Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Portekiz'de Brezilya heyecam Yanş pistlerinin büyücüsü Ayrton Senna galip gelseydi, sömürgecilikte eski efendilerin ülkesi Portekiz'de, bir zamanların kolonisi Brezilya'nin zaferi parlayacaktı. ril pistinde. 1985 yılında, yoğun yağmur altında, saatte 300 kilometre hızla ilerleyen Senna'yı, Portekizli gençler, elbette ki bugün bir 'ilah' olarak hatırlayacaklar. "Hesapadamı" ve taktikçi oiarak tanınan Nelson Piguel ise, tüm başarılarına rağmen, elbette ki gençlerden aynı coşkun ilgiyi göremeyecekti. Estoril'deki bu ilk göz kamaştırıcı başarıdan sonra kendisine "geleceğin büyük şampiyonu" gözüyle bakılan Senna, bu yılki yarışa katılmak üzere Estoril pistinin "pilotline" bölümüne girdiğinde, yalnızca tribünlerdeki gençler değil, Senna'nın ekibi "Team Lotus"u oluşturan tüm teknisyenler, en mütevazı elemanından mühendis Glrard Ducarouge'a kadar, heyecan içindeydiler. Senna ise, her zamanki ünlü tavrıyla, bir "uyurgezer" kadar sakin görünüyordu. Yavaş yavaş arabasına yaklaşıp teknisyenleriyie bir süre konuştuktan sonra, gazetecilere de zaman ayırmak gerektiğini düşündü. "Her şey iyi gidiyor," diye söze başladı ve pistte izleyeceği taktikleri kısaca özetledi. Teknisyenlerin bir an kovanı düzeni içinde çalıştıkları garaj bölümünün önünden ilahlarını izleyen yarışseverler, 45 dakikalık hazırlık süresi icinde kendilerine açılmış olan "start" bölümünün tadını çıkartıyorlardı bu arada. Heryarış ekibinin garajında, kendileı ini l'inanse eden firmaların amblemleriyle donatılmış pırıltılı yedek kasalar, elektronik aletlerle, bilgisayarlarla son kontrolleri yapılmış yedek motorlar, Portekizliler için Vasco de Goma'nın tarih kitaplarında kalmış gemilerinden çok daha çekiciydi. 4.35 kilometrelik bir pistte koşulacak 70 turluk Grand Prix yarışının fatihleri de herhaldc bu çekici görüntünün ekseni olmanın tadıııa artık iyice alışmışlardı. Zaten düşünecekleri o kadar çok şey vardı ki! Portekiz Grand Pm'sinde Brezilya yarıştı "Gözükara" gidiş Estoril'deki 1987 Portekiz Grand Prix yarışlarında, bilgisayarlı süspansiyon sistemindeki arıza yüzünden şampiyonlufiu kaçıran Brezilyalı Ayrton Senna. "Lotus'ların senyörü" diye anılıyor Son hazırlıklar yoğun bir dikkat istiyordu. Kask. Evet. Vizyer. Tamam. Sonra eldivenler. En ince noktalar düşünülmüş, çıkabilecek aksiliklerin hepsi hesaplanmaya çalışılmıştı. Şimdi sıra, hiçbir şey düşünmedcn işi sağlam reflekslere bırakmaktı. Senna da böyle dememiş miydi?.. "Yanş ba^ladıgında, bütün bilgileri kafana yerleştirmek için ne yeleri kadar /aman ne de yer vardır. Bu bilgileri (,'<)zümleyip ona göre harckel edeme/sin. Nasıl kullanacağını düşüncme/sin. Sürücülük, yalın bir refleks olayıdır." Yarış başladıktan sonra, 'düşman'ı düşünecek vakit de yoktur. Yalnızca onu görür ve gerekeni yaparsın. Senna da bu yarışta "gözü kara" gitmeye niyetli olduğunu her halinden ' belli ediyordu. Üstelik Lotus dizaynlı Honda motorlu arabasının yeni süspansiyon sistenıine de alışmıştı artık. Diğer sürücülerin hiçbirinin elinin altında bulunmayan bu yeni süspansiyon sistemi, bir bilgisayar tarafından idare ediliyordu. Senna, ilk günkü kalkış sıralamasında Ingiliz yarışçı Nigııel Mansell'in ve kendisi gibi bir Honda kullanan yurttaşı Nelson Piquet'nin altına düşmüşlü. Ama endişelenmek yersizdi. İşte sarılı yeşilli tişörtleri, dapdaracık blucin şortlanyla "pilotline"a girip seyircileri coşturan Brezilyalı manken kızlar da, "Her şey Senna için" diye bağırmıyorlar mıydı?.. Lütfü Tmç/LİZBON T oplam yirmi bin beygir gücündeki motorlar, bir anda /.incirden boşanmışcasına piste girdi. Tezahürata gerek yoktu. Formula 1 yarış arabalarının motor gürültüleri bir anda her şeye hâkinı olmııştu. Kıışbakışı, dolgunca bir " M " harfinin iç ve dış çevıesindeki dönüşleri anımsaian virajlarıyla, "Autödromo do Kstoril" iki saatlik bir heyecan dalfasının içine girmişti. Bundan bir hafta önce, 20 eylül pazar günü, Lizbon kentine yarım saat uzaklıktaki küçük Estoril ka.sabasında, yalnızca "Formula I Diinya Şampiyonası"nı oluşturan 16 Grand Prix yarışından herhangi biri yasanmıyor, aynı zamanda bir "ulusal maç"ıngeıçekleşmesi söz konusu idi. Bizi Lizbon Havaalanı'ndan Estoril kasabasına götüren taksinin şoförü, en sonunda baklayı ağzından çıkarmışlı: Porlekiz Grand Prix'sinin biletleri, bir l.i/bonlu şoförün bütçesine göre çok pahalıydı; zaten bilet de kalmamıştı; anıa biz gazeteciydik ve belki dc biricik oğlu için, bedava bir bilet bıılabilirdik. Şoförün oğlu, bütün Lizbonlu gençler gibi, futbol topuna olduğu kadar, Formula 1 yanş arabalarının yer aldığı Grand Prix'lere de düşkündü. Üstelik şampiyonanın sonlarına gelinmişti ve iki Brezilyalı sürücii, puaıılama tablosunun ilk iki sırasını paylaşıyorlardı. Sömürgecilikle "eski efendiler"in ülkesi Portekiz'de, bir zamanların 'koloni'si Brezilya'nın zaferi parıldayacakiı. Adım başı, safkan bir Brezilyalıya ya da bir meleze rastlanabilen Lizbon kentinde, işte bu yü/den, günlerdir Brezilya'nın simgesi sarılı yeşilli bayraklar dalgalanıyordu. Portekiz'de yaşayan Brezilya kökenliler, 'maçf kendi uluslarından bir sürücünün, ya Ayrton Senna'nın ya da Nelson Piquet'nin kazanacağından emindiler. Tartışılan, "büyücü" Senna'nın mı yoksa "akılcı" Piquet'nin mi birinci geleceğiydi. Yanş arifesinde, şirin bir sayfiye yeri olan Estoril kasabasının gençleri, pek sevdikleri motosikletlerini duvarların kenarına dayayıp ellerinden hiçcksik etmedikleri sürücü kasklannı birbirine tokuştura lokııştura bahse giriyor, kız arkadaşlarını ihmal etme pahasına, ışığın çevresinde dönüp duran pervaneler gibi, kasabaya lOdakika uzakltktaki yarış pis tine gidip geliyorlardı durmadan... Kcsın bir kampiaşma vardı. Qençler Senna'yı, orta yaşlılar veözellikle Brezilya kökenli taksi şoförleri, Piquet'yi tutuyorlardı. Neden Senna? Gerçekten bir "efsane sürücü" idi 27 yaşındaki Ayrton Senna. Yaşadığını hissedebilmek için, kazanması gerektiğini düşünenlerdendi. Zengin bir Brezilyalı v'iflçinin oğlu olan Senna'ya babası ilk gokartını yaptırdığında, bu hız çılgını küçük, henüz dört yaşındaydı. Küçük otoların büyük mücadelesinde ilk adımlarını atan Senna için gokart yarışları, ikinci bir yaşamın başlangıcı oldu. Brezilyada, Sao Paulo kentinin kuzeyindeki mahallelerde, Tremembe tepelerinin kralı idi küçük gokartların büyük Sennası. O günlerini anlatırken, "Birinci olmsuıın, en hı/lı olmanın, galip ^elınenin ne kadar olağanüslii bir duygu oldugunu keşt'ettim," diyor. Gölgeli bakışları, güçlü çenesi ve sakin hareketleriyle sarsılmaz irade gücünü garip bir biçimde çevresine yayan Senna'nın Formula 1 yarışlaı ındaki ilk şampiyonluğu da yine Portekiz'de, Esto