Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 296/5 Mart 2010 Müzik Devrimcisi Hocabey’in Ardından... sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN eveni, sevmeyeni, herkes “hakkını teslim ederek”, İhsan Doğramacı’nın (1915 – 2010) ardından rahmet diliyor. Onun ardından yazmak benim için önemli bir görev, çünkü Hocabey, tam her şey tavsamaya başlamış, bazı kazanımlar yitirilmişken, Atatürk’ün müzik devriminin ikinci hamlesini yaptırmış bir müzik devrimcisiydi. Üstelik, devrim adımlarını atarken, pek çok kişi onu ve yapmak istediklerini anlamamış, bu hamleyi engellemeye, Hocabey’e “gerici” damgasını vurmaya çalışmıştı. Acaba eldeki birkaç konservatuvar, siyasetçilerin egemenliğinde, bir bakanlığa, bir genel müdürlüğe bağlı kalsaydı, bugün Türkiye’de yurt genelindeki üniversite ve yüksekokullara yayılmış müzik öğretim kurumları olabilir miydi? Bugünlerde “yargısıyla meşhur” Erzurum’da bir laboratuvar lisede Bilkent Senfoni Orkestrası, her ay dünyaca ünlü solistlerle konser verebilir miydi? Rastlantıya bakın, en sevdiği besteci olan F. Chopin’in 200. doğum yılında yitirdik Hocabey’i... Biz de onu Chopin’in pek sevdiği “büyük polonez”iyle uğurladık sonsuzluğa... Bilkent’teki sahnede, katafalkın hemen yanına yerleştirilmiş olan piyanoda, hep koruyup kolladığı, manevi kızı, kendisine “İhsan Amca” diye hitap eden Gülsin Onay seslendirdi parçanın en karakteristik bölümünü... Gülsin Onay, bu Chopin polonezini, Hocabey’in 3 Nisan’daki doğum günlerinde çalardı. Bunun açıklamasını bir sohbetimizde şöyle yapmıştı: “Bir filmden etkilenmiş galiba... Vasiyet olarak ‘Bunu 40. günümde çalacaksın’ dedi. Ben de ‘Tabii yaparım ama önce sizin 7075100105 gibi doğum günlerinizde çalarım’ dedim. Beş senede bir diye başladık sonra her doğum gününde çalar olduk.” Aslında Doğramacı’nın daha uzun yaşayacağını düşünüyordum. Yıllar önce, Azerbaycan Cumhurbaşkanı rahmetli Haydar Aliyev, Hocabey’in doğum günü için Baku’da bir toplantı ve kutlama düzenlemişti. Ankara’ya döndükten sonra, sanat yapıtlarıyla bezeli “müzeev”inde bir öğle yemeğinde bu kutlamanın filmini gösterdiğinde, “Hocam, ‘dalya’ dediğinizi de göreceğimizi ummak istiyorum” dileğime, dudağında hoş bir tebessümle “Dur hele ba S Gülsin Onay, saygı geçişinde Doğramacı 82. yaş gününde seslendirmişti. kalım” yanıtını verdiğinde 80’li yaşlarındaydı. Değerli bestecimiz Muammer Sun’un da DoğraDoğum günleri deyince, Hocabey’in 80. yaş gününmacı’ya “Yurt Renkleri” başlıklı piyano müziğinin 4. Defdeki konser de unutamadıklarımdandır. O gün Bilkent’teki “A. Adnan Saygun Müzik Araştırma ter’inden “Hüzün” adlı parçayı adadığını biliyoruz. Bu save Kültür Merkezi”nin açılışı yapılmıştı. Akşam, Gürer tırları yazarken parçayı, Hande Dalkılıç’ın piyanosundan Aykal yönetimindeki orkestra Saygun’un, 75. yaş gününde dinleyerek hüzünlendim. Rastlantıya bakın, uygar, laik bir Müslüman olan HoDoğramacı’ya ithaf ettiği “Orkestra Çeşitlemeleri”ni seslendirmişti. Şef Aykal da, konser sonunda kendisine su cabey’in öldüğü gün Hicri takvime göre Mevlid Kandinulan buketi eğilip ön sırada özel koltukta, eski Devlet Ba li’ydi... Son telefon konuşmalarımızdan birini, Bilkent’te babasının vasiyetini yerine getirerek kanı Ekrem Ceyhun’un yanında inşa ettirdiği Doğramacızade Ali oturmakta olan Adnan Saygun’un Paşa Camisi’yle ilgili yapmıştık. eşi Nilüfer Saygun’un kucağına Açılışa az kalmıştı, mimar dostumuz bırakıyordu. Erkut Şahinbaş’la camiyi geziSaygun’un kalıtını Bilkent’e yorduk, Hocabey bilgi almak için tebırakmış olması boşuna değillefonla aradığında mimarımız, “Şedir... Doğramacı ile Saygun arafik Bey’le camiyi geziyoruz” deyince sındaki ilişki ve karşılıklı sevgi bir “Ver hemen bana” demiş. Önce, betikle başlamıştı. Yıllarca konyerleşkenin içinde ayrı bir bölümservatuvarlarda etnomüzikoloji de minik birer kilise ile havranın da bölümü açılmasını istiyen Saygun, yer alması konusundaki düşünce1980 sonrası Doğramacı YÖK lerimi sormuştu, sonra da esas caBaşkanı’yken bir mektup yazarak, miyi nasıl bulduğumu... 40 yıllık isteğini bir de Hocabey’e “Hocam” demiştim, “içerisi aktarmıştı. Doğramacı kalkıp Sayhep akçaağaç kaplanmış, en iyi gun’u evinde ziyaret ederek koakustik malzeme. Burada Bilkent nuyu dinlemiş ve bölümün açılYaylı Çalgılar Dörtlüsü, Saygun masını sağlamıştı. 25 Aralık yaylı dördüllerinin mistik bölümle1989’da Saygun’un Doğramarini icra etse çok görkemli olur!” cı’ya yazdığı yeni yıl tebrik mekBunu duyar duymaz “Yaşşa” deyişi tubu şu cümleyle başlıyordu: Prof. Dr. Yüksel Öztan hâlâ kulaklarımda... Ama ne yazık “Memleketimizin gittikçe çorakki, çok benimsediği bu öneri, minik laşan sanat ve musiki toprağında sizin ellerinizle yeni bir ümid kaynağı fışkırmış oldu...” kilise ve havranın resmen ibadete açılışı gibi, Türkiye’nin Bu cümleyle Bilkent MSSF’yi kasteden Saygun bu kay genel ortamının etkisiyle sağlığında gerçekleşemedi. nağın “yemyeşil bir vaha” haline geleceğini hayalinde ya Önümüzdeki yıllar ne gösterir bilinmez. Ailesinden intikal eden petrol zenginliğini ve babasının şatmak istediğini belirtiyordu. Yaşasaydı hayalinin gerçekleştiğini görecekti. Saygun 1991’de ölmeden önceki olumlu öğütlerini, güçlü belleği, zekâsı, iyi eğitimini çason eseri olan Opus 76 piyano sonatını da lışkanlığı, örgütlenme ve devletten yararlanma konusundaki titrek el yazısıyla “İhsan Bey, sizi çok sevi olağanüstü becerisiyle birleştirerek, Hacettepe’yi, vakıfyorum” diye başlayan bir kısa mektupla ları, vakıf şirketlerini ve Türkiye’nin ilk özel üniversitesi Bilkent’i kuran Kerküklü Hocabey, insanın ölünce ışıDoğramacı’ya ithaf etmişti. Söz ithaflardan açılmışken, Hocabey’e ğa kavuşacağını söylerdi. Işıklar içinde yatsın. Bir taziye de değerli dostum Yüksel Öztan hoca için... adanmış müzik yapıtları Saygun’kilerle sınırlı değildir. Özellikle Nâzım Hikmet’ten Türkiye’ye çağdaş peyzaj anlayışını kazandıran, nice iyi esinlenerek pek çok beste yapmış Azerî bes peyzaj mimarı yetiştiren, özverili eğitimci ve uygulamateci Arif Melikov, 7. Senfonisi’ni Hocabey’e cı Prof. Dr. Yüksel Öztan’ı da geçen hafta yitirdik. Düithaf etmiş ve bu yapıt, on altı yıl önce Bil şünüyorum da, gözü arkada gitti. Atatürk Kültür Merkekent Konser Salonu’nun resmî açılışında zi, hipodrom alanı için yaptığı peyzaj düzenleme projesi, Milli Komite’ce kabul edilmesine karşın, sonraki anBSO tarafından seslendirilmişti. BSO’nun dört yıl genel müzik direk layışın savsaklaması, o alanın yapısını değiştirmeye çatörlüğünü yapan Bulgar şefbesteci Emil Ta lışması nedeniyle gerçekleşemedi. Yetmezlik çeken kalbakov, 92. doğum günü töreni için Doğra bi, uykusunda onu terk etti. Gözümün önüne hep yaptığı güzel bahçelerin içinde macı’ya ithafen bir “Happy Birthday Uvertürü” bestelemiş ve kendi yönetiminde gelecek Yüksel Hoca, o da çiçekler içinde yatsın... 18