Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
H A F T AN I N K O N U 6 U Önce "Papatya?', sonra da "Beyazı" olarak tanıdık Yasem'm Yblçıriı 'Şöhrete ulaşmak sadece bana ait' Son bir yıl içinde birdenbire karşımızda gördük Yasemin Yalçm'ı. Televizyon ekranından fırlayıp katılmıştı yaşamımıza. Peki nasıl oldu bu birdenbire ortaya çıkış? İşte bunları anlatıyor "Beyazı". Can Kartoğlu işt! Beyazı degil mi bu? Baksana! Vallahi Beyazı!" Buyuk küçük, kadın erkck, genç yaşlı, herkes bir dirsek atıyor yanındakine. Kimi bağıra çağıra, kimi sözüm ona belli etmemeye çalışarak Beyazı'yı gösteriyor birbirine. Biz, Yasemin YaJçın'la hızh hızlı yürUyoruz Laleli'dcn Kapalıçarşı'ya. Yasemin Yalçın mı kim? Yasemin Yalçın, Beyazı. Yok canım, öyle başörtüsü, basma giysileri yok üstünde, iki kaşı birleşmemiş ortada. GUzcl güzel giyinmiş, ciddi ciddi yüruyor. Ve onu tanımayan yok! İşte, bir teyze sarılıveriyor birden; "Aaah canııım, aah guzeliiim, sen misin? Beyazı diyorlar, bir de baktım sensin. Seni çok seviyoruz!" diyor Yasemin Yalçın'a. Yalçın da, "Sagolun cfendim" diye karşıhk veriyor. İki adım atıyoruz, bir kadın çığlığı koyverıyor: "Beyazı!" Kadının kucağında bir çocuk. Geçiyor karşımıza. Tutuyor çocuğunu Yalçın'ın tam karşısına; "Ah ablası! Seni biraz seyrelsin" diyor. Çocuk, şaşkın şaşkın bakıyor Yalçın'a. Birazcık geçiyor zaman. Yalçın soruyor: "Yeterli mi efendim?" Gulmemek içın güç tutuyorum kendimi. "Televizyon" diyorum içimden, "Sen en buyüksıin! Senden biiyiik yok!" lkı adım atıyoruz, bu kez de kara saçlı kara bıyıklı kocaman bir adam geliyor yanımıza. "llanımefendi" diyor, "Çok merak edlyonım, nasıl öyle Dogulu gibi o kadar guzel konuşabiliyorsunuz?" Yasemin Yalçın, "Bilemiyorııın efendim" diye yanıtlıyor soruyu. Adam usteliyor: "Aileniz mi Dogulu?" Yalçın, "EveJ" diyor, "elkisi vardır sanırım." Bir kız çocuğu, yammızdan geçerken son anda ayrımına varıyor Yasemin Yalçın'ın. Nasıl heyecanlanıyor. "Abla! Abla!" diye koşturup geçiyor Yalçın'ın karşısına, "Abla, sizi öpebilir miyim?" Gözlerinin içine bakıyor Yalçın'ın. "Öp canım" diyor Yalçın. K17 sarılıyor, öpüyor. Belli ki, dUnyalar onun. Kapalıçarşı'ya giriyoruz sonra. Esnaf, ayakta karşılıyor Yalçın'ı. "Çarşımıza hoşgeldiniz hammefendi, nasılsınız?" Yasemin Yalçın, bıkmadan usanmadan "Teşekkür ederim efendim" diyor. Ve Şark Kahvesi'ne oturuyoruz. Derin bir nefes alıyoruz. Ama, sadece bir nefes! Bu kez de, elinde kâğıt kalem, bir suru çocuk geliyor masamıza; "Bir imza atar mısınız lutfen!" Yalçın, imzasını atıyor hepsinin kâğıdına. "Sizinle iın ve iinlenmek üzerine bir söyleşi yapalım" diyorum. Gülüşüyoruz. Sonra başlıyoruz söyleşiye. ffi HiI 'Ne zaman kı konservatuvara gırdım, tenımin sınırlannı keşfettim.' 'Ünlüolmayagelıncetedırgınlığımvardı.Çünkü başanlı olmak, şöhret olmak ayrı şeyler. asem/n Yalçın 1963'te Istanbul'da doğdu. Herkes ne kadar İstanbulluysa, o da o kadar Istanbullu. 7982'de konservatuvarm tlyatro bölümüne girdi. H&lâ çıkamadı. Ama daha öğrenciyken televizyona çıktı. Ve yıldızı parladı. Önce "Papatya", sonra "Beyazı" • Kim keşfetti sizi? • Ahmet Uğurlu keşfetti. Bir okul oyununda seyretmiş, beğenmiş. Sonra, geldi konuştu. Sadece bir tesadüf. • Siz kendinizı ne zaman keşfettiniz? • Konservatuvara girdiğim zaman. ilk, orta, lise öğrenimim boyunca tiyatroyla hiç de ilgili değildim. Ne zaman ki konservatuvara girdim, tenimin sınırlannı keşfettim. Sonra, aşırı güvenim var kendime. Bu, mesleki açıdan böyle. Oysa, hayatımın diğer alanlarında son derece alçakgönüllüyüm. • Tiyatroyu seçişiniz, sonra ün. Bunlarda rastlantının payı ne kadar? • Rastlantının payı büyük. Ama, şöhrete ulaşmak sadece bana aittir. Ahmet Uğurlu, beni yine bir okul oyununda görebılir, ben rollerlyle tanındı, ünlendi, herkesi güldürdü. Kendlsl Ise çok zor güldüğünü söylüyor. En çok güldüğü şey, sakarlık. Hem başanlı hem ünlü olduğuna inanıyor. Eğltimini tamamlamak, tiyatro yapmak ve her zaman amatör kalmak Istlyor. • Tamamiyle katılıyorum. Ünün garip bir buyüsu var. Bunu hemen henıen herkes tatmak, yaşamak ister. Benim içınsc, fazla önemiyok. Ama başarı önemli. Ben, bankada çalışsaydım unlü biri olınazdım, ama çok iyi bir bankacı olurdum. Bunu bıliyorunı. • Ya başarısızlık. Onun ıçın neler düşünüyorsunuz? • Sanat olaylarında her dakika başarı olmayabilir. lnişli çıkışlı bir gral'ık olabilir. Ama, sanatçı her şeye yeniden başlamasını bilmelidir. Her şeye yeniden başlayabilmek. Bence, gerçek başarı budıır. • Ünlu olmanın koşultan sizce ne? • Bunu bilmiyorum. Sadece başarıya bağlayabiliyorum. Tesadüfe, şansa inanmıyorum. Tesadüf, şans bir kere gelebilir. Hatta ikinci kere de gelebilir. Ama, arkasında başarı olmayınca, artık kapınızı çalmaz. yine televizyona çıkabılırdim. Ama, unlu olmayabilirdim. Onun için, ünlenmemde rastlantının payı yok. • Işin en başmda başanlı olacağınızdan emin miydiniz? • Evet, bundan emindını. Ama, ünlü olmaya gelince, onda tedirginlığim vardı. Çünkü, başanlı olmak, şöhret olmak ayrı şeyler. Her şöhrete ulaşan başanlı değil. Her başanlı da şöhret değil bana göre. • Bu sözleriniz bana Marlon Brando 'nun şu sözlerıni ammsattı. O da diyor ki: "Artık, insanlar değerli bir şey ortaya koymak değil, ünlü olmak istiyorlar. Ün, aynı zamanda başarının da anlamdaşı haline geldi. Yapılan işinse hiç anlamı kalmadı. Bu, hepimize bulaşan bir îoplumsal hastalık." • Bir anda yıldızınız parladı. Bir anda ünlü oldunuz. Gerçekten, her şey bir anda mı oldu? • Evet, gerçekten her şey bir anda oldu. Henüz öğrenciydim. Işin çok başındaydım. Konservatuvarda okurken televizyona atılmam, belki harçlığım çıkar, bir kitap yerine uç kitap alabilirim duşüncesiyle idi.