Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B A Ş K E N T G Ü N L E R İ Müşerref Hekımoğlu Her yaşı güzel yaşayanlar ltmışlı yıllarda başımdan geçen bir tutuklanma olayı var. Bir ağustos gecesi sabaha karşı kapı çaldı; evde yalnızım, kalktım baktım. Üç kişi duruyor kapıda. Biri Şiikrii Balcı, o zaman Ankara Trafik Müdürü. Biraz şaşırdım. Trafikle ilgili bir sorunum yok, Şükrü Balcı kapımı neden çalar. O açıkladı: Sıkıyönetim Komutanlığı'nın emriyle bir arama yapılacak, sizi tanıdıgım için bcn geldim. Daha çok şaşırdım. Ne aradıklannı sordum, söylemiyorlar. Kâğıtlar, kitaplar, mektuplar yığıldı odanın oriasına. Bir valize doidurduk. Balkon kapısında gün ağarırken Şükrü Balcı biraz üzgün: Sizi de Fmniyrt Miidürlügü'ne götüreceğlz, bir soruşturma var. Aşağıda bir cip, bindik gittik Emniyet Müdürlüğü'ne. Saatlcrce bekledikten sonra Ali Sulukioglu'nun karşısına çıktım. önce Öncü'den sözetti, oysa çoktan kapanmış gazetemiz. Ben hayli içerledim, sordum: Kapanmış bir gazete ile ilgili sorgulama yapılabilir mi? Hayır, başka bir soruşturma nedeniyle, şimdi sizi daha yetkili görevlilere yolluyonız, Harpokulu'na gidiyorsunuz. Bir cip ve Harpokulu. Şaşkınlığım sürüyor, bir yandan da seviniyorum. Harpokulu'nda 21 Mayıs olayına katılan Harbiycliler yatıyor, bir gazeteci için ilginç olabilir. Akşam bastırıyor, Harpokulu'nun koridorlarında ilerliyoruz. Kapılarda sıkıyönetim mahkemelerinin numaralarını okuyarak koridorun sonuna geliyoruz. Bir kapı, bir kapı daha, bir odaya giriyorum. Camlar kapalı, ortada bir karyola, lemiz çarşaflı yastığıyla çok hoşuma gitti, hemen yattını, bir güzcl uyumuşum. Sonra bir kadın çığlığıyla uyandım bırden, yan odadan sesler geliyor. Başını kaıyolaya vurarak bağıran bir kadın suçsuzluğundan söz cdiyor. Ben de suçıımu düşünüyorunı; ama sabahı bcklemek gerekiyor, elbet söyleyecekler. Başımı yastığa koydum, yeniden uyumuşıım... Sabah kapı açıldı, yağız bir yüzbaşı geldi odama, hapisane müdürü. Merhnbu Sııvın Hekimoğlu, çok zinde goriiniiyorsuııu/.. Zinde so/unu ilk kez Harpokulu'nun hücreyc dönüşen hir odasında bir yüzbaşıdan duydum galiba. Gıı/el seslenişlere alışan bir kadın için, hayli ycni bir so/, ama >erine oturuyor. O sabah daha gu/el bir kompliman yapılamazdı bana. A Blr zindelik simgesi Ulviye Bengisu, geçmiş yıllarda, Istanbul partilerinden bırinde: Korkunç bir trafik kazasının ızleri var boynunda; ama neşesinı yıtirmıyor... Yanındakıler, solda Solmaz Insel, sağda Mefkure Şerbetçi, yıllar boyunca güzelliğini soldurmayan bir kadın o da Ortada, yuzu görünmeyen Engın Aksel, Ayvalık, daha doğrusu Midilli kökenli bir ailenin, Karaca'ların kızı.Mımar Ali Akselin eşı ler. Hıfzı Oğuz Bekata tçişleri Bakanı idi o dönem. O günlerde tran'a gitmişti, tlhami Sancar da Milli Savunma Bakanı. Sıkıyönetim süresini uzatmak için böyle bir gerekçe uydurulmuş galiba. Oysa benim Talât Aydemir'i eleştiren yazılarım arşivlerde. Rahmetli Gü'rsel de duyuyor olayı. Emniyet Genel Müdürü Ahmet Demir'i çağırıyor. Müşerref mahkemeye verilirse ben de tanık olacağım, Aydemir'e herkcs ödün verirken o yazılarıyla karşı çıkıı, diyor. Gürsel böyle bir asker; bir babacan kişiydi işte!. Bir felç geçirdi, bastonuna dayanmadan yürüyemedi; ama bir olaya tepki gösterirken çok zinde görunılrdıı. liyor, sanatçıları kutluyor, hanımefendiyle el ele ayrıhyor salondan. Biz de bakakalıyoruz ardından. Bir de Senato kürsüsünde anımsıyorum Ismet Paşa'yı, CHP'den ayrılıyor, Anayasa'nın öngordüğü doğrultuda Cumhuriyet Senalosu'nda tabii üye koltuğuna oturuyor. Türkiye'nin gündeminde cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Çankaya'da Cevdet Sunay oturuyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk GUrler emekliyc ayrılıyor, "Cumhurbaşkanı Kontenjanı'ndan Scnato'ya giriyor ve Cumhıırbaşkanlıgrna adaylığını koyuyor. Gergin günler yaşıyoruz. Orgeneral Gürler'in adaylığını destekleyenler var; karşı çıkanlar var, CHP ikiye bölünüyor, Adalft Parlisi de aynı durumda. F.mekli Genelkurmay Başkanı, adaylığını geri alıyor sonuıula. O gunlerde bakan eşleri de, Bayan Sunay onuruna yemekler, çaylar veriyor, veda partileri. Kimi çaylaıa ben de çağrılıyım. Atıfet Sunay çok sade ve içten bir kadın, dostça konuşuyorıız. Bu çaylardan biru/ yorııldum; ama galiba ara verilecek, bizim ayrılışımız gecikeceğe henzer, diyor bir gün. Uu sö7İerde bir başka hazırlığın mcsajı var. Akşamustü bir kaç telefon, durum anlaşılıyor. Anayasa'da bir dcğişiklik yapılacak, Sunay'ın gorev süresi uzatılacak. Onca direniş ve tepkiden sonra dağ fare doğuruyor. Gurler'e oy vernıcyenlcr Sunay'ı görevinde tutmayı rahatça içlerıne sindiriyorlar. Tansiyon çok yılksek başkcııtımı/de. Gazctc sahipleri, başyazarları Ankara'da. Abdi Ipekçi, lnönü ile konuşuyor, Bedri bir karikatür döktürüyor, tnönii'nün yaşlılığı vuıgulanıyor. O konuşma ve karikatür yayımlandığı gün, basın locası çok kalabalık, Senato'da Sunay ile ilgili Anayasa değişikliği oylanacak. Derken bir haber, lnönü geliyor, konuşacak... Hepimiz dikildik, bekliyoruz. Salon, localar dolıı, gazeteciler ayakta, sessizce Paşa'yı bekliyor herkes. tnönü'nün sağlığı çok iyi değil, rahat yürüyemiyor, bir başka senatöre dayanıyor kimi zaman. Ama o gün yerinden fırladı nerdeyse. Yardım etmek isteyenleri uzaklaştırdı. Fikret Otyam'ın deyimiyle, "Ceylan gibl" çıktı kürsüye. Çok zinde bir çıkış. Şöyle bir dikildi: "Bunu yapmayın", dedi. "Anayasa'yı zorlamayın, bu zatın görevi boyunca ne yaptıgı belli, yeni bir şey olmayacak", diye özetledi görüşünü. Kürsüdcn ceylan gibi indi yine. Koridora çıktık; Paşa da çıktı, yanında Kemal Demir, ayrıldı Meclisten. Kürsüye çıktığı kadar rahat yürümüyordu. O rahatlığı veren kcsin ve kararlı politikasıydı belki de. O politikayı uygularken yaşını, hastalığını aşıyor, zindelcşiyordu. Dostlarım arasında da var zinde kişiler. Kimine takılır, "Dorian Gray'ın Portresi"ne benzetirim. Zamanın eli, yüzlerine çizgilerine hiç değmemiş gibi. Yılları dondurmuşlar sanırım. Belki de yaşamadıklan için. Kimi dostlarım da tcrsine, zamanla yarışırlar; hastalıkla, acılar, Uzüntülerle savaşırlar; ama yüzleri, gözleri parlar, dimdik dururlar ayakta. Her zaman diri, canlı, zinde görünürler. Tiyatro çevirileriyle tanınan arkadaşım Sevgi Sanlı ile profesör Sevda Şener, Hacettepe Hastanesi'ne geldiler bir gün. Kanser ameliyatı geçiren bir arkadaşı görmeye. Ellerinde renkli balonlar. Güzelliğin içten esen rüzgârları "Biz kanseri böyle sondürüniz," diye gülüyorlar. Gerçekten söndürdüler. tkisi de aynı ameliyatı geçirdi; ama biri kürsüde, öteki yazılar, çeviriler, eleştiriler arasında dimdik ayaktalar. Kimi dostlarım da hasta yatağında dimdik, ölüme bilc zinde gidiyorlar. Hasan Fsal Işık çok sancılı anlarında da gülümsemekten geri kalmadı hiç. Bir dostu gelince, yatağında doğrulup dikleşiverirdi. Dış politikadan söz edildiği zaman da şahinleşiverirdi. Kaç hastalık, kaç ameliyat, kalp krizi, göz ameliyatı, kalça kırığı, kanser; ama her zaman neşeli, dimdik ayakta, zinde dostlarımdan biri • de Ulviye Bengisu. tstanbul'un tarihinde yer alacak kadınlardan biri. Kocası Methi Bengisu, dünya güzeli bir erkek. Dostlarırun deyimiyle "Ulviş" de dunya güzeli bir kadın. Mutlu bir karı koca, hızlı yaşayan bir çift. Istanbul partileri, Ankara'da Siireyya geceleri" onların rüzgârıyla dalgalandı uzun yıllar. Suadiye'de Çamlı Köşk'te mehtap partileri, ay denizde soluncaya kadar uzayan söyleşiler, şarkılaı, danslar, Malike ve Muvaffak Akbay'lar, Berin tnsel'ler.. Methi Bengisu'yu yitirdik sonra. Ulviye Bengisu, öncesevdiği erkeği, «onra sevgili kardeşlerıni, dostlarım yitirdı; ama yaşama sevincini, direncini yitirmedı hiç. Koltuk değnekleriyle yürürkcn bile dınıdık, neşeli ve umutlu. Sağlıklı dcğıl; ama zinde. Scvmeyi, özveriyi, dostluğu bilen kışilerin yaşı da yok bence, her yaşı güzel yaşıyorlar. Tanıdığım zaman genç bir kadındı "Ulviş", bahar gibi bir gülüşü vaıdı. Sonbaharına vardı; o bahar hiç solmadı, güzel bir kadındı, güzel bir buyukannc oldu. Şimdi de güzel bir "nene" torununun oğluyla söyleşiyor. Kuşkusuz yaşamak da bir sanat, kimi de çok ustası bu sanatın. Büyük aşklar, kırıklıklar, evlilikler, avıılık lar, hastalıklar, kelebekler gibi uçarken başına vuran taşlar; ama yaşam sürüyor, çünkü yaşama sevinci var. Bir şey soluyor, başka bir şey yeşeriyor durmadan. Gcnçliğini yitiriyor, güzelliğini, sağlığını yitiriyor; ama havasını yitirmiyor, çünkü çok içten esiyor rüzgârları...D "Paşasal zindelik" Bir de tnönii'nün zindeliği var: "Paşasal zindelik" denebilir. tsmet Paşa'yı uzun yıllar çok değişik koşullarda gördüm. Kokteyllerdc, düğünlerde, kurultayda, Pembe Köşk'te, Mcclistc, konserde. Başbakan ya da muhalcfet lideri olarak Meclisteki otuıumları, saallercc hiç kımıldamadan izlemesine çok şaşırırdım. Kalorifcrler soner, salon soğur, saatler sabaha yaklaşır, bakanlar, milletvekilieıi koridüru çıkıp sigara, çay içcr, lnönü paltosu sırtında yerinde oturur. Bu direnci nereden buluyor diye düşıinurdüm kımi zaman, Maltepe'deki çivilemelerden mi; Pcmbc Köşk'ün çamları altında yaptığı yürüyüşlcrdcn mi; çocukları, torunlarıyla nıutlu bır aile yaşamından mı; Polonya Flçiliği'nin yılbaşı armağını olarak sunduğu bi/onlu votkalardan mı yoksa? Ismet Paşa o votkaları çok seviyor, bir kadch içiyordu her giın. Ama zindeliğini bir kadeh votka verebilir miydi? Başbakanlığı döneminde bir öldürme girişimiyle karşılaştı. Başbakanlığın önünde bir dclikanlının saldırısma uğradı, başkent korku vc tepkiylc dalgalandı gun boyunca. Akşam konserc gittim. Kapıda polisler, orkestra müdürü Mükerrem Berk, yüzü hayli soluk bekliyor. Paşa geliyor, dedi. Ben de bekledim. Yaşı ilerlemiş bir Başbakan, sabahleyin bir öliım tehlikesi geçiriyor, akşam konsere geliyor. Hiçbir şey olmamış gibi zinde ve neşeli. Konseri iz Zindeliğin gizi, sağlığın ötesinde Harpokulu'nda bir hücredc geçen beş günu, biı konukluk dıye düşünmemı isıedi yetkililer. Yıllar boyıınca kimler, neler vaşadı tutukevlerinde; kaç ay, kaç yıl yattılaı, beş günlük tu(ukluluğun lafı mı olur! Olayı, "zinde" sözu nedeniyle anımsadım. Zindeliğin ön gi/i, sağlığın ötesinde bence. Belki dt rahatlıktan kaynaklanıyor. Ertesı günü akşam saatlerinde sorgu yargıcınıiı K;ırşısına çıkınca suçumu öğrendim neyse! Maınak'ta yatan Talal Aydemir ve arkadaşları için vurucu bir kuvvet suçüstü yakalanıyor, ben dc o kuvveti yönetenlerdcn biriyim!. Mamak'a gidip kaçıracağız onları! Kargaların bile güleceği bir olay... Valızimdcki mcktupların, yazıların okunması bitincc bcndcn özür diledi 10