27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kapak Bugunku Dolmabahçe Sarayı nın yerınde daha once bulunan Beşıktaş Sara yı nın bır gravuru Altı saray Ust Samlh Rıfat ocukluğumda, bir aile dostumuzun evinde, sık sık yaşlı bir kadına rastlardık; sağ ayağı hafifçe aksayan, tombul, konuşkan bir kadıncağız. "Saraylı Hanım"dı adı; asıl adını kimse kullanamazdı, belki de bılmezlerdi. Zamanında, nasılsa Osmanlı Sarayı'nda yaşamış ve böylesı değişmez bir unvana kavuşmuştu. Bir özellıği varmıydı, "saraylı'Mığı söylenmese, anlaşılır ınıydı bilmem; ya da anmısamıyorum. Ama olan olmuş, saraylılığı kazanmıştr bir kez Ve yeryuzünde "saraylılar" diye bir sınıl ınsan olduğunu, bana ılk ,ke/ bu kadın düşundurtmuştu. Başka bır saraylı turuyle de yıllar sonra Sultan Mahmul Türbesi'mn bahçesındcki bir buroda çalışırken karşılaştım. Bır sabah, ikı kadın gördum bahçedeki mezarlar atasında. Bırı oldukça yaşlı, birı genç ve çok güzel iki kadın. Bır büyükanneyle torunuydu sanıyorum. Ağırbaşlı, gösterişsiz ama çok seçkin giysiler giymişler, sessiz ve ölçulu adımlarla mezarlar aıasındaki yolda yüruyorlardı. Az konuşuyorlar; duruşlarında, yürüyüşlerinde bir başkalık, bir soyluluk seziliyordu. Sanıyorum sarayla, hanedanla bır ilişkileri vardı ve aile mezarlarını geziyorlardı. Bir on dokuzuncu yüzyıl romanından çıkmış gibıydiler ve arkalarında bir gizem bulutu bırakarak gittiler. "Saraylılar" demişti bizimle çahşan yaşlı bir kalemkâr. Bu sözcük her şeyi açıklıyordu; daha doğrusu, bir^bilınmezin adını koyuyordu kısaca. Ne demekti saraylılık? Sanırıın oldukça açık. Saray, başka bir ülke gibidır. Orada her şey bambaşkadır. Orada da doğulur, yaşanır, ölünür; oraya gıdilir, oradan dönülur. Ama oralı olınak bambaşka bir şeydir. Çoğunlukla da kadınlarla ilgilıdır sanki bu kavram. Sarayın az sayıdakı erkeklerı dışarıya çokça bağlıdırlar. Savaşa, avlara, törenlere, gezmelere giderler. Ya kadınlar! Prensesler, kadınefendiler, halayıklaı, cariyeler non Kilisesi yakınında, bir dinsel çekilme yerı olarak yaptırılmış. Daha sonra, genişletilen surların içinde kalmış; 11. yüzyıl sonlarında da imparatorluk Sarayı, buraya taşınmış. Eski saray, yenı yapılarla genişletilmiş; lmparator I. Aleksios Komnenos, surlara yakın bir yerde, bir bölıim yaptırmış; l. Manuel Komnenos, kente hâkim bir tepeye başka bir saray kondurmuş (büyük olasılıkla Tekfur Sarayı adıyla tanınan yapıdır bu). Bugün Avcıbey, Molla Aşkî ve Atik Mustafa Paşa mahallelerinin kapladığı alana yayılan bu büyuk saray kompleksı, kentin Osmanlılarca alınmasından sonra kullanılmamış; zamanla yıkılmış, yokolmuş. Geriye bir iki teras duvarı, bır iki mahzen, bır ayazma, bir de Tekfur Sarayı kalmış. Tekfur Sarayı'nı kımın, ne zaman yaptırdığı kesin olarak bilinmiyor. Bizans tmparatorluk Sarayı'nın ayakta kalabilmiş bu tek parçasını, kımı kaynaklaı yanlış bir tanımlamayla, Konstaniinos Porphyrogennelos Sarayı olarak adlandırırlar. Oysa yapı I I . ya da 12. yüzyıllardan, Komnenoslar dönemınden kalma bir yapıdır ve büyük olasılıkla 1. Manuel Komnenos'un, belgelerde adı geçen "Yuksek Saray"ıdır. Üç katlı, görkeınli küılesi, büyük kemerli percereleri, renkli taş cephe işlemeleri, avluya açılan revakları ve balkonlarıyla çok etkileyici bir yapı; insanı düşlere daldıran bir ortaçağ sarayı... Tekfur Sarayı, beş yüzyıl Osmanlıların gözü önünde durdu. Ama 19. yüzyılda Batı usulü saraylar yapmaya kalkışınca, biz onların Yunan ve Roma mimarlıklarından turemış biçımlerını, gittık Avrupa'dan getirdik; burnumuzun dibindeki antik uslupları taklıtçilerinden ögrendik; asıJlardan değil kopyalardan esinlendık. Oysa antık dünyanın büyuk bır bölümu bızimdi, Bizans bizimdi... Değerini bilemedık! Osmanlı, 19. yüzyılda Batı usulü i dibindeki Bizans saraylarını görme\ öğrendi. Kendi eski saray Büyük Saray diye bir kent Blakhernai Sarayı'ndan önce Bizans Imparatorları, bugün Sultanahmeı Camısi'yle Marmara Denizi arasında kalan, yaklaşık yuz dönümlük bir alana yayılmış Biıyuk Sara>'da otururlardı. Çok karmaşık bır yapıdaydı bu saray; çeşitli donemlerın yapılarından, tören salonlarından, kıliselerden oluşuyor ve başlıbaşına bir kent görunumü verıyordu. Ilk yapıları Büyük Konstantinus tarafından, 4. yuzyıl başlarında kurulmuş, yedi yüzyıl boyunca çeşitli eklenıiler ve yenılemelerle gelişmiş, 11. Ayvansaray'da bir saray Ayvansaray'da, Haliç'e arkanızı verip biraz yurudünüz mü, bahçe ıçinde, küçük bir kıliseyle karşılaşırsınız. Bahçe kapısının ustunde Aya Vlahcrna Ayazması yazılıdtr. Bahçedeki bir iki yapı, oldukça yeni ve önemsız yapılardır; ama bu yapılardan bırinın barındırdığı havuzlu ayazma, lstanbui'un en eski ve en önemli kutsal yerlerınden biridir. Bizans Imparatorlarının, belirli günlerde gelıp kutsal suyunda yıkandıkları ünlu ayazmadır bu; Bizans döneminde buralarda bulunan, imparatorluk sarayına baglı bir kilisenin, Theotokos Ton Blakhernon kılısesinin bir parçasıdır. Ve bu bölge (Ayvansaray adı da büyük olasılıkla bundan) Bizans Imparatorlarının oturduğu son buyük sarayın, Blakhernai (Vlaherna) Sarayı'nııı bulunduğu bölgedır. Ilk Blakhernai Sarayı, 6. yüzyıl başlarında lmparator I. Anastasius tarafından, o yıllarda kentin dışında kalan ve Meryemana'nın gıysilerinı barındıran Theotokos Ton Blakher yuzyıl sonlanna kadar da kullamlmışlı. Kons tantinus'un yaptırdığı Khalke adlı girış bölumü, Sultanahmet Camisi'nin avlusu altında kalan Daphne Sarayı (kimi tarıhçıler Büyük Saray'ın bölumlerini ayrı saraylarmış gıbi adlandırıyorlar) ve imparatorun elçilerı kabu! ettiğı Magnaura Sarayı yüzyıllar boyunca onarıldılar, yenilendiler. Bizans tarıhinin unlü entrikalarına tanık oldular. Bu yapılara, çeşitli dönemlerde bir sürü salon, avlu, kilıse ve oturma bölumü eklendı. Imparatorluğun en parlak dönemlerınde kullanılan ve 12. yüzyıldan sonra terk edılen Büyük Saray, 15. yüzyıla ge 16
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear