27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

G Ü N L Ü K Salâh Birsel Don Juan ve arabesk olduğunu, ne iş tuttuğunu, öğrenci mi, berber mi, Pir Sultan Aptal mı, bir türlü çıkaramıyorum. Her şey akıl tasımdan düşüp gidiyor. Yani yemek yemeye, konuşmaya, kitap okumaya dursam ya da bın ağırlamayla kendinıi sokakta yürütsem bellek diye bir şey kullanmıyorum, kullanamıyorum. 12 Şubat 1989 Housseau yalnız ve yayanyapıldak yaptiğı yolculuklarda olduğu kadar hıçbır ycrde vc hiçbir zaman o kadar çok düşüncenın saldırısına uğramamıştır. Kırlar, şakırdak yollar tepmckle kazandığı sağlık oııa dalıa büyük bir düşünmc gücti verir. Tüm doğaya kanat gerer. Varlıklar arasında başıboş dolaşan yüreğı hoşuna gıden can otlarıyla birleşir. Rousseau der ki: Düşünceler insana kendi canları ıstcdığı vakit gelir, benim isiediğim vakit değil. Ya hiç gelmezler, ya da sürü halinde gelirler. Sayı ve güçleri aitında da beni ezerler. Oünde on cilt yazsam onları tılketemezdım. Yazmaya da nerden vakit bulacaktım? Bir yere vardığım zaman karnımi doyurmaktan başka bir şey düşünmezdım. Yola çıkarken de aklınıda sadece iyi yürümek olurdu. Ycni bir cennetın beni kapıda beklemekte olduğunu sezinlerdim. Onu aramaya gitmekten başka bir şey de gelmezdi elimden. B'endeki bellek artık şinanay yavrum şinanay. • DUn tanıştığım birine bugün rastlasam kim 2 Şubat 198b de, baş başta olmasıdır. Yani us padişahının başveziridir. Fransız romancısı Marcel Proust'un Haute Fide'lile' (üstün gradolu) yazarlardan sayılması da ayrıntıların lambasına fena Uflcmesindendir: Saatin ikisi, gczme için erken sayılırdı. öğle yemeği için evlerıne gidenler ve yemekten sonra istirahat edenler henüz sokağa çıkmamıştır. Bu yuzden yollarda kimseye raj>gelınmez. Dalıası, gö/alıcı beyaz rengiyle kıvrıla kıvrıla uzanan ırmak boyunca, balıkçılar bile kıyıları tenhalarında bırakıp gıtmışlerdir. Irmak üzerinde iki küme serseri bulutuyla gökyüzü de bomboş gftzükurdü (Geçmiş Zaman Peşindc, Yakup Kadri Karaosmanoğlu çevirisı, 1942) 20 Nisan 1989 • LA'da (Ios Angeles'te) böyle bir işe kalkışmıştır da bıçak elinden fırlayıp yaııdakı masada oturan bir Japon'un gözune yapışmıştır. Bıçaklarla Kafka'nın da arası yoktur. Ilem de onunkisi kasap bıçağıdır. Yalnı/ bıçağın kendisi değil imgesidir. Ne yapsa, ne etse imgc bir türlü gözunün önünden defolup gilmıyordur. Vüüyy, Kafka'nın böğrünü yarıp içine dalıyor, etlerını salam gibi doğruyordur. Bunu da oylc alapşap yapıyordur ki ct dılimleri oklava oklava kıvrılıyor ve de havalanıp dağılıyordur 25 Mart 1989 Ünlü zor işi bıçakla ekıııck kesmektir. Bir gün caz ustası Charlie Parker'e görc dünyanın en 18 Şubat 1989 Isviçreli oyun yazarı Max Frish, Don Juan'ın başından geçen bir seruveni arabeske örnek olarak gösterir. Don Juan, bir kez, bir şehirde bir genç kızla tanıştnış ve kendisi değil, kız gurredek bir cvcilik oyunu başlatmıştır. öyle ki kız, hiçbir şeyi umurlamadan, paçasını hiçbir utanma duygusuna kaptırmadan kendini içinden gelen sese bırakır. Bir başka deyişlc, o güne kadar ve de o günden sonra hiçbir kadının yapmadığı bir biçimde Don Juan'a aşk oyunları gösterir. Nedir, ders sona erdikten kellı, bizim çapkın, duygularını kutularına kapatıp uyuklamaya kalkışınca buna çok bozulur. Çünkü Don Juan duasını yapınadan yatmıştır. Onu hemen uyandırır ve geceleri yatarken hiçmihiç dua edip etmediğinı sorar. Don Juan kendısıne olumsuz bir karşılık vcrıncc de: Ama dua etmek gerek, ama dua etmek gerek. Yoksa sen kilıseye günah çıkartmaya da mı gitmiyorsun? Son gunlerde arabesk konuşanlar çoğaldı. Arabeske yöneltilen salüıt ılar da. lürk Sanat Musikisi "pâk leventleri" bile onun burnunu ve kulağını ııçurmak içın, gunun 24 saatı, vanvun ediyorlar. Hem de bıınu alatuıka şarkılarm gerek sö7, gerek gufte bakımından aıabeskle elele tutuştuğunu unutarak yapıyoılaı. Bencesi, arabeske pohpoh çekmek de, arabeskte dirlik, dışlık bırakı.ıamak da bir tuı arabesk. Damıtık söz: Bir kel ve bir kenez, eder iki kelkenez. 21 Nisan 1989 Den arabeskler yaşadım cnvai Tum Riviera nlu iken dirildi çunku Cuma 19 Mayıs 1989 leyyaz Kayacan'la Hatay Kestaurant'da (Bostaneı) karşı be karşı. Ben içmıyorum. O her gün bir, bir buçuk küçük Yeni'yi kadeh ediyormuş. Kimi zaman da bir büyük. Hiç çarpmıyor mıı? Ben içince heyecanlanıyorum. Heyecanlanınca da sarhoş olmuyorum. Eldivenlerinin birinden bir duğme, kopurak erışemeyeceği bir yere yııvarlandı. Kollarını sıkı sıkıya kavuşturdu. Bir ayağının üstüne tünedi. Ve onu öbur ayağınııı parmaklarıyla kaşıdı. Bu ayrıntılan Katherine Mansfield'in uç aydır onun, Virginia \VoolFun ve de Malaparte1 nin yapıtlarını elımdcn düşürmüyorum bir öyküsünden çıkardım. Edebiyat, ayrıntı demektir. Aynntı da, doğru düşünce ipliklerinin el el 48 yıldır Londra'da. 1942'de BBC'ye girmiş. 69'da da emekli. Orda da günler çokluk içmekle geçıyormuş. Niçin bu kadar çok çarmakçur oluyorsun? Türkıyt'yı daha iyi görmek ve ağlamak için. Londra'dakı evleri demıryolunun kenarındaymış. Balkonda kafayı bulduğu zaman demiryolu Boğaziçı oluyormuş. Trenlcr de "yandan çarklı". Bencesi, biraz da yatmayı sevmediğinden içkiye sığınmaktadır: Yatağı görıneye katlanamıyorum. Onu duvarda, dolapta tutuyoruın Fcyyaz, papa7 okulla.ıııda okumuş. llk öğretim Yeldeğirmeni'ndeki SaintLouis'de. Sonra SaintJoseph. Annesi, Frere Iren6'nin ellerine kuçuk Feyyaz'ı bırakırken: Vous allez lui apprendre le Krançais, mais pas le catechisme. (Ona Fransızca öğreteceksinız, din kıtabının ıçındekileri değil.) Bayan Kayacan her konuda bir araba laf doğramayı sevıyordur: Evladım Türkçe'de edebiyat diye bir şey yok kı... Fuzuli'nin adı üstünde. Abdülhak Haıııil, Corneille bozuntusu. Feyyaz yetmış yaş yaşamış. Ama yetmışındc olduğuna kabul yüzü göstermiyor. 1938'lerde Paris'teymış. Oıda, Sommerard Sokağı'ndaki Chez Sophie'de içermiş. Cahıt Sıtkı ile Oktay Rifat da gelirmiş Sophie: Kimdir ki kocamın kolunu büker yemekler bedava. Kısacası topu da bedavacıya yazılmışlar. Bidibidi bako Cahıt bile ışin üstesinden gelirmiş. Daha sonra da Chope de Lulece'e taşınırlarmış. Bira ıçmeye. Paris'teki bütun Türkleri de orda bulurlarmış. Yaşasın Türkçe. Kimse kayığmı faııfino yaklaştırmazmış: Kimse de Fransızcayı sökcmezdi. Saat yedide "Acı Eleştırmen" Şahap Sıtkı da eşiyle birlikte Halay'a antresini yaptı. Kaç yıldır görmemiştim onu. Ayağa kalkarak sarıldım. Her zamanki gibi işi şıktı. tnce ve tırındaz. Bız her cuma burdayız. Her cuma iki duble rakımız var. Garson, Şahap'ın bardağına rakıyı biraz çokça kaçırmıştı. Eşı Bayan Güler bardağı alıp ayarı duzenledı. Üstünü dc suyla doldurdu. Feyyaz bir gıbicıdir. Gibıci yazarlar olduğuna inandığı kadar gibicı okurların varlığına da inanır. Bir başka deyişlc, 1967 yılında (übiciler adında bir öykü yayımlamıştır. Orda gıbiciler, daha doğrusıı gevşek vc sölpük gıbıcılcr "Silbaştancılık ve Gibıcilığını Başına Toplama" okullarında gibi kokünden sözcuklcı turetmektedirler: Gibimtrak, gibilitik, gibimasyon, gibıloji vb. Fcyyaz: Kendi sesini kullanmayacaksın. Gibıci olacaksın. Olmazsan hapı yuttutı denıektır. Dokuzda Halay'dan ayrıldıın. Ben kalkarken Şahap'ın önünc haftalık nafakasının ikinci, yani son kadehı surUlmüştü. 31 Mayıs 1989 Mlp Kuran'la 7 saat. llkin Bostancı'daki kahvenin bahçesinde cski gunlcrin patroınınu çıkardık. Sonra bizim ev. Sonra onların evi. Sonra yine kahve. Alp'ın vartalı bir yaşamı olmuştur. Yani varta, çokluk kendisine akompanye etmıştır. 1950'lerde şaırdi. 6O'da Kurucu Meclıs üyesı. 7O'te gençlık derneklerinin lafkestibaşısı. 12 Mart'ta baştakılerin hedef tahtası. Alp, velı gıdışlidir. Yiğitliğını yuze vermez. Dostluğunda ısc "sabit kadetn"dir, zaman içinde ayak değiştirmez. Ama ınsanların türlü fisk ile yoğrulduğunu bilir. Evrende, diyor, kendını aşağılaınamış hıçbir yaratık aşağılık değildır. Insandan başka hiçbir yaratıkta da kendını aşağılama yetcncği yoktur. Kuşlar, kediler, köpekler, kelebekler, kaplumbağalar... Hiçbiri kendini aşağılamaz. D 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear