Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HAFTANIN KONUĞU 'Dağcı, hesabını vererek yaşar' Tırmanmanın, her adırnın, her tutamağın denetlenmesiyle, hiçbir şeyi savsaklamadan ve her şeyin hakkını vererek gerçekleşebileceğini söyleyen Erdemli, "Dağcı, yaşayan, ama 'yaşıyormuş gibi' yapmayan insandır" diyor. Behzat Şahln ağlaıa gidiyoruz! Niğde'nin Ulukışla ilçesine gelip başınızı güneye çevirdiğinizde, Bolkar Dağları size "merhaba" diyeccktir. Yamaçlarında haziran güneşinin eritemediği karlarla bir "donıklar diyarı" Bolkarlar. lstanbul'da başlayan "sabırsız" yolculuğumuzun amaci Bolkarlar ve Bolkarların en yüksek doruğu, 3585 metrelik "Medetsiz"... Ulukışla'dan sonra, kamp yerine ulaşmamız için gereken traktörü sağlayacağımız Darbogaz Kasabası'nın dağcılara alışkın halkı bizi kucaklıyor. Neredeyse geçit vermeyen yollardan sonra 2550 metredeki kamp yerimiz "Meydan"a ulaşıyoruz. Burası, adına uygun olarak dorukların arasında yer alan geniş bir meydan. Meydan'ın her yanından çıkan pınarlar arasında çadırlanmızı kuracak kuru bir yeri zor buluyoruz. Artık dorukların eşiğindeyiz. 6 kışilik grubumuz Göller Dölgesi'nde tırmanışa geçmek Uzere yola çıkıyor. 2700 metrede ulaştığımız Karagöl kıyısında, ilk molamızı veriyoruz... 2850 metredeki Akgöl'e ulaştığımız ikinci mola yeri dolu altında sığmdığımız kaya dibi. ÜstU buzla kaplı Akgöl'ü seyrederek öğle yemeği yiyiyoruz. Zaman zaman kar yağışına çeviren bir havada tırmanışı sürdürmeye olanak yok. Geri dönüyoruz... Ertesı gün deısıtıcı bir güneş altında iki saatlik bir tırmanıştan sonra 2750 metrede ilk molamızı veriyoruz. Medetsiz, yamacında oturduğumuz tepenin hemen arkasında. önumüzde ıki yol var, biri daha az eğimli uzak yol, diğeri neredeyse yüzde 80 eğımli geçit. Grup canlı, neşeli. Ekipbaşı Dr. Attillâ Erdemli geçidi gösterdiğinde hep beraber "Evet" diyoruz; geçide doğru tekrar tırmanışa geçiyoruz. Diklik, sandığımızdan da fazla. Kar da yumujak. Tempomuz ister istemez diışüyor. Oksijenin de giderek azaldığını hissediyoruz. 2900 metreye ulaştığımızda güneyden ve güneydoğudan gelen bulutlar bize yaklaşıyor. Kaya tırmanışına başladığımızda artık bulutlann içindeyiz. Tipi bizi tırmanışın tam ortasında yakalıyor. Geri dönmek aklımıza bile gelmiyor. ...Ve işte dorııktayız. Zirve defterini arıyoruz, yok!... Altimetreye bakıyoruz: 3379 metre. Attillâ Erdemli, "Burası Medetsiz degü" diyor. Yeni bir yer bulmanın coşkusu ile Medetsiz'e çıkamamış olmanın burukluğu birbirine karıştyor. Harita ve pusula yardımıyla yerimizi saptamaya çalışıyoruz. tlk doruğumuz haritada var, ama adı yok. Büyük olasılıkla buraya ilk çıkan bizleriz. Yanımızda getirdiğimiz deftere, eğer buraya daha önce isim verilmemişse adıru "Ük Doruk" koyduğumuzu yazıp imzalıyoruz. Medetsiz solumuzda, sanki "Bir dahaki sefere" diyor. Her nc kadar ulaştığımız yer Medetsiz değilse de bu bizi artık üzmüyor. 3379 metrede, herhalde bizden önce çıkılmamış bir yerde, 24 yıldır dağcılık sporuyla iç içe yaşayan Dr. Attillâ Erdemli ile dağcılık uzerine söyleşiyoıu/. Bu, belki de dorukta yapılan ilk söyle Yirmi yıllık dağcı Dr. Attillâ Erdemli ile zirvede söyleşi: D • Oldukça yoğun bir dağcılık yaşamınız var. Acaba bir yılda, yaz ve kış, kaç kez dağlara gidiyor, kaç doruk ı tırmanıyorsunuz? • Bilmiyorum! Gerçekten bilmiyoruın! Dağları seviyorum, özluyorum, olanak buldukça da gidiyorum. Saymak aküma bile gelmedi. Çünkli dağa, onu yaşamak, dağ ile birlikte yaşamı paylaşmak için gidiyorum. Başkalarını bilemem, ama benim için önemli olan bu. Sözünü etmek için ya da sözü edilsin diye dağa tırmanılmaz. Çıktığı doruğu sayan, bunun sözünü eden dağa ve doğaya yabancı insanlardır. Kaç doruk tırmanırlarsa tırmansınlar, dağ onların uzağındadır. • Bir dağa birden çok tırmanışınız oldu mu? • Elbette... • tkinci, üçtincü ve sonraki tırmamşlarla ilki arasında ne tür ayrımlar var? • Ayrım sözünü kullanabilir miyiz? Şimdi, sonraki tırmanışlarda tanışık olma sözkonusu. Onun dışında, dağ yepyeni bir dağdır. Tırmanışla aynı yol da izlense, dağ her tırmanışta yepyenidir. Bir dağa insaıı pek çok yönden tırmanabilir. Bu durumda dağı tüketmek olanaksızdır. ı • Yine de az da olsa bir tekdüzelik \ olmaz mı? } Bolkarlar'da 3.379 metrede Dr. Attillâ Erdemli 'saflda) ve Behzat Şahın istanbul Ünlvenltesl Edebiyat Fakultesl Felsete Tarlhl Anablllm dalında öğretlm üyesl olan Dr. Attllli Erdemli, 1965 yılında, daha bir lise öğrencisi Iken dağcılık sporuna batlamıs. Uzun yıllar Turklye Dağcılık Federasyonu'nun değlşlk 'temel eğltlm' kamplannda yaz n kıs dağcılığmı öğrenen Erdemll, 1969 yıhnda Cllo ve Ağrt dağlannda düzanlenen TürkAlmanAvusturya ortak tımamtlarına da katılmi}. Yurtdısında da pek çok zirve tırmanışına katılan Erdemli, istanbul Beden Terblyesl ve Spor ll Uüdürlüğü Dağcılık ll Tennllclliğl görevlnl de $QrdOrmekte... • Dışardan bakınca belki! Fakat sen de gördün, tırmanmak sürekli bir dikkat istiyor. Dağcı, hep hesabını vererek yaşayan insandır; neyi, niçin yapması gereîctiğini bilen ve yapan insandır. Tırmanmak, dağ ile bütünleşmektir. Bu da her adımın, her tutamağın denetlenmesiyle; tırmanış yolunun her adımda yeniden gözden geçirilmesiyle; hiçbir şeyi savsaklamadan, önemsiz görmeden, her şeyin hakkını vererek gerçekleşir. Böyle bir süreçte artık yineleme yoktur. Her şey yeni, hatta yepyenidir. Yalnız tırmanılan dağ ve tırmanına yolu değil, tırmanan da yepyenidir. ÇUnkü insanın yenilenmesi de yepyeni bir algı, yepyeni bir karar; ona uygun davranıştan ve bu davranışın sonucunu bilinçli kabulden başka ne ile olasıdır ki? Dolayısıyla dağcı, tırmanırken kendı kendisiyle de bütünle şir. Kısacası, ne yaptığını bilerek, hesabını ve rerek yaşar. Değilse, tırmanışı bir yerde mut laka kesilir. Çünkü dağ, yanlış davranışı karşılığını hemen, aynı ölçüde verir. Don ğa ulaşmak, tırmanmasinı bilen için kendi drinliklerinden birine ulaşmaktır. Doruk fe heden, gerçekte kendinin bir yanını fethe miştir. Dağcı, yaşayan, ama "yaşıyornr gibi" yapmayan insandır. • Dağcılık bir yaşama bu, ı/ııidir diyebilir miyiz? • önce şunu belirteyim: Hakkını verer yaşama ahşkanlığını yalnızca dağcılık v mez. Sözgelimi, genel olarak spor, san araştırma yapmak gibi uğra^lar, insana alışkanhğı kazandırırlar. Bu, temelde bir e tim sorunudur. Dağcılıkta ise bilerek ya ma, büyük önem tasır. Dağcılığın bir ya ma biçimi oluşuna gelince; evet, dağcılık