27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

f" Konser sonralarına uzanan saatlerde Cazda sohbeti koyulaştırmak Cazcılar kulüplerde son derece değişik çalarlar. Konserlerin yarı arena havasından çıkarak, "Bravo" endişesinden uzak, yumuşak cazcı kişilikler ancak kulüplerde ortaya çıkar. Neşet Ruacan u yıl, 16. Uluslararası tstanbul Festivali, olağanüstü caz olaylarına sahne oldu. Çizgileri çok farlclı da olsa "Paco De Lucia ve grubu, Jan Garbarek, Keith Jarrett, Larry CoryellSerenitoPhilip Catherine üçlüsü, Miles Davis ve grubu, Dizzy Gillespie büyük orkestrası ve Al Di Meola... Bunlar şüphesiz cazın dünyada en çok tanınan isinıleriydi. Istanbul Festivali böylece, artık en popüler, en güncel sanatçılann uğradığı önemli bir etkinlik olduğunu kanttladı. Ozellikle caz konserlerine gösterilen büyük ilgi, gelen sanatçılar hakkında festival öncesinde ve festival sırasında çıkan yazi ve röportajlar, cazın Istanbul'da gündeme en çok gelen mü7İk türü olduğu nefis bir sezonu yaşattı. Ve tabii cazın geleneği oian "jamsession"lar, konser saatleri bitip tükendikten ve sanatçılar son selamlannı verdikten sonraki saatlerde, Türk müzisyenleriyle birlikte tstanbul'un caz kulüplerinde devam etti... Bir müzisycnin hiç tanımadığı bir diğeriyle, "Merhaba" deyip, ortada tek bir nota kâğıdı olmadan saatlerce birlikte çalabilmesi, caz müziğinin müzik türleri içinde ne kadar insani bir yere oturduğunu kanıtlamaya yetiyor... Geçcn yıl Ray Charles'ın elemanları ve büyük usta Herbie Hancock ve grubu ile BİLSAK'ta yaşanan nefis caz geceleri bu yıl da çoğunlukla, KORUKENT CAZBAR'da sohbetlere sahne oldu. Konser başına binlerce dolar alan bu müzisyenlerin bizlere 'bedava' çalmak için gösterdikleri amı, bizi zevkin doruğıına ulaştınyordu. İşte o^zaman, Türk müzik dünyasının uvey çocukları olan bizler, "İyi ki caz calıyoruz!" diye çılgınlar gibi seviniyorduk. Bu yıl, ilk jamsession, festival öncesi Türkiye'ye gelen Randy Brecker grubu ile yapıldı. Erkcn saattc uçaklan olmasına rağmen grup elemanlarıyla bir buçuk iki saatlik nefis bir müzik sohbeti tutturuldu, daha sonra festival günleri geldi çattı... Artık konuştuğumuz tek şey, kimlerin bi/.lcrle gclip çalacağı hakkında l'ikir yürütmekti. beraber calıyoruz. Paco, "Ben flamencocuyum; siz çalın, ben caz dinlemek istiyorum" diyor... O gece ayrılırken, ertesi gün yine aynı yer ve saatte diye sözleşmiştik. Ve öyle de oluyor... Nefis bir caz akşamı daha!.. Bu arada, NeşetNükhetNiliıfer Ruacan, Nezih Yeşilnil, Cankut özgiil, tmer Demirer ve Tufan Ünalpten oluşan ekibimizc, Okay Temiz ve Lennart Aberg dc katılıyor! Biraz sonra, yılların usta gitarcısının kordonunu takıyorum... Haydi bakalım siyah inciler! Yine dinleyenler mest. Yine nefis bir gece! •Tanıdık tanımadık tebessümler; sanki artık çocuk, yanındaki kızı kıskanmıyor gibi; sanki bu gece enflasyon yokmuş gibi... Herkes tertemiz, herkes iyimser, herkes cazcı... Sahnedeki kara oğlanlar büyü yapıyorlar! Şu trompetçiye bakın, (John Faddis); oğlan trompeti, 27. Cadde'deki sevgilisine 127. Cadde'deki evinden serenat yapabilmek için öğrenmiş sanki. Ya basçı (John Lee), davulcu Ignacio Berroa, piyanist James VVilliams?.. Olçüp biçiyorlar; bu ölçüye bu sesler yakışır deyip giydiriveriyorlar elbisesini. Ya Finli altocu Jukka Perko?.. Gencecik vücuduyla Charlie Parker'ın dev tabutunu ölene kadar taşıyacağım diyor adeta... Ve festivalin son konuğu, büyükbabamız, plaklarını bulmak için yirmi beş yıl kaldırım aşındırdığımız efsane Miles Davis... Konserdeyiz; karşımızda ve çalıyor, çaldırıyor... Adeta "zamanı öldürmek için acele etmeyin, bırakın yaşasın" dercesine çalıyor yine... Konserden sonra basçı, piyanist, saksofoncu kulübe geliyorlar!.. Biraz sonra yine hep beraberiz; Ateş Tezer, Murat Verdi, Erol Pekcan, Can Ayer, Atilla Şereftuğ, Hakan Behlil, Hırant Lusikyan, Hakan Beşer, Ergun Eremkar, Kamil özler ve daha bir surü isinı... Sazlarıyla, kulaklanyla oradalar ve "İyi ki caz calıyoruz!" n B Coryell: Fısıldıyoıi Gelen bütün bu cazcılar, kulüplerde son derece değişik çalarlar. Konserlerin yarı arena havasından çıkarak, "Bravo" endişesinden uzak, yumuşak cazcı kişilikler, ancak kulüplerde ortaya çıkar. İşte benim yıllarca, büyük teknisyen sandığım Coryell, ne kadar yumuşak ve usta bir cazcı olduğunu bize adeta fısıldıyor! Üç parça çaldıktan sonra gitarı bırakıp iniyor ve "Sen devam et, ben yemek yiyeceğim" diyor... "Sen gitme, ben senin yemeğini yerim" dediysem de kandıramıyorum. Biraz sonra yanına gittiğimde, onu CAZBAR'ın "cazbız" köftelerini keyifle midesine indirirken buluyorum... Sıra, Dizzy Gillespie ve orkestrasında idi. Herkesin, şu konser bitmesin, bir parça daha çalsınlar dediği bir sırada bizler, konser bitse de şu adamlar gelse diye sabırsızlanıyorduk! Ve işte Erol baba (Erol Pekcan), kapıda göründü. Arkasından, cazın siyah incileri birer bırer döküldüler. Az sonra sahnede: Ne çalmak istiyorsun? Sibemol Blues. Yok yok! "In a mellow tone" çalalım. iyi, peki... Onetwoüvdört! Nana: Bitmeyen sololar lkinci misafirimİ7 ise, Jan Garbarek'in dünyaca iinlii percussioneusu Nana Vasconcelos, Davulcu Murat Verdi'nin New York'dan arkadaşı olan unlu vurma çalgılar ustası, bu kez bİ7e ilaveten Murat Verdi, AteşTazer, Hakan Behlil ile çalıyor... Güzellikten bitmeyen sololar nefis bir akşam daha... Artık müzisyenlerin gözü, boşalan bir enstrümanı kapmaktan başka bir şeyi görmüyor. Nana sahneden inmiş, Hakan Beşer orıun ellerinin gezindiği conga üzerinde ritmi sürdürüyor... Konserlerin en güzeli böyle olmalı diye düşünüyorum... Bitiş saati belirtilmemiş gerçek bir muzik gecesi.... Bu defa gözlerimiz Larry CoryellPhilıp CatherineSerenito üçlüsUntl arıyor. Biz çalarken yanıma gclcn bir festival görevlisi bana, "Larry burada ve çalmak istiyor" diyor! Paco: "Caz dinlemek istiyorum!" Ve işte, Paco De Lucia grubu kulübe gelmiş, enstrümanlan yanlannda, yemek yiyorlar ve çalmak için sıralarını bckliyorlardı! Rubem Dantas harika bir vurma çalgılar ustası, Jorge Pardo nefis bir saksofoncu, Carlos Benavent çok usta bir basçı ve hep Cazbar'da Festival konserı sonrası. bir "larrvsessıon" Nezıh Yeşilnil basını John Lee'ye bırakmış. Erol Pekcan sahne kenanna oturmuş, Ignacio Berroa nın davulunu dınleyerek kendi sırasını bekliyor Nılüfer Ruacan'ın yerını James VVilliams almış, Garnett Brown da trombonunu kapıp sahneye çıkmış. 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear