27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

boyunca kitapiardan çok estetiğe dayalı kültürünü gözler önüne seriyor. Kadınların yerel elbiselerinin dantelleri, fistoları, özenerek hazırlanmış arabaların süsleri, renkler, müzik ve dans hep bu estetik arayışını simgeliyor. Böylc dans ederek, şarkı söyleyerek hacca gitmek ayrıca Endülüslülerin en derin inançları dahil, hiçbir şeyi çok fazla ciddiye almadıklarını gösteriyor. Kendi kendilerine gülebilmek gibi bir espri yeteneğinden pek fazla nasibini alamayan tspanya'nın diğer yörelerinin aksine, Enduluslııler mizah güçlerini de ortaya koyuyorlar. ocio'ya hacca giden Endülüslüler, "Bizim için inanç bir coşku kaynağı. Meryem ile buluşmaya coşku içinde gidiyoruz... Yol boyunca hem eğlenir hem de dua ederiz. " ö ğ l e " yemeğı adı altında, saat 3'te yenen bir yemek ve efsanevi bir "siesta" faslının ardından kafileler akşamüstü 6'da tekrar yola koyuluyorlar. Bizim kafilenin arkasında, bir Alman ya da İsviçrcliyi çılgına çevirebilecek bir çöp, kâğıt, şarap ve bira şişesi dağı kalıyor! Yahudilerin Mısır'dan hicretini andıran bu yolculuğun hızını, tenteli arabaları çeken ökUzler belirliyor. Traktörler bile yolu tıkayan öküz arabalarının hızına ııymak zorunda. Zaten şafakla başlayıp, gün batımıyla biten bu yolculuk sırasında saatlerin hiçbir anlamı kalmıyor. Rocio haccında geçen 8 gün boyunca yolların ve otomobillerin olmadığı devirlerdeki gibi yaşanıyor. Nihayet Rocio kasabasına 1015 kilometre kala, kafileler gece konaklayacaklan yerde dııruyorlar. öküzlerin çektiği tenteli arabalar konaklanan yeri çeviren bir daire oluşturuyor. Bu dairenin içinde kalan alanda, herkes 1%0'ların "çiçek çocukları" gibi çimenlere çöküyor. Fakat bu kez dinlenen bir Woodstock konseri değil, tam günbatımında bir ağızdan söylenen ilahilcr oluyor. Bakire Meryem'e adanan bu açıkhava ayininden sonra artık yavaş yavaş herkes çadırlara ya da arabalara çekilmeye başlıyor. Ertesi sabah şafakla birlikte yapılan gene benzeri bir ayinle güne başlıyor "Rocio" kafilesi. Hazreti Meryem ya da kısaca anıldığı gibi, "Bakire" Isa'nın anası olmanın ötesindc bir Tanrı özelliği taşıyor Rocio hacıları için. llahiler kadar Endülüs şarkılanna da konu olan Meryem'i hacca katılanların boyunlarındaki kolyelerinden, ellerinde taşıdıklan armalara dek, her ycrde görmek mümkün. Ayrı kafileler halinde, "Rocio" haccına katılan farklı kiliselere bağlı "Kardeşler Cemiyetleri"nin önünde ise.hcr birini ayrı ayrı temsil eden saf gümüş arabalar var. Bir zamanlar Güney Amerika'dan gelen gümüşlerin bolluğunda yapıldığı anlaşılan bu gene öküzlerin çektiği arabalann içinde gene çiçekler ve gümüş şamdanların arasına yerleştirilen nadide taşlarla siıslü Meryem kabartmaları göze çarpıyor. "Meryem", Endülüslüler için her şeyden önce anayı, bacıyı, sevgiliyi, kısacası "kadın"ı simgeliyor. Fakat bu çok dünyevi boyutunun ötesinde Meryem, Endülüslüleri hastalıktan, belalardan, gereğinde açlıktan koruyan bir güç ya da kısacası "umul" olarak görülüyor. Rocio haccının en görkemli anı, belki de Rocio kasabasına girerken yaşanıyor. Ayrı kiliselere bağlı farklı kafileler, önlerinde gümüşler içindeki Meryemleri ile teker teker "Rocio Meryemi"nin bulunduğu kilisenin önünden geçiyorlar. Kilisenin çanları sürekli olarak çalarken, kafileler mabedin önünde kilometrelerce uzayan bir kuyruk oluşturuyor. Rocio Meryemi'ne erişmek için (Arapça'da "büyük nehir" anlamına gelen) Guadalquivir R boyunca, günlerce yol alan ya da nehri sallarla geçen kafileler için bu geçit töreni başlı başına bir ayin. Bugün için en renkli, en fistolu, en fırfırlı yerel giysilerini seçen kadınlar ve Kızılderili giysilerini andıran deri dizlikleriyle kadınların önünde at süren erkekler bu çok değişik haccın en görkemli tablolarından birini meydana getiriyorlar. Ben ise, kilisenin tam karşısındaki evlerden bırinde bu geçit törenini izliyorum. Yıl boyunca çoğu boş kalan ve sırf bu hac için haftalığı 400500 bin peseta (yaklaşık 2 milyon TL.) gibi astronomik kiralara tutulan bu evde, bizim gibi konuk olan Annle Braza, "Endülüslüler hep böyle" diyor, "Din bir anlamda bahane onlar için, aslında bayramdan bayrama koşuyorlar. Sanki bunun için yaşıyorlar. Yaşam anlayışları bu. Lndülüs'te telaş yok, 'zaman' bol... Sadece bayramlarda değil, sıradan günlerde de böyle yaşıyorlar. Sevilla'da her gece bir bardan digerinc giderek; eş dostla laflıyor, mutlaka biriki kadeh içiyorlar. Hep böyle bu." Aslında zaman kavramını önemsemeden yaşamak Endulus'un kırsal yapısına ters dusmüyor. Sanavileşmiş MadridBarsclonaBilbao üçgeninin dışında kalan Endülüs, Ispanya'nın "Üçünctl Dünya"sı bir anlamda. Almanya'ya Güney Amerika'ya, Kuzey Ispanya'nın endüstri nıerkezlerine akan göçmen işçilerin büyük bi' kısmı bu yöreden geliyor. Frankist rejimin dokunmaya cesaret edemediği ve sosyalistlc dahil demokratik hükümetlerin de değiştirmediği feodal bir toprak düzeni hâkim buralara. Buna rağmen kıyılardaki turizme ve meyve, sebze konserveciliğine bel bağlayan Endülüslüler ilerde "tspanya'nıo Kaliforaiyası" olabilmeyi umuyorlar... Geçit töreni biter bitmez gene evlerde kıyasıya bir flamenko faslı başlıyor. Bu arada İcasabanın dışında park edilmiş binlerce arabayla gelmiş olanlarla Rocio'yu dolduranların sayısı 1 milyona çıkıyor. Bu ziyaretçiler arasında tspanya Kraliçesi Sofia'dan seçim öncesinde oy toplarnaya gelmiş Endülüs'ün sosyalist yerel hükümetinin başkanı Pepe de la Borbolla'ya dek birbirinden önemli şahsiyetlere rastlamak mumkun. Bir kovboy kasabasını andıran Rocio'nun kum sokaklarında herkes gibi at Uzerinde dolaşan bu ünlüler, burada halka yaklaşmak fırsatını buluyorlar. Rocio haccının en önemli anı, pazarı pazartesiye bağlayan gece... Herkes Rocio Meryemi'nin sabaha karşı omuzlar uzerinde kiliseden çıkarılmasını bekliyor. Çaycılann çoğu lise, üniversite meıunu. *Dört çay, bi az şekerlü' İş hanı dendi mi, ilk akla gelen çay ocağıdır. Bir handa, her şeyden vazgeçilir, ama çay ocağından asla!.. Yalmzca çaycılar mı; odacıbaşı ve Kolbaşısı olmayan bir iş hanı da düşünülemez. UMUR BUGAY ernahlıya sorarsan, "lstanbul'un orta yeri çay ocağY'. Dedeleri, "zamarunda" gelmiş, EminönU, Karaköy, Sultanhamam'daki hanlardan birine durmuş. Temizlik bakım derken, Kemahlı, 1950 sonrası göçmenleri gibi, "sonradan lstanbullu'Mardan değil. "Yatağını, yorganını yüklenen lstanbul'a geldi" diye yakınanlardan. Yüzyılın başlarındaki tstanbul'u, kentin kendine özgu havasını, o günlerin lstanbullusunu tanımışlar. Han sahibi, tüccar tstanbullu efendilerin yaşantılannı örnek almışlar. Çocuklarını, onlar gibi, okutmuşlar. lkincı, UçUncü kuşak Kemalılıların hepsi de yükünü tutmuş, köşcyı dönmüş. Kurukahvcci llam'nın çaycısı, "Çoğumuz lise, üniversite mezunuyuz" diyor, elindeki tesbihi çekerek. Açık gri renkli giysisi kravatıyla uyumlu. Saçları, bıyıkları taranmış. Yakasında Galatasaray rozeti. Sözcükleri iyi seçiyor. lstanbul Türkçesiyle konuşmaya özen gösteriyor: Biz Kemahlılar birbirimizi tutarız. Çevrede birimize bi şey olduğunu duyarsak, hemen toplanırız... Memleketten bir delikanlı gelirse, boş bırakmayız. Derneğimiz var... Kemahlılar Yardımlaşma Derneği... O binada nişan, düğün yaparız. Ihtiyacı olana, borç para veririz. Çay ocağı, giriş,katında, merdivenin altında. Yukarıdan, "l)ç çaay!" diye seslendi müşterilerden biri. Tezgâhın üstü tertemiz. Kemahlı ocak sahibinin kardeşi, el çabukluğuyla çayları doldurdu. Handa asansör yok. Tavanda bir palanga asıiı. Ipin bir ucunda, kutu biçirninde, tahtadan bir çay askısı bağlı. Çayları askıya koyup, zile bastı. tpin öteki ucundan, UçUncü katta duracak ölçtlde, çekti. Askı üçüncü kata gelince, elindeki ipin ucunu bağladı. "Al çayını! Çeeek!" diye bağırıp, soluk tüketmiyor. Oturaklı adam. "Iki çay için allı kat çıkılan giinler geıidc kaldı." Dedeleri çekmiş işin kahrını. Yine de torunlar yakınıyor: Bir çaya da gideriz, üç çaya da... Üşenmek yok bu meslekte. Yalnız hanın içinde bitmez iş. Dışansı var. Şu yemişçileri görüyor musunuz? Canımıza okurlar. Hele meşrubatta... Adam, içer, fırlatır şişeyi... Sen ondan sonra ara ki bulasın... Şişe depozitosundan çok kaybımız oluyor... lstanbul'daki belli başlı işhanlarında çay ocağı sahibi olan Kemahlılann, değişnıe/, ortak özellikleri var. Durgun, ağırbaşlı görünümlü, orta yaşlarda, evli, birkaç çocuk sahibi, evine, geleneklere bağlı insanlar... Mecliste, her dönem, birkaç Kemahlı milletvekili bulunurmuş. "Bu dönem bakanımı/ da var" diye övünüyorlar. Içişleri Bakanı Yıldınm Akbulut annc tarafından Kemahlı, baba tarafından Erzincanlı olurmuş. Bakanın, Kemah köyleri arasında düzenlenen Dostluk Futbol Turnuvası'nın açılış törenine gelmesi, Kemahhlara "bir bayram sevinci" yaşatmış. Akbulut, Kemah Köylerinin Sesi: Dostluk adlı aylık müstakil aktualite ve spor gazetesine, "Yol ve tesisler Kemah'a canlılık getirecek" diye açıklama yapmış. Arkasından eklemiş: Hükümelimizin Dogu'ya yönelik çalısmaları suralle devam elmektedir. Çay ocağının karşısında duran, üstü muşamba kaplı masanın çevresindeki tahta sandalyelere oturduk. Demli çaylarımız geldi. Onlar oruçlu: Ramazan olmasa, sizinle böyle oturamazdık şimdi... tşler o denli sıkışık demek? Hem de nasıl? Normal zamanda, guç yetişiriz müşteriye. Müsterilerle sürtiişmeniz olur mu? Hiçbir sürtüşmemiz yoktur, çok şükür. Burada esnaf gayet iyi geçinir birbiriyle... Ama şu atılan şişeler can sıkıyor... Dışarıya ^•^ eçit töreni biter M * bitmez, evlerde m kıyasıya bir V ^ flamenko faslı başlıyor... Turistinden haasına, Rocio kasabasını dolduranların sayısı bir milyona ulaşıyor son gün. Meryem kiliseden çıkarıldığı anda inanılmaz bir izdiham arasında müthiş bir itiş kakış başlıyor. Amaç, omuzlar Uzerinde taşınan ve görkemli gümüş tahterevanı Uzerinde altın sırma işlemeli giysisi ile büsbütün erişilmez görünen Meryem'e, Meryem haykeline dokunabilmek! Heykel, "Yasa Rocio Meryemi!", "Yaşa Beyaz GUvercin!", "Yaşa bu ovaların kraliçesi!" çığlıkları arasında ağır ağır ilerlerken, bunaltıcı izdiham içinde, herkes Meryem'e ulaşmaya çahşıyor. Oysa etrafta Meryem'i dışarıdan gelenlerden sakınmak için bulunan Rociolular "Tanrıça'Marını izdihamdan korumaya çalışıyorlar. Bu hengâmede, kiminin gömleği yırtılıyor, kiminin çıplak göğsünden kanlar akıyor. Ancak Papa'nın ziyaret ettiği Ulkelerde toplayabileceği bir kalabalık, tahtadan yapılmış bir heykelin arkasında, saatlerce oradan oraya sürükleniyor. Ve bu kez gitar sesleri yerini ilahilere, dualara bırakıyor. D K 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear