15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Y K Ü Vladislav Bahrevski «Oyuıf üçük kızın kısacık bir adı vardı: En. Uzun ayakları ve uzun boynuyla devekuşu yavrusuna benziyordu. Yürürken avucunu açıp ellerini bacaklarına yapıştırıyordu. Bu hallcriyle elleri devekuşlarının kısa kanatlarını andırıyorlardı. En'in gözleri de devekuşunun gözleri gibi keskin ve güzeldiler. En'in beklediği o gün doğum günuydü baba işten dönmemişti. Babasının iş telefonu yanıt vermiyordu. Oysa pencereden yaprakların karardığı belli oluyordu. Anne, belki de babam çarşıya çıkmış bana armağan alıyordur. Bana iyi bir şey vermek istiyordu, çünkü artık büyüdüm, tastamam beş yaşındayım. Bir elin parmakları kadar. Tabii. Ah, bunu nasıl düşünemedim? Hadi nıasayı toplayalım, dedi En. Babam gelir gelmez eğlenceye başlarız. Ne kadar akıllısın. Annesi En'i öperek masaya büyük bir pasta koydu. En üstte çikolatadan yapılmış bir fil, içinde ananas bulunan altın renkli bir arabayı çekiyordu. Yolun kenarlannda palmiyeler vardı. Palmiyelerdeki maymunlar üstünde "En, beş yaşında!" yazılı ipek bir kurdeleyi tutuyorlardı. Palmiyelerin donığundaki diğer beş maymun beş mum tutuyordu. Anne, armağanı daha ne yapayım? Bu pastadan daha güzel bir şey düşünemiyorum. Yine hakhsın güzel kızım. Babanın arkadaşlarına gidip ne olduğunu öğreneyim. Sen evde dur. Oyna, biraz pasta ye! Olur mu anne! Pastayı birlikte yeriz. Yaramazlık yapmam, canım da sıkılmaz. Çatının kapısını açarsan göğe ve denize bakarım. Misafir odasından çatıya çıkılabiliyordu. O ülkede evleri böyle yapmışlardı. Küçücük balkonda serbestçe dönmek bile olası değildi. Oysa çatı katında ister dans et istersen şiş kebap için mangal yak. En, sallanan koltuğa oturup sallanmaya başladı. Ağaçlar, evler, sokak, sokaktaki tank ve hatta gökdeki ay bile dönüyordu. Demek bugiln senin de doğum günün? diye sordu aya. Hani konukların nerde? Biliyorum senin konukların yıldızlardır. Hadi birlikte oynayalım. Uyumaya hazırlanan gUmüş rengi denizi ve kara toprağı uyandırmak için daha hızlı sallanmaya başladı. Yıldızlar çıktığında ay bir yerlere saklandı. Konukların geç gelmelerine kırılmıştı. Toprağı büruyen duman denize kayarak onu büsbütün yuttu. En, kendisini bu dünyada yapayalnız bıraktıklarını sandı. Annesi herhalde babasına arkadaşlanndarastlamışve doğum günUnden daha önemli konulara dalmışlardı. En kaybolan aya, Uyumaya gitmen ne kötü oldu, dedi. Seni eğlenceme çağıracaktım... Beninı de yatmam gerek ama daha gelmediler... Doğum günilme yazık oldu. En yavaşça ağlamaya başladı. Az sonra da herkese kızarak sesli sesli ağlamaya başladı. Mutfaktan kibrit kutusunu alarak misafır odasına döndü. Kibrille oynamasının yasak olduğunu biliyordu. Ama insan doğum günUnde yalnızhğa mahkuın edilir miydi? diye sordu. Sonra kibriti çakıp güzel pastasındaki mumları yaktı. Kibriti söndürüp mutfaktaki teneke kutuya attı... Sandalyeye oturup mumlann yanışını, tabakların, çatalların ve bıçakların parıldayışını, büyük misafir odasının mumlarla aydınlanışını ve dışardaki kocaman karanlığın pencereye yapışarak En'in doğum günü eğlencesine K Vladislav Bahrevski Sovyet edebiyatının en genç öykücü ve romancılarından biridir. Birkaç yıl önce bir turist grubuyıa ülkemize gelen, İstanbul ve Izmir'i gezen yazar, yurduna döndükten sonra Türkiye izlenimleriyle iki öykü yazmıştır. "309 Yıl Uyumak" adlı birinci öyküsü, Ayasofya Müzesi'nin önünde boyacılık yapan, turistlere kartpostal satan küçük bir yoksul çocuğun onurlu yaşamını ve düslerini anlatmaktadır. küçük Erdal, binlerce lira dökerek dünyanın dört bir köşesinden bu müzeyi gezmeye gelen yabancifara akıl erdirememektedir. Ve çocuk aklıyla bu işin gizini bulmaya kalkışır. Anlatılan düşsel serüven budur. İkinci öykü ise, bir küçük kızın babasının tutuklanması karşısındaki duygu ve öfkesini betimlemektedir. "Oyun" adlı bu öyküyü seveceğinizi ummaktayız. bakışını seyretmeye başladı. En pencereye arkası dönük oturuyordu. Insan kendini kötü hissederken eğlence mi olurdu? Masadan kalktı, çatı katına açılan kapıyı açıp dizlerini ve başını eğerek selam verdi. Buyrun lütfen Bayan Gece! Buyrun doğum gUnüme! Mumlar hâlâ yanıyordu, bu yüzden Bayan Gece içeri girmeye yeltenmedi. En, başını masaya koyup mumlann güzelim ışıklarını, ışıkların avizenin taşlarında oynaşmalarını, maymunları ve yuvarlak hortumlu fiili seyretmeye koyuldu. Hortum yukarı kıvrık, demek ki, her şey yolunda! deyip uykuya daldı. Sabahleyin, Babam kalktı mı? diye sordu. Baba evde yok. Acil bir iş için gitti. Kahvaltıda yemeklere dokunmadı, öğle yemeğinde ise yalnızca su içti. Babana gücendiysen, boşuna. Seni kan dırmıyorum. Baban gitti, uzun sürebilir. Anhyorum ama canım yemek istemiyor. Doğum günü pastandan bile mi? Anne, pastayı görmek bile istemiyorum. Ve böylece anne için zor günler başladı. En yiyordu, ama yediği bir iki kaşık yemeği içine kinin katmışlar gibi tiksinerek yiyordu. En, kendine acımıyorsan bana acı. Babamı görmek istiyorum. Bir ay sonra En'i hastaneye kaldırdılar. Hastaneye yattıktan iki hafta sonra doktor an En'le babasını karşılaştırmazsanız sorumluluğu Uzerime alamam! dedi. Babanın yattığı hapishanenin müdürü doktorun yazısını okudu ve Çocukların hapishaneye girmeleri kesinlikle yasak, ama bu galiba istisnai bir durum. Evet, diye fısıldadı En'in annesi. Peki, benim odamda buluşurlar. Kızınıza babasının askerde olduğunu söyleyin. En annesiyle mUdUrün odasına girdiğinde nesine, babası haritaya bakıyordu. Merhaba babacığım! Merhaba, devekuşum! Doğum günü pastanın tadına bakamadığım için bağışla. Askcrlik, ne yapalım. Anlıyorsun ya! Biliyorum babacık! Mumları bir defada söndürdün mü? Hayır, babacık. Sonuna kadar yandılar. Yaktım ama kendileri söndü. Eh, ne yapalım gelecek seferi bekleriz. Biı yıl öyle çabuk geçer ki! Kuşlar uçup gidecek döndüklerinde... Evet babacık, biliyorum. Bravo, pek za yıflamamışsın. Ama sen zayıflamışsın. Evet, suçlu suçlu annesine baktı anı.ı hemen iyileşeceğim. Babacık, bu asker kinı? özür dileriın efendim. Generalim, izııinizle size kızımı tanıtayım. Adı En'dir. Ooo, siz gencral misiniz? der demez doğum günUnde bayan Gecc'yi içeri çağırdığırv da yaptığı gibi yerlere kadar eğilerek selam verdi ve hemen bir elini babasına bir elini de an nesine uzattı. Babacığım, askerde çok mu kalacaksın? Emre göre En. Emir gelir gelmez evdeyim. Seninle görüşmem ne iyi oldu. Ah keşke... General amca babamın yattığı yeri görmek istiyorum. Annenin yüzü gerildi, babanın şakağındaki damar birden kabardı ve küt küt atmaya başladı. Tabii! dedi ve gUlümsedi. Anlaşılan iyi yttrekli general oyunu hoşuna gitmişti. Anne, baba ve En koğuşa girdiler. Bunlar dostlanm, dedi baba. Aslında burası dört kişilik ama biz daha neşeli olsun diye on misli kalıyoruz. Babanın arkadaşlan En'e ikramad bulunrnaya başladılar. Kimi üzüm, kimi pestil, kimi elma, kimi de galeta. En de babasının arkadaşlan na havayı, doğum günü pastasını ve sokakta duran tankın gittiğini anlaiırken verilenlerin hepsini yedi. Tankın topunu kırlangıçlar gözlerine kestirmişlerdi. Yuvalarını bile yapmaya başlamışlardı. Topun ağzı öyle rahattı ki, ne yağmur işliyor ne de kedi tehdit ediyordu. Bir düşünün, tank çekip gitti... Babasının arkadaşları kahkahalarla güldüler. En'in babası hepsinden daha yüksek sesle ve hepsinden daha neşeyle gülüyordu. Çünkü o En'in babasıydı. Annesi ise başını çevirmiş ağlıyordu. Bu öykünün de bir sonu var. Bir keresinde o Ulkede En'in babasıyla annesinin konuğu oldum. Kuçuk En hâlâ incecikti, devekuşu yavrusu gibi. Gerçekten de gözleri neşeyle parlıyordu. Akşam yemeğinde her şey çok nefisti, labaklarımız çabucak boşalmıştı. En ise çok kötü yiyordu. Bu halin hiç hoşuma gitmiyor ama, dedi babası. Hangi halim hoşuna gidiyor? Anımsıyor musun hani ben askerdeyken yutmuştun. Babacık, sen askerde miydin ki? Ben senin hapishane koğuşunâ gelıniştim. Annenin yüzü gerildi, babanın şakağındaki damar kabardı ve küt küt atmaya başladı. Vay be kim kimle oynamış! dedi babası ve hepimiz düşünmeye başladık. Q benim koğuşuma geldiğinde her şeyi nasıl da Türkçesi: Uğur Büke 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear