Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA 3 Kemikli Kilise görenleri şaşırtıyor Kunta Hora, Prag’ın 72 kilometre yakınlarındaki 20 bin nüfuslu bir kent. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Kentin merkezinde komünizm dönemden kalma binalar çoğunlukta. Kentte doğal olarak çok sayıda kilise var. Ama bu kiliselerden Sedlec semtinde olan Kostnice Kilisesi diğerlerinden çok farklı. Bu farkı ile de dünyaca biliniyor. Prag’a gidip de bu kiliseyi görmeden gelenlere çok sık rastlanmıyor. Çünkü bu kilise dışarıdan bakıldığında gotik yapısıyla Kunta Hora’nın diğer dini yapısı Barbara Katedrali’ni çağrıştırıyor. Farklılığını ise içeriye adım attıktan sonra görüyorsunuz. KUTSAL TOPRAK İLAN EDİLDİ Efsaneye göre Sedlec Manastırı Başrahibi Heinrich, Çek Kralı II. Otakor tarafından 1278’de kutsal topraklara, yani Filistin’e elçi gönderilir. Görevini tamamlayan Heinrich, Kudüs’ü terk ederken, İsa’ın çarmıha gerildiği Golgotha’dan bir avuç toprak alır. Sedlec’e dönüşte toprağı Kunta Hora’daki kilisenin mezarlığına serper. Böylece mezarlığın kutsal toprakların bir parçası olduğu varsayımı üzerinde görüşler artar. O yıldan sonra, mezarlık büyük bir üne kavuşur. Önce çevresindeki kasabalardan, sonra uzak kentlerden, komşu ülkelerden pek çok kişi buraya gömülmek ister. 14’ncü yüzyılda veba salgını başladığında mezar sayısı katlanarak artar. Sadece bu salgında 30 bin kişi ölür. Ardından 1421’deki Husit Savaşları gelir. Husitler, kiliseyi basıp 500 keşişi öldürmekle kalmaz, yapıyı tahrip eder. Tüm savaş kayıpları Kunta Hora’ya defnedilir. Mezarlık alanı 35 hektara çıkar. TÜRK’ÜN GÜZÜNÜ OYAN KARGA Savaşın ardından yıkık binanın onarımını Schwarzenberg ailesi üstlenir. Hem yapıyı onarmak hem de mezar sorununa çözüm bulmak gerekmektedir. Hıristiyan geleneğinde yüzyıllardır uygulanan yönteme başvurulur. Mezarlardan çıkarılan iskeletler için bir şapel yapılır. Bu gelenek Anadolu’daki Rum kiliselerinde de uygulanıyor. Kemiklerin saklandığı salona Osteofilakio adı veriliyor. 19’uncu yüzyılda kilisenin bir kez daha restorasyonu gündeme gelir. Bu kez oyma ustası Frantısek Rınt, çok farklı bir yöntem önerir. Schwarzenberg ailesinden onay alınca, hayal gücünü kullanıp, mezardan çıkardığı 40 bin iskeleti temizler, birbirinden ilginç tasarımlar oluşturur. 1870’de, Sedlec Kostnice, yani Sedlec’in kemik kilisesi açılır. Kilisenin içinde, Schwarzenberg ailesinin kemiklerden yapılmış bir arması bulunuyor. Armanın sağ alt kısmında bir kafatası yerleştirilmiş. Yanı başındaki karga iskeletinin gagası var. Gaga kafatasının gözünün içinde. Bu figür, Schwarzenberg ailesinin 1591’deki Raab Savaşı’nda Türklere karşı kazandığı zaferin simgesi. Adı “Türk’ün gözünü oyan karga.” Avusturya, Eflak seferine çıkan Osmanlı ordusu, 1594’te Raab Kalesi’ni ele geçirir. Satırcı Mehmed Paşa, dört yıllık mücadele sonucu Avusturya ile barış anlaşması yapmaya çalışırken 1598’de Raab Kalesi’ni kaybeder. Avrupa’yı titreten Osmanlı’dan bir kalenin bile geri alınması önemlidir. Bu nedenle Schwarzenberg ailesi kendisini kahraman ilan eder, başarısı kargayla sembolize edilir. Baştarafı 1. Sayfada ğı’nın “Tatil Herkesin Hakkı” sloganı ile 21 Ocak’ta başlattığı kampanyanın tatilciler için ne anlama geldiğini anlatırken bazı önemli detaylara dikkatinizi çekeceğim. Erken rezervasyonda amaç nedir?... Turizmdeki erken rezervasyon kampanyalarının amacını; tatilcilerin, özellikle yaz tatil programlarını aylar öncesinden yüzde 50’lere varan indirimlerle satın almaları, fiyat ve oda garantisi, uzun taksit ve ucuz ulaşım gibi imkânlardan yararlanmaları olarak özetleyebiliriz. Biz neden ucuz tatil yapamıyorduk?... Yıllardır “yabancı turistler neden bizden daha ucuz tatil yapıyorlar” sorusu devamlı sorulur bizde bu ucuz tatil fırsatının en büyük nedenlerinden birisinin erken rezervasyon kampanyaları olduğunu anlatır dururduk. Ülkemizde bu sistem yürür mü yürümez mi tartışmalarını dün gibi hatırlıyorum. Oysaki geldiğimiz noktada sistemin 5 yılda hayli yol aldığını görüyoruz. Erken rezervasyon erken tatil demek mi?... Çoğunlukla tatilciler erken rezervasyonu erken tatil olarak kullanıyor. Oysa buradaki amaç tatilcilerin, tatil programlarını değiştirmeden fiyatların yüksek olduğu temmuz ve ağustos aylarındaki avantajlardan yararlanarak ucuz tatil yapmalarıdır İznim onaylanmaz tatile çıkamazsam güvencem var mı?... Geçmiş yıllarda tatilci erken rezervasyon yaptırırken “bir aksilik olur ya gidemezsem param yanar” diye tereddüt yaşıyordu. Oysa 2010 yılından itibaren erken rezervasyonla tatilcilerin rahatlıkla ileri tarihlere rezervasyon yapmalarını sağlayacak bir “erken rezervasyon sigorta sistemi” hayatımıza girdi. Bu sigortayı yaptıranlar üç gün öncesinden haber vermeleri durumunda rezervasyonlarını iptal ettirebilecekler veya başka tarihe aldırma imkânını yakalayacaklardır. Ancak bundan yararlanmak için bu sigortayı acentenizden satın almanız gerekiyor. Erken rezervasyon ne zamana kadar sürecek? Mayıs ayı sonuna kadar sürmesi planlandı. İndirim oranları azalarak devam edecek Son olarak sizlere çok önemli bir hatırlatma ile bu haftalık veda edeceğim... Aman dikkat!!! Tatilinizi satın alacağınız seyahat acentenizin Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği üyesi olup olmadığını TÜRSAB’dan mutlaka kontrol ediniz. Kaçak acentelerin ağına düşmemeye özen gösteriniz. Tatiliniz başlamadan zehir olmasın... TATİLCİYE DİP NOTLAR/ NECATİ ÇALIŞKAN Kruvaziyerlerin Türkiye pazarına son yıllarda yoğun ilgisi var. Türk gezginlerinin kruvaziyer tercihleri bundan 10 yıl önce başladı. Ancak tercihler daha çok Yunan adalarına giden gemilere oldu. İlk olarak 199697 yıllarında, 5 yıldızlı gemilerle kışın Karayipler turları popüler olmaya başladı. 2000’li yıllarda gezginler Akdeniz’de gemi seyahatinin keyfini almaya başladı. Daha sonra Royal Caribbean ve Ce Denizi Sevdik... lebrity gibi büyük firmaların da gemileri Akdeniz’e inmeye başladı. Akdeniz’de 7 günden başlayıp, 15 güne kadar olan programlara ilgi arttı. Son 34 yıldır Norveç Fiyortları ve Baltıklara ilgi başladı. Gemi seyahatinin rahatlığını insanlar keşfetti. Bu yaz yine dev gemilerle Akdeniz’de programlar yapılıyor. Özellikle vizesiz Yunan adaları için her hafta Türkiye çıkışlı turlarda Türk yolcular adaların keyfini çıkartıyor. Türk yolcular ayrıca Baltık, Norveç Fiyortları ve Akdeniz turlarına ilgi gösteriyor. Kış için Karayip, Uzakdoğu ve egzotik yerler Türk yolcuların tercihi. Geçen yıl kruvaziyer turlarına katılan Türk yolcu sayısı 18 bine yaklaştı. KÖFTECİ HÜSEYİN/ ZEYNEP RANA AYBAR Baştarafı 1. Sayfada biraz geç kalma pahasına bir şeyler atıştırırsınız. Beyoğlu Kurabiye Sokak’taki Köfteci Hüseyin ile tanışıklığımda aynen böyle oldu. Toplantıma yetişmeye çalışırken belki bir iki saat daha geçiştirebilirim ümidiyle hatırlamamaya çalıştığım açlığım, burnuma gelen köfte kokusu ile hissettiğim tek şey oluverdi. Dükkânın önünde dört ya da beş masa ve ayakta masaların boşalmasını bekleyen insanlar vardı. O ayakta bekleyen insanları da gördüm ya kesinlikle köftelerin tadına da bakmam gerektiğini bir kez tekrarladım kendi kendime. Şöyle göz ucuyla baktığımda, arka salonu da olduğunu fark ettim. Vaktim olmadığı için ön tarafta olan masaların boşalmasını beklemeyip hemen arka tarafa doğru yöneldim ve siparişimi verdim. Köfte ve yanına tabii ki piyaz. Zaten başka bir şey de satmıyorlardı. Köfteci Hüseyin’in köftelerinin tadına baktığımda anladım ki; yeni bir lezzet durağı keşfettim. Zaten bugüne kadar nasıl oldu da farkına varamadım küçük ama lezzeti büyük dükkânın anlamıyorum. Meğer 1982 yılından beri Kurabiye Sokak’ta, aynı yerinde hizmet veriyormuş. Yaşı yaşıma, lezzeti damağıma denk bu dükkânın evveliyatı ise şu an hayatta olmayan sahibi Hüseyin Taşsöken’in el arabasıyla, 1958 yılında İstiklal Caddesi’nin başında kömür ızgarada köfte satmasına kadar gidiyormuş. Hüseyin Bey bu dünyadan gidince işi oğulları devralmış. Köfteci Hüseyin’in köftesinin lezzet sırrı ise sadece et ve ekmekten yapılması. Bir başka deyişle içerisinde baharat yok. Benim gibi dahatanışmadıklarını bile yoldan geçerken etrafa yayılan nefis kokuyla içeriye davet eden mekân; Oğuz Erkara’nın 100 Tarihi Lokanta isimli kitabında da yer alıyor. Evet, toplantıma 25 dakika kadar geç kaldım. Ama İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız trafik gibi süper bir bahane her zaman sizi kurtarıyor. Pişman değilim... Hayattan keyif aldığınız anlar varsa geriye kalan işler biraz bekleyebilir. Öyle değil mi? C MY B C MY B