23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE A2 ANKARA Kültür Sanat izlence Şefik KAHRAMANKAPTAN se k@kahramankaptan.com ŞAiRin ÇIKInI Orhan TÜLEYL OĞLU otuleylioglu@hotmail.com Oyuncu Zafer Gökçek, Ankara’da, 1960’lı yıllardan bu yana, sanata olan ilginin her geçen gün azaldığını belirtiyor... ‘Gençler tiyatroya ilgisiz’ SELDA GÜNEYSU Bedrettin Cömert’i Anımsamak iirler, çeviriler, sanat tarihi, sinema, dilbilim, Ş resim ve eleştiri kuramı üzerine yazılar, eleştiriler, denemeler… Bedrettin Cömert’in kısacık yaşamına sığdırdığı çalışma alanlarıydı. Şiirdeki duyarlılığını eleştiriye uygulayarak ortaya çok başarılı nesnel eleştiri örnekleri koydu. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inandı. Sanat yapıtının ayırıcı güzelliğine, bilim adamlığının gerektirdiği nesnel ölçülerle yaklaşmış ve bu yolda bir öncü kimliği kazanmıştı. Bedrettin Cömert Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışabildiği yaklaşık yedi yılda pek çok yapıt verdi. 11 Temmuz 1978 günü, demokrasi ve çağdaşlık düşmanları tarafından, arabasının içinde çapraz ateşe alınarak öldürüldüğünde 38 yaşındaydı. Bedrettin Cömert, henüz lisede okurken edebiyatla uğraşmaya başlamıştı. Bu yıllarda yazdığı ilk şiirleri Varlık dergisinde yayınlandı. Aşağıdaki dizeleri 1967 yılında eşine yazmıştı: hiç aya bakmadım kaptırmadım yıldızlara içimdeki uğultuyu kimsesiz sevdim seni ve nedensiz özlem midir bunca sızlayan içimde zaman mıdır duygularımın yetmediği sabahı düşünerek yatmak kadar güzelsin sevgilim bu akşam akşamların en azı bu akşam bu güzellik gelmeyen anıların Cömert, akademik kariyerinin daha başında bulunuyordu. Tükenmeyen çalışma gücü ve geliştirdiği titiz araştırma yöntemiyle, sanat üzerine daha nice yapıtlar verecekti. Hacettepe Üniversitesi Bedrettin Cömert’in anısına çok güze bir kitap yayımladı. “70. Doğum Yıldönümünde Bedrettin CömertDil ve Sanat” adını taşıyan kitap, Bedrettin Cömert’in sadece kişiliği, yapıtları, yazıları ve düşünceleri üzerine çözümlemeleri değil, uzmanların Cömert’in ilgilendiği, yazı yazdığı konulardaki bilimsel katkıları da içeriyor. Kitapta yer alan yazısında Özdemir İnce şunları söylüyor: “Bedrettin insandı, alçakgönüllüydü, çalışkandı, dostluğa inanıyordu, duygu ile düşünceyi birleştirmişti, ayırmıyordu ve en önemlisi bağnaz değildi; eleştirinin sorumluluğuna inanmıştı, eleştiricinin yaşadığı çağda var olan, yaratılan sanat yapıtlarına karşı takındığı nesnel tavırla kişilik kazandığını, görmediği, göremediği yaratılardan da sorumlu olduğunu biliyordu. İşte bu yüzden Bedrettin Cömert bir başlangıçtı!” Cömert üzerine bugüne dek yapılmış en kapsamlı çalışma özelliğini taşıyan kitap, ne yazık ki sadece 500 adet basılmış. oluşum kurduk. Mehmet Ulusoy da ekibe dahil oldu. ‘AST’a emek vermek çok önemli’ ¦ AST ile yolunuz nasıl kesişti? Ankaları tiyatroseverlerin geçen sezon Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) sahnelenen “Zübük” adlı oyundan yakından tanıdığı oyuncu Zafer Gökçek, aslında tiyatro sanatına yıllarını vermiş bir isim. Dile kolay 42 yılını bu sanat uğruna harcamış. Çok istediği halde, doğuştan gelen kalça çıkıklığı nedeniyle ayağında oluşan problem yüzünden, konservatuvar sınavını kazanamamış. Ancak bu durum onun sanata olan ilgisini daha da perçinlemiş. Pek çok özel tiyatroda, pek çok oyunda rol almış. Hem de tiyatroseverlerin yakından tanıdığı Mümtaz Sevinç, Sezai Aydın gibi isimlerle... Zafer Gökçek, aynı zamanda bir devlet memuru. Devlet Demiryolları’ndan emekli. Çalıştığı kurumda da uzun yıllar Demiryolu’nu Sevenler Derneği aracılığıyla tiyatro yapmış. “Yani şimdi siz bugün Başbakan’ın söylediği gibi gerçekten ‘devlet memuru sanatçılardan’ mısınız?” diye sorunca gülümseyerek, “Benimki galiba biraz öyle” diyor. Gökçek, 1960’lı yılların Ankarası ile bugünün Ankarası’nı da kıyaslıyor; “Tiyatro sanatına karşı ilginin her geçen gün azaldığını, gençlerin ne yazık ki tiyatroya ilgisiz olduğunu” söylüyor. Zafer Gökçek ile tiyatro üzerine konuştuk: ¦ Dile kolay, tiyatroda 42 yıl... 1964 yılıydı, Mersin’de ilkokul öğrencisiydim. Okulumuzun öğretmenlerinden biri “Keloğlan” adında bir oyun hazırlıyordu yıl sonu gösterisi için. Oyun çok ilgimi çekti, kadroda ben yoktum. Lakin o kadar ısrar ettim ki, beni de kadroya dahil ettiler. Aslında o güne değin de çok tiyatro oyunu izlememiştim. Bir kere, hiç unutmuyorum, Mersin’e turneye gelmişti Nejat Uygur. “Kaynanamı Nasıl Yedim?” adlı oyunla... O oyunu izlemiş ve çok etkilenmiştim. Sonra, ortaokul yıllarımda, Ankara’ya taşındık. Ankara’da çok fazla yerleşik tiyatro görünce, şaşırmıştım. Devlet Tiyatroları (DT), AST gibi... Bir de Halk Oyuncuları diye bir tiyatro vardı o zamanlar... Oyunları izlemeye başladım tabii... ¦ Şimdiki Mithatpaşa Sineması’nın bulunduğu yer de o yıllar bir tiyatro sahnesiymiş değil mi? Tabii... Benim profesyonel tiyatroya adım atışım da Mithatpaşa Tiyatrosu sayesinde oldu zaten. O dönem, DT’ye başkaldıran oyuncular vardı. Ekmen Hürol, Beyhan Hürol, Ertan Savaşçı, Yalın Tolga gibi... Mithatpaşa da bu başkaldıran oyuncuların kurduğu bir tiyatroydu. Çok iyi oyunlar sahnelenirdi bu tiyatroda. Örneğin o dönem ben Genco Erkal ve Ayla Algan’dan “Rosenbergler Ölmesin” diye bir oyun izlemiştim. Tek kelimeyle müthişti. Sonra, 1969 yılında gazetede bir ilan gördüm. Mithatpaşa Tiyatrosu genç oyuncular arıyordu kendisine. İlanı görünce koşa koşa tiyatronun sınavlarına girdim. Kazandım. O yıl benimle birlikte Mümtaz Sevinç, Sezai Aydın gibi oyuncular da vardı kazananlar arasında. Bizim asistanımız da o dönemler, yurttaşların “Kurtlar Vadisi” adlı diziden tanıdığı Emin Olcay’dı. Polat Alemdar’ın babası rolünü oynayan... O da DT’nin sanatçılarından biriydi. “Karagöz Amca” diye bir çocuk oyununda rol aldım ilk kez, Mümtaz Sevinç ve Sezai Aydın’la... Yeni Kuşak Gitar Bestecileri... eni ve yetenekli adlarların verimleriyle tanışmak Y insanda heyecan uyandırıyor. 6. Türkiye Klasik Gitar Buluşması’nda ana tema olarak “Bestecilerimiz ve Türk Gitar Müziği”nin seçilmiş olması sayesinde, müzik camiasının en azından kendi bildiği adların dışında birilerinin işlerini dinlemek kıvanç vericiydi. Örneğin Alican Çamcı (d.1989) Amerika’daki Peabody Konservatuvarı’nı bitirip burslar, yarışmalar kazanmış, Şikago Üniversitesi’nde doktoraya başlayacak bir genç. “Micro moment musicale No:2” başlıklı parçası klasik ve çağdaş nitelikleri bağdaştıran, iki gitar için güzel bir çalışmaydı. Serkan Yılmaz (d.1977) ise yaşamını Buenos Aires’de gitar hocası ve konsertist olarak sürdüren bir müzisyen. Türkiye’den çok Güney Amerika’da tanınıyor, “tereciye tere” satıyor! “Arka Bahçede Oyunlar” başlıklı parçasını tam bir virtüoz olan Mehmet Özkanoğlu’nun mükemmel yorumuyla dinlemek zevkliydi doğrusu.. Çağdaş Üstüntaş’a (d.1983) gelince, Brezilya’da, besteci ve müzik direktörü olarak tutunmuş, ayrıca San do Mato grubu ile sürekli solist olarak konser veren bir isim. “Karadeniz’in Yağmurları” başlıklı parçasını gene Özkanoğlu’nun gitarından dinledik. Sahne ve film müzikleri de yapan Üstüntaş, önemli bir değer. Yurtiçinden en dikkati çekici genç besteciler ise Çağatay Azat ile Can Bekir Bilir’di. Marmara, Bilkent, Trakya üniversitelerinden sonra hocası Utku Özkanoğlu’nu takiben halen Akdeniz Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren Çağatay Azat’ın, bütüncül, sağlam bir kompozisyon anlayışı var. Kendi seslendirdiği “Prelude ve Nocturna”, “Etud No:4” ve “Vals” başlıklı bestelerindeki çerçeve ve biçim olumluydu. Azat, çıtasını daha da yükseltecek yeteneğe sahip bir genç. Can Bekir Bilir (d.1987) ise Bilkent mezunu, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli ödülleri bulunan, Turgut Pöğün’den aldığı kompozisyon bilgisiyle “aleotorik” bir beste dizgesi geliştirmeye çalışan bir gitarist. Flüt ve gitar için düeti bu geliştirdiği dizgeyle yazılmıştı. Bu çabasının son olarak Nev York’ta ödüllendirilmesi sanırım cesaretini arttıracak. Kazım Çokoğullu’nun seslendirdiği “Korkunç İvan” başlıklı bestesi de ilgiyle dinlendi. Umut Süme (d.1992) de Antalya’dan yetkin bir gitarcı ancak beste çalışmaları konusunda kendi tarzını oluşturmaya yönelmesi lazım. Üç bestesi de, biri Piazzola esinli olmak üzere ayrı telden çalıyordu, “Gözyaşının Dansı” etkileyiciydi. Buluşmada en anlamlı parça ise, sevgili dost rahmetli İstemihan Taviloğlu’nun (19452006) o güzelim gitar sonatının, Hacettepe Konservatuvarı’nı bu yıl Ahmet Kanneci ve Soner Egesel’in öğrencisi olarak bitiren Mehmet Karagülle tarafından duyarlılıkla seslendirilmesiydi. yapılmaz. Ya konservatuvara git, ya bu işi yapma” dedi. Ben, o yıllarda Ankara Devlet Konservatuvarı’nın sınavlarına hazırlandım. Sınavda da jüri arasında Cüneyt Gökçer, Can Gürzap gibi isimler bulunuyordu. Ancak benim ayağımda, doğuştan kalça çıkıklığı nedeniyle bir kısalık vardı. Can Gürzap, bu kısalığı fark etti. “Bir dakika, güzel de şöyle bir yürür müsünüz?” dedi. Sonra ayağımı sordu, söyledim. Tabii ondan sonra da bana teşekkür ettiler. (Gülüyor) Tabii tiyatroda okullu olma hayalim de suya düşünce Gazi Üniversitesi’nde Almanca öğretmenliği eğitimi aldım. ¦ Peki, Devlet Demiryolları ile maceranız nasıl başladı? Hem sanatçı hem memur... Devlet Demiryolları’na lise mezunu bir memur olarak girdim. Demiryolları’nda çalışırken üniversiteyi kazandım. Tabii tiyatroya olan hiç bitmedi. Bizde o yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin kurduğu Tüm Memurlar Birleşme, Dayanışma Derneği vardı. Çok nitelikliydi. Sanatsal etkinliklere de çok duyarlıydı. Orada bir tiyatro oluşturdular. Nurşim Demir’in yönettiği “Teneke” adlı oyunu oynadık. Ancak kısa bir süre sonra dönemin siyasi olayları nedeniyle dernek kapatıldı. Etkinliklerimiz de son buldu. Böylece uzun yıllar tiyatrodan uzak kaldım. Sonra 90’lı yılların başında, Demiryolu’ndaki arkadaşlar, Demiryolu’nu Sevenler Derneği diye bir dernek kurdular. Bu dernek, sanatsal aktiviteler için kurulmuştu. Ben derneğin korosundaydım önceleri. O arada da dernek, tiyatro çalışmalarına başladı. “Köklerdeki Kurtlar” adlı oyunu sahneye taşıdılar. İkinci yıl koroyu bıraktım, tiyatroya koştum. “Makine” adlı oyunda rol aldım. Daha sonra “Karımla Evleniyorum”u oynadık, sonra da “Ağaçlar Ayakta Ölür” adlı oyunu sahneye taşıdık. Burada altını çizmek istediğim bir şey var; o da Demiryolları kesinlikle sahnelenen oyunlara karışmıyordu. Daha demokratik bir yapı vardı. Daha sonra bu yapı ne yazık ki son buldu. Sonra da biz, kadrodaki çekirdek kadro, Ankara Kabere Tiyatrosu diye bir Demiryolları’ndan emekli olmuştum. AST da 2001 yılında “Tango” adlı bir oyunu sahneye koyacaktı. Beni bu oyuna çağırdılar. Ancak ne yazık ki oyun, izleyiciyi sarmadı, bir sezon sahnelenebildi. Benim için AST’ın bünyesinde olmak çok önemliydi. Daha sonra, aynı sezon AST yönetiminde birtakım anlaşmazlıklar baş göstermeye başladı. Çekirdek kadro tiyatrodan ayrıldı. Ankara Tiyatro Fabrikası diye bir oluşum kurdular. Bu oluşum, sadece yurtdışına, özellikle de Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlere, Almanya, Belçika, Hollanda gibi, turneler düzenledi. Turneye giden ilk oyunumuz da Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım” adlı oyunuydu. Daha sonra da “Vatan Kurtaran Şaban” adlı oyunu sahneye taşıdık. Avrupa turneleri çok iyi gidiyordu. Ancak ne yazık ki benim emekli maaşım yetmemeye başladı. Tiyatrodan da çok iyi para kazanamıyorduk. Ben böylece, elde olmayan nedenlerden, tekrar Demiryolları ile ilgili jolistik sektöründe çalışmak üzere İstanbul’a gittim. 2010 yılında tekrar Ankara’ya döndüm. Mavi Sahne için bir şeyler düşünürken, AST geçen yıl “Zübük” için çağırdı. O oyunda rol aldım en son. Seyirci çok benimsedi bu oyunu. Önümüzdeki sezon da oyun, izleyici ile buluşacak. ¦ Bazı dizilerde de rol aldınız değil mi? Önce “Unutma Beni” adlı dizide rol aldım. Sonra “Behzat Ç.”de 2 bölüm oynadım. İki farklı tipti bu. Bu arada İstanbul’dan davet aldım. İstanbul’da çekilen “Lale Devri” için sürekli oynayacaktım lakin “Zübük” adlı oyunun provaları başlamıştı. Onun provaları derken, Ankara’dan ayrılamadım. Ayrıca “Öyle Geçer Zaman ki” adlı dizinin de bir tiplemesinde rol aldım. ¦ Peki, son olarak, 1969 yılından bu yana Ankara’daki tiyatro ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Neler değişti? 1960’lı yıllardaki tiyatro çok başkaydı. Rana Cabbar, Rutkay Aziz’ler, Genco Erkal’ları sahnede izleme imkânı bulmuştum. Onlardan feyz almıştım. O insanlardan, aydın, devrimci olmayı o yıllarda öğrendik. Ufkumuzu çok açtı onlar... Böyle 80 sürecine kadar geldik. 80’den sonra da vodvil (komedi) sürecine döndük. Tabii 60’lı yıllardan bu yana bir sürü değişti. “Bir sürü zübükler geçti.” Bugün ne acı... Bugün benim de iki çocuğum var ve ne yazık ki tiyatroyla çok ilgili değiller. Gençler artık böyle, ilgisizler... ‘Ayağımdaki problem, eğitime engel oldu’ ¦ Neden konservatuvar eğitimi EŞYA ARAYANLAR 2. EL kitaplarınız 0535 253 81 05 alınır. SATILIK KONUT SAHİBİNDEN Maltepe’de 3+1 5.katta yapılı daire 210.000 TL 0532 238 01 39 Heykeller sanatseverlerin beğenisine sunuluyor Altındağ Belediyesi ve Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen Altındağ 2. Ulusal Taş Heykel Sempozyumu bu akşam sona eriyor. Sempozyum, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden on iki heykeltıraşın katılımıyla 27 Haziran tarihinde başlamıştı. Yaklaşık üç hafta boyunca devam eden çalışmalar sonucu 12 farklı eser ortaya çıktı. Ankaralıları özgün heykellerle buluşturacak sempozyum , saat 18.00’de gerçekleşecek törenle kapanışını yapacak. almadınız? Okullu bir oyuncu olmayı çok istedim. Bendeki tiyatro aşkı o kadar büyüktü ki, Mithatpaşa Tiyatrosu’na girdikten sonra, belli başlı pek çok oyunları da izlemeye başlamıştım. Çok başarılı bir öğrenci olmama karşın, o dönem tiyatroya daha fazla zaman ayırınca, sınıfta kaldım. Babam da, “Bu iş böyle : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 19 Temmuz 2012 Perşembe Sahibi Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : ankcum@cumhuriyet.com.tr Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın C M Y B C M Y B : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear