Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
lardan çizilmiş. Sonra kendine göre cn iyi açıyı temize çekiyor. Les Demoisellcs d'Avignon, Guernica'ya da Sabine'in tgfali gibi klasik yapıtlarının oluşum süresini göstermesi. Bir de kadınlar kadar ilgi gösterdiğihhakındaki dönemsel sinyaller içermesi. Portre çalışmalarında, işgal altındaki Fransa'da çizdiği Maya ile 1960'ta çizdiği Ola arasında savaşla barış kadar fark var. Karalama defterleri, "Mavi", "Pembe", "Kübist" dönemin doğum sevinçlerini ve ölüm sancılarını sergilediği gibi, Picasso1 nun ilgi duyduğu konuların çeşitliliğini de gösleriyor. Picasso'nun yine de temel olarak ölümsüzlük ihtirası, ölüm korkusu, yaşama sevinci ve kadın sevgisi (kimilerine göre, Ispanyol kökenden kaynaklanan "macholuk" koksa da temalarını işlediği belli oluyor. 3 c O Sırtüstü 11 Haziran 1986 arlık'ta Müslim Çelik'in "Peryavşan"ı. 16 bölümlük uzun bir şiir. llkin kaç dizelik bir şey beğendiğimi anlamak için dizeleri saymak istedimse de, sonra kendimden utanarak vazgeçtim. "Peryavşan" sıcak rnı sıcak. Sedefli, çifte davullu ve de merhabalı. Yer yer ağırlaştığı, akıcılığını dördüncü viteste tuttuğu görülüyorsa da bütünüyle Kaşıkçı Elması: Ormanlardan efil ince yeller eser Yatar o yana bu yana Ezirgan'ın ekinleri Turna gözü sulara yiikümü indirdim Ve uzandım altta duran ırgathalk dagarcıklara Bari şu elimdeki üç beş tutarlı şeyi ulaştırayım benden sonrakilere Acılara alıştıramazsam kendimi Her vardiya değişiminde kırkıncı paraleldeki o Buhurumeryem çiçeklerini havalandırmada kalsın sıra Doğrusu, bir şiirin güzelliğini anlatmakta kullanılan her söz, onu ortadan kaldırmaktan başka işe yaramaz. Ataç, bunu bildiği için çokluk şiirin bütününü ya da bir parçasını yazısınm içine alıp değer biçme zahmetini okurlarına yükler. Heşl Behişt yazarı Sehi Bey gibi eski tezkerecilerin çoğu da şairlerin şiirlerinden çok kendilerini övmeyi yeğlerler. Bunlar zihninin inceliği çokça olan, şiiriyle Zühre'yi gökten yere indiren, çok maarif doğrayan, çağının bilgesi, saz biliminde eşsiz, erdemli, olgun ve aksırıklı tıksırıklı kişilerdir. Saygmlıkları da söz götürmez bir gradodadır. Laklaka ederken ise inci saçan sözcükler kullanırlar. Tezkereciler, sıra şiirden açmaya geldiğinde de gül bahçesinde gül yaprağı, söz bostanındaki sümbül dalı, süssüz, akıcı, iyi anlamlı, hoş, gösterişli, sağlam gibi yargıların ayaklarına yatarlar. Aralıkta "Mıırettep divanı vardır" sözünü yuvarlamayı da unutmazlar. Kimi zaman da şairlerin topunu bir sandala tıkıp şiir denizlerine postalarlar. Faik Reşat da Eslâf'ı yazarken, aşağı yukarı, aynı ipek yolundan geçmiştir. Ona göre Aşık Çelebi'nin şiirleri oldukça iyi, Kınalızade'ninkiler seçkin ve güzel, Şeyhülislam Yahya Efendi'ninkiler ise Bâkî'yi anımsatan ince ve zarif şiirlerden oluşur. Yahya Efendi için şu kurdeleyi kesmekten de geri kalmaz: Yahya Efendi'nin şiirlerinde Nedim'inkiler kadar tatlılık ve akıcılık vardır. Ancak sağlamlık bakımından bunlar Nedim'den daha üstündür. Faik Reşat, Ragıp Paşa'yı kantara vurmaya