22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Korsan şehri: Olympos Baştarafı 1. sayfada oldukça ilginç haberler gazetelere yansımıştı. Önce “fazla gürültü” yapıldığı, tatilcilerin “rahatsız oldukları” gerekçesiyle müziğin gece 24’te kısıldığı haberini okuduk. Ardından da “Gece sahilde içki içildiği, sarhoşların ateş yakmalarının orman için tehlike yarattığı” nedeniyle sahile inişlerin 22.00’den sonra yasaklandığı bildirilmişti. Gerekçeyi doğrulayan Kumluca Kaymakamlığı, “tehlikeyi” önleyici güvenlik önlemlerini almak yerine işin kolayına kaçarak, “yasak” yoluna başvurmuştu. Tatil beldesindeki sorunları anlatan Muhtar Halil Karataş, “Geçen yıllarda tatilciler bu beldeyi hor kullandılar. Ateş yaktılar, içki şişelerini kırdılar. Bu nedenle de önlem almak istediler. Tarihi, doğayı, güzellikleri korumak hepimizin görevi… Ancak bu yasaklarla da olmaz!” diyerek ziyaretçilerin yarattığı çevre kirliliğine tepki gösterip yasak uygulamasına da itiraz etti. Olympos’ta denize ulaşmak için antik kentteki yüzlerce yıllık yoldan geçmek zorundasınız. Denize indiğimizde o eski Olympos’un resmen 21. yüzyılın başında yeniden “istila edildiğini” gördük. Tarihi İÖ 2. bin yıla kadar inen Olympos’a ilk istilayı İÖ 6. yüzyılın ortalarında Persler yapmışlardı. Kenti Perslerden Büyük İskender kurtarmıştı. Kentin “tüketildiğini” gözlemledik, her yanda pet şişeler, naylon torbalar, eski havlular... Yüzlerce insan, kirlenmeye yüz tutmuş güzel bir deniz... Deniz kaplumbağalarının da konakladığı deniz kıyısında yalnızca 2 tane karetta karetta kafesi görebildim. Ertesi gün heyecanla antik kente gittik. Bir alanda bazı soylu kişilere ait mermer lahitler gördük. Günümüzde yaygınlaşan definecilik, antikçağlara kadar iniyor olmalıydı ki o güzelim lahitlerde kocaman delikler açılmıştı. Kentin içinden geçip denize ulaşan nehri Romalılar taşla döşeyip kanal olarak düzenlemişler, üzerinden geçen köprüyü de sonraki yüzyıllarda onarmışlardı. Köprünün bir ayağının bazı parçaları günümüze ulaşmıştı. Turistler sanki işlek bir caddenin kaldırımında yürüyor havasıyla bu taş döşeminin üzerinden sıçrayarak ilerliyorlardı. Biraz yürüyünce karşımıza 40 cm çapında bir mozaik parçası çıktı. Bir ağacın dibinde, otlarla kaplanmıştı. Yanınızda bir sırt çantası varsa rahatlıkla bu yüzlerce yıllık mozaiği alıp götürebilirdiniz. Mozaiklerin bir bölümü kapısı kilitli bir bölümde duruyor ama onlar da dağınık bir biçimde... Çok istiyorsanız duvardan atlar, mozaikleri dilediğiniz gibi kopuk dilimlerden alıp götürebilirsiniz. Burasının Bizans döneminde bir piskoposun konutu olduğu söyleniyor. Mozaiklerin yanında ortadan ikiye kırılmış sütunlar da görülüyor. Çökmeye yüz tutmuş, bazı duvarlar yıkılmasınlar diye demirlerle desteklenmiş. Neden yeterli para harcanmıyor buraya? Kaba bir hesapla günde 3 bin kişi gişelerde ortalama 9 bin lira bırakıyor. Bu, haftada 63 bin, yaz boyunca yaklaşık 1 milyon demektir. Ama değil 1 milyon; 100 bin TL’lik altyapı harcaması bile can suyu olabilirdi bu görkemli antik kent için... Kısa bir süre önce başladığı söylenen arkeolojik kazılara acaba ne kadar ödenek veriliyor? Gazetelerde boy boy çıkan “Hattuşaş Sfenksi Türkiye’ye yaklaşık 100 yıl sonra geri verildi!” haberleri geliyor gözümün önüne... Belki de bizim torunlarımızın torunları yıllar sonra o dönemin teknolojik olanaklarından yararlanarak okuyacaklardı şu tür haberleri: “Flaş flaş! 2 bin yaşındaki Olympos mozaikleri Türkiye’ye geri verildi...” Ya da 2023’te, “İnsanlar geceleri de artık Olympos’ta güvenlik içinde denize girebilecekler!” Thenes’in adası: Baştarafı 1. sayfada Homeros’un İlyada Destanı’ndaki efsanevi Truva Donanması’nın saklandığı gizli liman olan bu ada, şehrin tüm o karmaşasından uzak, sizin için de gizlenilecek bir sığınak hissi uyandırabilir içinizde. Yüzölçümü küçük ama yaşanmışlıkları ve size yaşatacakları büyük olan bu adanın, bir ismi daha var aslında; Tenedos. Tabii ki adaya yakışır bir hikâyesi de var bu ismin. Poseidon’un oğlu Kyknos’un Thenes adında bir oğlu olur. Fakat üvey annesiyle geçinemeyen Thenes iftiraya uğrar ve bir sandığa konarak Ege Denizi’nde ölüme terk edilir. Ölümü bekleyen Thenes’in hayatı, sandık Bozcaada sahiline vurunca kurtulur. O da adaya “Thenes’in adası” anlamına gelen “Tenedos” ismini verir. İşte destanlara konu olmuş, böylesine büyülü, buram buram tarih kokan bir yer Bozcaada. Küçük balıkçı restoranları, eşsiz koyları, hepsi kendi içinde destansı bir hikâyeye sahip evleri, arnavutkaldırımlı sokakları ve tabii ki yüzlerinden gülümsemeleri hiç eksik olmayan insanıyla, geri dönmek istemeyeceğiniz bir yer olabilir bu küçük ada. Sarıçay Otel, Kordon’a rakip Burcu AKKAYA burcuakkaya.c@gmail.com İşletmeciliğini Dr. Celal Karakaş‘ın üstlendiği Sarıçay Otel, geçtiğimiz cuma günü kalabalık bir davetli topluluğunun katıldığı görkemli bir törenle açıldı. Çanakkale Özel Anadolu Hastanesi Kurucu Ortağı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Celal Karakaş, belediye tarafından ıslah edilerek çevre düzenlemesi yapılan Sarıçay kenarına 1 milyon euro yatırım ile 33 oda ve 73 yatak kapasitesine sahip otelle “turizm sektörüne aile olarak yeniden merhaba” dedi. Açılış törenine Çanakkale Vali Yardımcısı Canan Hançer Baştürk, Belediye Başkan Vekili Muharrem Erkek, CHP’li Çanakkale Milletvekilleri Ali Sarıbaş ile Serdar Soydan, işletmeci Celal Karakaş‘ın amcası eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş ve eşi ünlü sinema sanatçısı Müjde Ar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’in de aralarında bulunduğu davetli topluluğu katıldı. Kurdela kesilirken İl Müftüsü İbrahim Öcüt tarafından dua edildi. Otelin kurdelası; Ercan Karakaş, Müjde Ar, Vali Yardımcısı Baştürk, Belediye Başkan Yardımcısı Erkek, CHP Çanakkale Milletvekili Sarıbaş, Emniyet Müdürü Ali Ekber Bektaş ve otel sahibi Dr. Celal Karakaş tarafından kesildi. Kokteyle katılan konuklar daha sonra oteli gezdi. Açılışta bir konuşma yapan Celal Karakaş konuklara şöyle seslendi: “Her ne kadar sağlık sektöründe görev yapsam da ailemizin geçmişinde turizm ve otelcilik de yer almıştır. Ailem, 1940’lı yıllardan bu yana otobüs işletmecisiydi. 1970’li yılların başında babam, Çanakkale’de 2 otel işletti. Geçen sene babamı kaybettim. O nedenle bu otel bana 40 sene önce babam, Mustafa Erdost Karakaş’tan miras kaldı diye düşünüyor ve ona ithaf ediyorum. Kentte otellerin çoğu deniz kenarında yer alıyor. Bizim otelimizin farkı ise Sarıçay kenarında bulunması. Otel için Sarıçay’ı tercih etmemin nedeni; yakın bir zamanda Sarıçay’ın Kordon’dan daha değerli bir yer olacağına inanıyor olmam. Burada kano ve bisiklet yarışları düzenlemek ve bölgeyi cazip bir turizm merkezi haline getirmek istiyorum.” Bozcaada TURSAB Karaman’daydı HAYRİ ARSLAN TURSAB Kültür Turizmi Komitesi’nce, genel olarak ülkemizin kültür turizmine yeni açılımlar getirmek, özel olarak da gerçekleştirildiği bölgenin bu alandaki potansiyelini, yaşanılan sorunları ve çözüm önerilerini görüşmek amacıyla düzenlenmekte olan TURSAB Kültür Turizmi Sempozyumları’nın bu yılki durağı Karaman’dı. Karaman Ticaret ve Sanayi Odası tarafından, MEVKA’nın finansman desteğiyle hayata geçirilen “Hz. Mevlana’dan Yunus Emre’ye Evrensel Sevgi ve Kültürlerin Kardeşliği” isimli proje kapsamında Yunus Emre, Aktekke Camileri, Hatuniye Medresesi, Çeşmeli Kilise, Tartanevi, Karaman Kalesi, imaret Derbe antik kenti Karadağ mevki ve müze ziyaret edildi. Daha sonra Taşkale kasabasına geçen heyet buradan Fisandon Kilisesi ve Alahan Manastırı gezileri gerçekleştirdi. Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Vali Yardımcısı Latif Memiş, TURSAB Boğaziçi Bölgesel Yatırım Kurubu Başkanı Najat Karagöz, konusunda uzman turizm seyhat ajentaları ve Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Toktay, başkan yardımcısı Rıza Duru ve çok sayıda davetlinin katıldığı etkinlikte Karaman turizmi tanıldı. Bir konuşma yapan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Toktay, “Projemiz Karaman’ın tarihi ve turistik donanımlarını gün yüzüne çıkartarak, ekonomik ve sosyal alanda ilimize katkı sağlamayı amaçlamaktadır. İlimiz ekonomisi sadece gıda üzerine kümelenmiş olduğu için ticaret ve sanayi odası olarak farklı bir alanda özellikle turizm sektöründe ilimizin ekonomisine katkı sağlamayı, sosyal yaşamına bir gelişme kaydettiğini düşündüğümüz için bu projeyi başlatmış bulunuyoruz. Turizmden doyma noktasına gelen sektör fazla duyulmayan turistik mekân arayışına giren sektör çalışanları için Karaman bulunmaz bir nimettir” dedi. Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Rıza Duru’da, “Mayıs ayı içerisinde çalışmalarına başladığımız, Mevlana Kalkınma Ajansı tarafından onaylanan ‘Hz. Mevlana’dan Yunusu Emre’ye Evrensel Sevgi ve Kültürlerin Kardeşliği’ konulu projemiz hedeflerine ulaşmıştır” dedi. Adaya âşık iki çift... Peki ne yenir, ne içilir, nerede kalınır, nereye gidilir derseniz, nacizane birkaç öneride bulunabilirim sizlere. Adanın merkezi halk arasında Türk ve Rum mahallesi olarak ikiye ayrılıyor. İlçe merkezi küçük ve yürüyerek gezmesi kolay, ara sokaklara girmeli, arnavutkaldırımlarında yürüyüp her biri ayrı bir hikâyeye sahip evleri görmeli ve keşfetmelisiniz. Öncelikle birçok otel ve pansiyon bulabilirsiniz bu adada. Hepsi insana sanki bir eve misafir gitmişsiniz hissi uyandırıyor adeta, bu da adanın ve insanın alametifarikası sanırım. Ama, özellikle söylemeden geçemeyeceğim bir yer var, Aki Otel. Bozcaada’ya âşık Ankaralı bir çift işletiyor Aki’yi, Berke ve Hakan. Bu masalsı adadaki sığınağınız olabilecek, küçük ama büyüleyici bu otelin adı da, kendine ve misafirlerine hissettirdiklerine yakışır bir anlam taşıyor; Aki Rumcada “ciğimcağım” anlamına geliyor. Mesela Sarpcığım gibi... Sarp nereden çıktı derseniz, o Berke ve Hakan’ın 2.5 yaşındaki, dünyanın sekizinci harikası olabilecek küçük oğlu. Eğer Aki’ye uğrarsanız, Berke’nin kendi elleriyle hazırladığı o tadı damağınızda kalacak kahvaltıyı size Sarp servis edebilir ve güne Sarp’ın size bıraktığı o kocaman gülümsemeyle başlayabilirsiniz. Feribottan indiğinizde yürüyerek ulaşabileceğiniz Aki’nin üst katında Berke ve Hakan’ın özenle döşedikleri, içinize huzur veren 7 tane odası var. Alt katında ise Bozcaada’ya özgü hediyelik eşyaların satıldığı bir dükkân ve kafe. Aki’de kalmasanız bile oralara kadar gitmişken mutlaka bu kafeye uğrayın, arnavutkaldırımı üzerindeki kırmızı sandalyelerinde oturup Hakan’ın kendi elleriyle hazırladığı, şarap ve meyvelerden oluşan o mükemmel Sangria’sından için derim. Kalacak yer de bulduk kendimize, denizden haber ver, hangi koyda gireceğiz denize derseniz de koydan bol ne var ki bu adada diyebilirim size. Habbele ve Ayazma en çok tercih edilen koylardan, burada yiyecekiçecek temin edebileceğiniz tesisler de mevcut. Eğer aracınız yoksa adanın merkezinden kalkan minibüslerle ulaşabilirsiniz bu koylara. Bozcaada’nın görmeden sakın dönmeyin diyebileceğim yerlerinden biri de Polente Feneri. Artık tüm dünyaya nam salmış, Bozcaada şarabınızı da alıp bu fenerde günbatımını izlemek ve fenerin hemen yanıbaşındaki rüzgâr güllerinin ahengini görmek inanın eşine rastlayamayacağınız bir deneyim olacaktır sizin için. Bu arada “Eylül ayına geldik şimdi adaya gidilir mi ki?” diye düşünüyorsanız eğer inanın yanılıyorsunuz. Özellikle sakin ve huzurlu bir tatil ise tercihiniz eylül, ekim ayları tam size göre, kaçırmayın derim. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Editör: Hayri Arslan Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear