Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 9 Aralık 2011 Cuma 388 NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çayyolu’nda, geçen yıl açılan Park Sanat Merkezi, 415 yaş arası çocukları tiyatro, müzik, dans ile buluşturuyor. Merkezde salt çocukların oynayacağı bir Japon masalından uyarlanan “Taş Ustası” adlı oyun, şubat ayı sonunda izleyici ile buluşacak. Oyun için yaklaşık 130 çocuk arasından seçmeler yapıldı. Oyuncu Volkan Duru’nun kurucusu olduğu merkezde, Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) oyuncusu Şekip Taşpınar, eşi Müge Taşpınar, ADT’nin fotoğrafçısı Gökhan Yolcu, Engin Eraslan ve opera sanatçısı Menekşe Akar ders veriyor. Eğitimler de yaşa göre belirleniyor. Merkezin öğrencileri arasında 4 yaşında çocuklar da var; bir üniversiteden mezun olan gençler ve bir işte çalışan yetişkinler de. Volkan Duru, merkezin her yaş grubu öğrencisine yönelik projeleri olduğunu ve bu projelerin haziran ayı içinde yaşama geçirileceğini söylüyor. Merkezde dersler veren Şekip Taşpınar da şubat ayı sonunda bir Japon masalından kendisinin uyarladığı “Taş Ustası” adlı oyunun izleyici ile buluşacağının bilgisini verdi. Merkezin, başka projeleri de mevcut. Bu projeleri zamanı gelince kamuoyuna duyuracaklarının altı çizildi. (Park Sanat Merkezi Tel: 241 14 44) A ParkSanat Merkezi, ‘TaşUstası’ ilemerhaba diyecek ‘Operahalksanatıdır’ ADOB’un 30 yıllık sanatçısı Ateşoğlu: SELDA GÜNEYSU A NKARA – Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) 30 yıldır görevli solist Bülent Ateşoğlu. Bugüne değin pek çok eserde operaseverlerin karşısına çıktı. Ateşoğlu, opera sanatının yurtta çok yaygın bir sanat olmamasının en büyük nedeninin “kendileri olduğunu” belirtiyor; “Halka opera sanatını yeteri kadar tanıtamadık biz. Çünkü çoksesliliği yurt sathına yayamadık. Önce çoksesli müziği yurt sathına yaymak gerek” diyor. Ateşoğlu ile ADOB’da buluşuyoruz. Sözlerine ilk olarak konservatuvardan mezun olur olmaz ADOB’un kadrosuna girdiğini anlatarak başlıyor. O dönemde konservatuvarda üç, dört kişinin eğitim gördüğünü, bu kişilerin de mezun olur olmaz DOB gibi kurumlarda çalışabildiğinin altını çiziyor. Konserva tuvarın üniversiteye bağlanmasının ardından da eğitim görenlerin sayısında artış olduğunu ve böylece DOB gibi kurumlarda kadro sıkıntısı yaşandığını belirtiyor. Ateşoğlu, “Hal böyle olunca DOB’un de kadrosu doldu bugün. O nedenle bu kadroyu tamamlamak için An kara, İstanbul dışında opera sahneleri açılmaya başlandı. Ben eski sistemi daha çok beğeniyordum. Az eleman alınıyordu operaya ama en yeteneklilerdi bunlar. Şimdi çok eleman alınıyor… Yani artık nitelik değil, nicelik ön planda” diyor. ‘İşöncebizedüşüyor’ Ateşoğlu, opera sanatını yurttaşlara sevdirmek işinin öncelikle opera sanatçılarına düştüğüne dikkat çekiyor. Sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öncelikle halka şunu anlatmak gerek: Opera halk içindir. Halkın içine girmiş bir sanattır aslında. Ancak ben bu sanatı halkımıza çok fazla tanıttığımızı sanmıyorum. Bizler tanıtım için projeler üretmeliyiz. Sadece buradan bir grubu alıp, başka yerlerde konserler ya da temsiller verdirip gelmek değildir opera sanatını anlatmak. Önce çokseslilik denilen kavramı yurt sathına yaymak gerek. Çoksesli müziği öğretmeliyiz halka. Çoksesli müziği bilmeyenlerin operayı anlaması mümkün olur mu? Bunun için de müzik öğretmenlerine ve biz opera sanatçılarına iş düşüyor. Bizler, okullara gidip çocuklarımıza çoksesli müziği anlatabiliriz.”