kalktığında da onun şiir ve düzyazıları ve de Ragıp Gemisi adında bir güldestesi olduğunu açıklamakla yetinir. Yargı işinde ise Muallim Naci'ye sığınır: Paşa'nın birçok seçkin şiiri czberlenmeye değer düşünce ürünleridir. Şiiri zorlanarak söyler, ama Sami gibi güzcllikten uzak ve soyunuk bırakmaz. Müslim Çelik'in apaydınhk bir kafası da var. Bir kez Voltaire'i seviyor. Sonra, yola çıkmadan önce çelişkilerin ne olduğunu ve ne olmadığını araştırmak gereğine inanıyor. V "Picasso'nun Picassoları" lljii.1894, sonuncusu 1967 tarihlerini taşıyan karalama defterleri, Picasso'nun stüdyoda , evde, sokakta tuttuğu görsel notIardan, tamamlanmış eskizlerden, resim konuları listelerinden oluşuyor. Karakalem, çini, suluboya, pastel ve kolaj var sayfalarda. Hatta kimilerinde bazı adreslere, alışveriş listelerine rastlamak da olası. Sunday Times yazarı Marina Vaizey defterleri, "Picasso'nun Picassoları" olarak niteliyor. Defterler Picasso1 nun tüm hayatı boyunca yazdtğı görsel ansiklopedinin maddeleri. Düş gücü ve zekâ zenginliğinin en sade kanıtları. Kraliyet Sanat Akademisi'ndeki sergide, ne yazık ki, sadece karalama defterleri sergileniyor. Oysa bu defterlerin yanı sıra, taslaklann son hali olan yağlıboya, suluboya tablolan ya da heykeller de sergilenseydi kuşkusuz bir "çizgi roman" gibi izlenen taslaklann nihai halini de görebilecektik. Yine de bin renkli ve mutlu bir tiyatronun genel provası diyebiliriz defterlere. 1 Yine resmedecek mi? Rembrandt, Dali, Delacrobt, ToulouseLautrec, Van Gogh ve Rodin gibi adına muze kurulan ressamlar katına yükselen Picasso, karalama defterleri hakkında şöyle konuşmuştu: "Her gün karalama defterimi elime alıp kendi kendime derdim ki: 'Kendi hakkımda bilmediğim ne ögrenebilirim acaba?' Bu soruya yanıt veren ses, kendim değil de çizgilerim olduğu zaman ve onlar benden kaçıp alay etmeye başladıkları zaman amacıma ulaştıgımı anlardım." Ününün zirvede olduğu bir dönemde, bir gazetecinin söylcşi yapma önerisini, "Ben konuşmam resmedcrim" diyerek reddeden Picasso, karalama defterlerinde, en içten monologlarını resmediyor. örneğin, Rus balerini eşi Olga ile oğlu Paulo'yu Rönesans dönemindeki kutsal aileler tablosu tarzında tasarlıyor; ama bu taslak karalama defter. lerinden hiç çıkmıyor. Picasso'nun defterleri, ilk kez Paris'teki Etnografya Müzesi'nde gördüğü kara Afrika heykelciklerinden esinlenerek kübist tarza geçtiği dönemi dc, nereyse üç boyutlu taslaklarda sergiliyor. Zaten Amerikalı sanat eleştirmeni John Kichardson, Picasso'nun luslaklannın, "Sevimli kttcük usta Henry Moore'un çogu yapıtlannı muştuladıgım" yazıyor. Amerikan Express ve New York'taki 'The Pace Gallery' tarafından mali olarak desteklenen Picasso "Je suis le cahier" sergisi, Amerika'daki prömiyerinden sonra, üç aylık Londra ikametinin ardından, önümüzdeki üç yıl içinde, Batı Avrupa ve ABD'nin 14 kentini gezecek. Picasso'nun karalama defterleri, artık "diinya yurttaşı" sayılan dev sanatçının ne denli zengin bir yaratı kaynağı olduğunu, sadece palyaçolan, gariban küçük kızlan, boğaları, ünlü kişilerin portreleriyle değil, klasik ve ınodern tarzı bir potada eriten özgün biçimiyle de gösteriyor. Sergideki defterleri, Picasso'nun eşleri ve sevgililerinden alınmış. Son eşi Jacqucline hariç, Françoisc Gilot Christine Marina ve Maya ve isinıleri belli olmayan bazı model ve sevgililer, karalama defterlerini "şimdilik" kaydıyla 3 yıllığına sergi düzenleyicilerine kiralamışlar. ölümunden sadece 7 tiafta sonra Paris'tc açılan sergisinde biter"çoğu uzmanı şaşırtan yenilikler doğuran Picasso'nun kimi özel koleksiyonlarda, kimi ise yakınlarında bulunan karalama ya da yapıtlarının varlığından hiç kuşku duyulmuyor. [1 ÖKEN. 24 Temmuz 1986 150 kulacı bütünleyip, arka üstü de bir sürü ayak talimi yaptıktan sonra denizden eıktım. Razıye"ye Casio marka orguyla yiEve döndüğumde kafam bir diesel motoru gibi işliyordu. Yol yürü ne görme özürlü bir genç eşlik edidüğümde, kırlara açıldığımda da yor. Boyuna da gülümsüyor. Yalnız olur bu. Dünyanın düşüncesi ve so arada, kuyudan su çekiyormuşçasına yüzü kasılıyor. runu üşüşür beynime. Halk türküleri, halk şarkıları! Ne Rousseau'nun yaşamı boyunca en çok üzüldüğu şey, yolculuklarında kadar küçümsesek, ne kadar burun günlük tutmamış olmasıdır. Oysa, kıvırsak, yaşama dört elle sarılmış yalnız ve yaya yolculuklarında ol vidalı tatlı lokumlardır. Doğrusu, duğu kadar hiçbir yerde ve hiçbir za yaşam çokluk sanatçıların kat'asının man onca düşünmüş, onca yaşamış, ötesinde çalgılanıp çengileniyor. Onun kuralları sanatın kuralları deonca kendisi olmuş değildir. ğildir. Gercekte Rousseau büyük bir gezSönmUş o güzel gözler, dudakta gindir. Gençliğinin ilk yılları şehirden şehire, ayak ayak yürümekle açılan nemli güller, sevgiliyle birlikte geçmiştir. Ona göre, zekâsını bede esen rüzgârlar, ahu bakışlara bir aııninin içine sokabilmesi için el ve da kanan gönüller sanatın burçlarıayak estepetalarına kucak açması nı aşağı indirmek için vit vit kogerekir. Dakikadan dakikaya deği şarlar. şen görünümler, yürümekle sağlaKısacası dünya sürekli bipbip sesi nan sağlık ve de alabildiğine özgür veren bir gizli ev tavuğudur. lük, ruhunu bütün zincirlerinden lrlandalı film yönetmeni John kurtarır. Daha büyük bir düşünme Huston der ki: pervasızlığı verir. Onu yol üstünde Iguana Gecesi'ni çevirdiğim zaki varhkları kendine mal etmeye, man eski karım, Ava Gardner'in eski dünyanın tek sahibiymişcesine tüm kocasıyla evlendi. Deborah Kerr'in doğaya buyurmaya iteler. kocası da Ava Gardner'in sıkıfıkısıyNe ki, Rousseau o vakitler yanın dı. Elizabeth Taylor'un eski kocası da kâğıtkalem taşımıyordur. Başın ise Richard Burton'a ajanlık ediyorda birtakım fırtınaların kopacağını du. Çok sedrebeki, çok karışık bir kestiremiyor ve aklını iyi yürümek zamandı. Hiç o kadar elverişli koten, kilometrelerin berisinde belire şullarla film yapmadım. cek cennete bir an önce ulaşmaktan Ferlinghetti: başka bir şeye takmıyordur. Gelirı görün ki, bu yitirilmiş ya Ölürşah bir güzelliktedir dünya şam hurdaları, yıllarca sonra kendi Ki orada dogmak sine yüz bin hayıf çektirecektir. Çün Tedirgin elmezse sizi kü, artık düşüncelerin insana kendi Yüz okka çekmemesi istedikleri zaman geldiklerini, Rous Mutlulugun her vakit seau'nun davul çalarak çağırdığı za Ve de sizi sıkmazsa manlarda ise hiç oralı olmadıkları Bir enfiyelik cehennem Cennette bile çünkü nı öğrenmiştir. İşlese de her şey tıkır mıkır Yatağa uzanıldığı /amanlarda da, Şarkı patlatılmaz boyuna yani siesta yapıldığında ya da sabah Otürşah kukuludur dünya leyin yatakta uyumadan kalındığın Ki orada dogmak da da insanlar hiç beklenmedik dü Sakıncalı degilse sizce şünceler, çölçıldır düşlerle karşılaşır tnsanların ölmesi lar. Bunlar, ya bir gün önceki bir Arulık aralık çıkmaza çıkış kapısı gösterir ya da Ya da aç kalması yeni bir denemenin, yeni bir şiirin Az biraz yakasını açar. Fena sayılmaz hani o da Nazım, bir mektubunda bu Siz aç kalmadıktan kelli topukçakıl havalarını sırtüstü yat22 Agusios 1986 maya bağlayacaktır: Sabah ge/.intisinden sonra sırunaltı Yazarı'ndan (Demir tüstü yatıp okuyorum. Kalkıyorum, özlü) bir mektup: Yaşlılık odada biraz dolaşıyorum. Saat ikiGünlügü'nü çeşitlı duygu de öğle yemeği... Sonra iki buçuk gelgitleriyle, ama o sanatsal çağrıtan dört buçıığa kadar yine sırtüstü şımlarından hep haz duyarak okuyatıyorum... Bir zaman yazacağımı dum. Kuyucaklı Yusuf ve Madonna söylediğim büyuk poeme hazırlanı üzerine getirilen eleştirilerle aynı düyorum. Sonra Yaşadıgım Yıllarda şüncede olduğumu görmek beni ayrıca gönendirdi. Sonuçta yine yaraAdam diye bir poem daha yazmak istiyorum. Kısacası, sırtüstü yattığım tıcı olan yazar anlıyor yazınsal yapıttan. Eleştirrneci falan filan değil. zaman kafam işliyor. Bu günlüğe yazdıklarım da hep Sayfa 129'daki T.D.K. olayı tüylerimi ürpertti. Ne lilrlü ruh yapısı tadenemeye kaçıyor. Geçen sonbaharda Asansör adın şıyan insanlarla çevrili olarak hayada bir romana başlaımştım. İki ay, tımızı geçirdiğimizi bilmez değıldinı; üç ay çalıştım. Sonunda yazdıklan ama buradaki yalnızlığı içinden, çok mın koskoca bir denemeden başka derinden, çok kavramsal olarak, çok bir şey olmadığını çakınca tüm ça derin bir acıyla anlamıştım. Hayalışmalanmı elimin tersiyle ittim. Yal tımızın esas hayıtlandığım yanı zanı?, bir süre sonra onlardan 14 say ten bu. ölüm duygusu, yazma güfalık bir deneme çıkardım. Adını da cünü, yazma etkinliğini arttırıyor yine "Asansör" koydunı. Buna da ama, yine de sevdiğim insanların bu duygunun yanında yaşamalarını isromanı yazmış kadar sevindim. temiyorunı. Daha yaşayacağız ve ne temaşalar göreceğiz. llaçları azalt. ÖREN. 25 Temmuz 1986 İsveç'te insanlara ilaç vermekten hep uI kaçınıyorlar. Bu Behzat Ay da tariBahçesi"nde görhe geçecek. lnandım. Pek çok sevme özürlü bir solist: gi, saygı, selam. Binbir özlem. D Raziye Çam. Uzun ve sarışın. Urbası da morşin. Sol elinde mikrofon, sağ elinde bir beyaz, dört kırmızı gül. Şarkıların biri bitiyor, biri başlıyor: Beni sevmemeyc yemin mi ettin? Öyle ipek saçlar, gönüller tutulmaz mı? Çoğu da Yıldırım Gürses'in çokscsii, çok dokunaklı besteleri. B "G 19