Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 1 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA TURİZM C ‘Hayatımın en soğuk kışını bir San Francisco yazında yaşadım’ Ada hali, dünya hali... NİLHAN AYDIN ozcaada’ da karadan esen poyraz aniden çıktı ve dostum Selim Akçin’i adaya attı. Poyraz mı Selim’i hızla adaya getirdi, yoksa ardına Poyrazı alan Selim mi beklediğimden önce adaya ulaştı!.. Nasıl geldiyse geldi, hoş geldi. Selim’in gelişi benim rüyalardan uyanıp gerçekleri görmeme de sebep oldu. Selim ve kızı Selin daha adaya gelir gelmez sokakta hızla geçen (son surat denir ya, işte öyle kullanılan bir arabanın) arabanın yavru kedinin ayağını ezmesine tanık olmuşlar, bu olay hem Selim’i hem de 10 yaşındaki kızı Selin’i çok üzdü. Sevecen duyarlı güzel bir kız olan Selin bu olayı bana anlatırken ben de bir yandan da esen rüzgârın sazlıklarda çıkardığı sesi dinliyorum. Yoksa o kedi beni hep takip eden kedi mi? Hafif çalkantılı olan denizin kıyısından açıklarda dalgalar üzerinde oluşan köpükleri görüyorum, koyun dışında dalgalar bayağı büyükmüş. (diye düşünüyorum) Selim ve kızı ile birlikte Selim’in kullandığı araba ile ada turuna çıkıyoruz. Selim arabayı ortalama 40 km. hız ile kullanıyor. Sanki biliyor diye düşündüm. Çayır’dan Sulubahçe’ye geçerken kirpilerin yolundan geçtiğimizi... Başağa mevkinden geçerken sanki tavşan bölgesine girdiğimizi… Poyraz’dan geçerken keçi yolundan geçtiğimizi ve bir keçinin arabanın üstünden atlayabileceğini hissediyor. Selim’in hiçbir uyarı almadan gösterdiği duyarlılık bana hoş geliyor. Bir hayvanın ezilmesi ihtimali tedirginliğini yaşamadan ben de etrafı rahatlıkla seyrediyorum. Denizde adaya sokulmuş birçok gemiyi görüyorum; sığınmışlar adaya fırtınanın geçmesini bekliyorlar. Dikkat kirpi yolundasınız! Diye uyarı tabelalar mı koysak yollara… B Bir Avrupa kenti HAKAN AKARSU an Francisco Sokakları” dizisiyle akıllara kazınan sokakları, ünlü kırmızı Golden Gate Köprüsü, gay’lerin başkenti Castro bölgesi ve çiçek çocuklarının boy verdiği HaightAshbury mahallesiyle Pasifik Okyanusu’nun incilerinden biri San Francisco... İçinde yer aldığı körfezin batısından başlayıp saat yönüne gittiğinizde Hayward, Fremont, San Jose kentleri sıralanıyor. 122 kilometrekarelik alana yayılan “S Sineması bugün sayıları neredeyse yok denecek kadar az olan büyük sinema saraylarından yalnızca biri... Painted Ladies Kentin en turistik bölgelerinden biri olan Painted Ladies, Union Meydanı’nın 2.5 kilometre güneybatısında, Alamo Meydanı yakınlarında yer alıyor. 19. yüzyılda bölgede 50 bin Victoria tarzı evin yer aldığı söyleniyor. Parlak renklere boyalı evlerin hepsi Dünya Savaşları sı Fisherman’s Wharf... an Fransisco’nun en tanınmış yerlerinden biri de denizin ortasındaki bir adanın üzerine kurulu olan Alcatraz Hapishanesi... 1934’ten 1962 yılına kadar Amerika’nın en korkulan ve kaçılması imkânsız hapishanesi olarak ünlenen bu ada hapishanesinde en azılı suçlular tutulmuş. 1962’de Adalet Bakanı bakmış ki; binanın hapishane olarak kullanılması Amerikan Hazinesi’ne pahalıya patlıyor, hemen hapishaneyi kapatmış. Daha sonra buranın merak konusu olmaya devam etmesi adayı bir gezi bölgesi haline getirmiş. Turistik şık bir otel ya da park gibi bir yer yapmaktansa adayı bu şekilde bırakıp insanları buraya çekme fikri tutmuş. Hâlâ her gün Pier 39’dan kalkan gemiler hapishaneye akın akın turist taşıyor. Binayı gezerken görülen hücreler, eşyalar, kulaklıktan gelen Alcatraz gardiyanlarının ve eski mahkumların anlatımı, duvarlarda yer alan Al Capone ve onun gibi ünlü mahkumların hikâyeleriyle birleşince hapishanenin ürkütücülüğü katlanıyor. 10 bin yıl önce Amerikan yerli S sisler kenti San Francisco 850 bin kişilik nüfusuyla bölgedeki en kalabalık kent olarak öne çıkıyor. Sahip olduğu yerleşim planıyla bir Amerikan kentinden çok Avrupa kentini andırıyor. Bunun en büyük nedeni ise kentin büyük bir meydanı olması. Pasifik kıyısındaki bu kent Amerika’nın tutuculuktan uzak, ilerici, liberal kentlerinin başında geliyor. İklimi ise biraz ilginç; yıl boyunca ılık olan hava temmuz ayından ağustos sonuna kadar adeta kış mevsimini yaşıyor. Günlük ortalama 15 derece olan sıcaklık gece rüzgârla birlikte 8 dereceye kadar düşebiliyor. Ünlü yazar Mark Twain’in dediği gibi: “Hayatımın en soğuk kışını bir San Francisco yazında yaşadım.” rasında griye dönüşmüş. 1960’larda halktan biri evini tekrar parlak renklere boyayınca küllenen bir akımı yeniden alevlendirmiş ve ortaya rengârenk bir mahalle çıkmış. Çin Mahallesi Union Meydanı’nın kuzeyindeki birkaç blok, Çin Mahallesi olarak biliniyor. Grant Avenue boyunca sıralanan antikacı dükkânlarıyla turizmde önemli bir rol oynuyor. Daracık sokakları, geleneksel ilaçlar dahil her türlü eşyanın satıldığı dükkânları ve restoranları gerçekten de görülmeye değer. Söylenenlere bakılırsa burada yaşayan 30 bin Çinli, Asya dışında ikâmet eden en büyük Çinli topluluk olma özelliğini taşıyor. Haight Ashbury Kentin en isyankâr mahallesi HaightAshbury. 1960’larda Flower Power (Çiçek Gücü) hareketine ev sahipliği yapmış, ünlü rock gruplarını bağrından çıkarmış bir mahalle burası. Golden Gate Parkı’na olan yakınlığı HaightAshbury’nin önemini daha da arttırıyor. Dik caddeler ve canlı renklerle bezenmiş Viktoria tarzı evler, “Gay’lerin Mekkesi” Upper Market Caddesi’ne farklı bir görünüm kazandırıyor. Castro Mahallesi ise yaratıcı butikler, kitapçılar ve barlarla dolu. 1922’de inşa edilen Castro leri San Francisco’ya geldiklerinde yerleşmek için tepelerle dolu, yaz ortasında bile havası soğuk bu bölgeyi seçmişler. 1700’lerde İspanyollar ayak bastığında ise kentin kaderi değişmiş. Önce İngilizler sonra Ruslar gelmiş. Günümüzde şehrin bağlı bulunduğu eyalet olan Kalifornia, 1822 yılında Meksikalıların eline geçmiş. Sonunda 1848’de Amerikalılar San Francisco’nun ve tabii Kaliforniya’nın önemli bir bölümünün sahibi olmuşlar... Kente gelip de görmeden gidilmeyecek yerlerden biri de Fisherman’s Wharf. Bu eski liman bölgesinin ilk sahipleri 19. yüzyıl sonunda Cenova ve Sicilya’dan gelen balıkçılar olmuş. 1950’lerde turizmin başlamasıyla ise kimlik değiştirmiş. Limanlar Oakland’a taşınınca, kalan eski binaları turistik amaçlarla değerlendirmişler. Pier (İskele) 45’in önündeki bu alan deniz mahsülleri ve bölgeye özgü kral yengeç yemekleriyle ünlü. Çevrede birçok kafe, hediyelik eşya mağazası, restoran ve eğlence yeri var. Pier 39 ise sallarda sürekli gürültü çıkararak güneşlenen denizaslanlarının buluşma yeri; 1906 depreminden sonra burayı mesken edinmiş ve bir daha da gitmemişler. Yine bu bölgedeki iskelelerden körfez içindeki Alcatraz ve Angel adalarına ya da karşı kıyıdaki şehirlere gitmek için tur tekneleri kalkıyor. Fisherman’s Wharf’un diğer istikametinde ise çikolata ve şekerlemeleriyle ün yapmış Ghirardelli’nin adını taşıyan bir meydan yer alıyor. Ghirardelli’nin meydanda inşa ettiği tarihi binada, birbirinden lezzetli çikolata ve dondurma çeşitlerini tattırmak isteyen kafeler bulunuyor. C MY B C MY B Zira yollarda arabaların ezdiği çok sayıda kirpi ile karşılaşıyoruz. Adada yaşayan canlılar… Ada da çok sayıda kirpi ve tavşan vardır. Kirpilerin ezilmesi ise daha kolaydır. Ufak boylu kahverenginde olan ada tavşanlarında sayısında azalma var maalesef. (Ufacık ada da bile avcılık var) Artık daha az rastlıyorum, uzun kulaklarıyla zıplayan sevimli tavşanlara. Bu arada her zararı konuklar mı veriyor (sanki)… Ya gelincikleri toplayıp reçel yapıp satan sözde adalılara ne demeli... Cennetin kapılarını açmadan önce madalyonun öbür yüzünü de sizlere göstermek istiyorum. Size ilk uyarım yemek fiyatları ile ilgili olacak, Zira adaya geldiniz de acıkmış olacaksınız. Tabii eğer vapuru kaçırmış karşı kıyıda beklerken atıştırmadıysanız. Hangi lokantaya giderseniz gidin sakın balık pazarlığı yapmadan masaya oturmayın. Balık fiyatında anlaşsanız da bunu yeterli sanmayın, mezelerin fiyatlarına bakarken, ara sıcakların fiyatı hep atlanır oysa bunların fiyatları yüksektir . Siparişlerinizin de doğru gelip gelmediğini ve adisyona eklenmiş olup olmadığını muhakkak kontrol edin. Ada da, balık için pazarlık yapmaktan da gelen hesabı kontrol etmekten asla utanmayın. Bu arada günlük gazeteleri okumak için boşuna sabahları erken kalkmayın, Zira karşıdan ilk vapur sabah 9.00 da kalkar, gazeteler o gemi ile adaya gelir, paketlerin açılması falan uzundur adada. Yani gemi geldi diye de hemen gazete bayisine koşmayın, tek olan gazete bayisinde uzun bir kuyruk ile karşılaşabilirsiniz. Lodos patlamışsa gemide gelmez gazetede, hiçbir şey gelemez ki adaya. İyi ki poyraz çıkmış, Selim ve kızı Selin gelmiş. Bana çok iyi geldiler. Yoksa poyraz onları adaya getirmek için mi çıktı. (Onlar adadan ayrılırken içimden geçmedi değil rüzgâr lodosa dönse …( dönse de ada da kalsalar).