26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

NuriDikeç ürk sinemasında, 60'lı yılların başında, birdenbire parlayan bir yıldızdı o... Henuz on beş yaşının korpeliği ve dirıliği yuıııııda, buyuleyici guzelliği ile kısa zamanda sinetna seyircisinin kalbine giriverdi. Turk sinemasında rekorlara varan lilmın çckıldıği ve pek çok uıılu isıııin afişleıi doldurduğu o yıllarda, başarı gralığı hı/.la yukselen Turkân Şoray, daha ışın başında üst sılalarda buluvcrdi kendiıu... Bir yıldız olnıak için seçilen yollarda ne bir gıizellik yanşmasından ne podyuınlardan nc de uzun süren küçük rollcnn ardından gelmişti Şoray. Ne bir özlemi ne de bu alana bir eğilımi vardı kcndi deyişıyle: "İstanbul'un oldukça muhafa/akâr scmtlerinden biri olan Fatih'te oluruyorduk. Anııoııı hı/leıe İRııı babalık lıem annelik yapma T Sınemaya ara verişim ya çalışıyordu. Geçiinimizi zor sağlıyorduk. Ben lıenıiz ortaokul oğrencisiydim. Sinemaya tek ilgim ise, kuçük rollere çıkan kotnşu kızıyla arkadaşlıktan ileri gitmiyordu. Gerçı onun güzel giysilerine, makyajına özenmiyor değildim, ama aile içi ve çevre baskıları nedeniyle sinemayı aklıma bile getiremezdim..!' Aneak yaşam çızgısı, baskılarla, etkilerle de olsa hiç de istenildiği gibi gitmiyor çoğu kez. Bazen basiırılamayan arzular ya da bir rastlantı... Bir tatil gunıl komşu kızın setteki çekimlerini izlemeye giden yeni genç kız Türkân'ın yaşam çizgisi gibi... "Her şeye rağmen sinema denilen o ayn dunyayı merak etmiyor değildim. O gün çekimleri buyuk bir dikkatle izlerken, sette bulunan yönetıcilerin benimle ilgilendiklerini fark edemedım bile, belki de ciddiye alamadım... Fakat ertesi gün onları kapımızda görünce, ne dcnli şaşırdığımı ve heyecanlandığımı şimdi anlatmama imkân yok. Annemle yaptıkları uzun görılşmelerden sonra ilk filmimdc oynamama karar verildi. Şunıı açıkça ve kesinlikle söyluyorum, o teklifi kabul edişimizin ne şan şöhret ne de parlak bir yaşamla ilgisi vardı! Bizi böyle bir teklife evet dedirten tek neden, o günkü ekonomik koşuflarırnızdı!' Bundan yirmi yedi yıl önce ve bin lira karşılığında ilk filmini çeviren ve bugün hâlâ mesleğinin zirvesinde milyonlara imza atan biri için, bir itiraf mı, yoksa alçakgönüllülüğün bir ifadesi mi belli değil, ama biraz gözlendiğinde, o zor yılların izlerinj üzerinde hâlâ taşıyor gibi... Sinemaya birkaç yıl ara verdikten sonra, tekrar dönen ve kendisi için yapılan çeşitli olumsuz eleştiri ve söylentilere karşın oldukça başanlı vc parlak bir başlangıç yaparak daha ikinci filminde, yıllar sonra "Altın Porlakal"ın yeniden sahibi... Kısa bir zamanda birbiri ardına gelen tcklifleri inceleyip değerlendirmeye çahşırken, gerek oyunculuğu gerek popülaritesiyle lekrar zirvedeki yerindc şimdi... leyebilirim. Benim sizin deyişinizle bugünkü başarımı sürdürmemdcki en önemli unsur ise, öğrendiklerim vc deneyirnlerim doğrullusunda, sinemanın bir ekip çalışması olduğu gerçeğine inanmaından ileri gelmektedir. Eskiden belli oyuncuların başarısıyla anılan ya da oyle sanılan filmler yapılırdı. Gunumuzde ise, onemli olan, iyi senaryo, iyi yonelınen ve iyi bir ekip çalışması.." Şoray'm soyledıklerınden sinemanın eski gunlcrını anımsamamak cldc dcğıl. Yalnızca "başoyuncu"larının ismiyle anılan filmler ve yıllarca gerçek değerleri ve saygınlıklarından uzak kalmış yonetmenler... "Eski filmler hemen hemen birbirinin aynı konuları işliyordu. Tiplemeler belliydi. Ezilen, acı çeken, kotu yola dıışen ya da mutlu suııa ulaşan... Birçok filmimdc ben de bu tiplemclenn dışına çıkamadım. Özellikle ilk yıllarımda, oyun gucümden çok, belki de yaşamımın etkisiyle, oynadığım tiplere çabuk uyum sağlayabildiğim için seyircinin ilgi ve sevgisini kazandım. Gunumuz sineması ise öyle değil. Belki aynı tür çalışmayı hâlâ surdurenler var; ama bugun yaşayan tipler so/ konusu ve kamera, gerçek yaşamın lum kurallarını uyguluyor artık.." Türkân Şoray'ı biraz tanımak, bir oyuncu için uzun sayılabilecek ve çeşitli söylentilere neden olan bir aradan sonra tekrar donuşunün izlenimlerini dinleyebilmek için evine gittiğimİ7de, onca başarıya imza atmış bir yıldızdan çok, konuklarmı ağır'ıamaya çalışan bir ev sahibesinin içtenliğiyle karşılaştık. Sorularım daha once kafanıızda planlayıp sıraladığımız söyleşi dc kısa bir zamanda sanki çok eskilere dayanan bir dostluğun getırdıği sohbete bıraktı yerini... öylesıne doluydıı ki kendisi, soru sormanıza fırsat bırakmadan surunları kendisi ortaya atıyor ve yorumlarıyla birlikte, yine kendi yanıtlamaya çalışıyor. Daha doğrusu, içinden geldiği gibi anlattıklarına sadece ara sıra katılmak kalıyor bize. Yakup Ertunga.Turkan Şoray'ın "en doğal haliyle" fotoğraflarını çekmeye çahşırken ben kesin bir aynhk deflıtaı meyi yeğledıler. Işte bu ve bunun gibi etkiler ilk bakışta olumsuz gibi gorünurse de, aslında sinemayı ve sinemacıyı, iyi ve guzeli yapmaya zorlayan etkenler olmuştur." Yalnızca ızlcyıci ve alıcı olarak boy göşterdiğimiz çeşitli uluslararası sinema fcstivallerinde, artık gerek yarışmacı gerekse ftzel gösterimi olarak Turk filmlerinin de katılır olması, Şoray'ın yorumunu oldukça haklı kılıyor. "Sanırım pek çok etken birbirıne bağlı olarak bir butun oluşturuyor. Iç pazarın kısıtlanması sonucu, dışa açılma zorunluluğu^ festivallere katılma zorunluluğunu getiriyor. Bu da iyi ve kaliteli film yapmayı. Kaluelı film de içerde yeni bir sinema seyircısı oluşturuyor. Işte bugun sinemamii'daki değişim ve gelişimin kısaca anlatımı bu olsa gerek..!' mayı getirdi. Sinemayı ne denli çok seversem seveyim, anne olma özlemi de o denlı buyuktu benim için. Pek çok dergi ve gazetede bu konuda sayısız haber ve yazı yer alıyordu zaten. Ve çocuğum Yağmur'un doğuşundan sonra da kendimi tumuylc ona ve yuvanıa bağlama gereğıni duydum. Ama sanıldığı gıbı kcsin bir ayrılık değıldi sinemaya ara verışim Belli bir zamanlamayı o günlerde planlamıştım. Yani bugun tekrar kamcraylu bulu>mam. bir rastlantı değil, bu zamanlamanın bir sonucudur!' Yeni bir başlangıçta, ilk filmi "Gramofon Avrat"ın daha onceleri çekiminin duşunulduğü ve bu projede, Turkân Şoray adının olması, söz konusu /amanlamanın bir rastlantıya dönüşmesi olabılir miydi acaba'.'.. "Buna, bilerek bir rastlantı diyebiliriz. Bana çeşitli teklifler ve senaryolar geliyordu. Bu arada Gramofon Avrat filmınin teklifi gcldığinde, hiç tereddut etmeden kabul ettim. Sızin de bildiğiniz gibi, daha onceleri ıızerinde gerçekten severek çalıştığımız, fakat gerçekleştiremediğimiz bir projeydı. Tekrar dönuşumün, böyle bir filmde olması, gelen eleştırılere de dayanarak söyluyorum, olunılu bir başlangıç olduğu kanısındayım." Yeni bir başlangıçta, çalışma koşulları vc çalışanlarla uyumu hakkındaki görüşleri de oldukça açık yurekli: "Bazı nokıalara ışık tutmak amacıyla özellikle ilk filmım olan 'Gramofon Avrat'ıan soz ctmek istıyorum. Pilmın yönetmenı Yusuf Kurçenli ile daha önce hiç çalışmamıştım, Kameranın arkasında bir deneme Turk sınemasının en karmasık ve beğenilmez yıllarından bugüne, unlerinı surdurcbılen sanatçıların sayısı oldukça az. Türkân Şoray'ın da uzun yıllar bu çizgiyi nasıl koruduğu ilgimizi çekmiyor değil. Hele verilen aralar, kopukluklar da söz konusu olunca... "Sinemaya başlamam her ne kadar bir tenıele ve belli aşamalara dayanmıyor ise de mesleğimi çok kısa zamanda sevdiğimi inkâr edemern. Bu sevgi beni sinemaya hem bağlamaya hem de öğrenmeye itti. Bu çabalarımda, tum dostlarımdan ve meslektaşlarımdan buyuk yakınlık gördunı. Zamanla yalnızca oyuncu olarak kalmaktan çıkarak, oynadığım filmlerin senaryo çalışmalarına da katılmaya başladım. Bu arada öğrendiklerimden önemli bir nokta da iyi bir filmin iyi bir yönetmenle ortaya çıktığı oldu. Kendimi bu koııuya yönelttim. 1973 yılında ilk kez kameranın arkasına geçerek, "Dönüs" isiınli ilk filmimi çektim. Bu arada yönetmenliğın önemli olduğu kadar, zor bu ış olduğunu da anlamış oluyordum kuşkusuz!.." SO'lı yılların başlarında yeni bir sinema akımında daha çok "kadın ve toplum" faktörunu ön plana alan filmler ile seyircinin karşısına çıkan Şoray, başanlı çalışmalarını birbiri ardına sürdururken, birdenbire "sinemayı bırakma" kararı ile yeni bir yaşam biçimi seçiyordu kendine... Yalnız, o günlerde, yoğunlaşan bir tartışma konusu, "Turkân Şoray mı sinemayı bıraktı, yoksa sinema mı Şoray'ı?" sorusuyla biçımleniyordu... "Sanırım o zaman vcrdiğim kararda, bu iki goruş de geçerliydi. önce evlilik ve sonra hamilelik günleri, en azından fiziksel bir zorla daha o günlerde planladım ama onun tum filmlerini izlemiştim. Bence sinemamız için genç ve başanlı biı isiın. Bunu birlikte çalışmamızda da yakından gordum. Fakat prodüksiyon olarak öşlesıne zorlandık ki, genel şeylerı düşünmekten ve uğraşmaktan yapmak istediğimiz pek çok ekleme ve duşunceyi uygulayamadık Eğer iyi şeyler yapılmak ıstenıyorsa, onu yapanlara da iyi olanaklar \e ortamlar sağİanmalı. Turk sinemasının ileıi gittiğini söylerken, bunu yalnızca sinema enıekçileri için değil, Yeşilçam'ı sırtlanan firmalar için de so\leyebilmeliyız!..." Salonun bir köşesini süsleyen ödüllerini gösterip, son Allın Poriakal oyküsunıı anınısattığımız zaman, saklamaya çalışsa da gözlerindckı parıltı başanlı olmanın kı\ancını saklayamıyor. "Ben aynı ödülün üçuncu ke/ sahıbı oluyorum. 1964 yılında ilk aldığım Altın Portakal'ın getirdiği heyecanla bugunku arasında çok farklar var. Şimdiki anlamı daha başka benim için. Bır sanatçının en buyuk odulu her şeyden once, seyirciyle butunleşmesi \e onun tarafından beğenilmesidir. Bu lur öduller ise, sanatçıya daha çok, bir guven duygıısunu aşılıyor. Kendine ve sinemaya bır guven..!' Düşündüğümüzden çok daha fazla bir zamanı kapsayan sohbetimı/ sona erdiğinde, Türkân Şoray'ın ıçini dökmesine rağmen, fa/la rahat olduğunu söylemek zor. Bunda, bclkı zirvedeki bir sanatçının sorumluluk duygusu belki de gerek basına, gerekse sinema çe\relerine karşı daha dikkatli adım atma gcrcğini duyması rol oynuyor. Ama yine de guzelliği, tavırları ve yaşamıyla butünleştirdıği alçak gönulluluğıiyle, bizleri oldukça etkiledi demek, hiç abartma olmayacak. Bundan böyle, bir Şoray hayranı olaıak, onun yeni yapacağı filmleri özlemek ve izlemek kalıyor herhalde bize de!.. U sanıldıflı gıbı de can kulağıyla onu dinlıyor, ilginç bulduğum noktaları da notlarıma ekliyorum... Her ne kadar kamera vc objektif alışkanlığıyla Şoray, ara sıra doğal halinden sıyrılsa da!.. 701i yılların bunalımı "Türk sıneınasındakı dcğışim doğaldır ki, birdenbire ve kcndılığinden olmadı. 70'li yılların başında yaşamımıza giren televi/.yon en büyük etkendi kanımca. Birçoklarının iddia ettiği gibi, televizyonun sinemaya etkisi olumsuz değil, aksine yapıcı, zorlayıcı olrnuştur. Özellikle son yıllarda genç aydınların sınemamıza daha sıcak ve yakın bakışları da ayn bir olurnlu etkendir. Gerek değişen zaman ve yaşam, gereksc televizyon sayesinde, halkın sinemaya karşı bakışında da büyük değişimler olmuştur. tyiye ve gıızele doğru..!' Her ne kadar sinemanın fa/la içinde değilsek de 70'li yıllarda başgösteren krizi göz ardı ctmek ya da unutmak clıtnizde değil. Kapanan firmalar, sinemayı bırakan yönetmcnİer, oyuncular... "O günlerde sinemaya ara verenlerden biri de bendim. Zaten televizyonun etkilerini söylerken o günleri belirtmek gerek. Özellikle beyazperdede pornoya varan seks filmleri furyası, gerçek sinema seyircisini uzaklaştırdı. Yine o günleri anımsarsak, insanlar özellikle buyük kentlerde koşullar gereği evlerine çekil "Yaşayan tipler'ie kamera karşısında "Türk sineması beniııı başladığım yıllardan bu yana, çok değişti ve gelişme göstcrdi. Aradaki duraklamalara rağmen, sinemamızın bugün çok iyi bir yerde olduğunu rahatlıkla söy Belli bir zamanlamayı.. 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear