26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 276/16 Ekim 2009 nkara, darmadağın olmuş bir imparatorluğun külleri üstünde yükselen Cumhuriyet Türkiyesi’nin başkenti olarak her ödüle değerdir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu yok, olmamalıdır da. Çünkü Ankara, çağdaşlığın simgesidir. Atatürk ilke ve devrimlerinin beşiğidir. Ankara, verilmiş olan bağımsızlık savaşının siyasal ve askercil yolgüdümlerinin (stratejileri) tasarlandığı ve yaşama geçirildiğine ilişkin adının tarih sayfalarında yerini aldığı bir merkezdir. Atatürk başkenti İstanbul’da bırakıp Ankara’ya taşımayabilirdi, ne ki taşıması gerekiyordu. Çünkü İstanbul ve Ankara birer simgedir. İstanbul Osmanlı’yı temsil ediyorsa, Ankara Cumhuriyet Türkiyesi’ni... Aradaki fark çok açık ve nettir. Bu fark Osmanlı ile Cumhuriyet insanının zihinsel farkıdır. Ankara dünyaya açılan bir pencere; mazlum toplumların kurtuluş simgesi olmuştur. Uygarlığın, kalkınmanın ve çağdaşlığın ölçütü Ankara’dan geçer. Atatürk’ün kafasındaki düşünce buydu, ideal de buydu. Ne ki zaman içinde Ankara’yı Ankara olmaktan çıkarmak isteyenler oldu. İstanbul’un karşısında ikinci plana itmek isteyenler var şimdi de. Tüm çabaları salt İstanbul’a önem vermek ve İstanbul’u kalkındırmaktır olduğunu iddia edenler, kenti insan kalabalığıyla doldurmaktan başka bir şey yapmamışlar, yapmıyorlar. Ardından 3. köprü düşleri… Tüm bu çabanın arkasında yatan Cumhuriyet Türkiyesi imgesini törpülemek, yerine Osmanlı zihniyetini yerleştirmektir. Bana göre İstanbul elden çıkmış; yaşanılır bir kent kimliğini yitirmiştir. Ödül Senin Neyine Ankara! A ? Prof. Dr. Necdet ADABAĞ karıda da değindiğim gibi Ankara çok ödüle değerdir saydığım nedenlerden ötürü, ancak ödüle değer olmayan Melih Gökçek’in Ankarası’dır. Ödülü veren insanlar hiç mi sokaklarda, caddelerde dolaşmadılar? Hiç mi sokak, cadde boylarında şarıl şarıl su dökerek araba yıkayan insanları görmediler? Hiç mi, gelişigüzel yerlerde, sokak içlerinde hastaneler açıldığını bilmediler?.. Hiç mi araba yoğunluğundan ötürü sokaklardan ve caddelerde kaldırımlardan geçilemediğini görmediler?.. Hiç mi Ankara’da 7000’den fazla taksinin varlığından haberleri olmadı? Hiç sormadılar mı? Ankara’yı boşaltma, geri plana atma çabalarının yoğunlaştığı bugünlerde 2009 yılı Avrupa Konseyi Ödülü’nün Ankara’ya verilmiş olması ilginçtir. Ben o yanını açmak için fazla ayrıntıya girmeyeceğim ama Melih Gökçek’in belediye başkanlığını yaptığı bu kente, üstüne üstlük “Bir yer Avrupa gibi kokuyor ve hissedilirse orası Avrupa’dır. Ankara için bunları söylüyorum. Ankara yeni, taze gerçek bir Avrupa’dır” diyerek ödül vermek, ödülü verenlerin şaşkınlığını göstermez mi acaba? Yu Kelle koltukta gidiş gelişler Oy uğruna Melih Gökçek’in tüm ilçelerden merkeze taksi taşıdığını ve taksilerin yollarda gelişigüzel seyrettiklerini ve trafiği altüst ettiklerini görmediler? Kentin sokaklarının, köşe başlarının değnekçilerin sultası altında olduğunu; fişsiz para aldıklarını; para vermediğiniz zaman döndüğünüzde lastiklerinizin parçalandığını kimse onlara söylemedi mi? Melih Gökçek’in elinde olsa Oran ormanlarını bir gün içinde yerle bir edip orayı da imara açacağını kimse kulaklarına fısıldamadı mı? Hiç kimse demedi mi gene Oran milletvekili lojmanları nın yerine 3536 katlı bloklarının dikildiğini, kentin havasının kesildiğini? O güzelim yeşili batırdığını… Çarpık kentleşmeye ön ayak olduğunu… Yeni kurulan semtlerde bile yerleşim planlarının olmadığını… Baraka örneği üst üste yığılmış evleri kimse göstermedi mi? Kimse demedi mi Başkan’ın Ramazan günlerinde iftar çadırları kurarak yardım etmek yerine oy toplamak sevdasına kapıldığını? İnsanları fukaralığa alıştırdığını ve işsizgüçsüz bıraktığını… Ankaralıları sadaka toplumunun üyeleri yaptığını… Görmediler mi Atatürk Bulvarı’nın ne hale getirildiğini? Meşrutiyet Caddesi üzerindeki çirkin çirkin, boruları paslı paslı üstgeçitleri görmediler mi, yoksa? Her yıl yeniden yapılan kırık çıkık kaldırım taşlarını… Çakıl çukur caddeleri. Özürlülerin hiçbir zaman dışarıya çıkmayacağı ve kendi başlarına dolaşamayacakları yolları... Pazar yerlerinin düzensizliğini, otobüslerin tıklım tıklım dolu oluşunu ve “kelle koltukta” yollardan caddelerden gidişgelişlerini. Dünyanın neresi böyle? Dünyanın neresinde var, madem ki Ankara Avrupalı, hangi Avrupa kentinde “dolmuş” var? Bilmiyorlar mı? Dünyanın neresinde arabanın kapasitesinin üstünde yolcu alan dolmuşlar var? Görmüyorlar mı? Metroyu ne zaman bitireceğini sordular mı acaba Sayın Başkan’a? Ödülü verenler gecekonduları görmediler mutlaka. Kış günlerinde oralarda nasıl ısınıldığını kimse onlara anlatmadı. O evlere gene oy uğruna kaçak kömür verildiğini ve Ankara’nın havasını kirlettiğini kimse onlara açıklamadı. Ve otuzkırk yıl önce Ankara’nın daha çağdaş bir kent olduğunu, insanların daha temiz giyimli, daha uygar duruşlu; sokaklarının döner ve kokoreç kokmadığını; oysa şimdi küçük yaşlardaki çocukların adım başı ayakkabı boyacılığı yaptığını ve simit sattığını kimse onlara anlatmadı galiba. Ve iki bin yıl boyunca bu topraklarda egemenlik kurmuş Hitit İmparatorluğu’nun göstergesi olarak kabul görmüş ve Ankara’nın simgesi olarak bilinen Güneş Kursu’nu kaldırtıp yerine ken di kafasına göre bir logo koyan, her tarafa asan ve kaldırılması yönünde mahkeme kararına karşın inadını sürdüren bir belediye başkanının yönettiği bu kenti ödül vermeye değer görmüşlerse ve bunu Avrupalılık adına yapıyorlarsa, bizim de Avrupalılık fikrine kuşku ile bakmamamız için bir neden göremiyorum. Dediğim gibi, bizim sözümüzün muhatabı Cumhuriyet Türkiyesi’nin Ankara’sı değil, dört dönemdir başkanlık yapan ve çöp toplama işini bile çözememiş bir başkanın yönettiği Ankara’dır, dahası Ankara’yı bu duruma sokanlardır. 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear