Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÇocukGençlik Brigitte Labbe ile Çıtır Çıtır Felsefe serisi ve çocukluk üzerine Tüm çocuklar filozoftur... Hem de nasıl! ? Gamze AKDEMİR lasik bir iş hayatı içindeyken felsefe ile tanışmanız nasıl oldu? Bir ‘business’ okulundan sonra şirketlerde çalıştım ve bu sayede bir yıllık dinlenme arası verebilecek kadar para kazandım. Felsefeye öteden beri de ilgim vardı ve bu bir yıl arada, 37 yaşında üniversitede felsefe dersleri takip edebilme imkânım oldu. Bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyordum. Bilançolardan, raporlardan sıyrılıp felsefeye, düşünceye geçmiştim. biliyor. Çünkü ebeveyn sevgisi ne olursa olsun her an içindelik, müdahalecilik içerir, bir füzyon vardır. Bu saygıyı gölgeler, geri planda bırakır. Çocuğa saygı duymayı unuttur. Çıtır Çıtır Felsefe çocuğa sormayı, sorgulamayı, düşünmeyi salık verdiğine göre çocuk önlemler almaya başlayabilir. İlk iş olarak da ‘neden’ diye sorabilir mesela ebeveynlerine. Sonra da ‘ama’lar gelir. Mantıklı bir yanıt alana kadar da mücadeleden vazgeçmez. Çocuk kafasına bir şeyi öğrenmeyi koymayagörsün değil mi? ‘ÇOCUĞA ENTELEKTÜEL BİR STATÜ VERMEK LAZIM’ İlişki değişiyor yani, çocuğu bir birey olarak görmeye başlıyor ailesi? Kesinlikle bir insan, özgür bir insan görmeye başlıyor. Çocuğa aslında entelektüel bir statü vermek lazım. Ona aklıyla bir statü vermek lazım. Aksi takdirde bu şeye benziyor, dünyaya çocuklarını getirip sonra onları yiyen hayvanlar vardır ya... Çocuğu anlamamak, baskıyı getiriyor farkında olarak ya da olmayarak, sadece onun iyiliğinin düşünüldüğü sanılarak. Çoğu zaman iyi niyetle hareket edilse de çocuğun bilinci, aklı bir köşeye itiliyor, yok sayılıyor. Çocuk da giderek reddediyor zaten tepki gösteriyor. Unutmayalım FELSEFE OKUYAN ÇOCUKLAR BUNLAR... Çocukların filozof olduklarını düşünüyorum. Hem de nasıl filozoflar.. Bu çok bireysel bir yaklaşım olacak ama şöyle düşünüyorum, çocuklarım bana bir soru sorduğunda ‘bilmiyorum’ demeyi başardığım gün, ben daha iyi bir anne olmuştum. Çıtır Çıtır Felsefe bir anlamda birlikte büyümeyi de mi getirdi? Kesinlikle. ‘Bilmiyorum’ demek gerçekten birlikte başlatılacak bir sorgulayamaya, paylaşıma bir adımdır, açılan bir kapıdır. Siz nasıl bir çocuktunuz? Yetişkin Brigitte Labbe’nin gözünden bakarak bakalım ne kadar doğru özetleyebileceğim. Ben çok özgür görünen ama burjuva ve dindar dogmaların, kuralların içinde zincirlenmiş bir çocuktum. Çıtır Çıtır Felsefe bunun bir dışavurumudur da belki. ‘ŞİDDETE MARUZ KALAN ÇOCUKLARLA DA ÇALIŞTIM’ Dünyadaki çocuklardan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Çocuklar en çok bunu neden onlar için yazdığımı merak ediyorlar. Türkiye’de bulunduğumuz iki okulda da bunu gördük. Bir de felsefe denilince sakallı, gözlüklü koca koca adamlar akıllarına geliyor. Çocukların zihnindeki imge, yetişkin dünyasının onlara dayattığı imge bu. O nedenle karşılarında bir kadın görünce şaşırıyorlar. Seri de hep söylemek istedikleri şeyleri söyleyebileceklerini, bunlarla ilgili bir konuşma başlatabileceklerini gördüler anne babalarıyla. Ve bu onlara biraz da bir korunma duygusu da sağladı, özgüvenlerini tazeledi. Ki bu özgüven kendine özsaygıyı da getiriyor işte. Fransa’da bu özgüvenin çok düşük olduğu okullarda çalıştım. Bu okullarda şiddete maruz kalan çocuklar da vardı. İşsiz anne babalar, çok kötü ekonomik durumlar da söz konusuydu. Maruz kaldıkları şiddet, öfke yaşamlarının bir parçası olmuştu. Ama altı aylık bu felsefe çalışmasının sonucunda gerçekten bir sakinleşme görüldü. Köprüler kuruldu. Adam gibi bir yere sahip olmadıkları şu toplumda alt bireyler olarak yaşarken kendi kendine sorular sormaya, düşünen bireyler ol K Yaşamı ve dünyanın işleyişini anlamaya çalışan çocuklara, temel kavramları doğru sorular sorarak imece usulü düşündüren, Brigitte Labbe imzalı Çıtır Çıtır Felsefe dizisi sözümüzün konusu. Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan 10 kitaplık, karikatür tadında çizimlerle renklendirilmiş dizi için en yaygın niteleme, “hayatı anlatan kitaplar” olduğu. Dizide bugüne kadar yayımlanan kitaplar şöyle sıralanıyor: “İyi ve Kötü”, “Adalet ve Haksızlık”, “Gerçekten ve Yalancıktan”, “Oğlanlar ve Kızlar”, “Güzellik ve Çirkinlik”, “Bildiklerimiz ve Bilmediklerimiz”, “Savaş ve Barış”, “İş ve Para”, “Özgür Olan ve Olmayan”, “Doğa ve Kirlilik”. Çocuğa şu şudur, bu budur demiyor Çıtır Çıtır Felsefe. Her kitapta, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız 14 örnek olay öyküleştiriliyor. Her öykünün ardından sorular soruyor ve yanıtları birlikte bulmaya teşvik ediyor. İlk defa Fransa’da, 2000 yılında Editions Milan tarafından yayımlanan dizi, yalnızca ülkesinde 2 milyonun üzerinde baskı yapmış. Almanya, İspanya, Finlandiya, Yunanistan, Brezilya, Tayvan, Çin, Kore, Japonya, Slovenya, İtalya, İsveç, Danimarka, Hollanda, Portekiz gibi 17 ülkede yayımlanıyor. Ülkemiz de çok büyük bir ilgi gören dizi, şu an 60 binin üzerinde bir satış rakamına ulaşmış durumda. Yani 60 binden fazla Türk aile çocuklarına bu diziyi okutuyor. Dizinin yaratıcı yazarı Brigitte Labbé, uzun süre iletişim sektöründe görev aldıktan sonra, Michel Puech’ün Paris, Sorbonne Üniversitesi’nde verdiği felsefe derslerini izledi ve çalışmalarını, karışık felsefi kavramları çocuklara aktarabilmek üzerine yoğunlaştırdı. 1990’lı yıllardaki çalışmalar sonucu 2000 yılında ilk kitapları yayımlanan Labbé, Fransa genelinde okullarda, kütüphanelerde ve kafelerde çocuklar için “Çıtır Çıtır Felsefe” söyleşileri düzenleyip, tartışmalar yapıyor. Labbé, eşi ve çocuklarıyla birlikte Paris’te yaşıyor. SAYFA 4 ‘PSİKOLOJİYE HİÇ GİRMEDİM’ Felsefeyi çocuklarla paylaşma fikriniz nasıl gelişti? Kendi çocuklarım bunda etken oldu. Fark ettim ki o yaşlar da aslında felsefenin yaşı. Aslında çocuklar çok erken yaşta, iyi, kötü, adalet, haksızlık konusunda sorular sormaya başlıyorlar. Özellikle 11 Eylül terör saldırısından sonra inanılmaz sorular sormaya başladılar: “Bush mu iyi, Bin Ladin mi iyi?” gibi.. Dünyada olup bitenler özellikle de trajediler çocukların bu soruları sormasını daha da ötesi sorgulamasını körüklüyordu. Sorular artıyordu ama hiç arzu etmediğim bir şey oluyordu, özgüven azalıyordu. Her zaman olduğu gibi tüm trajediler en önce ve en çok çocukları vuruyordu. Freudyen bir bakışla sormak değil amacım ama seriyi hazırlarken psikoloji alanını ne kadar göz önünde bulundurdunuz, araştırdınız? Çok iyi bir soru. Psikolojiye hiç girmedim, hatta buna özellikle dikkat ettim. Sadece ve sadece felsefede kalmayı amaçladım. Psikoloji ve felsefe arasındaki çizgi çok incedir ve çok da net değildir. O sınırı korumak gerçekten de çok zordur. Özellikle fikirler dünyasına çok sadık kalmaya çalıştım. Ben bir terapist değildim dolayısıyla tek yaptığım düşünceleri aktaran kişi olmaya çalışmaktı. Yolumu kaybetmedim. Bu kitap çocuklarla konuşuyor en önemli noktalarından biri bu. Bu kitapları yazmak benim için bir gereklilikti bunu yapmalıydım. YETİŞKİNLERİN MÜKEMMEL ÇOCUK FANTEZİSİ.. Geçmişten bugüne çocuklar çok de ğişik yapıtlar, klasikler okudular... Kuşaklar değişti, dünya değişti... Felsefe kıyaslı karşılaştırmanızı istiyorum, felsefenin eksikliğinin yarattığı karmaşayı daha iyi anlamak adına. Söz konusu bu gelişimde, değişimde, yapıtların çocuklara yaklaşım tarzlarında neler değişti/değişmeli? Değişmeyen belki de ilk şey yetişkinlerin çocuklarından kendi yapmadıklarını yapmalarını beklemeleridir. Çocuklarına bir klasiği okutayım derken ipini ucunu sıkça kaçırırlar. Bir Victor Hugo örneği. Reddeder dünyayı Victor Hugo. Ve anımsayın hangileriniz çocukken onu veya benzerlerini okumaya yönlendirilmemişsinizdir. Niye? Çünkü klasik... Seçimi yanlış yapılmıştır sıklıkla... Bu yetişkinlerin ideal çocuk, mükemmel çocuk fantezisidir aslında. Çıtır Çıtır Felsefe dizisinde yaptığım her şeyin aslında önceden de var olduğuna inanıyorum. Masallar felsefidir, Külkedisi, Kırmızı Başlıklı Kız, Mavi Sakal çok felsefidir. Benim yaptığım bir ilk değildi örnekleri tüm bu masallar da vardı. Ama benimkinin farklarından biri stil, üslup farkıydı. Metaforlardan, masalsı yollardan ulaşmak yerine doğrudan çocuğun düşüncesine, aklına yöneldim. Onunla konuşsun, zihnine idman yaptırsın istedim. Soru soran yetişkinler olmak istiyorsak önce soru soran çocuklar olabilmeliyiz. Bu da felsefeyi özümsemekle yakından ilgili. ‘ÇOCUKLAR KARMAŞIKLIĞI SEVER’ Felsefe çocuğa zor gelmedi diyorsunuz... Asla. Çocuklar karmaşıklığı sever. Karmaşıklık yetişkinleri korkutur çocukları değil. Düşünsenize onların ki bütünüyle karmaşık bir hayat. Kim çocuktan daha karmaşık bir hayata sahip ki. Öğrenilecek, dikkat edilecek, anlaşılacak, çözülecek, gözlemlenecek binlerce şeyle örülü etrafları. Ve ayakta kalabiliyorlar. Çıtır Çıtır Felsefe serisinin onların yaşam ve düşün kalitelerini zenginleştirmesini umuyor, amaçlıyorum. Bu tür kitaplar gelenekçi anne babalara birtakım nüansları anımsatması anlamında da çok önemli... Doğru çocuğu bir model hamuru gibi ele alıp şekillendirmektense, saygı ve sevgiyi göstermeyi de getiriyor çocuğa karşı. Anne babaların sevgisi çocuk için ihtiyaç olduğu kadar riskli de ola ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 933