Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Okuma! Genç okuru kışkırtan bir bilimkurgu: Çiğdem Gündeş İYİ Kİ VARSINIZ! İYİ Kİ DOĞDUNUZ! meye başlarlar. Çocukların bilimkurgu meraklarını paylaşması, hatta en sevdiği filmin Solaris olduğunu söylemesi çocukları ona hayran bırakır. Üstelik doktor bütün Godzilla filmlerini de kronolojik sıraya göre sayabilmektedir. Bilimkurgu romanları onun özel ilgi alanıdır. Çocuklar onunla konuşurken, filme çekilmiş metin mi, okunan metin mi, hangisinin hayal gücünü daha çok harekete geçirebileceği gibi konularda yepyeni fikirler edinirler. Bir gün garip bir biçimde Ağaç Doktoru ortadan yok olur. Onun ünlü bir botanikçi olduğunu çocuklar gazetelerde çıkan haberlerden öğrenirler. Botanikçinin çölde yetişen domatesler, yılda iki kez meyve veren Amasya elmaları gibi konularda araştırmalar yaptığını, pek yakında basına açıklayacağı büyük buluşu yüzünden kaçırıldığı yönündeki yorumları okurlar. İşgüzar ve Ağaç Doktoru’nun birbiriyle bağı var mı? İstanbul’u tehdit eden tehlike nasıl baş gösterir? Kendini aşağı atan saksıların gizemi ne? Havai fişek gösterilerinin ardındaki korkunç gerçeği kim bilebilir? Çocukların üye olduğu altinciasal.com’un sırrı ne? Heyecanlı bir okumanın sonunda bunların yanıtını öğrenecek, yazarın yaratım gücüne bir kez daha hayran olacağız. “Guiness Rekorlar kitabına göre en hızlı büyüyen uydurma dil buymuş: Klingonca. Hatta 1992’de bir de Klingon Dili Enstitüsü kurulmuş. Cidden. Vallahi dalga geçmiyorum. İnanmayan internetten araştırsın.” (s, 81) Roman bittikten sonra kalan “iz”lerden birisi de dil konusu. Yazar, romanın geçtiği zaman ve mekânda genel olarak gençlerin kullandığı dili konuşturuyor roman kişilerine. Ama öte yanda dil konusunda düşünme ve araştırmalar yapabilmesi için okura “Klingonca” dili gibi önemli bir pencere açılıyor. Klingon dili Uzay yolu dizisinin ve onun devamı niteliğindeki dizilerin “uygarlığımıza” armağanı. Tamamen uydurma bir dil ama dünyanın en hızlı gelişen dili. Ünver Alibey’in dediği gibi “inanmayan araştırsın!”. Uydurma diller konusuyla ilgilenen gençlere, daha önce Okuma! köşesinde yazdığım, Andrew Clements’in yazdığı, Günışığı Kitaplığı’nın yayımladığı, Bunun Adı Findel isimli kitabı da anımsatmak isterim. Kitaptaki korku ve gerilim öğelerini gerçeküstü figürlerden değil, gündelik hayatın herkese, hepimize ait ayrıntılarından çıkaran Ünver Alibey, genç okuru sanat (özellikle post modern sanat) konusunda düşündürürken, kent toplumsanatbiliminsan beşgeninde gözlem ve analiz yapabilme olanağı tanıyor. Yazar, genç okurun zekice yapılmış kurgulara gereksinimi olduğunun farkında. Kurgunun İstanbul’da geçmesi, kimi mekânların ayrıntılı betimlemesi aynı zamanda bir kentin renklerini, seslerini uçurup getiriyor yüreklere. Yazarın kahramanlarından birine söylettiği sözlerle bitirelim yazıyı. “Birilerine mesaj vermek istiyorum eserlerimle.” der sanatçı. Semih dayanamayıp sorar “Ne mesela?”. “İyi de” der, sanatçı “bunu sözlerle açıklayıp durursam eserimin bir anlamı olmaz ki. Mesajım eserimde gizli.” (s, 174). Ünver Alibey, kendi eserlerinden bahsedip duran, ‘şunu yazarken amacım buydu’ diyen yazarlara da göndermeler yapıyor; bir romanın kendi derdini anlatabilmesi gerektiği konusuna dikkatimizi çekiyor. Yeşil Tehlike dizisinin ikinci kitabını en kısa zamanda okuyabilmek için heyecanlandığımı söylemeliyim. Gençler için yazılmış bu roman öylesine katmanlı ki; iyisi mi okuyun, o anlatsın size derdini… Bizi heyecanlandıracak kitaplarda olsun hep göz izlerimiz… ? www.maviselyener.com “Yeşil Tehlike ya da Sardunyaların Gazabı” Ünver Alibey, Artemis Yayınları, Ocak 2008, 214 s. (14+ yaş) Yeşil Tehlike Ünver Alibey, kendi eserlerinden bahsedip duran, ‘şunu yazarken amacım buydu’ diyen yazarlara da göndermeler yapıyor; bir romanın kendi derdini anlatabilmesi gerektiği konusuna dikkatimizi çekiyor. ? Mavisel YENER Arda, Semih, Takaşi kitabın kahramanları. Onlar üç sıradan genç, İstanbul’da yaşıyorlar. Okul kapanıp yaz tatili başlayınca ilk iş olarak kendilerini bilgisayar oyunlarına atmışlar. Bundan sıkılınca spor yapmaya karar verip bir spor salonunda ter atmaya başlamışlar. Eh, bu arada da kilo vermek, kas yapmak ama en önemlisi oraya gelen ilginç tipleri izlemek hoşlarına gitmiş. En sevdikleri şeylerden birisi de spor salonundan çıkınca “Burger King” e gidip bir şeyler atıştırmak; ortak konularının başında bilimkurgu filmleri geliyor. Takaşi babasının görevi gereği Türkiye’ye gelmiş bir Japon, Türkçeyi kısa sürede öğrenmiş. Arda ve Takaşi on üç yaşında, Semih henüz on üçüne girmemiş. Arda ile Takaşi “on üçlük”lerin üye olduğu altinciasal.com adresli bir web sitesinin üyesi. Semih buna henüz hak kazanmamış. Arda ve Semih Cihangir parkının hemen arka sokağında oturuyorlar, evleri birbirine çok yakın. Parktaki kedi ve köpekler de onlardan soruluyor haliyle… Bir gün “Sümük” adını taktıkları köpek, bir adama saldırır; onu köpekten çocuklar kurtarır. Bu adamı spor salonunda daha önce görmüşlerdir. Bu adam Doktor Leonid Politkovski isminde bir Rus botanikçidir. Onunla tanışmaları kitabın sürükleyici kurgusunun belkemiğini oluşturur. Botanikçiye “Ağaç Doktoru” adını takarlar. “Ağaç Doktoru” kısa sürede çocuklarla ve Sümük’le dost olur, evi Semih’inkiyle karşı karşıyadır. Doktoru birilerinin izlediğini okur baştan itibaren bilir, ama üç kafadar yeni dostlarının izlendiğinin farkında değildir. Bu arada, günlerdir basında yer alan bir haber vardır, “Üsküdar’daki İşgüzar” adıyla anılan esrarengiz biri her hafta yeni bir olaya karışır. Tarihi yapılar, anıtlar, devlet daireleri onun ilgi alanındadır. İşgüzar kimi zaman bir heykeli yemyeşil bir çarşafla sımsıkı sarıp sarmalar, kimi zaman duvarlara dikkat çekici resimler çizer. “Üsküdar’daki İşgüzar üşenmemiş, gecenin yarısı, camiye komşu binanın duvarına bir dizi insan resmi çizmişti. Resimler insanın maymundan evrimleşmesini anlatıyordu. İlk resim iki büklüm uzun kollu, insansı bir yaratığa aitti. Sonra, sırasıyla, her çizdiği resim biraz daha insana benzer özellikler gösteren başka bir yaratığı betimliyordu. Bu yaratıklar sanki art arda bir yolda yürüyor gibiydiler. Beş ya da altı taneydiler. Beşincisi bayağı insandı artık. Düzgün giyimli, iş adamı tipli bir zat. Altıncı ve son resimdeki adam komşu caminin kapısına en yakın olandı. Ve kafasında sarığa benzer bir şapka, sırtında cübbeye benzer bir pardösü, elinde de tespihe benzer bir boncuk kolye ile camiden içeri girmek üzereymiş gibi ayağını uzatıyordu. Gazeteler ve basın bu habere epeyce yer vermişti. Ama kimse Üsküdar’daki İşgüzar’ın ne demek istediğini tam olarak bilmiyordu.” (s, 29) Çocukların üye olduğu, yalnızca on üçlüklerin girebildiği web sitesindeki bir yorumda da Üsküdar’daki İşgüzar’ın anarşist değil protest sanatçısı olarak değerlendirildiğini okur Arda. Çocuklar yeni arkadaşları Ağaç Doktoru’ndan çok hoşlanır, onunla zaman geçir Charles Dickens (07.02.1812 – 09.06.1870) C B ilimsel ve teknolojik gelişmelere ait varsayımlardan beslenen bilimkurgu, zaman zaman fantastik, korku, polisiye gibi türleri de içine alabilir. Bilimkurgunun fantastik türden en büyük farkı, öykü bağlamındaki hayali öğelerin, doğanın fizik kuralları oluşturulursa gerçekleşebilir olması. Olasılıklar üzerine yazma eğilimindeki bu türün sert bilimkurgu, yumuşak bilimkurgu (Ursula K. Leguin, Philip K. Dick gibi), toplumsal bilimkurgu, zamanda yolculuk, tarihi bilim kurgu, askeri bilimkurgu gibi pek çok alt türü var. Bilimkurgunun beslendiği ve ilintili olduğu edebi türleri inceleyip okumamış, bilimkurgu edebiyatı tarihini bilmeyen bir yazarın bu türdeki metninin bilimkurgu türünün iyi bir örneği olacağını söylemek pek de kolay olmaz. Biyoteknoloji, klonlama, mutasyon, yapay zekâ, güç alanları, robotlar, androidler, paralel evren ve pek çoğu bilimkurgunun sık rastlanan konuları. Bilimkurgu türünde dünya edebiyatının krizde olduğunu, “Siberpunk” denilen bilimkurgu türünün dijital devrime denk düşen son anlamlı okul olarak değerlendirildiğini, yeni bir akıma gereksinimin büyük olduğunu söyleyenler de var. 18. yüzyılın sonlarında yaşamış, Fransız bilim kurgu yazarı Jules Gabriel Verne’nin yapıtlarını anmak gerek. Her ne kadar Shakespeare’nin Fırtına’sının da bilimkurgu sayılabileceği söylense de alanda kabul görmüş yazarlar daha çağdaş ve yirminci yüzyıl sonrası yazarları. Çevirmen olarak pek çok yapıtta imzası bulunan Ünver Alibey’in kaleme aldığı, Yeşil Tehlike ya da Sardunyaların Gazabı, genç okurlar için yazılmış, polisiye damarı da olan, bilimkurgu türünde bir kitap. Okurken aynı zamanda bilimkurgu yapıtlarının tarihini birbirine bağlanan eserlerden oluşan bir bütün olarak görebiliyorsunuz. Yazar bilimkurgu tarihine gönderme yaparken bir yandan da romanında derinliği sağlamış. Türk çocuk yazınında böyle bir gelenekten söz etmek epey zor ama, “Türkiye’de çocuklar için iyi bilimkurgu, iyi polisiye kitapları yok,” yorumlarını yapanlara, az okuduklarını söylemek zorundayız. Son yıllarda iki türün de iyi örnekleri yazılıyor, yeter ki gözümüzü gönlümüzü farklı okumalara açabilme cesaretini gösterelim, önyargılı olmayalım. Ünver Alibey’in bu yapıtındaki metinlerarası göndermeleri genç okurun anlaması için mutlaka gönderme yapılan romanları okumuş olması ya da sözü edilen filmlere gitmiş olması gerekmiyor. Yazar, kurgu içine yerleştirdiği bu göndermeler sırasında ve kitabın sonuna eklenmiş olan bilimkurgu kaynakçası ile o kitapların ve filmlerin peşine düşmesi için okuru kışkırtıyor. Yasak Gezegen, Uzay Yolu (Star Trek), The Doctor Who, Triffidler’in Günü, Zaman Makinesi ve niceleri arasında bir gezintiye gönderiyor. İyi bir bilimkurgu yazarının, bu türün iyi takipçisi olması gerektiğinin sinyallerini de veriyor. SAYFA 6 harles Dickens 07.02.1812 yılında dünyaya geldi. Oldukça zor bir çocukluk geçiren Dickens küçük bir çocukken boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşına geldiğinde bir avukatın yanında çalışmaya başlayan genç Dickens, öğrenmeye çok meraklı bir gençti. Boş zamanlarında stenografi (sözlerin konuşma sırasında, söylendiği kadar çabuk yazılmasını sağlayan, kısa ve yalın özel işaretlerden oluşan bir yazı yöntemi) öğrendi. Bir süre sonra Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835 yılından itibaren “Boz” takma adıyla “Boz’un Karalamaları” başlığında notlar yayımlamaya başladı. Onu üne kavuşturan “Bay Pikvik’in Serüvenleri” adlı ilk kitabı 1837 yılında yayımlandı. Ardından, 1840 yılında ölen baldızına ithaf ettiği “Antikacı Dükkanı” isimli romanı çok beğenilmiş ve tanınmasında önemli bir rol oynamıştır. 1840’lı yıllarda Amerika’ya giden yazar, büyük bir coşkuyla karşılanmasına karşın, “Genel Okur İçin Amerika Notları” şiddetli tepki almıştır. Bu yıllarda bol bol seyahat eden Dickens, gezilerinde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma olanağı bulmuştur. Aynı dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkarmıştır. Ünlü yazar, Charles Dickens, 1870’te de şöhretin zirvesindeyken öldü. Yapıtları ”David Copperfield”, “Büyük Umutlar”, “Oliver Twist”, “İki Şehrin Hikâyesi”, “Zor Günler”, “Antikacı Dükkânı”, “Zor Zamanlar”, “Bir Noel Ezgisi”. Tadımlık: Oliver Twist Engin Yayınları / Basıma Hazırlayan: Aydın Karasüleymanoğlu / Çeviren: Belirtilmemiş / Basım Tarihi: Belirtilmemiş Kapı zili çalındığında evin hizmetçileri mutfakta geceki olayı konuşuyorlardı. Sabahın erken saatlerinde kapının çalınmasına şaşırdılar. Hiç kimse kapıyı açmak istemiyordu. Sonunda hep birlikte kapıya yöneldiler. Biri kapıyı açtı. Açınca da yerde yatan Oliver’i gördü. Adamcağız arkadaşlarını geri iterek: Yaralı bir çocuk, dedi. Hemen çocuğu kucaklayarak salona getirdi. Oliver’i divana uzatınca yukarıya seslendi. Hırsızlardan biri burada. Yukarıdaki kattan genç bir hanım indi. Tatlı bir sesle: Ne bu telaşınız? diye sordu. Hırsızlardan birini yakaladık. Sessiz olun, çevreyi ayağa kaldırmayın. Yaralı mı yoksa? Hem de çok kötü yaralanmış. Çocuğu sizin odanıza götürün. Sonra da at ile kasabaya gidip bir doktor getirin. Genç hanım, hırsızı görmemek için sırtını dönmüştü. Oliver’i dikkatlice başka bir odaya taşıdılar.” (s. 4849) Acaba Oliver’i böyle yaralayan olay neydi? Onu eve taşıyan hizmetçilerin başına bir gece önce neler gelmişti? Yoksa Oliver gerçekten hırsızlık yaparken mi yaralanmıştı? Ya, bu genç ve gizemli hanım kimdi? Hepsinin yanıtı kitapta… Bakalım her şeyi, en önce kim öğrenecek… İyi okumalar. KİTAP SAYI 940 CUMHURİYET