Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 8 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA TURİZM C Afrika’da bağımsızlığını ilan eden ilk ülke olan Gana’da yoksulluğun en şeffaf haline tanık olabiliyorsunuz. Ülkede bebeklerde ölüm oranı çok yüksek olduğu için bebekler birkaç aylık olana kadar isim bile verilmiyor. Gana’da sessizlik her şeyi anlatır... ŞEHRİBAN KIRAÇ Yoksul insanların hikayeleri birbirine benzer aslında. Doğuda kışın ayazında yalın ayak okula gitmiş bir çocuğa rastlamışsanız ya da çocuklarına akşam yemeği getiremedi diye kafasına silah dayayan bir babanın hikayesini gazetelerin üçüncü sayfasında okuduysanız dünyanın öbür ucundaki yoksulluk da içinizi acıtır. Ama yine de Afrika’yı uzaktan anlamak, belgesellerden tanımak imkansızdır. Afrika’yı bilmek için yerinde görmek lazım. Sefaletin o kendine has kokusu burnunuzu sızlatmalı önce, sonra yüreğinizi oynatmalı yerinden. Oynatmalı ki o küçücük çocukların yalın ayaklarıyla bir lokma ekmek için size yalvarmalarına isyan edebilesiniz. Ya da Ganalılar gibi karşıdakini üzmemek için sessizliği bir iletişim aracı olarak kullanabilirsiniz. Çünkü Ganalı biri eğer sorduğunuz bir soruya cevap veremiyorsa ya da sizi tatmin etmeyecek sizi üzecek bir yanıt vereceğini hissederse o zaman sizi kırmak yerine sessiz kalmayı tercih ediyordur. İKBAL KAYNAR Karasu İstanbul’a çok uzak değil. Sakarya iline bağlı Sakarya Nehri’nin denize döküldüğü yerde... Doğasıyla, kumuyla, deniziyle, fındığıyla ve balığıyla anılan eşsiz bir güzelliğe sahip bir ilçe. 20 km uzunluğundaki doğal plajındaki kum içindeki minerallerle romatizmal hastalıkların tedavisinde tercih edilen bir yer. 424 kilometrekarelik alanı ve 28.000 nüfusu olan bu şirin ilçenin nüfusu yaz aylarında 200.000’e ulaşıyor. Maden Deresi, Küçük Boğaz Gölü, Karasu Kalesi ve Yeni Mahalle görülmeye değer yerlerden. Karasu tarihinin Frigyalılarla başladığı kabul edilir. Mezar taşlarındaki Bizans ve Roma sanatına özgü figürler bu bölgenin 1300’lü yılların başında Bizanslıların egemenliğinde olduğunu gösterir. Osmanlı İmparatorluğu’na geçmesi ise 1326 yılında Yoksulların tek gözlü kulübeleri Ülkede alışık olduğumuz büyük binalara pek rastlamıyoruz. Ama özellikle varlıklı ailelerin yaşadığı geniş bahçeli konaklar göze çarpıyor. Diğer taraftan tuvalet ve banyoları müşterek kullanan yoksulların tek gözlü kulübeleri çoğunlukta. Akra’da yoksulların yaşadığı mekanlarda bir altyapı ya da kanalizasyon sisteminden bahsetmek pek mümkün değil. Kulübelerin önünden açılan arklar vasıtasıyla lağamlar şehrin içinden geçiyor. Böyle bir ortamda salgın hastalıklara yakalanmamak elde değil. Zenginlik ve refah içinde yaşamak için lazım olan her şey aslında var bu ülkede. Ancak Gana da diğer Afrika ülkeleri gibi, dünyanın en fakir ülkeleri arasında derece yapıyor. Sokaklar, başlarının üzerinde taşıdıkları tepsilerdeki malzemeleri satma gayretiyle öteye beriye gidip gelen kadınlarla dolu. Geri kalmış ülkelerde hep aynı mıdır bilinmez ama Gana’da kadınlar erkeklere nispetle daha çok çalışıyorlar. Gitmeden aşı olmak şart Afrika’nın güney batısında yer alan Gana’ya gitme fikri önce beni ürküttü. Salgın hastalıklar ve yoksullukla boğuşan bu ülkenin haritadaki yeri bile ilk bakışta çok uzak geldi. Gitmeden 10 gün önce sarı humma aşısı olmak ve salgın hastalıklara karşı ilaç almak gerek. Gitmesi bile meşakatli bir coğrafya. İstanbul’dan 7 saatlik Nijerya ve Nijerya’dan Gana’nın başkenti Akra’ya 1 saatlik uçuştan sonra varılıyor. Gana, Fildişi Sahilleri, Burkina Faso ve Togo ile komşu; güneyinde ise Atlas Okyanusu var. Ülkede 1874 yılında koloni kuran İngilizler, Gana’yı Batı Afrika’ya giriş kapısı olarak kullanmışlar, köle ticaretini de buradan yönetmişlerdi. Resmi rakamlara göre 24 milyon olan ülke nüfusunun yüzde 16’sını Müslümanlar, yüzde 60’ını da Hristiyanlar oluşuyor. Gana’da toplam 47 yerel dil konuşuluyor. İngilizce resmi dil. Ölen çocukların adı bile yok Rehberimiz Arzu’nun verdiği bilgilere göre Ganalılar için toplusal değerler çok önemli. Yaşlılara saygılı olmak, geleneksel kuralları onurlandırmak ve saygınlığın farkında olmak çok değerli. Bebeklerde ki ölüm oranı çok yüksek olduğundan isim verme törenleri genelde birkaç ay sonra yapılıyor. İsim verme, buluğ çağı, evlilik, ölüm gibi önemli olaylar aile törenleri ile kutlanıyor. Yüksek bir Hıristiyanlık oranı olmasına rağmen yerel inanışlar sosyal yaşamlarının bir parçası haline geldiği için bu geleneksel değerler korunmaya devam ediyor. İnsanlar yalınayak sokaklarda Sabah Atlas okyanusu kıyısında yer alan otelimizden bir grup arkadaşla ayrılıp sahilde bir gezintiye çıkıyoruz. Etrafımızı sayısız çocuk ve genç kaplıyor. Bize ellerindeki yağlı boya tabloları el yapımı maskeleri satmaya çalışıyorlar. Yanımıza yaklaşan herkes bizimle fotoğraf çektirmek istiyor. Ülkenin belki de bu tarafı yoksulluktan uzak sanki bir Avrupa ülkesinde yaşıyormuş hissi veriyor. Ancak Akra’nın içine doğru insanların yaşadığı yerlere doğru gittiğinizde başka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Belki de yoksulluğun en şeffaf halini burada görüyorsunuz. Hepimizin alışık olduğu evler yaşam alanları burada yok. Her mevsim hava sıcaklığının 30 derece civarında olmasından mıdır bilinmez ama insanların başta çocuklar olmak üzere herkesin üzerinde eski bir tişört bulunuyor. Birçok insana sokaklarda yalın ayak rastlamak mümkün. Ashanti’ler özel cenaze törenleri ile ünlü. Katıldığımız bir cenaze töreni Türkiye’deki bir düğün merasimini andırır türdeydi. En heycan verici yer Kakum Milli Parkı Akra’nın en önemli meydanı olan Özgürlük Meydanı Osu Kalesine giden yol ile şehrin tam merkezi arasında yer alan bir alanda. Accra’nın bağımsızlık meydanı, bilinen diğer meydanlardan çok farklı. Atlas Okyanusu kenarında olimpik statlarda benzeri görülebilecek tribünlerin olduğu bağımsızlığın kutlandığı bir meydan olarak düşünülmesi gereken bir yer. Alanın tam ortasında yer alan özgürlük anıtının üzerinde sosyalizmi simgeleyen yıldız bulunmakta. Gana, Afrika kıtasında bağımsızlığını kazanan ilk ülke olmasıyla övünüyor. Gana Bayrağı kırmızı, sarı ve yeşil renklerden oluşmakta ve orta şeritte de bir siyah yıldız bulunuyor. Kırmızı o bölgede dökülen kanı, sarı altın madenlerini, yeşil ormanlarını ve siyah yıldızda Kara Afrika’daki ilk bağımsızlığı ifade ediyor. Gana’da belki de en gezilmesi gereken en heycan verici yer Kakum Milli Parkı. Yağmur ormanlarının kalbinde yer alan bu Milli Park, köprüsü ile turistleri kendine hayran bırakıyor. 200 çeşit ağacın bulundğu milli parkı ilglnç kılan 200 metre yükseklikteki ağaçlara halatlarla köprü yapılmış olması. Afrika genelinde, kubbeli olarak milli park çevresinde tur yapmaya müsait bu köprü, hala bir ilk olma özelliğini koruyor. C MY B C MY B Osmanlı ordusunun Sakarya bölgesini ele geçirmesiyle başlar. Kurtuluş Savaşı’nda Karasu’nun savunulmasında Atatürk’ün ve halkın gösterdiği üstün mücadelenin yanında İpsiz Recep’in gösterdiği başarı da hiç unutulmaz burada. İPSİZ RECEP: Yunanlıların Adapazarı, Sapanca ve Geyve’yi işgal ettikleri sırada İpsiz Recep düşman kuvvetlerine karşı Kuvayi Milliye hareketi içinde milis yüzbaşı olarak görev almış milli bir kahramandır. Rize’de dünyaya gelmiş ama genç yaşta yelkenli teknesiyle çalışmaya başlamış. Gözü pekliği ve ataklığı nedeniyle “İpsiz” lakabını almış. Vasiyeti üzerine Karasu’ya gömülmüş ve onun cesaretini anlatmak için gösterişli bir anıtmezar yapılmış. Her yıl mezarı başında törenle anılır. Karasu’ya yeni gelenlere belediye başkanı Mehmet İspiroğlu’nun bir önerisi var. Yeni Mahalle’de balık yedikten sonra çınarların altında çay içmek ve meşhur Acarlar Longozu’nda su bisikletine binmek, Küçükboğaz Gölü’nde balık tutmak. Bir de kendinize güveniyor sanız Karadeniz’in dalgalarında sörf yapmak. Ben bu önerilerden Yeni Mahalle’de balık yemeyi, çınarlar altında çay içmeyi ve Acarlar Longozu’nu seyretmeyi yapabildim ancak. Zaman kısıtlı olunca keyiften çok yazılacak, aktarılacak yerler öncelik kazanıyor. ACARLAR LONGOZU: İlk longoz gölünü İğneada’da görmüştüm. Longoz subasar orman ekosistemi olarak bilinen, tabanında çeşitli bitki ve ağaç türleriyle kaplı olan sulak alanlara deniyor. Kumullar nedeniyle denize ulaşamayan derelerin bataklık alanlarda son bulması sonucu meydana geliyor. Kışın su seviyesi yükselirken yaz aylarında bu seviye düşünce longoz alanları köylülerce verimli tarım alanı olarak kullanılıyor. Gerçekten de doğa harikası bir güzellik. Suyun yüzeyindeki nilüferler, su menekşeleri sizi büyülüyor sanki. Yaklaşık 10 km uzunluğundaki bu longoz yani subasar ormanı Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararınca 1. derece sit alanı ilan edilmiş. Acarlar Longoz Gölü pek çok bitki ve hayvan türünü barındırdığından fotoğraf çekme tutkusu olanlar için ideal bir yer. MERSİNBALIĞI: Ben Karasu’ya gidinceye dek mersinbalığını ve siyah havyarı duymamıştım. Adına festival düzenlenen bu balık nesli tükenmek üzere, bu nedenle koruma altına alınmış.Yöre insanı da bu konuda oldukça duyarlı. Çünkü mersinbalığı Karasu’nun bir simgesi ve adına her yıl Mersinbalığı Şenliği düzenleniyor. Karasu Belediyesi’nin de amblemi olan bu balıklar Karadeniz’den çıkarak değerli siyah havyarlarını Sakarya nehrinin derin sularına bırakıyorlar. Denizin, nehirin, göllerin, ormanın ve tarihin bir arada olduğu bu doğa harikası yerde doğa sporları yapmak, bir de Sakarya Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yerde bir günbatımında balık yemek gerçekten çok keyifli. NASIL GİDİLİR: Sakarya il merkezine geldikten sonra Karasu minibüsleri düzenli çalışıyor. Ayrıca İstanbulKarasu arasında kışın tek yazın iki araba seferi var. KONAKLAMA: Beş yıldızlı otellerin yanında bütçeye uygun pansiyon ve apart oteller mevcut. NE YENİR: Limandere kavurması, kalkan tava ve tüm deniz ürünleri. Ayrıca kabakçiçeği dolması, gaygana, ısrgan otu yemeği, muhlama, mısır ekmeği ve buraya özgü bir şekerleme türü olan enişte fındığı.