Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 Nisan 2012 Pazartesi 3 Pınar Saip: Güvenli Gıda Hayal mi Oldu? Sizi bilmem ama ben gerçekten endişeliyim... Artık gittiğim restoranda da, alış veriş ettiğim markette de hayli kuşkuyla yaklaşıyorum gıda ürünlerine.. Tavuktan tutun, yumurtaya, yediğim bibere kadar... Biliyorsunuz Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerde tehlikeli oranda kimyasalların bulunduğu haberi, kamuoyunda geniş yankı buldu. Avrupa’da farklı yerlerde satılan 76 çeşit meyve ve sebzenin üzerinde yapılan Greenpeace araştırmasına göre, Türkiyede etiketli biber, üzüm ve armutta, insan sağlığına zarar verecek oranda ilaca rastlandı. Geçtiğimiz haftalarda bir toplantı vesilesiyle görüştüğümüz Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e raporu nasıl dğerlendirdiğini sormuş ve “düpedüz iftira” yanıtını almıştık. Bakan şunu da eklemeyi unutmamıştı: “Türkiye ile AB arasında hızlı alarm sistemi bulunuyor. Tek bir şikâyet bile almadık.” Ancak aradan sadece 5 gün bile geçmeden Avrupa Birliği’nin hızlı alarm sistemiyle geçen yıl 100 gıda ürün çeşidini Türkiye’ye geri gönderdiği ortaya çıktı. Uzmanlara göre, 20002011 arasında AB’de denetime takılan ürün sayımızın 40’lardan 100’lere yükselmiş durumda. Bu çok büyük bir rakam. Eski yıllara göre pestisit kalıntılı sebze ve meyvelerde sıçrama var. Bunun yanında mikotoksin ve afrotoksinli ürünlerde de artış görülüyor. Konu son derece ÖZLEM hassas. Acaba Türkiye’de satılanların durumu YÜZAK ne? Bunu bilmiyoruz. Mesele insan sağlığı. İster ihraç edilsin, ister iç pazarda satılsın, tüketicinin ne yediğini bilmeye hakkı var. Bu yüzden bu sayımızda kapak dosyamızı gıdaya ayırdık. Gıda Mühendisi ve Gıda Güvenliği Derneği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Artemis Karaali ile yediğimiz gıda maddelerinin içeriğini konuştuk. Bununla da yetinmedik Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümün’nden Prof. Dr. Pınar Saip ve Prof. Dr. Yavuz Dizdar’a Türkiye’de giderek artan kanser vakaları ile tükettiğimiz kimyasal içeren gıda ürünleri arasındaki bağlantıyı sorduk. Anlattıkları ilginç.. Ve tabii bir de hem dünya hem de Türkiye gündemini hayli meşgul eden GDO’lu ürün gerçeği… Bu konuyu da Greenpeace Akdeniz Tarım Sorumlusu Tarık Nejat Dinç ile masaya yatırdık. Aktarması bizden, değerlendirmesi sizden... Mayıs ayında yeniden gorüşmek üzere… ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Her gıdanın azı yarar çoğu zarar rtık öyle büyük bir fobi ki bu, ne yesek “Acaba bunun bana zararı var mı?” diyoruz. Ya da hiç istemesek de kendimizi bazı şeyleri yemeye zorluyoruz ve aklımızın bir köşesinde “Bunu yiyorum, çünkü bana faydası olacak” butonuna basılıyor. Ne yediklerimizin ne kadarının yararlı olduğunu biliyoruz, ne de hangilerinin zararlı... Prof. Dr. Pınar Saip'le yediklerimizi, yediklerimizin geri dönüşlerini ve sağlığımıza etkilerini konuştuk. Bakın neler anlatıyor... “Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kansere neden olan en önemli problemlerin başında şişmanlık ve hareketsiz yaşam geliyor. O yüzden kanserden korunmanın etkili yöntemlerinden biri şişmanlığın önlenmesi. Çünkü dışarıdan alınan “endokrin bozucu” denilen ve kansere neden olabileceği düşünülen maddeler özellikle yağ dokusunda birikiyor. Fazla beslenmeye bağlı kanserler gelişmiş ülkelerde görülürken, kötü hijyen nedeniyle oluşan kanserler gelişmemiş ülkelerde görülüyor. Bu risk faktöründe gıdaların yanı sıra cilt ve solunum yoluyla da maruz kalıyoruz. Özellikle tarım alanlarının çevresindeki sanayileşmenin engellenmesi, su havzalarının çevresindeki atıkların denetlenmesi ve mümkünse A sanayilerin bu arazilerin çevresine yapılanmaması bu kısır döngüyü kırabilir.” Konu insan sağlığı; önemli! Ama bilip bilmediğimiz o kadar çok zararlı etkene maruz kalıyoruz ki... Tüm bunların bize etkisi mi? Anlatıyor Saip: “Endokrin bozucu olarak adlandırdığımız maddelere sürekli maruz kalıyoruz. Bu tür maddelerin aşırı dozda birikimi meme kanseri, erken ergenlik, testis kanseri, prostat kanseri, jinekolojik tümörler, genital anomaliler gibi endokrin kökenli kanser ve hastalıklara neden olabileceği düşünülüyor. Dolayısıyla kullandığımız her ürüne dikkat etmeli, elden geldiğince az maruz kalmalı, meyve sebzeleri çok çok iyi yıkamalıyız. Ayrıca önemli olan “yeter ölçüde” yemek, fazlasını tüketmemek. Özellikle aldığımız gıdaları çeşitlendirerek, değişik yöre gıdalarını tüketerek, fazla yemeyerek, spor yaparak, bol su içerek, sigara ve alkol kullanmayarak, kanserojen olduğu konusunda şüpheler olan kozmetik ürünlere, plastik maddelere vb mümkün olduğunca az maruz kalarak korunmaya çalışabiliriz. Ama bu durumun bir fobi haline gelmesine de izin vermememiz gerek. Sürekli, “ne yiyeceğim” gerginliği de bağışıklık sistemini bozuyor. Sloganımız ‘’her gıdanın azı yarar, çoğu zarar’’ olmalı! Yavuz Dizdar: İyi bir şey yemiyoruz en iyi örnekleri bunun. Baktığınızda kullanılan tarım ilaçları kimi sebzelerde üzerinden arındırılacak noktada oluyor, ancak kimilerinde ve özellikle meyvelerde ilaçlar içine işliyor ve uzaklaştırılamıyor. Portakaldan zehirlenen insanlar var artık. Market güvenliği de çok yok. Tavuk diyoruz ama o hayvanlar kapalı alanlarda, otlanmadan, serbest büyümedikten sonra nasıl sağlıklı olabilir? Önüne koyulan yemlerle ki, bu yemler genetiği değiştirilmiş mısırdır, sağlıklı beslenemez. Ama diğer yandan “Ne yiyeceğiz?” sorusunun yanıtı çok vahim değil. İyi bir şey yemiyoruz. Ancak bilinçli olmamız lazım. Soğan, sarımsak, semizotu, ıspanak ile mercimek gibi bakliyatlarda durum nispeten güvenli. Organik pazarlar da açık ara daha iyi. Evet, fiyat farkı var ama insanlar cep telefonlarına bunca para veriyorken, aldıkları kıyafetlere onca harcama yapıyorken, gıdadan kesmesinler. Hastalığın bedeli çok daha ağır olur! Bu noktada çok sıkı denetimler yapılması lazım. Ama aynı zamanda tarımsal ilaç kullanımında çiftçinin de daha fazla bilinçlendirilmesi gerekiyor.” O nkoloji uzmanı Prof. Dr. Yavuz Dizdar da yediklerimizin güvenliğini sorgulamamız gerektiğine ve bilinçli tüketmenin önemine değiniyor: “Ne yediğimiz yoğurdun ne de içtiğimiz sütün besleyici bir değeri var. Tavuklar tavukluktan çıkmış, piliç diyorlar zaten. Bir de bozulmayan ürün kavramı çıktı. Yıllarca hijyen takıntısı yaratıldı. Oysa “dayanıklı” denilen UHT sütler, homojenize yoğurtlarda hiçbir besin değeri yok. “Protein için et yiyin, proteinsiz yaşayamayız” deniyor. Ancak proteini farklı sebzelerden de almamız mümkün. Semizotu ve ıspanak gibi yeşil bitkiler İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Editör: Özlem Yüzak Görsel Yönetmen: Tutku Talınlı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Yerel Süreli Yayın