Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 ELEŞTİRİ Eren AYSAN 7 Ekim 2011 Cuma 379 ‘Sanatın rengi Mavi’ artık Çayyolu’nda… Şapkadan Kör Tavşan Çıkartmak u haftanın en çok konuşulan konusu tiyatro oyuncusu Haluk Bilginer’in bir gazetede yaptığı söyleşide, “İmkânım olsa Devlet Tiyatroları’nı kapatırım” sözleriydi. Son zamanlarda azımsanamayacak bir çoğunluğun Devlet Tiyatroları’nı hedef alan cümlelerini okuyoruz. “Devletin tiyatrosu olur mu?” sorusunu soranlar, ilerlemecilik içine girdikleri sanrısına kapılıp, ortalığı darmadağın ediyor. Bir bilene sorsalar, dünyanın her yerinde küçük ya da büyük ölçekli, devlet tiyatrosunun varlığını, hatta onlara verilen ödeneklerin bizimkisiyle kıyaslanamayacak denli kabarık olduğunu görecekler. Bilginer’in uzun yıllar kaldığı Londra’da yalnız National Theatre’ın ödeneği bizimkinin yaklaşık elli katı… Ayrıca oyuncular, “iş, emek ve ücret” anlamında çok daha içerikli sendikal haklara sahip... Sendikalı olmayan oyuncuların sahneye çıkabilmeleri söz konusu değil! Dahası bu sözleri söyleyenler ülkemizde Devlet Tiyatroları’nın yalnız büyük şehirlerde değil, Anadolu’nun birçok yerinde hizmet verdiği bilgisinden yoksunlar… Haluk Bilginer tek başına Anadolu’daki tiyatro hareketini elinde tutabilir mi? İddialıysa, buyursun! Sıvas’tan Konya’ya, Diyarbakır’dan Van’a, Erzurum’dan Trabzon’a kadar geniş ölçekli bir tiyatro eylemini gerçekleştiren, uygulayan, seyircisini bu yapıya göre yetiştiren büyük bir kurum var karşımızda… Devlet Tiyatroları’nın sayesinde Erzurum’da çocuklar tiyatroyla tanışıyor, Van’daki çocuklar yaratım serüveninin içine giriyor. Seyirci Sıvas’ın köyünden eşeğiyle gelip tiyatro seyrediyor. Bilginer yaptığı turnelerde Devlet Tiyatroları sayesinde yetişmiş seyirciyle buluşuyor. Ayrıca bir özel tiyatroyla, gösterim teknikleri gelişkin, tam donanıma sahip, oyuncusunun hemen hepsi eğitimli tiyatro, bir olur mu? Devlet Tiyatroları kurumsal yapısı sayesinde repertuvar seçiminden sahnelenme aşamasına kadar kurullarla çalışıyor. Haluk Bilginer yalnız kendi seçimiyle bulduğu oyunlarla bireysel bir sanat hizmetini taşıyabilir. Böylesi bir butik tiyatronun ömrü de kuşkusuz bir insan ömrü kadardır. Bir de şu var. Özel tiyatro yapanlar seyircisini büyük oranda popüler kültüre borçlu. Yani Bilginer televizyonda arzı endam eylemese yandı! Evet, Devlet Tiyatroları’nın sorunları var. Tüzüğü yok, kuruluşundan bu yana merkeziyetçi bir yönetim anlayışı egemen. Bölge tiyatrolarının tasarımının yetersizliği nedeniyle çalışanları sorun yaşıyor. Karşılığında on altıncı yüzyıl staroyuncu tiyatrosunu kutsamamız mı gerekiyor? Bu sözlerin bir yaptırımı olması gerekiyor. Yıllarını Devlet Tiyatroları’na veren, yeri geldiğinde geceli gündüzlü çalışan hemen herkesi protesto etmeye çağırıyorum. Bana sorarsanız Devlet Tiyatroları bir daha Bilginer’e sahne açmasın! Şu iyi bilinmeli: Devlet Tiyatroları, kaderi Haluk Bilginer ve saz arkadaşlarına bırakılamayacak denli köklü bir kurumdur. B ‘İçimizdeki DonKişot’u ateşledik’ SELDA GÜNEYSU NKARA – “Boş boş seviyorum demekle olmaz/Göstereceksin sevdiğini, hissettireceksin…/Yapamıyor musun?/O zaman yoldan çekileceksin” diyor ünlü şair Can Yücel bir şiirinde… Oyuncu Ziver Armağan Açıl da kendi deyimiyle, bu inanç doğrultusunda, 10 küsur yıl önce ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte Mavi Sahne’yi başkente kazandırarak gösterdi tiyatro sanatına olan sevgisini… Uzun süre Tunalı Hilmi Caddesi’nde faaliyet gösteren tiyatro, geçen sezon “kapandı, kapanacak” tartışmalarının göbeğine oturdu. Ziver Armağan Açıl, bu tartışmalara, “Bu tartışmaya son noktayı koyduk. İçimizdeki Don Kişot’u ateşledik; Çayyolu’nda yeni bir sahne açtık. Hayatla bir kavgamız vardı hep, bu kavgayı yarıda kesmiyoruz. Kavgamız bundan böyle Çayyolu’nda devam edecek” diyerek yanıt veriyor bugün. Mavi Sahne’nin Çayyolu’ndaki binası, dört katlı müstakil bir bina. Park Caddesi üzerinde… Binada, 150 kişilik bir tiyatro sahnesi bulunuyor. Diğer katlarda da müzik, dans ve tiyatro üzerine dersler verilecek. Ziver Armağan Açıl’ın deyimiyle, bu bina A “bir sanat üretimhanesi” olarak hizmet edecek. Tiyatroda yeni oyunların provalarına da başlandı. Ayrıca tiyatro, sahnesindeki koltukları da “satışa çıkardı.” Yani artık izleyiciler, kendi adlarının yazılı olduğu bir koltukta oyun izleyebilecek, tıpkı İstanbul’daki kimi özel tiyatrolarda ve Ankara’daki MEB Şura Salonu’nda olduğu gibi… Ziver Armağan Açıl’a, “geçen yıl Mavi Sahne’nin kapanacağı” yönündeki tartışmaları anımsattık. Açıl, bu tartışmalara şu yanıtı ‘Tekdesteğimiz izleyicilerimiz’ Açıl, Mavi Sahne’nin bugün hiçbir kamu kurum ve kuruluşundan yardım almadan yoluna devam edeceğini de vurguluyor. Tiyatronun tek destekçilerinin izleyicileri olduğunun altını çiziyor. O nedenle de izleyicilere Can Yücel’in bir şiirindeki, “Boş boş seviyorum demekle olmaz/Göstereceksin sevdiğini, hissettireceksin…/Yapamıyor musun?/O zaman yoldan çekileceksin” mısralarını anımsatıyor. Tiyatronun önceki yıllarda repertuvarında var olan oyunlarla birlikte yeni oyunları izleyicinin beğenisine sunacağının bilgisini veriyor. Açıl, “Sanatın rengi hâlâ Mavi’dir, bilinsin” diyor. Tiyatronun perdeleri bu ay içinde açılacak. veriyor: “Aslında bu tartışmalar sadece söylentiden ibaret değildi. Yaşadığımız bazı üzücü deneyimler yüzünden biz de bir süre ne yapacağımızı bilemedik. Mavi Sahne’nin Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki mekânını son 67 ay direnerek, haziran ayında kapatmak zorunda kaldık. Ancak şimdi bu tartışmalara son noktayı koyuyoruz. İçimizdeki son savaşçıyı, Don Kişot’u ateşledik; Çayyolu’nda yeni bir sahne açtık. Hayatla bir kavgamız vardı hep ve bu kavgamız sayesinde Ankara’da sanat yapmayı seçtik. Kavgamız bundan böyle Çayyolu’nda devam edecek. Elimizdeki tek silah sanatımız…” ‘Dar zihinliler hep var’ Açıl, yaşadığımız toplumda sanat yapmanın ne denli zor olduğundan da söz ediyor ve ekliyor: “Yaşadığımız toplumda dar zihinliler insanlar olmuştur, olacaktır. Ancak biz, sırf onların zihni dar diye hayallerimizi ve umutlarımızı daraltamayız, daraltmamalıyız. Yaşanılası bir dünya bizim elimizde olmalı, onların değil. İşte bu nedenle illa ki sanat, hep sanat diyoruz.”