Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 326/1 EKİM 2010 ANKARA ANKARA Talât HALMAN GEÇENLERDE Ankara’ya “Türkiye’nin en yaşanabilir kenti” payesi verildi. Ankara’da oturan bizler için sevindirici bir haber... Ama, Başkent’te yaşamın bazı pürüzlerinden şikâyetçi olanlar için belki biraz şaşırtıcı. İstanbul âşıkları bile, o güzellikler ve uygarlıklar şaheserinin –özellikle trafik ezaları yüzünden– rahat ya da kolay yaşama olanağı vermeyen bir şehir olduğunu itiraf ediyorlar. Ben ki İstanbul sevgimle çocukluktan beri övünürüm, sevgilimi olağanüstü güzel ama çılgın bir kadına benzetiyorum – sevenlerini büyülüyor da bir yandan fena hâlde üzüyor, yıpratıyor. Belki yanılıyorum ama, hiç oturmadığım, ara sıra uğramaktan haz duyduğum İzmir; deniziyle, ılımlı havasıyla, doğal güzellikleriyle, belediye hizmetleriyle bana Ankara’dan daha hoş bir yaşam mekânı gibi geliyor. Her neyse, sanırım, okurlarım seziyorlar ki Başkentimiz hakkında eleştirilerim atı’nın klasik müziği, son yıllarda daha çok kullanılan terimle “çok sesli müzik”, tüm gayretlere rağmen, ülkemizde hâlâ baş tacı edilmiş değil. Dünyanın dört bucağında alkışlanan virtüözler, mükemmel orkestra şefleri, opera ve bale sanatçıları, başarılı besteciler çıktı Türkiye’den... Göğsümüzü kabartan orkestralarımız, uluslararası ilgi görüp övgüler kazanan festivallerimiz var. Ama, yine de, geleneksel musikimiz, Batıdan aktardığımız pop ve sallan yuvarlan (rock’n roll) vb. çok sesli Batı müziğini gölgeliyor. U2, İstanbul’da konser verdiğinde 60 bin kişi, 50 liradan 350 liraya kadar ödeme yaparak izledi. Berlin Filarmoni Orkestrası ya da La Scala Operası gelseydi acaba 6 bin kişi izler miydi 25’er lira ödeyerek? Çok sesli müziğin daha AKKARA ANKARA’DA İYİ ŞEYLER var – Büyükşehir Belediyesi, baz istasyonları, yanlış büyüme, gitgide kötüleşen trafik, yeni çirkin yapılar, kentin estetiğinde kusurlar, vs. vs. Yine de, Başkentimizde yapılan güzel işlerin hakkını vermek gerek. Çankaya Belediyesi’ndeki bazı çalışmalar başarılı. Yenimahalle Belediyesi de CHP’nin yüzünü ağartan hizmetler getiriyor. AKP’nin Altındağ Belediyesi de, Sayın Veysel Tiryaki yönetiminde, güzel işler gerçekleştiriyor. Bunların başında, Ankara Kalesi yakınındaki pek çok Ankara evinin ve başka binaların, Altındağ Belediyesi ile Hacettepe Üniversitesi’nin işbirliği ile çok zevkli restorasyonu gelir. Semtin yüzü açıldı. Hem Ankaralılar, hem iç ve dış turistler çok memnun. 25 Eylül 2010 Cumartesi günü, 4 yeni tesisin açılışı yapıldı. Ben gidemedim ama davetiye broşürünün güzelliğinden de belli ki kapısı açılan tesisler çok hoş, canlı ve hayırlı. Altındağ Belediyesi’nin Hanımlar Eğitim ve Kültür Merkezlerinin sayısı 19’a, Gençlik Merkezlerinin sayısı 4’e yükseldi. Yeni açılan Hanımlar Merkezi, Zübeyde Hanım Mahallesi’nde. Orada bir de Gençlik Merkezi açıldı: İçinde bilgisayar – internet odası, masa tenisi, satranç, derslikler, dışında jimnastik araçları ve futbol için yeşil saha var. Altındağ Belediyesi, Gürpınar Mahallesi’nde de Hanımlar Eğitim ve Kültür Merkezi ile Gençlik Merkezi açtı. Ankara ve Türkiye gezileri düzenliyorlar, derslerle oyunlardan başka, müzik, resim, tiyatro, halk oyunları da öğretilecek. Orhan Veli Kanık, Altındağ’ın yoksulluğunu anlatan güzel bir şiir yazmıştı – bir genç kızla bir lağımcının rüyaları hakkında. Şimdiki slogan “Altındağ Değişiyor”. Belki yoksulluktan kurtulacak. İsmindeki “altın” gibi değer kazanacak mı acaba? “Altındağ” şiirinde Orhan Veli diyordu ki: “Sabaha karşı bütün Altındağ rüya görür.” O rüyalar gerçekleşiyor belki. BALMUMUHEYKEL MÜZESİNDE DORMEN A SEVGİLİ CHOPIN B fazla rağbet görmemesinde, devlet televizyonlarımızın da, özel TVlerin de orkestra konserlerini seyrek yayınlaması, opera ve baleyi tümden dışlaması büyük bir rol oynuyor. Batı klasik müziği, ekranlarda aforoz edildi denilse doğru olur. Avrupa bestecileri arasında Türkiye’de en sevilen, Chopin olsa gerek. Polonya’da yetişip Fransa’da ünlenen, sonra uluslararası şöhrete kavuşan Frederic Chopin’in doğumunun iki yüzüncü yılındayız. Dünyanın dört bucağında 200. yıl etkinlikleri yapıldı, yapılıyor – bizde de. Chopin’in başarısı, dar çaplı ve kısa besteleriyle gerçekleşmiştir. Üstün ün kazanmış bestecilerin çoğunun aksine, Chopin tek bir senfoni yazmamıştı, ne de tek bir opera. Sadece piyano için eser vermişti, üç tane viyolonsel parçası. Piyano için yazdıkları da kısadır: 24 ünlü prelüdünden 10 tanesi bir dakika bile sürmez, dokuz tanesi bir dakikayı biraz geçer. Kimisi neşeli ve hafiftir, kimisi hüzünlü. Ve çoğunu çalmak, son derecede zordur. Bizde, “Polonez” müzikseverlerin kalbini ve cankulağını büyülemişti. 1940’lı yıllarda ABD’de çevrilen Chopin filminde sinemaseverlerin izlediği “Polonez”in melodisi, uzun yıllar ıslıkla yaşatıldıydı. Bugün de, herhalde en sevilen Chopin bestesi odur. Chopin bizim sevgilimiz... Oscar Wilde demiş ki: “Chopin çaldıktan sonra, işlemediğim günahlara ağlıyormuşum, bana ait olmayan trajedilerin yasını tutuyormuşum gibi hissediyorum.” Acaba biz de, Oscar Wilde gibi, bilinçaltımızda günahların azabını, felâketlerin yasını yaşamaktan zevk aldığımız için mi Chopin’e bu kadar sevgi duyuyoruz? nkara’da Kentpark AVM’de Balmumu Heykel Müzesi var. Jale Kuşhan Hanım kurmuş ve yönetiyor. Bu Müzede dünyaca ünlü 51 kişinin balmumu heykelleri yer alıyor. Olağanüstü bir kolleksiyon... 51 kişi arasında şunlar da var: Mustafa Kemal Atatürk, Latife Hanım, ElFarabi, İbni Sina, Fuzuli, Cengizhan, Atilla, Alparslan, Timurlenk, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, Mimar Sinan, Yunus Emre, Şeyh Şamil, Nâzım Hikmet, Kemal Sunal, Levent Kırca, Ivan Grozni, I. Peter, I. Katerina, II. Katerina, II. Alexandre, Karl Marx, Lenin, Stalin, Brejnev, Gorbaçov, Boris Yeltsin, Napoleon, XV. Luis, Markiz de Pompadour, Kazanova, De Eon, Kont Kaliostra, Baron Münchausen, Adolf Hitler, Elvis Presley, Beatles, Arnold Schwarzenegger, Dostoyevski, Leonardo Da Vinci, Rauf Denktaş. Bazıları belki yadırganıyor ama, bazıları orijinallere o kadar benziyor ki! Hele Rus sanatçıların yaptığı birkaç balmumu heykeli, üstün başarılı: Korkunç İvan, şu anda yaşıyormuş gibi korkutucu. Büyük Petro, büyülüyor izleyicileri. Mutlaka gidip görün bu ilginç sergiyi. 51 ünlü var. Hepsi, görmelere değer. Atatürk ve Mevlana için birer ayrı bölüm var, orada belgesel filmler de gösteriliyor. 26 Eylül Pazar günü, kolleksiyona 52. bir şöhret eklendi: Türk tiyatrosunun güçlü üstadlarından Haldun Dormen. Heykelin açılışında Dormen de bulundu ve uzun uzun alkışlandı. Türk tiyatrosuna 50 yıldan uzun süredir büyük hizmetler veren Dormen’in değerinin bilinmesi ve Ankara’nın onun için böyle bir vefa jesti yapması ne güzel. 19