Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sağlık nedenleriyle başlayan güneşlenme ihtiyacı, ünlü modacı Coco Chanel'in öncülüğünde, iyi yaşamanın simgesi haline dönüşmüştü. Günümüzün modası ise bronzlaşma yerine beyaz kalmayı öneriyor. Bronz tenlere veda mı ? "Sanatsal" yanmadan, beyazlaşmaya.... Bronzlaşmadan nefret edenlerın sayısı hızla artarken, sıyah tenın cazıbesıne ınananlar da buyuk bır arzuyla güneşın altında cayır cayır yanmaya devam edıyorlar (yanda) Plajlarda geçırılen sureyı anlamsız bulanların, denıze gırdıkten sonra gölgeye çekılenlerm bütün ıstedığı beyaz kalabılmek (üsrte) S imsiyah ten, pırıl pırıl parlayan gözler, bembeyaz dişler ve vücuttan dışarı taşan cinsellik. GUneşin gUlümsemeye başladığı günlerden, elveda dediği sonbahara kadar geçen sürede, bronzlaşmış bir tene sahip olmak uğruna, insanların verdikleri çabanın ardında nasıl bir duygu yatıyor diye düşündünüz mü hiç? Bronz ten rengini fakirliğin, açık havada fıziki güç yardımıyla çalışmanın belirtisinden tatil ve iyi yaşamanın simgesi haline getiren, güneşlenmeyi ilk keşfeden kişi olmasa bile moda haline dönüştüren, 20'li yıllarda güneşlenmeyi aristokrasinin estetik gereksinimi gibi değerlendiren bir kesimin yaratıcısı ünlü Coco ChanePdi. Coco Chanel "sanatsal" ağırlık taşıyan bronz tene sahip olabilmek ıçin eldivenlerle güneşlenmenin gerektiğıni, bu yolla güneşin etkisinden kaçırılan ellerin "proleter eller" ile özdeşleştirilme tehlikesinın önlenebileceğini söylemişti. Yarım yüzyılı aşan süre içinde Coco Chanel'in attığı tohumlar hızla büyüdü ve 20. yüzyıla kadar sağlık amacıyla yapılan güneş banyosundan farklı bir isteğe kapıhnıp, estetik güzellik amacıyla güneşle arkadaşlık kııruldu. lki büyük savaş yaşayan insanlar ancak 1945'ten sonra Coco Chanel'in izinden gidip bu modayı izlemek ve bronzlaşmak olanağı buldular. Oemokrasi fikrinin gelişmesiyle işçi de patronu gibi mayo ve bikinisıni giyip güneşin altına uzanmaya alıştı. Yayın organları turizmi ve tatil endüstrisini harekete geçirnıek icin sürekli "Gütıesi sevelim, güneşle büyüyelim, güneşl özleyelim" gibi sloganlarla kitleleri etkiledi. Zamanla bikinı, tanga, monokini derken utanmaya karşı başkaldın, çıplakükla doruk noktasına ulaştı. tnsanlar engellcrı birer birer ortadan kaldırarak, vücudunun tümünü güneşle tanıştırdı. Doğal olarak sosyal bilimciler hemen harekete geçip konuyla ilgili veriler üzerinde calışmaya başladılar. Araştırmalar sürerken bronzlaşmanın tarihçesi ve tekniği üzerine ABD ve Avrupa'da bir hayli kitap yazılması dikkat çekti. "Bir moda nasd geUşeceftine karar veremeyecek dunıma düştügttnde kitapların ve gazetelerin materyali olur" esprısı bronzlaşmanın da sonunun geldiği şeklindc yorumlandı. Eskisi kadar olmasa da güneşlenme tutkusu her Ulkede devam ediyor. özellikle Kuzey Avrupahlar yaz gelir gelmez modaya filan kulak asmayıp, Afrikalılar gibi siyahlaşmak hayalleriyle güneşe koşuyorlar. Güneşlenme modasının giderek yaygınlığını yitirmesi doktorları sevindiriyor. Doktorlar güneşin yaydığı ultraviyole ışınlarından yararlanırken, dozu fazla kaçıranlarda görülen erken yaşlanma, damar bozuklukları, deri tümörleri gibi hastalıkların azalacağını umuyorlar. ABD'de her yıl 500.000 yeni deri kanseri vakasıyla karşılaşılması, güneşlenmenin tehlikelibir tutku olduğunu ortaya çıkarıyor. GUneşlenmenın estetik yönünün tartışıldığ bu dönemde değişik kesimlerden ilginç görüşler üretiliyor. Reklamcılar bronz tenin ölmez bir satış elemanı olduğunu, Batı endüstrilerinin siyah mankenler kullanarak beyaz ırkı sürekli etkilediğini söylüyorlar. Film yönetmenlerı ise siyah tenin çekiciliğini yitirdiğini, Hollyvvood'un yıllarca seyirciye sunduğu "kötü zenci" görüntüsünün silinemediğini, belirtiyorlar. Gençler arasında plajlarda harcanan süreyi anlamsız bulanların, denize girdikten sonra gölgeye çekilenlerm ve bronzlaşmadan nefret edenlerin sayısı hızla artarken, siyah tenın cazibesine inananlar, süt gibi beyaz bir yüz ile yazı geçirmek istemeyenler büyük bir arzuyla "cayır cayır" yanmaya devam ediyorlar. Kim demiş bronzlaşma ölüyor diye. Avrupa sosyetesı hemen yeni bır akım bulup öncülük yapmaya başladı bjle. Artık soylu hanım ve beylerin vücutlarında Uç değişik tonda bronzlaşma görülüyor: Ayaklar ve ba' caklar simsiyah, gövde ve kollar bronz, boyun ve yü7 ise hafif yanık. Gelecek yaz bu sıralamanın yukarıdan aşağıya uygulanacağı söylenıyor. Ne diyelim, galiba modada çareler tükenmiyor. D Derleyen: Cumhur Cambazoğlu Yalnız yaşamanın keyfi başka Tek başına tatil 'Y alnız mı yaşıyor? Mutlaka ya bencil, kasıntı, kötü ve deli ya da dengealz bir aanatçıdır'. Yakın zamana kadar bu ilginç sıfatlara hedef olan "yalnız yaşayan insanlar"a günümüzde imrenenlerın sayısı hızla artıyor. 6O'lı yıllarda patlayan özgürlük hareketlerı sonucu değişen yaşam biçimlerı bırkaç yıldır tek başına (single) tatile çtkma aşamasıyla yeni bir görünüm kazanıyor. Yalnız yaşayanlar bir süre için toplum ve aile düzenine karşı duydukları tepkiyi şehirde bırakıp "mekân" değiştırıyorlar ve toz kondurmadıkları özgürlüklerıni doya doya yaşıyorlar. İlginç duygular keşfedıyor, günlük yoğun temponun izin vermedığı etkinlıkleri izliyor, değişik deneyımler tadıyorlar. Canları ısterse tatillerıni başkalarıyla da aylaşıyorlar. Ancak "single" tilcilerin en büyük düşmanı AIDS. Yüzyılın hastalığı olarak nitelenen AIDS tam anlamıyla "yalnızcı"ların \J cinsel özgürlüklerıni kısıtlıyor. / Yapılan araştırmalara göre single tatılcılerın yalnızca yüzde 20'si "piyangodan çıkan partner"lerle cinsel maceraya giriyor. D