Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
S A 6 L I K Erdal Atabek Halk sağlığının sahibi yok mudur?.. Ankara Refik Saydam Enstitüsü'nün Karadeniz'de yakalanan 12 çeşit balığın incelenmesine ilişkin raporu neler içeriyordu? Söz konusu balık türleri, yurdun birçok bölgesinde yenilmiş ve halen yenilmektedir... edikleriniz ne kadar güvenilir?... "Newsweek" Dergisi'nin 27 Mart 1989 tarihli sayısının kapağında bu soru soruluyordu. Amerika halkı besin maddelerinin analizinden çıkan sonuçlardan son derece tedirgin olmuştu. Derginin iç sayfalarında konuya geniş yer aynlmıştı; bir ara başlıkta da "Pazarda bunalım" deniyordu. Ne olmuştu? Şili'den getirilcn UzUm, kavun, şeftali, armut, erik, ahududu gibi meyvelerde, insan sağlığı için zararlı "siyanil" bulunduğu orlaya çıkmıştı. Bu bulgu, Amerikan halkıııı dehşete duşürmüş, tüketiciler bu meyveleri alriıaktan vazgeçmişlerdi. Birçok satış yerinde satılan meyvelerin üstüne, "Şili'den gelen meyve yok" etiketleri takılmıştı. Ama "pazardaki paniğin" tek nedeni, Şili 1 dcn gclen meyveler değildi. Gözalıcı kırmızılıktaki elmaların analizinde de SALAR adı verilen kimyasal bir ınaddc olduğu saptanmıştı. Elmaların büyümesi ve geliştirilmesi için kullanılan bu madde, sonra bir başka maddeye dönüşüyor, bu maddenin de "kanser yapıcı" olduğu anlaşılıyordu. özellikle elmayı çok seven ve bol bol yiyen çocukların daha çok etkilendiği haberi yaşanan şokun dehşetini arttırıyordu. Incelemeler derinleştikçe "Amerikan karnabaharf'nda, içlerinde "parathion" da bulunan 50 çeşit pestisit (böcek öldürücü) madde bulunduğu, "süt"ün içine konduğu kâğıt kaplarda "dioksin" olduğu anlaşılıyordu. "Yumurta"ların anaJizi, "salmonella" mikrobunun bulurrduğunu, mikrobun çiğ yumurtayla yapılan mayonezlere de geçtiğini ortaya koyuyordu. "Sığır etleri"nin hormon verilerek arttırıldığı, böylece onların da güvenilir olmadığı anlaşılıyordu. Sonuçta da dergi, kapağında, "YEDlKLERlNlZ NE KADAR GÜVENÎLÎR?" sorusuna yer vererek konunun ne denli dehşet verici olduğunu vurguluyordu. Tuketici anketleri de halkın birçok besin maddcsindcn korktuğunu ortaya koyuyor, besin maddeleri krizi dc sağlık sorunu olduğu kadar ekonomik bir sorun yaratıyordu. Dergiyı okuyup da tam, "lyi ki Amerika'da Y degiliz" diye scvinmcyc hazırlanıyordum ki sevincinı yarıda kaldı. Dergideki haberi Türkiye'de araştıran Milllyet Gazetesi, "Siarking liirü elmalarda erken olgunlaşma ve kırmızı rengi sağlayan SALAR 85 adlı maddenin Türkiye'de dc yaygın olarak kullanıldığını Türkiye /.inıat Mühendisleri Odası yetkililerinin açıkladıgım" yazıyordu. Seracılıkta yaygın olarak kullanılan ve meyvelerin etli bölümünü geliştiren kimyasal maddeleri n de insan Uzerinde "kanser yapıcı" etkileri vardı. Hormonlu etler bakımından da pek bir eksiğimiz yoktu. Gcne de Amerika'yla Ulkemiz arasında önemli bir fark vardı. Amerika'da besin maddeleri konusunda çalışan yctkili kuruluş "POOD AND DRUG ADMINISTRATION" (BESİN VE İLAÇ KURUMU) sürekli çalışmalarını açıkhyor, kamuoyunu aydınlatıyordu. Bizde ise yetkili nıakamlar bu konudaki çalışmalarını, "çok gizlidir" damgaları arkasında bucak bucak saklıyor, araştırma yapanların hiçbir biçimde açıklama yapmalarına izin vermiyorlardı. Böylece, rahatlığımızın aslında cehaletle aptalhk arasında yer bulan bir rahatlık olduğu anlaşılıyordu. Toplumu "cahil" ve "aptal" yerine koyanların bu ülkeyi yöneten yetkililer olması biraz yürek burucu ise de, bu konuda muhalefet partilerinin halkı korumak yerine ilgisizlik ve suskunluğu yeğlemeleri de ibret vericiydi. Doğrusu, her gün biraz daha yürekten beğendiğim basın ile, bu konularda sorulduğu zaman bildiklerini söyleyen meslek kuruluşları, gerçeklerin büsbütün dışında insanlar olarak yaşanıamızı bir ölçude önlüyorlardı. Radyasyonlu çay konusunda başımıza gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemişti. Çayların radyasyonlu olduğunu ortaya çıkaran "basın"dı. Yetkililer uzun sure, "tnkar yiğidin kalesidir" atasözüne uyarak olayı inkâr etmişler, sonradan bütün savların doğru olduğu ortaya çıkmıştı. Hoş, kimsenin de bundan dolayı yüzü kızarmamıştı ya. Karadeniz'de bulunan "zehirli variller" de benzer bir örnek değil miydi? Zehirli varil yükİU koca gemiler iki boğazımızı geçmişler, saııki gezi gemisi gibi Karadeniz'e çıkmışlar, yüklerini denize döküp gitmişlerdi. Sonradan, karaya vuran variller bulunmuş, bunların da başka yere atılamayıp bu konularda karnı geniş sayılan ülkeler arasında bulunan ulkemizin karasularına bırakıldığı anlaşılmıştı. Variller kamuoyunu bir süre oyaladı, kimi varillerin evlere götürüldüğü, içindeki sıvının boya yerine evlerin boyanmasında kullanıldığı anlaşıldı. Acaba varillerin bulunduğu yerde denize girmek tehlikeli miydi? Denizin durumu ne olmuştu? Balıklara etkisi olur muydu? Bu ve benzeri konular, bir süre gazetelerin birinci sayfalarına girdi, sonra benzerleri gibi iç sayfalara gcçti, oradan da kayboldu gitti. Yetkililerin tutumu her zamanki gibiydi. ö h ce, "Araştırıyoruz" denirdi, sonra da "Arastırma sonuyları değerlendiriliyor" olurdu; "Halkın dikkatli olması" istcnirdi; sonra da "Korkuldugu gibi çıkmaz"dı. Gerisi eski hamam, eski tastı. Bu kez de bir yanlışlık olmasaydı olay yatışmış sayılacaktı; ama bir iş oldu, Ankara Refik Saydam F.nslilüsü'nıin Karadeniz'de yakalanan 12 çeşit balığın incelemcsine ilişkin raporu yanhşhkla Samsun Valiligi yerine II Saglık Müdürliigii'ne gönderildi. Raporun tarihi 17 Kasım 1988'di. Raporu gören personel dehşet içinde kalıyordu, fakat Vali Bey kızmıştı. Kendisinden raporun bir örneğini isteyen gazetecilere, "Raporu vermemiz mütnkün degil" diyordu. Rapor neydi? Haberi veren Hürriyet Gazetesi, 30 Nisan 1989 tarihli sayısında "Karadeniz^ de yakalanan balıklarda DDT, benzen türevleri, toluen maddetdyle yiiksek düzeyde civa ve kurşun bulundugunu" açıklarken, incelemeye alınan balıklann da, "sakıncalı" bulunduğu belirtiliyordu. Sözü geçen haberde "halk"ın olayla ilgili olarak söyledikleri şöyle belirtiliyordu: ] "Varlıgı hcmen herkes tarafından duyulan ve' açıklanmayan rapor sonucuna göre varil olayının başladıgı giinden bu yana, Karadeniz'de 200 bin ton balık avlandı ve bunlan biz yedik. Bu bir clnayeltlr. Bu sorumsuzlugun bedeli kolay ödenir cinslen degildir. Havalar ısınıyor. Oeniz mevsimi başlıyor. Yine aynı belirsizlik söz konusu. Denlz suyu, kumu ve iirünlerinin gerçek kimyasal sonuçlannın alınmasını ve bunun oldu gu gibi halka açıklanmasını istiyoruz. Radyasyon olayındaki gibi bir oldubilliye kurban edildigimiz kuşkusu içindeyiz." Şimdi hepimiz bu raporun açıklanmasını istemekle yükümlüytlz. Karadeniz'de yakalanan balıklann insan sağlığı için zararlı olup olmadığı konusunda Refik Saydam EnstitUsü tarafından yapılan inceleme raporunda neler yazılıdır? Hepimiz bunu bilmek zorundayız. Bu balıklar Karadeniz illerinde de, tstanbul'da da, Ankara'da da, yurdun diğer bölgelerinde de yenilmiştir ve yenilmektedir. Olayın sorumlusu hükümettir. Radyasyon olayının da sorumlusu olan aynı hükümet, bu kez olsun sorumluluğunun gereğini yapmalıdır. Sorumluluk; bu raporu açıklamak, halk sağlığının içinde olduğu tehlikeyi açıklamak, halkı uyarmaktır. Bugüne kadar surdürülen "gerçekleri gizleyerek halkın sağlığını tehlikeye atmak" olayının da hesabı verilmelidir. Bu ülkede halk sağlığının sahibi yok mudur? Yok mudur? Soruyorum... D IST ANK I M 11 ?31 2 SAGLIK PROKTOLOGIE SAGLIK SAGLIK SAGLIK •RÖNTÛEN SAĞLIK ÇANAJANS HEMOROİDFİSTÜL VARİSLERİN INFRAROT, İÖNE İLE TEDAVİSİ Op.Dr. HAYATİ F.KOCAL Btnkalarla anlaşma vardır. TÜRK KANSER DERNEĞİ Hanımlar; 6 ayda bir pap smear (Hucre muayenesi) yaptırarak, kendinizi nisai kansere k»rjı koruyabUirainiz. Meme kanserinden kurtulmak ve erken teşhis mamografi (meme grafiği) ile mümkundür. ASMED SAdUK HCIKCZİ #ER0 ULTRASONOORAFİ •T1BBTAHUL LABORATUARl YENİ KESİN KONTAKLENS UYOULAMA MERKEZİ GÖRME KUSURLARINIZ, Sert Astigmatlı Yarı yumuşak Hassas gözler için GÖZÜNÜZE EN UYGUN LENSLERLE GİDERİLİR. YENİ KESİN KONTAKLENS •CHECKUP Pamukbank ve Ogretmenler Bankjsı ile anlaşmalı olarak çalçır Halukârgazl Cad. Osmanbay Apt. No: 194/1 D.1 O«manb«y/İST. Tel: 146 63 93 Rumeli Cad. Ogan Apt. No: 16 K. 2 Nişantası ı"el: 141 35 89 • 132 01 2 0 Bu konuda derneğimiz erken teşhis dispanseri hizmetinizdedlr. Dr. Bedii Gorbon Sk. No: 1 Şişhane/İST. T«l: 160 46 84 160 46 81 Istlklâl Cad. No: 65 K.2 Emg«n Han (Fitaş Sineması karşısı) Tel: 145 80 21 149 65 71 18