Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 316/23 Temmuz 2010 ANKARA ANKARA Talât HALMAN nkaramızın timsali olarak, Büyükşehir Belediyesi “kedi”yi benimsedi. Yıllarca Hitit Güneşi’ni kullanmıştık seve seve. Gökçek Belediyesi karşı çıktı – belki Hititleri sevmediği için, belki güneşten ürktüğü için. Bir ara, başkentin alâmeti fârikası olarak camiyi hatırlatan bir çizim önerdiler. Eski Trabzon Milletvekili CHP’li Rahmi Kumaş, dava açarak Hitit Güneşi’ni korudu. Bakalım, sayın Kumaş bu sefer de kediyi kovalayıp kovacak mı? Ankara kedisi, güzel hayvandır. Van kedisi kadar cana yakın mıdır, bunu tartışanlar var. Ankara kedilerinden bazılarının iki gözü iki ayrı renktedir. Derler ki o gözlerden biri “tekgözlü” olarak tanımlanabilir, öteki “açgözlü”, hem de “açıkgöz.” Şimdi başkentimizin simgesi, kedi olacak. Belediye Başkanı’nın candan desteklediği ve savunduğu bu simge, dokuz canlı olduğu için, tam Gökçek’e uygun... O da 15 yıldır, dokuz canlıymış gibi yan gelmiş, gel keyfim gel. Kedi logosu, hayırlı uğurlu olsun. Bazıları Definler/Defineler KEDİKODU diyor ki “AKP ile Gökçek arasından kara kedi geçerse başkent kurtulur.” Kedi logo olacakmış bize, başkentimize. İlginç bir sözcüktür logo. Avrupa dillerinde “logore” diye aktarabileceğimiz bir terim var. Diare türünden “ağız ishali” gibi bir anlama geliyor. Hiç durmadan abuk sabuk laf etmek. Başkent siyasetini anlatmak için bundan iyi kelime olamaz. Ankara logosu olarak çizilen kedi şirin görünüyor, cana yakın. Tatlı, evcil, sıcak hayvandır o. Bizimkinin adını “Gülen Ankara Kedisi” olarak kabul edeceklermiş. “Gülümseyen” anlamına mı? Yoksa “Gülen” bir tarikati ya da cemaati çağrıştırdığı için ondan mı kinaye? Fesüphanallah! Bazı Batı dillerinde kediye ilişkin öyle imalar var ki haksız gözükebilir bize – sinsi sinsi, kurnaz, mahir hırsız. Olur iş değil. Ankara kedisi kurnaz ve sinsi olabilir mi? Hele mahir hırsız – asla olamaz! Başımıza kim kodu kedi simgesini? Acaba bir kez daha düşünülemez mi kedinin başkentimiz için logo yapılması? AKKARA S A on birkaç hafta üç felâketli kayıpla sarsıldı ülkemiz: İlhan Selçuk Füsun Akatlı Selmi Andak defnedildi. Definler elbette yürek parçalayıcıdır. Ama, bu üç üstün insanın üçü de define olarak toprağa verildi. Üçü de define olarak, ölmez değerlerin eşsiz servetini gelecek çağlara taşıyacak. Güçlü düşüncelerin, dize getirilmez cesaretin, ülkesini haysiyete ve dünyayı barışa yönelten ülkülerin, mutlak doğruluğun ve dürüstlüğün anıtı İlhan Selçuk. Edebiyatın, felsefe ve sanatın, ahlâkın ve dramanın, eleştiri ve öğretimin, Türk aydınlanmasının örnek siması Füsun Akatlı. Musikimize 800 şarkı kazandıran, kamuda müzik kültürü ve zevki yaratmaya kendini adayan, beyefendiliği ve zarafeti baştacı olarak taşıyan gür BM Genel Kurulu’na Türk Başkan İngilizce n değerli büyükelçilerimizden biri olan Hüseyin Diriöz’ün NATO’nun en güçlü görevlerinden birine getirilmesi, sevindirici ve övündürücü bir ulusal başarımızdır. Biz, uluslararası alanda varlık göstermek bakımından yetersiz kalmış bir devletiz. Bunun nedenleri araında “geri kalmışlar” sınıfından çıkmakta geç kalmışız, başka ülkelere yakın zamanlara kadar pek az yardım edebilmemiz, uzun süre ABD’nin dümen suyundan ve Batı blokunun gölgesinden uzaklaşmayışımız, 77 üye ile kurulan Tarafsızlar Topluluğu’na girmeyişimiz ve Kıbrıs sorunumuz vardı. BM camiasındaki ihtisas kurullarında da pek varlık gösteremedik. Bu bakımdan, Bedrettin Tuncel’in UNESCO Genel Konferansı’na başkan seçilerek 19661988 yılları arsında bu yüksek prestijli mevkide bulunmuş olmasıyla, haklı olarak iftihar ediyoruz. Geçen yıl, Birleşmiş Güvenlik Kon besteci Selmi Andak Üçü de defnedildi gönüllerimize. Geleceğe götürecekler eşsiz definelerini... E seyi’ne üye seçilmemiz, (sadece iki yıl için olsa bile) beklenmeyen ve azımsanmayacak bir zaferdi. Eskiden yüksek uluslararası mevkilere gelmiş olan bir avuç Türk, bu başarılarını kendi prestijleri ve gayretleriyle (adeta Türkolmak gibi bir handikapı aşarak) sağlamışlardı: Faruk Berkol, İhsan Doğramacı, Attila Karaosmanoğlu, Vahit Halefoğlu, Cevat Erder, İlter Türkmen, Orhan Güvenen vb. Kemal Derviş’in Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın başına getirilmesi de, kendisinin olağanüstü itibarı sayesinde oldu. Keşke o işten ayrılmasaydı, yıllarca devam etseydi. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslam Ülkeleri Kuruluşu’nun Genel Sekreterliği, üstün kişisel niteliklerinin (bu arada Arapçayı Türkçe gibi anadili olarak bilip konuşmasının) yanı sıra, Türkiyenin Müslüman devletler tarafından artık benimsenmesinin sonucu olarak gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti’nin Birleş miş Milletler’de iki önemli mevkiden birine kendi adayını seçtirmeye çalışmasının zamanı gelmiştir. Bunlardan biri, BM Genel Sekreterliği’dir ki Kıbrıs sorunu çözülmedikçe bu görevin bir Türk’e verilmesi düşünülemez. İkincisi, BM Genel Kurul Başkanlığı’dır. Kıbrıs sorununa rağmen, bu adaylığı ülkemizin yakın gelecekte sağlaması ve büyük çoğunlukla seçilmesi mümkün görünüyor. Böyle bir görevi mükemmel yapabilecek çok sayıda insanımız vardır. Belki de karşımızdaki en çetin engel, BM’deki Avrupalı üye devletler grubunun Türkiye’yi aday göstermek istememesi ihtimalidir. Özellikle bu engeli aşmak üzere, şimdiden nabız yoklamaya ve yavaş yavaş lobi yapmaya başlasak iyi olur. BM Genel Kurulu Başkanlığı’na 65 yıllık sürede TC’den çok daha zayıf ya da çok daha sorunlu üye devletlerden şahsiyetler seçilmiştir. BM’nin kurucusu olup da henüz Genel Kurul Başkanlığı yapmamış olan tek tük Avrupalı üye devletten biri Türkiye’dir. Sıra, çoktan bize gelmiş olmalıydı. Bu hakkımızı nihayet elde etmek üzere, devletimiz derhal harekete geçmeli. Mevlâna Dergisi ÇevreMühendisleriOdasıAnkaraŞubeBaşkanı MehmetGöledeböylebirçalışmanınçokgeç kaldığınıbelirtti.MoganGölü’ndeuzunsüredir sorunlarınbulunduğunukaydedenGöle,AnakentBelediyesi’ningölkenarınahiçbirkuralve engeltanımadanpiknikalanlarıoluşturduğunu, bualanlarındagölezararverdiğinikaydetti. 19 Mevlâna, sadece İslam dünyasında değil, Batı âleminde de baştacı edilen bir manevi önder... Yaman bir Mevlâna rüzgârı esiyor Avrupa ve Amerika’da. Batı dillerinde birkaç yüz “Rumi” kitabı çıktı, her yıl düzinelerlesi çıkıyor. Ama şimdiye kadar, Mevlâna’ya ilişkin hiçbir bilimsel dergi yayınlanmıyordu İngilizce olarak. Şimdi bu boşluk dolduruldu. “Mawlana Rumi Review”, geçen ay yayın yaşamına başladı. KKTC’nin Yakın Doğu Üniversitesi ile İngiltere’deki Exeter Üniversitesi birlikte çıkarıyor. Bu bilimsel dergi, altı yıldır Yakın Doğu Üniversitesi’nin Rumi Enstitüsü’nün kurucu başkanı olarak mükemmel çalışmalar yaparak KKTC’de pek çok uluslararası sempozyum düzenleyen ve Mevlâna ile Yunus Emre hakkında kitaplar yayınlayan Gökalp Kâmil’in başlattığı bir eser... Editörü Exeter profesörlerinden üstün başarılı Rumi uzmanı Leonard Lewisohn. Birinci sayıda Franklin Lewis, Paul Losensky, Rawan Farhadi, Farhang Jahanpour, Christopher Shackle gibi imzalar yer alıyor. Mevlâna’ya ilişkin yeni İngilizce kitaplar hakkında çok ilginç tanıtım ve eleştiri yazıları da var. Gökalp Kâmil ve Leonard Lewisohn’u kutlarken “Mawlana Rumi Review” dergisinin uzun ömürlü olmasını dilerim.