26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 284/11 Aralık 2009 2010YılıBütçesi:VurAbalıya!.. ? Turhan ÇAKAR Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı 2010 yılına girerken Tüketici Hakları Derneği’nin de üyesi Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, değerli bilim insanı Prof. Dr. Aziz Konukman’ın tüketiciler ve emekçiler yönünden 2010 yılı bütçesi hakkındaki görüşlerini aldık. Hocamızın görüşlerini okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. IMF’siz IMF bütçesi 2010 yılı bütçesi giderler yönünden; yatırım vizyonu olmayan bir bütçe, faizlere yer açmak için faiz dışı harcamaların daratıldığı bir bütçe, eğitim ve sağlığın ihmal edildiği bir bütçe, personel giderlerinin kısılmaya çalışıldığı bir bütçedir. Gelirler yönünden; vur abalıya (halka ve tüketicilere) bütçesi, yani son derece adaletsiz olan dolaylı vergi ağırlıklı bir bütçedir. Vatandaşın ödediği verginin kendisine yol, su, elektrik, sağlık, eğitim, istihdam ve gerekli sosyal harcamalar olarak dönmediği bir bütçe. Bütçede tüketicinin sorumluluğu bütçeye vergi olarak yansıyor. Ancak, devlet, tüketicilerden topladığı vergiler ile kamusal hizmetlere ağırlık vermesi gerekirken, tam tersine, rantiye kesimine kaynak aktararak tüketicilere karşı sorumluluğunu yerine getirmiyor. Özetle, 2010 yılı bütçesi borçfaiz ödeme bütçesi haline getirilmiştir. Tüketici vergisini ödüyor Tüketici vergisini ödüyor. Hem de dünyanın en yüksek ve en adaletsiz vergisi olarak. Ama devletin tüketiciye karşı sorumluluğu ve görevleri yerine getirilmiyor. Kısaca, tüketicinin devlete karşı sorumluluğu cebren işliyor, ancak, devletin tüketiciye karşı sorumluluğu işlemiyor. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Bu tehlikeli durumu şöyle açıklayabiliriz: Devletin meşruiyetinin sorgulandığı bir süreç başlamış demektedir. Yani, sosyal devletin tasfiye çabalarıyle birlikte, devletin terk ettiği alanda ciddi bir boşluk ortaya çıkmıştır. Sosyal devletin terk edildiği bu süreçte ortaya çıkan boşluğu iane devlet, vakıf, cemaat, tarikat ve bunların ittifakı dolduruyor. Yurttaş, bu tip örgütlenmelere muhatap hale ve muhtaç duruma getirilmeye çalışılıyor. Bu da çoğulcu, demokratik, katılımcı yapının ciddi şekilde tahribatını oluşturuyor. Bireyin ve onun oluşturduğu örgütlerin yerini cemaat türü örgütlenmeler alarak yurttaşlık ve özgür birey ilişkisi koparılmış oluyor. Bu yapı, IMF’siz sürdürülüyor. Yapı, özü itibarıyla özelliğini yitirmiyor. Görüntüde bütçeyi hükümet yapıyor, ancak, arka planda IMF’nin hakimiyeti net bir biçimde görülüyor. Dolayısıyla, bir üç yıl daha kemer sıkma politikalarına devam edilecek. Sosyal harcamalar kısılıyor Bütçe giderlerinde öngörülen artış yüzde 7,6’dır. Vergi gelirlerinde öngörülen artış ise yüzde 18,2’dir. Ekonominin nominal (enflasyondan arındırılmış) büyüme oranı; yüzde 8.7’dir. Eğer bütçe giderlerinde ön görülen artış ekonominin nominal büyüme oranının altında ise bu, kemerlerin sıkılması anlamına gelir. Bütçe giderlerinin 2009, 2010 yıllarının milli gelirleri içindeki oranları karşılaştırıldığında; 2009’da bütçe giderlerinin milli gelirdeki payı yüzde 28,2, 2010’da yüzde 27.9’dur. Bu da, 2010 yılı bütçesinin 2009 yılı bütçesine göre kısıldığının teyididir. Vergi gelirlerinin milli gelir içindeki payı karşılaştırıldığında; 2009 yılı bütçesinde yüzde 17.3, 2010 yılı bütçesinde yüzde 18.8’dir. Bütçe giderlerinin payı düşerken vergi gelirlerinin payı yükseliyor. Bu durum tüketicinin 2010 yılında geçen yıla (2009 yılına) göre daha fazla vergi ödeyeceği ancak daha az hizmet alacağı anlamına gelir. Bu vergiler de ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden (tüketicilerden alınan vergi) sağlanacaktır. Yatırımların 2009 yılı bütçesindeki payı yüzde 7 iken 2010’da yüzde 6.6’ya düşüyor. Üstelik ekonominin büyümesinin öngörüldüğü bir ortamda! Yatırımcıların milli gelir içindeki payı, 2009 yılı bütçesinde yüzde 2 iken, 2010 yılı bütçesinde yüzde 1.8’e düşürülüyor. Eğitimin 2009 yılı bütçesinde öngörülen oranı yüzde 3.1 iken, 2010 yılı bütçesinde yüzde 3.7’ye yükseliyor. Sağlığın 2009 yılı bütçesinde öngörülen oranı yüzde 1.2 iken, 2010’da yüzde 1.5’e yükseliyor. Sözde iyileşme gibi görülüyor. Ancak, gerçekleşme rakamları belli olmadığı için iyileşme gibi görünüyor. 49.sayfalarında): Üç yıllık dönemde (201020112012), yani mali plan döneminde sağlık, eğitim ve sosyal nitelikli harcamalar ile büyüme ve istihdamı destekleyen ve bölgesel gelişmişlik farklarını azaltan harcamalara daha fazla önem verilecektir. Toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi beşeri sermaye (insana yatırılan sermaye) niteliklerinin geliştirilmesi yönündeki politikalar uygulanmaya devam edecektir. Burada, sanki bu politikalar varmış ve bu politikalar bir üç yıl daha devam edecekmiş gibi taahütlerde bulunuluyor. Oysa, olmayan, olamayacak bir durumu olacakmış gibi göstermek bütçenin samimiyet ilkesi ile örtüşmüyor. Bu durumu daha iyi açıklamak için yatırımların, eğitimin, sağlığın yıllara göre milli gelir içindeki paylarını karşılaştıralım: Yatırımların milli gelir içindeki payları 2010’da yüzde 1.8, 2011’de yüzde 1.6, 2012’de yüzde 1.6; eğitimin milli gelirin içindeki payları 2010’da yüzde 3.7, 2011’de 3.6, 2012’de yüzde 3.5’tur. Sağlığın milli gelir içindeki payları 2010’da yüzde 1.5, 2011’de yüzde 1.4, 2012’de 1.4’tür. Bu da bütçenin samimiyet ilkesine uymadığını öngörüler ile rakamların çeliştiğini göstermektedir. ‘Başının çaresine bak’ itirafı Geçmiş yıllara bakıldığında, 2009 yılı hariç (kriz yılı), vergi gelirlerindeki artış ile milli gelirdeki nominal artış aşağı yukarı aynı olmuştur. Bunun teknik tanımlanması; verginin gelir esnekliği, yani milli gelirin nominal artışı ne ise, vergi gelirinin o kadar artmış olması gerekiyor. Oysa 2010’da durum farklı, nominal olarak vergi gelirlerinde öngörürülen artışın nominal milli gelirdeki artış olması gerekirdi. Oysa, burada öngörülen vergi artışı, nominal milli gelir artışının iki misli olacağıdır. Bunun anlamı ise, 2010 yılında ekonominin milli gelir artışının iki misli bir vergi artışı olacaktır. Vatandaştan eski yıllara göre gelirinden daha fazla vergi alınacağı anlamına gelir. Memurlara ek iş yapabilmeleri için yasa çıkartılması, devletin bittiğinin, bitirildiğinin bir itirafıdır. Yurttaşa, memura, tüketiciye “başının çaresine bak” , “benden bir şey bekleme” itirafıdır. Samimiyet ilkesine aykırı 2010 yılı bütçe gerekçesinde şöyle deniliyor (48. T ü k e tic i Ha k l a r ı De r n e ğ i / TE L : 425 15 29 4 17 93 34 419 37 74 / t h d@ tu k e t ic ih a k l a r i.o r g. tr w ww .tu k e ti c ih a k la r i .o r g.t r 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear