " t e r i m " haline getirilerek dildeki anlarnından koparılmasını pek olumlu bulmuyorum. Bu durumda Bob James ya da cazın geniş yelpazesindeki bir başka sanatcı için "çağdaş" (yani, modern) sözcüğünü kullanamayacak mıyız? Kaldı ki cazın kendisi bile öyle kolay kolay tanımlanıp sınırları çizilemiyor. Akımlar ve ekoller söz konusu olduğunda da giderek açılan yelpazeden ötürü sınıflama güç (ve biraz da anlamsız) hale gel' diğinden bugün "akuslik caz" ve "eleklrik caz" biçiminde çok genel bir ayrımlama kabul görmekte. Her iki alanda da "çağdaş" girişimlerin ve yapıtların söz konusu olabileceğini; "nicel" bir tanımlama olan " p o p " sözcüğünün "caz"ıı> başına asla bir "aşağılama" eki gibi getirilmediğini; dahası, bunun " t ü r " belirleyici bir ad olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmekle yetiniyorum. Yegül'ün mektubundaki ikinci nokta, subjektif yargıları içeriyor. Bu nedenle yalnızca Yegül'ün önemli bulduğum bazı yargılarını naklederek değerlendirmeyi okurlara bırakıyorum: "Bob James'in yaraüığı müzik, jeneriktir, ısmarlama mııziktir... Para kazanmak lazımdır, Bob James stüdyoya gider, işini bilirir, birkaç fotoğrafçıya poz verir ve ardından hakkında bir yazı yayımlanır (...) Brecker kardeşler de nefesli sazların modern cazdaki yaratıcı ustalarından değillerdir. Onların da çağdaş cazla hiçbir alakaları bulunmamakladır (...) Bob James caz diinyasının kalburüstii müzisyenlerinin çoguyla çalışmalar içine de girmedi, girmeye de pek çalışmadı... Karl Klugh ve David Sanborn da kalburüstii müzisyenlerden değillerdir. Kısacası Bob James, caza hiçbir şey kazandırmamış, aksine cazın isminden çalmış, bir metanın arkasına sıgınıp onu sömürmüştiir..." U 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear