Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Müzik dört cellistin parmaklarında yeniden şekilleniyor OKURKEN Türey KÖSE 1 Nisan 2011 Cuma 352 Ankara’nındacellogrubuvar SELDA GÜNEYSU Bir Ankara ve Ankaralılar Kitabı: ‘Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir’ üven Tunç’un “Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir” kitabı; “Ankara’nın mekânları, zamanları, insanları”na ve “bir zamanların Ankarası’na” bir anmalık. Kızılay’ın akasya ağaçlarıyla dolu, Kurtuluş Parkı’nın fidanlık olduğu, Dikmen’de at koşturulan günleri anlatan Ankara sakinlerinden naif, kalender, sıcak sesler... “Ankara’nın en çok nesini seviyorsunuz” sorusuna “İstanbul’a dönüşünü” yanıtını veren Yahya Kemal’e inat bu kentte yaşamaktan mutlu olanlar var. Güven Tunç, eski Ankaralı dostlarıyla birlikte “umudun, akasyaların ve sinemaların, medeni insanların, pırıl pırıl derelerin şehri”ne götürüyor okuru. Adı Tavukçu Lokantası’yla özdeşleşmiş İsmail Poyraz, Ayhan Sümer (Ayhan mağazası), Dursun Ali Kuluhan (Flamingo pastanesi), Salih Atakan (Mithatpaşa Berber Salonu), İlhami Baykaler (Baykal mağazası), Eren Önat (Net Piknik), Mustafa Bağışlar (Berber salonu), Arif Güngör (Örücü Arif), Cemalettin Tatlı (İpekçi Cemal), Ayhan Nergiz (Nergiz, Menekşe ve Kavaklıdere sinemaları), Göker Zafer (Nergiz, Menekşe sinemaları), Numan Akman ile Alper Akman (Akman Boza ve Pasta Salonu), Yenişehir sakinleri Asuman Emre, Nil Öğet ve Ünal Tanıl, AST çalışanı Tekin Yücelbalkan, sendikacı Yusuf Yıldırım ve eski Ankara milletvekili Kamil Ateşoğlulları “kendi Ankaralarını” anlatıyor. “Hatır senediyle” esnaflık yaptıkları, sokaklarında âşık oldukları, tiyatro salonlarını doldurdukları, meyhanelerinde kadeh tokuşturdukları başkenti... Ayhan Sümer “Ankara bir umuttu. Yoktan var edilmiş bir şehrin mucizesindeki umut” diyor ve kentin bugünkü halinden duyduğu üzüntüyü “Başta Türkiye ve başka Ankara olmadığına inanıyorum” diye anlatıyor. Dursun Ali Kuluhan, “Hamiyet’in Esenpark’ta mikrofonu bırakıp şarkıya asıldığında, sesinin Sıhhiye’den duyulmasını, insanların durup o sesi dinlemesini gözüne getirebiliyor” ...Herkesin hemen sınıf atlamaya çalıştığı günümüzde bu eski Ankaralıların yaşama bakışındaki sadelik, kalenderlik dokunaklı geliyor. İsmail Poyraz, “Ben yeniden dünyaya geldim. Bana sorsanız ‘Ne olurdunuz’ Garson olurdum” diyor. Örücü Arif Güngör de, “Ankara’da yaşamaktan ve örücülük yapmaktan memnunum. Bir daha dünyaya gelsem yine örücülük yapardım. Ustam Yusuf Örer bana örnek oldu. Mütevazı oldum. Kanaat ehli oldum” diyor. Alper Akman, 70 yıllık Akman’ın alışveriş merkezlerine neden şubesini açmadıklarını anlatırken “Gitsem maddi olarak çok iyi olabilirdi. Ama şunu tercih ediyorum: Eski müşterinin gözünde eski kalmak” diyebiliyor... Kamil Ateşoğulları 60’lar, 70’lerin Ankarası’nı özlüyor: “O zamanlar Neşet Ertaş Kör İzzet’in kahvesinde dururdu ve arayanlar onu orada bulup düğünlere götürülerdi. Bu kahvede 1965 seçimlerinde TİP adına konuşma yapan Sadun Aren’i dinledim. O dönemde Ankara’da çok sayıda özel tiyatro vardı. O tiyatroları yaşatacak da tiyatro seyircisi.” Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir, Güven Tunç, Dipnot Yayınları, 223 sayfa. A NKARA Onur Şenler, İbrahim Aydoğdu, Yiğit Tan ve Yaz Irmak... Dördü de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) cello sanatçısı... Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda öğrenciyken başlamış arkadaşlıkları. CSO bünyesine katıldıktan sonra da en büyük hayallerinin, en ücra köşeler dahil Anadolu’nun her yerinde konser gerçekleştirmenin, peşinden gitmek için adım atmışlar. Böyle kurulmuş CSO Cello Quartet. Grup, konserlerinde, cazdan rocka, klasikten tangoya her türlü müziği seslendiriyor. CSO Cello Quartet’in müzisyenleri çok genç; en büyüğü 32 yaşında. 10 yaşından itibaren cello çalıyorlar. “Cello çalmaktan parmaklarımızın yapısı bile bozuldu. Nasır tuttu ellerimiz ama değer. Söz konusu klasik müzikse, değer. Klasik müzik, bugün insanlara soğuk ve resmi geliyor. Oysa dinlendikçe anlaşılır klasik müziğin özü... Birilerinin bunu yurttaşlara anlatması gerek” diyorlar. Üniversitede öğrenciyken, Apokalipto grubunun müziklerini seslendirdiklerini belirtiyorlar. Son G ra da “Biz neden kendi grubumuzu kurmayalım?” fikri etrafında birleştiklerinden söz ediyorlar. Amaçlarını ise şu sözlerle anlatıyorlar: “Dördümüz birlikte müzik yapalım istedik. Her birimiz mü ziğe tutkunuz. Tutkumuzu paylaşmak istiyoruz şimdi. Hem de hiçbir yer gözetmeksizin. Anadolu’nun en ücra köşelerine bile giderek... Orada yurttaşlarla buluşup, onlara, ‘Tutkumuza ortak olun’ demek istiyoruz.” DuyurularFacebook’ta Grup, 2009’dan bu yana başkentin hemen hemen her yerinde, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, CSO Konser Salonu’nda, 20. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında Şinasi Sahnesi’nde konserler gerçekleştirdi. Bu konserleri kendi deyimleriyle, “binlerce kişi” izledi. Grup bununla da kalmadı, Kapadokya’ya, İzmir’e, Çankırı’ya konuk oldu. Ancak onlar için çok özel bir konser var ki, o da CSO’nun binasının tadilatta olduğu yıl, MEB Şura Salonu’nda gerçekleştirdikleri konser. O günü şu sözlerle anlatıyorlar: “Sürpriz bir konser verdik. Konserin ikinci yarısında çıktık sahneye ve resmen şov yaptık. Pembe Panter’in müziğini bile seslendirdik. Film müzikleri, Türk havalarını çalınca insanlar coştu. Bu konser herkesin ilgisini çekti. Onun üzerine de bize, konser vermemiz için teklifler gelmeye başladı.” Konserlerini Facebook’ta açtıkları sayfada duyuruyor CSO Cello Quartet. Genellikle de CSO dinleyicisinin konserlerine ilgi gösterdiğini belirtiyorlar. Ancak onlar, daha fazla kişiye ulaşmak istiyor. Bunun için de sponsorlara ihtiyaç duyduklarının altını çiziyorlar. Grup üyeleri, “Bir sponsorumuz olsaydı eminim çok daha fazla kişiye ulaşırdık” diyor. ‘Milimoynasa sesdeğişir’ Konserlere çok sıkı hazırlandıklarını belirtiyor grup üyeleri. Dörtlü şekilde cello çalışmanın zorluğundan da söz ediyorlar. “Cello çalmak dışarıdan göründüğü gibi değil. Eğer seslere doğru basamazsanız, her şey bambaşka olur. Parmağınızı, bastığınız telin üzerinde milim oynatsanız ses değişir. Biz artık hangi parmağımızı nereye basacağımızı beynimize yer edindirdik” diyorlar. Grup, başkentten sonra, 17 Nisan’da Afyonkarahisar Müzik Festivali kapsamında, 2 Mayıs’ta İzmir Adnan Saygun Sahnesi’nde, 27 Mayıs’ta da İstanbul Genç Klasikçiler Festival’inde de konser verecek. İlgililer grubun konserlerini Facebook’tan takip edebilir.