Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 KASIM 2013 ÇARŞAMBA 4 n HAYRİ ARSLAN Yüzyıllar boyunca İstanbul’un aranılan ve seçkin bir semti olmuş Haliç. Ekonomik durumu yerinde olanlar, Haliç kıyılarında ve sırtlarında oturmayı tercih etmişler. Deniz kıyısı, ama sakin bir kıyı. Havadar ama rüzgâra karşı korunaklı bir bölgede olması, tercih sebebi. Gemilerin kıçtan, doğrudan karaya yanaşabildikleri bir liman olması nedeniyle de ticaret oldukça hareketli bir yer yapmış Haliç’i. Bu hareketliliğe, çeşitli dinlerden ve milletlerden insan toplulukları da eklenince, zengin bir mozaik ortaya çıkmış. Özellikle Bizans döneminde şehrin Rum Ortodoks topluluğu ve Yahudi azınlığı olan “Karaimler”, Bizans imparatorlarının izniyle İstanbul’da koloni kuran Akdeniz’in tüccar ve denizci şehir devletlerinin temsilcileri de Haliç kıyılarına yerleşmişler. İstanbul’un fethinden sonra şehir nüfusunda köklü değişiklikler olmuş. Her şeyden önce, MüslümanTürk ahali yerleşmeye başlamış. Zengin Türkler Haliç sırtlarında, bugün birkaç tanesini görebildiğimiz konakları yaptırmışlar. Şehrin en eski semtlerinin bulunduğu Haliç, geçmişten bugüne İstanbul’u yaşamak isteyenlerin ilk adresi oluyor. Haliç’i gezmenin en iyi yolu deniz yoludur. Tekne dümenini Haliç’e kırdığı anda her yanı tarih kokan bir manzara sizleri bekliyor olur. Bir yanda Galata Köprüsü, yanıbaşında Galata Kulesi, biraz ileride tarihi Fener Rum Erkek Lisesi, az ötede Rahmi Koç Müzesi derken Haliç’in bitiminde de Pierre Loti çıkar karşınıza. Haliç’i denizden keşfetmenin bir güzel yanı da yıllara rağmen ayakta kalmayı başarabilen gemiler, tekneler ve takalar... Siz mavi sularda Haliç’i seyrederken asla tek kalmazsınız, denizin müdavimleri martılar da sizinle beraber bu güzel yolculuğa eşlik eder. Altın boynuz Haliç... ‘Yaşamak Şakaya Gelmez’ n DEMET YALÇIN Geçmişe dair her şeyi özlersin ya bazen; çocukluktan çıkıp genç kızlığa ilk adım atışını, ilk aşkını, ilk kavganı, ilk balık tutuşunu, ilk sarhoşluğunu, yıldızlı gecelerde kurduğumuz masum hayalleri, Fatma Teyze’yi.... Küçükkuyu’da yemyeşil bir yamaçta, zeytinlerin arasından, ta uzakta ışıkları görünen Midilli’ye göz kırpan taş evimizi... Uzandığım tahta iskelede, “Yaşamak Şakaya Gelmez” diyen Nâzım’ın şiirini haykırarak ilk okuyuşumu: Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı / Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin / Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil / Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için / Yaşamak yani ağır bastığından. İşte ben ne zaman zeytinlikler içinde bir taş ev görsem, büyük üstadın bu şiiriyle birlikte, babamın ölüme inat bahçemize diktiği zeytin ağacının yanında son nefesini verdiği Küçükkuyu düşer aklıma. Peki ben, yaşamımda bu kadar büyük yer tutan ve de doğasıyla insanı büyüleyen, tarih kokan, masmavi deniziyle adeta cennetten bir köşe sayılan bu şirin kasabayı nasıl anlatabilirim? Belki de, yeşilin her tonu ile mitolojinin en derin izlerini taşıyan Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu’yu hayal gücüyle resmetmek en iyisi! Bir yer hayal edin; Ege’nin mavisi ile İda’nın yeşilinin kucaklaştığı, güneşin doğuşunu izlediğiniz ve ardından tertemiz denizine girip serinlediğiniz, zeytinlikler arasında yürüyüşler yapıp tarih kokan yapıtlarını gezdiğiniz, gezmekten yorulduğunuzda muhteşem Kaz Dağları’nın eteklerine çıkıp, her yudumladığınız şarapta bir “şerefe” de, karşı sahile (Yunan adaları) gönderdiğiniz bir yer Küçükkuyu... Gömeç zamanı dinlemek için susmuş... n ESRA ALKAN Yazın kalabalıklığı bu sonbahar gününde dingin ama kışkırtıcı bir keyfe dönüşmüş. Adeta demlenmeye durmuş Gömeç. Fark ettiniz mi? Yazlık beldeler birer birer yavaş kentlere dönüşüyor sonbaharla birlikte. Yaz telaşını, enerjisini, değişen mevsime bırakıp gitmiş. Zamanı dinlemek için susmuş Gömeç. Yerlere döktüğü zeytinleriyle sen baktıkça senle konuşan ağaçlar var artık. Fırsat bu fırsat, kıpırtısız duran taşların ritmini dinledim. Mevsimler de yoruluyor besbelli. Haziran, temmuz, ağustos ne çok yorulmuşlardır kimbilir!.. Şu an her şey bir tablo gibi. Güneşe uzan, ışıkta anılar yuvarlansın etrafından. Dokunup silmezsen en güzellerini tekrar yaşatıyor sonbahar. Sonbaharda güneşi aramaya çık Ege’ye. Ayvalık, Gömeç, Adatepe… Bir şimdidesin bir anılarda. Bambaşkadır sonbahar yolculukları. Laf aramızda kendine yolculuktur yaptığın. Cesaret ister, şefkat ister. Gidilen yerlerse kocaman bahane. Sana uzak kıyılardan uzak dur. Kendinle karşılaşabileceğin mevsimdir sonbahar. Taşıyamayacağın korkuları kıyıya gelmeden dindiriyor rüzgâr. Berraklaşıyor en bulanık birikintiler. Yerde uçmak oluyor Ege’de sonbahar. Sanırsın Ege’de sonbahar sizsiz geçemez. Suların üşümesini izlersin iliklerine işleyen sonbahar güneşiyle. Hatta ışığında yıkanırsın yazın kavuruculuğuna inat amma, sonbahar güneşi deyip de geçme; sevdiğini en çok özletendir sonbahar; isterse eritir tenini… Kahve saatine kadar yürü, nasılsa bulursun yazı kışı olmayan bir köy kahvesi. Denize kıyısı olmak, insanlarını da konuşkan yapar. Konaklayacağınız yeri onlara sorun. Şöyle bir bakıp size, şıp diye söyleyiverirler geceleyeceğiniz yeri. Odanıza yerleştiğinizde pencerenizden eski günler görünür, balkonunuzdan gelecek… Vazgeçecekler için pek uzun sürmez sonbahar gezileri ama yine de güneşi aramaya çıkmak sonbaharda bambaşka…esraalkan34@gmail.com İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç • Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya • Editör: Hayri Arslan • Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ • Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul • Tel: 0 212 343 72 74, Faks: 0 212 343 72 64 • Reklam: Cumhuriyet Reklam • Genel Müdür: Özlem Ayden • Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü • Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya • Reklam Müdürü: Ayla Atamer • Tel: 0212 251 98 74 75 • Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı • Cumhuriyet Gazetesi’nin Ekidir • Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. Adım attığınızda değişirsiniz Adına bakmayın aslında barındırdığı tarihi ve doğal güzellikleri ile o kadar büyüktür ki, tüm tatiliniz boyunca yeni bir şeyler keşfetmeden duramazsınız. Hayran kalırsınız doğasına, tarihine, her daim gülümseyen sıcakkanlı insanına ve sakinliğine... Siz de buraya adım attığınız anda değişmeye başlarsınız, yüzünüzde hafiften bir tebessüm Küçükkuyu, doğal güzellikleri, denizi, deniz ürünleri, şifalı suları ve bitkileri, temiz havası, taş yapıları, tarihi değerleri ve tabii ki zeytinzeytinyağları ve üç bin yatak kapasitesi ile turizm alanında atılım yapma potansiyeline sahip kapasitesi ile, Edremit Körfezi’nin ve dünyanın gizli turizm cennetlerinden bir tanesi. Balıkçı limanı ile de insana, en yakın balıkçıda soluğu alma isteği uyandıran bu şirin kıyı kasabasında yaşayanlar, “Balık denizde doğar, Küçükkuyu’da ölmek istermiş” derler. Küçükkuyu tarihi: İda yani günümüzdeki adıyla Kaz Dağları’nın eteklerinde kurulmuş olan Küçükkuyu’nun eski adı Gargaron idi. Bir süre Lidya, Pers ve Bergama krallıkları sınırlarında olan Gargaron, daha sonraları Bizans hâkimiyetine girmiştir. Uzun bir süre Bizans hâkimiyetinde kalan Gargaron doğa güzellikleri, denizi ve stratejik konumu ile birçok kez istilaya uğramıştır. Rumların kültüründen izler taşıyan Gargaron, Cumhuriyet kurulduktan sonra 1924 yılında Girit ve Midilli’de yaşayan Türklerin mübadeleyle buraya verilmesi, ayrıca Yörük ve Türkmen boylarının buranın çevresinde köyler kurmasıyla bugünkü halini almıştır. Ayrıca Karadeniz’den gelen balıkçıların da bu süreçte etkileri olduğu bilinmektedir. Küçükkuyu’ya ulaşım: Edremit Havaalanı’na 40 km, Çanakkale Havaalanı’na 120 km mesafededir. Küçükkuyu, Balıkesir’e yaklaşık 125 km uzaklıktadır. Düşler alemi belirir, yüreğiniz dünyanın bir numaralı oksijeninin de verdiği bir hazla huzurla dolar. Çünkü siz doğa ile iç içe yaşamın hüküm sürdüğü yerdesiniz. Küçükkuyu’dasınız. Hoş geldiniz. Mitoloji tanrılarının balaylarını geçirdiği, Afrodit’in Hermes’le aşk yaşadığı, Paris’in Helena’ya aşkını sunduğu zümrüt taçlı efsanevi İda (Kaz) Dağı’nın eteklerindeki C M Y B