Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ha/retlerinin hiç de şaka elmedigini anladık. Şimdi iki deh^et arasında kalmıslık: Su ve ate>. (.. ) Mithal Kfcı.di. k ı c t a oluru>ordu. Bcn, Necip Asım Bey'le yan yana ı«ı;«. Karşımızda Mtıalliın Naci ile Ikdamcı Ahmel Cevdeı ı>ı, vardı. Bir de Mustafa Refik Be>'i halırlı>orutn. Öteki simalar kırk yılın sisleri altında hafızamdan silinıniş olınalı. (...) Bu arada, sanki birbirimize lehimlenmiş %\bi, neredeyse nefes bile almaya korkarak, harekelsiz duruyorıız. Ahmel Mithat Efendi, tehdidini gerçekleşlirmeye her an hazır, sert bakı^lanyla ve gozlerini devire devire, birer birer bizleri suzuyor. (...) Boylece, tarif edilemez hevecan baygınlıkları içinde, hele ki Yenikoy lskelesine yanastık. Ayaklanmızı loprağa baslıklan sonra efendi hazretleri gerçi silahını cebine koydu, ama bizim carpıntılanmız bir lürlu dinmek bilmiyordu. Fakat kabul ediyorduk: Az kalsın deniz yolu ile öbiir dünyayı boylayacaktık ve ne olursa olsun kurtuluş minnetimizi büyük yazarın bu tabancasına borçluyduk. Bu arada, bir şeyin farkına varmıştım: Ahmel Mithal Efendi'nin o lelaşı, bütün ilimlerdeki ihtisasına ragmen, bana hiç de yüzme bilmedigi kanaatini vermişti." Doğrudan ve gerçekten yana Edebiyatın, sanatın amacının toplunısal yarar sağlamak olduğunu savunan Hüseyin Rahmi Gürpınar'm öykü ve romanları, toplumun bir aynasıdır sanki. Cevdel Kudret'in behrttiği gibi, "Eski İstanbul'un her katından insanlan, onun eseıierinde kendi çevreleri, kılıklan, görenek ve gelenekleri, duşünceleri, inançları, dilleri ve her lurlu özellikleriyle yaşamakta"dıı. Okunmak amacıyla mizaha başvurur, diyaloglarda taklide yer verir, ama gülünçlükler acıya dönüşür sonuçta. Çünkü Hüseyin Rahmi, anlattıklarından ders alınmasını istemektedir. Gözlem önemli bir yer tutar romancılığında. Ona göre, "Hakiki hikâyecılik bütün ilimleri, fenleri kapsayan, her fenalığı, her hastalığı, her gizli fesadı, yarayı aydınlığa çıkaran yüksek bir kudrettir." Bu nedenle her toplumsal bozukluğun ustüne gözünü kırpmadan yürür. lkiyüzlülüğü, çıkarcılığı, sahip çıkılan kimi değerlerin kofluğunu, insan ilişkilerinin yapaylığını, kadın erkek ilişkilerine egemen olan anlayışı çekinmeden eleşsısında küçülür, büzülür iyice. Yanıtı gözyaşı tirir. Bunun için kahramanlarını uzun uzun olur. Ağlayışındaki içtenlik inandınr Ahmet konuşturmaktan, bugUn bile kimilerince yaMithat'ı. Romanını bitirip petirdiğinde de, ga dırganabilecek düşüncelerini onların ağzıyla zetesinde Hüseyin Rahmi'yi "veledi manevi" okura aktarmaktan kaçınmaz. edindiğini ilan ederek Şık'ı tefrikaya başlar. Dönemin en öneınli gazetesinin yazarları örnekse, "fuhuşu namuslandırmak" için arasına girmiştir artık. Dolayısıyla hayran ol kimsesiz kızlara yardım adı altında, "Kokotduğu Ahmet Mithat'ın çevresine. Dönem, is lar Mektebi"ni kuran hayat kadını, fuhuş kotibdat dönemidir. II. Abdülhamit'in hafiyeleri nusunda toplumun kadınla erkeği farklı desarmıştır her yanı. Resmi tatillerde ziyarete gi ğerlendirmesini şu sözlerle eleştirir: dilen Ahmet Mithat'la Beykoz'daki çiftliğinde geçirilen günlerin keyfiyse bir başkadır. "Fahişeyi fahişe yapan, kendi iradesinden çok cemiyetin ona karşı aldıgı tavırdır. Fuhuş, cemiyetin kaçınılmaz bir /arııretinden doguyor. Bu zarureti yok elmek, hiç olmazsa hafiflelmek için hanjji memleket parlamentosu Ahmet Mithat'ın Beykoz'daki çiftliğinde yi beş on dakika yorulmak zahmetine katlanmışne bir bayram tatili... Ya kurban, ya Şeker tır?" (Kokotlar Mektebi, s. 7475, 1929). Bayramı... Bolca yenip içilerek geçirilmiş bir gecenin sabahı lstanbul'a dönülecektir. Gazetecinin bir iki günden fazla tatile hakkı yoktur, ertesi gün gazetenin çıkması gerekmektedir çünkü. Başta Ahmet Mithat olmak üzere, Gerçeğin üstüne bu yüreklice yürüyuş, herBeykoz lskelesine inildiğinde ilk terslikle kar hangi bir sanat yapıtının, "Bir mezbeleyi, bir şılaşılır: Vapur kaçırılmıştır. Bir sonraki va pisligi de tasvir etse, gerçege uygunlugıı itibapura da iki saat vardır üstelik. Çare?.. Çare rıyle temiz" olduğu düşüncesi, elbette HüseYeniköy'e geçmek, oradan kalkacak vapura yin Rahmi'nin de başını derde sokmuştur. yetişmektir. Bir sandala dolusulur çarçabuk. Yıl 1924'tur. Son Telgraf gazetesinde HuAma deniz yüzunü buruşturup durmaktadır. seyin Rahmi'nin Ben Deli miyim?" adlı romaSandal da suya gömülmuştür iyice. Su almak nı tefrika edilmektedir. Bir delinin psikolojitadır düpeduz. Geri dönulecek nokta da ge sinin ve onun çevresinde gelişen ahlâk düşkunçilmiştir çoktan. Sonrası... Sonrasını Hüseyin lüğünün anlatıldığı romanda, Madam FedroRahmı'den dinleyelim: na'nın randevuevinin betimlendıği bölüm sav"Deniz, insafsızca bir şakaya benzeyen hır cıyı harekete geçirir. Hüseyin Rahmi'yle gaçınlıgını arttınrken, bilmem nasıl oldu, içimiz zetenin sorumlu müdüru Fevzi Lulfi den birinin kıınıldaması ile sandal lehlikeli bir Karaosmanoglu hakkında, "mulıilli ahlâk'' sarsıntı geçirdi. O anda Mithat Efendi, der (ahlâk bozucu) yayında bulunmak suçlamahal arka cebinden dolu bir labanca çıkardı ve sıyla dava açılır. Ama mahkeme, daha 29 Eylül 1924'teki ikinci oturumda aklanmayla soteliğe alarak bağırdı: Hareket yok, kim kıpırdarsa alnına kur nuçlanır. 1 Ekim 1924'te Vakit gazetesinde yayımlanan savunmasında bahnamecı olmadığışunu yer! Aldıgı pozun tehditkâr ciddiyetinden, efendi nı, romanında şehveti tahrik için yazılmış tek Hüseyin Rahmi Cürpmar, bir arkadaşı ile blrltkte, Heybeliada'daki köşkünün bahçesinde. X. V nin Ikinci Kanal'ında, "Pazartesi Hikâyeleri" bölümünde, 26 ocak ve 9 şubatta, ilk kez yerli yapımlara yer verilecek ve yine ilk kez, ünlü Türk romancısı Hüseyin Rahmi Gürpınar'm yapıtları ekranda karşımıza çıkacaklar. Kırk üç yıl önce yitirdiğimiz ve romanlarında, öykülerinde gerçekçi gözlemlerle, bâtıl inançları, aile geçimsizliklerini, yüzeyde kalan Batılılaşma çabalarım konu edinen Hüseyin Rahmi'nin TV ekranma gelecek olan "Horoza Ses Talimi" ve "Kocası İçin Deli Divane" öyküleri de İstanbul'un gündelik hayatından, ev yaşantısından çok canlı sahneler yansıtıyor. TV'nin eski tiyatro bölümü yönetici ve yapımcılanndan Gürol Gökçe'nin yönettiği filmlerin jenerikleri, Gürpınar'm tam 31 yılım geçirdiği Heybeliada'daki köşkünde hazırlandı. Kısa süreli bir iki memurluğu bir yana bırakılırsa, hayatını kalemiyle kazanan Hüseyin Rahmi, yazarlık mesleğinde gözü pek ancak günlük yaşammda içe dönük bir insandı... Biz de bu hafta sizlere, Hüseyin Rahmi Gürpınar'm hem yazarlık serüvenini hem de iç dünyasını tanıtmak istedik... TV , 9 Eski İstanbuPu dillendirmek... ATİLLA ÖZKIRIMLI • stanbul'un Ayaspaşa'sında hünkâr yaverlerinden Sait Paşa'nın oğlu olarak 1864'te dünyaya geliş, küçük yaşta annesinı yitiriş ve anneannesinin, teyzesinin, İcomşu kadınların arasında büyüyüş, sağlık nedeniyle öğrenimini tamamlayamadan okuldan ayrılış, Meşrutiyet'ten sonra memurluğu bırakıp kendini tümuyle yazarlığa veriş... ^ Hüseyin Rahmi ekranda I Bir romancının seksen yıllık ömrünün kısa özetı bu. Kırkı aşkın roman olmak üzere oyku, oyun, anı, tartışma, çeviri turlerinde altmış kitabı ardında bırakan Hüseyin Rahmi Gurpınar'ın hayatının özeti... Peki ya edebiyata, romana ilk adım atışı? İlk romanı Şık'ın yarıya yakın bölümünü bir zarfa doldurup, o sırada Tercümanı Hakikat Gazetesi sahibi ve Başyazarı Ahmel Mithal'a gönderdiğinde yirmi dört yaşındadır Gürpınar. Ama daha romanını postalar postalamaz büyük bir pişmanlığa kaptırır kendini. Ne yapmış, dönemin en büyük yazarına böyle çocukça, budalaca, saçma yazıları nasıl göndermiştir? Ertesi gun kendisini bir surprizin beklediğinden habersiz bütun bir gece utancından gözüne uyku girmez Oysa inanılacak gibi değil, beğenilmi^tir romanı. Tercümanı Hakikat'ta yayımlanan bir çağrıda Ahmet Mithat'ın Şık romanı yazarını görmek islediği belirtilmektedir. Gözlerine, okuduklarının doğru olduğuna inanamaz bir turlu. Ahmet Mıthat da kar^ısına çıkan bu ufak tefek, utangaç gencin Şık romanını ya/dığına inanmayacaktır. "Oğlum, senın ag/ın daha siit kokuyor. Bu roman us(a işi. Sana bir yardım eden var. Pederin midir, agabeyin midir, arkadaşın mıdır, o kimdir? Soyle..." dediğinde dili tutulur Gürpınar'm. Bu suçlama kar Bir anı: Kıpırdayanı vururum Bir roman muzır olabilir mi? 26