23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Okuma! Efsaneler ve inançların sanata yansıması... Gölgem Renkli mi? “Gölgem Renkli mi?” isimli anlatı kitabının en önemli özelliklerinden birisi de sanatçının kurguladığı düşsel figürlerin de sayfalarda yer alması. Can Göknil’in içtenlikli anlatımıyla eğlenceli bir yolculuk oluyor sözcükler. Bir zamanlar yolculuklarında ona ilginç gelen sergileri yazıp Cumhuriyet gazetesine gönderdiğini; gazetede ilk yazısı yayımlandığında neler yaşadığını bakın nasıl anlatmış. “Yazım çıktığında gu? Mavisel YENER rurlanıyorum. Aynı gazeteden utanmasam on tane alabilirim. Neticede iki taesimden, edebiyattan ve sane alıyorum. Yazımın çıktığı gün, çevnatın diğer dallarından haremdekileri okuyanlar ve okumayanlar bersizliğimiz hayatımızı daha diye sınıflandırıyorum. Okuyanlara yada çekilmez hale getiriyor, kınlık duyuyorum. O yazıyı yazana kageleceği öngörme yeteneğimizi köreldar neler çektiğimi, söyleyecek sözütiyor. Sayıları çok olmasa da gençlerimü düzgün aktarabilmek için bütün miz sanatın farklı dallarıyla ilgileniyor, hafta sonu nasıl uğraştığımı bilirler, beküçük bir bölümü Güzel Sanatlar liseni anlarlar, diye düşünüyorum. Günlük lerine devam ediyor ve sonrasında gazeteden bir kez daha okuyorum yaGüzel Sanatlar fakülteleri… Acaba bu zımı; fakat etrafımda ağzımdan dökügençlerimiz, bir sanatçının üretme selen inciler falan göremiyorum. Tüh!” (s. rüvenine tanıklık edebiliyorlar mı? Re25) sim sanatıyla ilgilenen bir genç, ressaGörsel dilin evrenselliği onu her zamın sergilere hazırlanırken nasıl notlar man çekiyor. Çocuk kitaplarında okututtuğunu merak etmez mi? Ya da ma yazma bilmeyen miniklere sessiz, günlüklerini okumaktan hoşlanmaz mı, sözsüz, sadece resimlerle gayet güzel kendine bundan paylar çıkarmaz mı? anlaşmış bir yazar/çizer. Aslında aynı Elbette merak eder… Elimizdeki kitap yöntemleri yetişkinler için de kullanıişte bu meraklı gençlere, çağdaş sanat yor, görsel dilinin kıvraklığı ile masallar, meraklılarına ve edebiyatseverlere keefsaneler bile anlatıyor. yifli bir okuma sunuyor. Göknil başlangıçta sanatında yerelli“Gölgem Renkli mi?”, ressamlığının ği yakalamakta güçlük çektiğini samiyanı sıra, çocuk kitapları yazarlığıyla miyetle itiraf eder, bunu eğitiminin yada bilinen bir ismin Can Göknil’in rebancı dilde eğitim yapan okullarda, iş simlerinin ortaya çıkış serüvenine yer hayatının New York’da geçmesine veren, sergilere hazırlanırken aldığı bağlar. Yaşamadığı duyguları çizmesi notlar, bu notlara eklenen yorumlar ve de olası değildir. Can Göknil, 1945 yıgünlük metinlerden oluşan bir yapıt. lında Ankara´da doğar. 1966’da İstanOkuruna yazınsal tatlar veren notlarbul, Arnavutköy Kız Koleji´den mezun dan, günlük metinlerden oluşmuyor olur. Resim çalışmalarını, bir rastlantı yalnızca. Efsaneler, kadim inançlar, sonucu tanıştığı ressamseramik sabüyüler, Şamanizm ve halk kültürünün natçısı Seniye Fenmen’in atölyesinde, çağdaş sanata yansıma şekillerine de lise yılları boyunca sürdürür. Bu konuodaklanıyor. Dolayısıyla kitap, resme ilda bilgisini geliştirmek üzere Amerika’ya gider. 1968’de Knox College, Güzel Sanatlar Aytül Akal Fakültesi Resim Ana Sanat Dalı Bölümü’nden, B.A. derecesinde mezun olur. Ardından The City College of City University of New York, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Ana Sevgili yazarlar ve yayınevleri, dünya dillerine çevrilmiş çocuk ve gençlik Sanat Dalı Bölümü’nü master kitaplarınızı bize de haber verir misiprogramında bitirir. niz? Elimizdeki kitapta ressamın (iletişim:sihirlidegnekcumhuritoplumumuzun inanç ve davyet@gmail.com) ranışlarıyla tanışmasına, kültür tarihimizi araştırmasına, folk“Oğlum Ben Çocukken”, lorden mitolojiye doğru ilerleAytül Akal, Uçanbalık Yayınları, 1995 mesine ve bunları çizgilerine Resimler: Saadet Ceylan yansıtmasına aşama aşama tanık oluruz. Bu yolculuk sırasında, “çıkmaz sokaklara gir995’te ilk baskısını yapan “Oğlum Ben Çocukken”, biri ergenliğe giriş meden yolumu bir bulabildönemini yaşayan, diğeri ise henüz kendi çocuk dünyasında olan iki kardeş sem” (s. 37) duygusunu pek arasındaki zıtlıkları mizahi bir dille işliyor. Kendi yaşlarının özelliklerini çok kez yaşar ve bunu okuyaşadıklarından aynı şeylere farklı tepkiler veren iki çocuğun ilişkisine bir de ruyla paylaşır. Ankara’da Anakendi farklı dünyasıyla anne katıldığında, ortaya komik öyküler çıkıyor. dolu Medeniyetleri Müzesi’ne “Oğlum Ben Çocukken”, 2005’de İran’da Oraman Publishing Co. tarafından, gider, orada saatlerce kalır, Saadet Ceylan’ın resimlemeleriyle Farsca basıldı. Dizinin diğer kitapları “Kızım havasını solur; oradaki her şeBen Çocukken,” “Oğlum Nerdesin”, “Kızım Nerdesin”, aynı yayınevi tarafından yi çizer. Binlerce yıl öncenin 2008’de basıma hazırlanıyor. ? buluntuları onu büyüler. Anadolu mitolojisinin ona verdiği gi duyanlar dışında, efsaneler ve inançların bu sanata yansımalarına ilgi duyanlara da sesleniyor. Can Göknil büyüklere de küçüklere de resim yapmayı seviyor. Bakın çizdiği uçan develerin öyküsünü kitabında nasıl anlatmış. “‘Derken, sabah oldu erken/ Sonra pire başladı ağlamaya/ deve başladı uçmaya/ duyan oldu bunu / duymayan oldu bunu/ Fakat ben gözlerimle gördüm / Şöyle kanat çırptı deve / Bir daha çırptı havalanıverdi / El etti bize / selam etti havadan’. Bu tekerlemeyi her okuduğumda, Anadolu semalarında gülümseyerek uçuşan ve bana el sallayan develeri görür gibi oluyorum. İmge güldürüyor beni. Hoşuma gidiyor uçan develer!” (s. 15) Sonunda Göknil o uçan develeri çizer, kendi deyişiyle “Can Göknil develeri oluverirler.” Dil cambazlarının kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktardıkları, mizah yüklü, yaşam bilgisi ve deneyimi içeren öndeyişler, yani tekerlemeler onu çok etkiler. Tekerlemelerdeki masalsı, çocuksu çizgi ve düş gücü onu tetikler. Pertev Naili Boratav’ın derlediği tekerlemeleri araştırır, o söz demetlerinde “deli, uçuk” pek çok şey görür. “Çocukların ve saflıklarını yitirmemiş büyüklerin hoşuna gidebilecek olağandışı yaratıklar, canavar benzeri tiplemeler, inler, cinler...” (s. 19). Onları çizmek ve boyamak çok keyiflidir Can Göknil için. Sonunda kararını verir ve İstanbul Urart Sanat Galerisi’nde sergileyeceği resimlerinin konusunu “tekerleme” olarak belirler. “…çekirge kovalayan tilkiler, uçan balıklar, eğilip su içen minareler, cam gözlü mum ayaklı eşekler, tellal develer, berber pireler, kubbesiz hamamlar, haltasız köpekler, çeşme başında oturan güzeller, gelin getiren kurbağalar… çiz çiz bitmez…”(s. 20) R Dünya Çocuklarına Merhaba! 1 coşkuyla, o da izleyicilerine yepyeni heyecanlar sunmaya başlar. Eğitimini aldığı batının sanat tarihini öğrenmiştir ve beğeniyle izlemiştir, ama bir sorun vardır. “Goya, Picasso, Miro gibi devlerin yapıtlarını müzelerinde izleyip Gaudi’nin dans eden binalarını seyrettikçe İspanyol sanatçılara gıpta ediyordum. Çünkü ressam olmak ustaçırak işidir. Düşüncemizi oluşturmak, baktığımızı görmek, gördüğümüzü ifade etmek için ustalarımıza sık sık başvururuz. Müze müze dolaşırız. Ancak Batılı ustaların dilini tam olarak sökemedim. Çaldığım kapılardan başımı içeri doğru uzattığımda içerisinin karardığını sezdim. Orada ışıklar sönmüş gibi geldi bana, kendimi boşlukta hissettim.”(s. 43) Göknil, İstanbul’a gelince “usta”larıyla tanışır; yani MÖ 7000’lerde taş yontan ellerle… “Bizim atalar! Bana fısıldamaya başladılar. Artık can kulağıyla onları dinliyorum.” (s. 45) Can Göknil özkültürümüzün şifrelerini çözmeye başladıktan sonra yaratıcılığının ve yeteneklerinin sınırlarını zorlar, günlerce aylarca çalışmalarına odaklanır. Öğrenme, araştırma, keşif, sanat yapıtına ulaşma… çok heyecan vericidir. Bir çiçek çizmeyi bakın nasıl anlatır: “Onu çok iyi tanırsanız kâğıda geçirebilirsiniz. Gözünüz çiçeğin kontürlerinde, kaleminiz kâğıt üzerinde eşzamanlı dolaşır. Ve bir çiçek resminiz olur. Ancak ben çiçeğin suretini aktarmak istemiyorum. O çiçeğin özünü arıyorum ve bende uyandırdığı duygunun resmini yapmak istiyorum. Sanatımda doğayı taklit etmeye çalışmaktansa özgün yorumumu ortaya koymanın daha doğru bir seçim olduğuna inanıyorum.” (s. 49) Göknil, yaratılış efsanelerini araştırır ve resimler. Yaratılış mitosları pek çok çatışmalarla dopdoludur. Oysa Can Göknil’in resimlerinde yumuşacık bir dinginlik vardır. Ahşap fırıncı küreklerinin üzerine boyayla yapar bu efsanelerin resimlerini. Neden fırıncı küreklerine yapar? Çünkü, ‘fırıncı’ küreği oluşu, yaratılış mitoslarındaki tanrıçaların aynı zamanda bereket tanrıçası olmalarına ve doğrudan doğruya buğdayla ilişkilerine bağlantı kurmaktadır. Resimlerinde tanrıçalardan muskalara, fallardan aşk büyülerine dek Anadolu halkının inançlarına ilişkin birçok çarpıcı ayrıntıyı kullanan ressam Can Göknil sanatını “Kültürel kimlik arayışım sanatsal bir kimliğe dönüştü” diyerek özetliyor. Can Göknil’in kısa süre önce yayımlanan ve sanat yolculuğunu anlattığı “Gölgem Renkli Mi?” kitabı da “söz”le arasındaki yakın bağın işareti. Göknil, kitapta Türk sanat dünyasına da eleştirel yaklaşıyor: “Ben öz kültürümüze odaklandım ama İstanbul sanat çevrelerinde yurtdışına duyulan bir hayranlık seziyorum. Efsanelerle donanmış bir ülkede yaşıyorum. Gelgelelim Türk sanatı denince sadece köylü kadınlar ve kasketli adamlar görüyorum. Bu kısırlık neden?” (s. 30) Göknil’in diğer kitaplarına bu yazımızda değinemedik; o da bir başka zamana… ? www.maviselyener.com Gölgem Renkli mi? Can Göknil / Yayıma Hazırlayan: Faruk Duman / Can Yayınları / Anlatı / 2007 / 99 s. KİTAP SAYI 939 SAYFA 4 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear