27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 ‘Dingo’nun Ahırı’nın ilk yapıtı: ELEŞTİRİ Eren AYSAN 11 Mart 2011 Cuma 349 NKARA Ankaralı tiyatrocular, “Dingo’nun ahırı” deyimini tiyatro sahnesine isim yaptı. Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) tarafından geçen sezon sahnelenen “Anam, Bacım, Avradım” adlı oyununun yazarı İnanç Yılan’ın henüz 6 ay önce kurduğu Dingo’nun Ahırı Sanat Merkezi, adı kadar ilginç bir oyunu sanatseverlerin beğenisine sunuyor: “Rejim Bozan.” Oyunda, “Alnıapaçıklar ilçesindeki ebesini ziyaret etmek isteyen bir bakan eşinin, ilçe protokolü tarafından karşılanması sırasında oynanan Ankara’ya özgü Misket oyunuyla birlikte yaşanan trajikomik öykü” anlatılıyor. Her ne kadar oyun da olsa, karşılanan bir bakan eşiyse, tabii ki Türkiye’nin gündemine de göndermelerde bulunuluyor. Ankara’da bir yanda, “özel tiyatrolar can çekişiyor, vergi borçlarını ödeyemiyorlar” tartışmaları yapılırken, diğer yanda yeni tiyatrolar kuruluyor. Bu tiyatrolardan biri de Dingo’nun Ahırı Sanat ‘RejimBozan’ T SELDA GÜNEYSU Haydi Karına Koş... A ‘Yer aslında birmarket ismi’ Oyun, yazarının deyimiyle “Alnıapaçıklar” ilçesinde, hayalinde, geçiyor. Yılan, “Alnıapaçıklar isminde bir mesaj kaygısı var mı” sorusuna da şu yanıtı veriyor: “Hem var hem yok… Aslında nişanın yapıldığı yerin yakınlarındaki bir marketin adının biraz değişmiş hali Alnıapaçıklar. Elbette bu ilçe memleketin de kendisini özetliyor.” Oyun, 23, 25 ve 27 Mart’ta, Ankamall’deki Sanatolia Sahnesi’nde Ankaralı seyircinin karşısına çıkacak. Merkezi. Merkez, henüz 6 aylık bir geçmişe sahip. İnanç Yılan tarafından kurulan bu merkezin ilk oyunu da adı gibi ilginç: “Rejim Bozan.” Oyunun yazarı İnanç Yılan, “Oyunun odağında neden rejim tartışması var” sorusunu, “Bugün sanılanın aksine rejim tartışmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla veya laik rejimin ortaya çıkmasıyla başlamamıştır. Osmanlı’nın son yüz yılı neredeyse aynı tartışmalarla süre gelmiştir. ‘Rejim Bozan’da aslında bu tartışmanın hem içinde hem de dışında tutulan bir yurttaşın öyküsü var” şeklinde yanıtlıyor. “Nasıl” diye soruyoruz; “Yani nasıl oluyor da oyundaki yurttaş hem içinde, hem de dışında bu tartışmanın? Bu nasıl aktarıldı sahneye?” Yılan, şöyle yanıtlıyor: “Tartışmayı açan kim? Siyasiler. Tartışanlarsa siyasetten medyaya kadar herkes. Bunları sabahtan akşama dinlemek zorunda kalan yurttaş. İşin trajik tarafıysa sanki bu konuyu tartışmaktan zevk alır halde taraflar. Sonra bir de konuyu nesne veya kavramlarla özdeşleştirme çabası...” ‘Biryandavatan, biryandavurpatlasın’ Yılan, yakın bir arkadaşının nişan töreninde karar vermiş böyle bir oyun yazmaya. Nişana gelen kadınların bahçede oyun havaları eşliğinde oynadıklarını, kendilerinin de içeride haber bültenlerini izleyip, Türkiye’nin güncel sorunlarını konuştuklarını görünce, “Yazmalıyım” demiş. Yılan bu durumu şöyle anlatıyor: “O an gülmemek için kendimi zor tuttum. Bir tarafta vur patlasın çal oynasın, diğer tarafta tutun memleketi sağı solu dağılmasın tartışması… İçerde sıkılan çıkıp oynuyor yorulunca içeri girip tartışmaya katılıyor derken bir yandan rejimi bir yandan bahçede oynayanları tartışır hale geldik. Misket nasıl oynanır, rejim nasıl korunur tartışması giderek en azından benim için oldukça eğlenceli bir hale dönüşünce oyunun konusu kafamın içinde oluşmaya başladı.” iyatroda vodvil türüne kısaca göz attığımızda, bu türün 16. yüzyılda Fransa’da özellikle alay özelliği taşıyan neşeli, dramatik yapısı olan şarkılarla başladığını gözlemliyoruz. Hatta 18. yüzyıla kadar halkın hoşça vakit geçirmek için gittiği yerlerde bu şarkılar sık sık söyleniyor. Zamanla neşeli şarkıların yerini diyaloglar almaya başlıyor. Bulvar tiyatrolarında yavaş yavaş varlığını sürdürmeye başlayan vodvilin, dolantısının gücünden hareketle bir anda müzikaller kadar tutulduğuna tanık oluyoruz. Ülkemiz seyircisi ise 19. yüzyılın ikinci yarısında vodville tanışıyor. Bu tanışıklık, Scribe, Labiche gibi usta yazarların eserleriyle başlıyor, Georges Feydeau, Robert de Flers, Louis Vernevil gibi yazarların Türkçeye kazandırılmasıyla sürüyor. Aslında vodvil, gülünç olanı çeşitli eylem ve fiziksel durumlardan yola çıkarak göstermeye öncelik tanıyan özel bir tür. Kalıplaşmış durumları ön plana alırken, oyun boyunca çözülemeyen düğümler fantezilerle de süsleniyor. Genellikle karakter boyutuna geçemeyen tiplerle, dil oyunlarıyla ilerleyen olaylar dizisi, süreçte karışık bir hal alıyor. Klasik komedyada olduğu gibi komik olanı gösterirken aynı zamanda düşündürmeyi de hedeflemiyor vodvil. Amacının salt güldürmek, dolayısıyla eğlendirmek olduğu öne sürülüyor. Bu nedenle de zaman zaman abartılmış durum ve kişilerle karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz hafta prömiyer yapan “Haydi Karına Koş”un tipik bir vodvil olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda bir oyuncu olan Ray Cooney’in yazmış olduğu oyunda, seyirciyi güldürmek hedeflenirken klasik vodvillerin bir parça dışına çıkarak İngiliz orta sınıf ahlâkına ilişkin toplumsal eleştiri de getiriliyor. Ahlâki olarak yorumlandığında ailede temel özellikler, klasik de olsa yalansız, dolansız bir yaşam, bağlılık, sadakat ve anlayış olarak sıralanabilir. Oysa oyunda, yalanın alıp başını gittiğine, sadakatin çoktan çöpe atıldığına, anlayışın ise yitirilmiş bir kavram olduğuna tanık oluyoruz. Vodvilin başat özelliklerinden biri de oyun kişilerinin hiçbir zaman karakter boyutuna geçmemesi… Oyunda bu yapıyı sağlayan oyuncuları teker teker tebrik etmek gerek: Savaş Tamer, Ünsal Coşar, Pelin Dikmenoğlu, Cüneyt Mete, Şirin Gobrier, Şahap Sayılgan son derece sıkı bir performans sergiliyor. Vodvillerin rejisinde son derece planlı, matematiksel bir yapı sağlamak durumunda kalıyorsunuz. Yönetmen Ali Hürol’un bu tertibi sıkı bir biçimde sağladığı inancındayım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear