15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 14 Kasım 2012 Çarşamba a4 YAŞAM TezKoopİş Sendikası Genel Başkanı Osman Gürsu: ‘Almanya Konsolosluğu’ndaki örgütlenmemiz dünyada bir ilk olacak’ “Kahve Molası”na bu hafta Türkİş’e bağlı TezKoopİş Sendikası Genel Başkanı Osman Gürsu’yu konuk ettik. 81 ilde örgütlü 60 bin üye sayısıyla Türkİş içerisinde en fazla üyesi bulunan sendikanın başkanı Gürsu, sendikal hareketin işçi sınıfını koruyamadığını, kamudaki sendikaların tasfiye edilip işlerin taşeronlar kanalıyla yapıldığını belirtiyor. sendikayız’ ‘Türkİş içinde ikinci ortadan kaldırılmasıyla başlayacağını düşünüyorum. TezKoopİş Sendikası eski yasaya ‘Türkİş ortada yok’ göre 17 nolu işkolunda faaliyet gösteren Sendikal hareket bugün yürümüyor. eğitim, büro, ticaret, güzel sanatlar Türkİş’in içerisinde 10 tane sendika işkolunda kurulu bir sendika. Şu anda olarak Sendikal Güçbirliği adı altında Türkİş içinde en fazla üyeye sahip bir yapılanmaya gittik. Türkİş Genel ikinci büyük sendikayız. Bize üye Kurulu’nda, bu yönetimle işçi işyerlerinin yüzde 75’i mücadelesinin verilemeyeceğini, özel sektördedir. Türkİş’in kendini derleyip Üyelerimizin yüzde 25’i toparlaması gerektiğini, bu kamuda çalışanlardan olmadığı takdirde işçi sınıfının oluşuyor. Uluslararası hak ve kazanımlarının ortadan marketlerin hepsi bizde kalkacağını söyleyerek ayrı bir örgütlü. Migros, liste ile yönetime aday olduk. Carrefour, Real ve Ancak seçimi şu andaki yönetim Gürs Kipa... İstanbul Menkul el GÖKÇEkazandı. Biz yine Türkİş’e yaptığı Kıymetler Borsası’nda, Altın iyi şeylerde destek olmaya devam Borsası’nda, TÜBİTAK’ta, kamu ediyoruz. Bugünkü Türkİş yönetiminin üniversitelerinin yüzde 90’ında, Kültür işçi sınıfının kazanımlarında etkili ve Turizm, Dışişleri ve Maliye olamayacağını düşünüyorum. Toplu iş bakanlıklarında örgütlüyüz. 60 bin Yasası gündeme geldiği günden beri üyemiz var. 81 ilde örgütlüyüz. Şu Türkİş ortada yok. Böylesine önemli anda Almanya Konsolosluğu’nda bir yasa gündemdeyken Türkİş dünyada bir ilk olacak örgütlenmemiz devam ediyor. ‘Yöresel marketlerde iş güvenliği yok’ izim üyelerimizin olduğu B marketlerde kayıtdışı çalışan yok. Bizim üyemiz olmayan Başkanlar Kurulu’nu toplayamadı. Türkİş’e baktığımızda içinde Yolİş Sendikası var, yeni Büyükşehir Yasası onları ilgilendiriyor. Konfederasyon bu konuda adım dahi atmıyor. Türkiye’de çalışma yaşamı daha çok karmaşık hale gelmiş vaziyette. Kiralık işçi büroları kurmaya çalışıyorlar. Türkiye işçi sınıfı bütün kazanımlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Konfederasyonlara bu konuda büyük görevler düşüyor. Kah M ve o ı las ‘2013 yılında 150 toplusözleşmemiz var’ 2013 yılında yoğun bir sözleşme trafiği bizi bekliyor. Kamu toplusözleşmeleri yapacağız. 150 tane toplusözleşmemiz var. Bu toplusözleşmelerin müzakereleri çok uzun sürüyor, her biri için en az 10 sefer görüşüyoruz. 1500 toplusözleşme görüşmesi yapacağız. yöresel marketlerde iş güvenliği yok. 1314 saat çalıştırılıyorlar, ücret farklılıkları bulunmakta, o nedenle marketler arasında haksız rekabet oluyor. Üniversitelerde kadrolu işçi sayısı 150200, taşeron işçi sayısı ise 15002000. Devlet artık yeni işçi de almıyor, her işi hizmet alımı yöntemiyle taşeronlara yaptırıyor. ‘Hakİş Türkİş’in yerine göz koydu’ Yeni Sendikalar Yasası noter şartını kaldırıyor, artık “edevlet” üzerinden sendikalara üye olunabilecek. Sendikalar Yasası’nın bir başka amacı da nasıl MemurSen’i tek konfederasyon haline getirmişse, önümüzdeki süreçte de Hakİş Konfederasyonu’nu Türkİş’in yerine geçirmeyi hedefliyor. Anadolu Ajansı’nda çalışan Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye olan arkadaşlar istifa ettirilerek Hakİş’e bağlı Medyaİş Sendikası’na geçirildi. Buradaki amaç Hakİş Konfederasyonu’nu büyütmektir. Bunu bizim işkolumuzda da yapıyorlar. Biz her zaman sendikal rekabetten yana bir sendikayız. Sendikalar arasında rekabet olmalı. Bizim üyelerimize bakanlık kanalıyla baskı yaparak diğer sendikaya geçmedikleri takdirde çöpe vereceğiz, tuvaletlere vereceğiz diye tehdit ediyorlar. Sendika üyeliğinde tehdit ve baskı uygulanması etik değil. Eski yasayla bu yasa arasında 35 madde haricinde çok büyük bir değişiklik yok. Türk işçi sınıfının bundan sonraki süreçte hemen ayağa kalkacağını, mesafe kat edeceğini umut etmiyorum. Türkiye işçi sınıfının liderlerinin sendikaları ayağa kaldıracak vasıfları yok. Önderlik yapabilecek kapasitede liderleri yok. Hükümetin desteği ile seçilen insanlar olduğu için hükümetin çıkarttığı yasalara da itiraz etmiyorlar. önder olamadılar’ ‘Sendikalar işçilere Sendikaların durumuna bakacak olursak bugünkü görünüm hiç iç acıcı değil. Sendikaların örgütlü olduğu işyerlerinin büyük bir çoğunluğu kamuda olduğu için sendikalar kamuda hükümetlerle oturup toplusözleşmeler, pazarlıklar yapıp bu süreci geçiriyorlardı. Bunu 1980’li yıllara kadar yaptılar. 80’li yıllarda Turgut Özal’ın başa gelmesinden sonra ülkenin her yerinde özelleştirme furyası başladı. Sendikalar bu özelleştirme furyasını anlayamadılar. Kamuda sendikalar tasfiye edilip işler taşeronlara verildi. Bugün özelleştirmeler devam ediyor; sırada köprülerin ve otoyolların olduğu söyleniyor. Sendikal hareket işçi sınıfının kazanımlarını koruyamadı. Bu hepimizin suçu, tüm sendikacıların suçu. İşçilere örnek ve önder olamadılar. Sendikalarda bu kan kaybı halen görülüyor. Türkiye’de artık kamu işyerlerinde sendikalı yerler kalmıyor. Devlet artık taşeronlarla çalışıyor ve kendisi işçi almıyor. Sendikalar bugün kendine düşen görevi yerine getiremiyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi sendikaların siyasi iktidarlarla olan ilişkileridir. İktidarlarla yan yana olurlarsa kendilerine bir şey olmayacağını düşündüler. Zamanla bunun gerçek olmadığını gördüler ama iş işten geçti. Türkiye’de sendikal hareketin dibe vurduğu bir dönem yaşıyoruz. Biz 1980’li yıllardan itibaren bu tehlikeyi fark ederek özel sektörde örgütlenmeye ağırlık verdik. Biz bu süreçten etkilenmedik, büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. ‘Yeni anayasa yapılırken işçiler sesini çıkartmıyor’ S ‘Önce sendikalar özgürleşmeli’ Yeni yürürlüğe giren Sendika ve Toplusözleşme Yasası eskisinden daha kötü durumda. Sendikalar için baraj sistemi devam ettiği sürece, sendikaların hükümete olan bağımlılıkları da devam edecektir. Yeni yasa da eski yasaya göre sendikaların durumunu daha kötüye götürmesine rağmen sendikaların tek baktığı şey barajın altında kalıp kalmamak. Baraj altında kalmamak için sendikalar her türlü ödünü veriyorlar. Bundan sonra kıdem tazminatı geldiğinde de sendikalar sesini çıkartmayacaklar. Bunun sorumlusu Türkiye’de sendikal hareketin liderliğini yapan, Türkİş, Hakİş, DİSK’tir. Bunlar her ne kadar sokağa çıksalar da göstermelik hareket ediyorlar. Barajlar olduğu sürece hükümetlere gebe kalacaklar. Önce sendikalar özgürleşmeli. Özgürleşmenin barajların endikal hareketteki gerileme sadece Türkiye’ye mahsus bir şey değil. Tüm dünyada bu yaşanıyor. Şu an yaşanan durum emeği ucuzlaştırıp esnekleştiriyor, işçinin ne hakkı ne hukuku varsa artık hepsi bir bir ortadan kaldırılıyor. AKP yönetimi de dünyadaki küresel sistemin bir ortağı. Onlar ne diyorsa aynen yerine getiren bir hükümet. Bu hükümet başta durduğu sürece sendikaların haklarını kazanmaları mümkün değil. Mücadele etmedikleri sürece ellerinden bütün hakları tek tek alınacak. Buna Türkiye işçi sınıfı şu an seyirci kalıyor. Yönetim kademelerindekiler bunun vebalini taşıyacaklar. Bu süreç sosyal güvenlikle başladı, kıdem tazminatıyla devam ediyor. “Sizin kıdem tazminatınız gitmiyor, bundan sonrakiler fona yatacak” diyorlar. Sendikalar olarak bugünümüzü kurtarmak için geleceğimizi satıyoruz. Çocuklarımızı satıyoruz, torunlarımızı satıyoruz. İşçi sınıfı mücadele etmediği sürece AKP hükümetinin işçilere sunacağı hiçbir şey yok. Hükümetin reform diye adlandırdığı hiçbir şeyin reform olmadığını görüyoruz. Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda olduğu gibi çalışma hayatını tamamen daha kuralsız bir hale getirdiler; eskiden daha kurallıydı. AKP’nin yaptığı reformlar işçi hak ve menfaatlerini ortadan kaldırma operasyonudur. Bu duruma karşı çıkacak işçi sınıfının liderleri uykuya yatmış durumda. Sokağa çıkmaya bile cesaret edemiyorlar. Türkiye işçi sınıfı artık görüş bile bildiremiyor. Şimdi anayasa çalışması var, işçi sınıfı sesini çıkartmıyor. Bunun bu duruma gelmesinin nedeni 12 Eylül sonrası yetişen nesildir. Bu nesil bugün 30 yaşına gelmiş durumda. Bunlar artık iş piyasasında çalışıyor. Eylem yapmaktan korkuyorlar. 1990’dan beri ülkede doğru dürüst bir eylem olmadı. Sokağa çıkma olmadı. Eskiden hükümetler işçi sınıfından çekiniyorlardı. Bu iktidar sendikaları hiçe sayıyor, görmezden geliyor. Ben inanıyorum ki işçi sınıfı sokağa çıksa bunların bacakları titreyecek. Ama bunu harekete geçirecek bir mekanizma yok. Sendikalar bir araya gelip sorunlarına ortak çözüm bulmak yerine DİSK gidiyor kendi sorununu anlatıyor, öbürü gidiyor kendi sorununu anlatıyor. Bir araya gelip de sorunlara ortak çözüm aramıyorlar. Bugün belki iktidar ona yakın, yarın başkasına yakın olacak. Hep iktidar endeksli çalışıyorlar. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear