Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gecenin karanlığında zehirli etlerle geldi ölüm... ? Nilgün ERTÜRK Hayvanları Koruma Derneği (HAYKOD) nilgun.erturk@gmail.cok aşka bir canlın ölümüne neden olmak kabul edilebilir mi? Peki çirkin yüzlerini, arabalarının plakalarını sinsice gecenin karanlığına saklayarak uyguladıkları korkunç katliamlarla başka canlıların ölümüne neden olmak herhangi bir gerekçeyle açıklanabilir ya da kabul edilebilir mi? Hayır! Ne acıdır ki açıklaması ya da kabulü olmayan bu yolla, 14 Ekim Çarşamba günü Ankara’nın birçok yerinde çok sayıda hayvan öldü, öldürüldü! Kuşlar, kediler, köpekler... Neden? Çünkü “insan” denen canlı türü sokaklarda yaşayan canlar için çözüm üretmek yerine onları istemediğine karar verdi. Ve olabilecek en sinsi şekilde can aldı. Sizler hiç can çekişen bir hayvanın gözlerindeki şaşkınlığı gördünüz mü? Üstelik kısa bir süre önce karnını doyurmak için yediği zehirli etler yüzünden dayanılmaz acılarla kasılan vücutlarına şifa olsun diye yedikleri otlar ağızlarının kenarında kuruyamadan, gözlerini bile kapatamadan kasıldıklarını gördünüz mü? Ve sadece veterinere yetiştirebildiğiniz bir canı kurtarırken, gözlerinde şaşkınlıklarını gördüğünüz diğer ölü bedenleri? Kuşların birdenbire pike yaparak yere düştüklerini? Etrafta kalan zehirli etleri toplarken saatler önce benzer bir insan elinin onları oraya nasıl attığını anlamaya çalıştınız mı? Ya da otopsiye götürdüğünüz kulağı küpeli ve bir süre önce sizi gördüğünde sevinçle kuyruk sallayan dost bir köpeğin acısını içinizde hissettiniz mi? Ve karanlığa saklanarak, alçakça bu katliamı yapanlarla bir arada yaşamanın aynı adı taşımanın “insan olmanın” utancını taşıdınız mı? B Katliamlar devam ediyor İşte biz bir avuç hayvansever, 14 Ekim Çarşamba günü bunların hepsini gördük ve yaşadık. Ve belki de en kötüsü bu katliamlar 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’na karşın Türkiye’nin her yerinde yıllardır devam ediyor. Kendimiz için yaşam alanları yaratırken, yaşam alanlarını yok ettiğimiz canlılar ise hâlâ bizleri sevmeye ve yaşam savaşlarını vermeye devam ediyorlar. Sevmek bir tercih ve kimse bir başkasını ya da bir başka canlıyı sevmeye zorlanamaz ama unutulan bir gerçek var; o da insanoğlunun diğer bütün canlılara saygı duyması gerektiği ve yeryüzünü bütün canlılarla paylaşmak zorunda olduğudur. Çünkü bir diğeri olmadan bütünlük bozulacaktır. Bu noktada hiçbir esneklik olamaz. Yaşamın içinde birer engel olarak görülen canlıların bütünün bir parçası olduğunu görmemek için harcanan çabanın çok daha azı yok etmek yerine çözüm üretmek için harcandığında “insan olmak” yolunda biraz daha ilerlemiş olacağız. Kalem kırmayı tercih ettik Oysa insanoğlu bu ilerlemeyi yapmak yerine hep kalem kırmayı tercih etti. Her kırı lan kalem, bir başka katliamı daha getirdi. Ve “Benim karar verdiklerim dışında hiçbir canlı yaşayamaz etrafta. Ben yeryüzünde istediğim her şeyi yaparım, ben insanım ve istemediğim sürece hiçbir canlı benim bölgemde yaşayamaz” dedi. Ve ne acıdır ki Ankara’nın göbeğinde yaşanan katliamlara hiçbir yetkili sahip çıkmadı, çıkamadı. O yüzden artık bu katliamlardan biz sorumlu değiliz açıklamalarının hiçbir hükmü kalmadı. Bu günden sonra sokak hayvanları konusunda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası ile yetkileri ve sorumlulukları belirlenen bütün merciler, sorumluluğu üstlenmemekten vazgeçip bir adım daha ileri gitmek ve yapılan alçakça katliamları önlemek zorundalar. Aksi takdirde gecenin karanlığına saklanıp sinsice can alan katillerin onlardan çok daha güçlü ve etkili olduklarını kabul etmiş olacaklar. Bir alan bile vermedik Bugüne kadar hayvanlar bizim yüzümüzden barınaklarda olmasın, bizlerle bir arada yaşasınlar dedik ama bu canlara insanların zulmünden korunacakları bir alan bile veremedik. Kimi bu gerekçeleri kullanarak ormanlara, şehir dışlarına atılıp ölüme terk edildi, kimileri ise şehrin içine bırakılıp zehirlendi. Ve ne yazık ki yine bizim kötülüğümüz yüzünden bizler bu canlar için daha iyi bir yaşam alanı bulana ve haklarını korumak konusunda ileri adımlar atana kadar barınaklarda korumak zorundayız ve bunun içinde bütün barınaklardaki koşulların daha iyi noktalara taşınması ve sokakta yaşayan canların daha güvenli koşullara sağlanması için sizlerin desteğinize çok ama çok ihtiyacımız var. Lütfen bizleri ve hayvan dostlarımızı bu zorlu yolda yalnız bırakmayın. Ses verin, omuz verin ve bizler bu zorlu yolda yalnız olmadığımızı bilmenin gücüyle daha hızlı ilerleyebilelim. B u s a y f a A n k a r a Fo t o ğ r a f S a n a t ç ı l a r ı D e r n e ğ i ( A F S A D ) t a r a f ı n d a n h a z ı r l a n m a k t a d ı r. 9