26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 219 /12 Eylül 2008 Bilkent’te Çağdaş Tasarım Örneği Bir Cami... K Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com apısı tüm din ve mezheplere açık, duvarlarında Hz. Ali ve 12 İmam’a da yer verilmiş, sınırları içinde Hıristiyanlar ve Yahudiler için de ibâdet mekânları planlanmış, okunan Arapça Kuran ve duaların anında Türkçeye tercüme edileceği, yaşlıların oturarak ibadete katılabile Bilkent’teki Doğramacızade Camii ceği, ahşap kaplamaları nedeniyle nefis bir akustiğe sahip, vitray kaplı cam kubbesinden doğal ışığı alan, minaresi füzeyi, kubbesi meridyenlerle dünyamızı andıran, çağdaş tasarımın içinde geleneksel hattatlık, oymacılık ve yontmacılık sanatlarımızın en güzel örneklerini barındıran bir camidüşünebiliyor musunuz? Bilkent semtindeki Doğramacızade Ali Paşa Camisi bu ay içinde tamamlanarak ibâdete açılıyor. Caminin adını, iş planını veren bizzat “Hocabey”, yâni Prof. Dr. İhsan Doğramacı koydu... Ama bu câmi, çoğu kişinin zannettiği gibi Bilkent Üniversitesi’nin içine değil, adını üniversiteden alan semtte, yol üzerinde küçük ama kapsamlı bir dinsel kültür merkezi olarak yapıldı. Hocabey, babasının camikonusundaki vasiyetini 90 yaşından sonra, olgun ve hoşgörülü bakışıyla, evrensel bir yaklaşımla yerine getiriyor. Kesişen her iki doğruya “haç” nitelendirmesi yapan, kilise gördüğünde kaldırım değiştiren zihniyet, başlangıçta Hocabey’in düşündüğü gibi merkezin içinde ayrılan iki salonun birer mini kilise ve sinagog olarak kullanımına nasıl yaklaşır, bilemem. Hangi dine ait olursa olsun tüm ibâdethanelerin “Tanrı’nın evi” olarak kabul edilmesi gerektiğini, kilisede veya sinagogda da namaz kılınabileceğini biliyoruz. 12. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Londra’daki öğrencilik yıllarında kilisede namaz kıldığına dair bir anısını da biliyoruz. Umarız, kimileri Hocabey’i kucaklayıcı düşüncelerinden ötürü kınamaz ya da camisin başlangıçta planlandığı gibi çok amaçlı kullanımını engellemeye kalkışmaz... Tersine bu gelişkin uygulama için gönülden kutlar. Gelelim bu merkezin tasarımına... Hocabey, Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin de mimarı olan, güvendiği Erkut Şahinbaş’a ısmarlamış projeyi... Şahinbaş’ın, mimarî tasarımın ötesinde, tüm ayrıntılarla nasıl inceden inceye ilgilendiğine, câmiyi gezerken tanık oldum. İçeride asılacak levhalar, dışarıdaki mermere kabartma yazılar, konularında uzmanlaşmış hattat ve uygulayıcılar tarafından hazırlanmıştı. Abdest alma yerleri kapalı mekânda, gerekli kolaylığı sağlayacak biçimde tasarımlanmıştı. Avludaki havuz, yaşam ve ölümü simgelemek üzere yapılmıştı. İki musalla taşlı, cenaze namazı kılınacak açık bölüm avlunun uzantısındaydı. Caminin içi ahşap malzemeyle kaplanmıştı. Dolayısıyla doğal akustik özelliğinin çok iyi olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktu. Burada rahatlıkla mistik müzik örneklerinin seslendirilebileceğini düşündüm, örneğin bir yaylı çalgılar dörtlüsünün Saygun’un yaylı dörtlülerinden birini seslendirdiğini tahayyül ettim. Böylelikle Ankara’da “aslında minare artık kolumuzdaki saattir” diyen Behruz Çinici’nin minaresiz TBMM Camisi, Vedat Dalokay’ın Balgat girişindeki minaresiz ama sonra Refah Partisi tarafından minare eklettirilen küçük camii, Gölbaşı’nda eski TEK yerleşkesinde yeralan Cumhur Keskinok’un camisi gibi çağ Mimar Erkut Şahinbaş daş mimarlık anlayışını değişik açılardan yansıtan örneklere, Erkut Şahinbaş’ın alkışa değer yorumu ekleniyor. Ama tam bir “kitch” görünümünde olan camiler de yapılmaya devam ediliyor. Bilmem Adalet ve Kalkınma Partisi’nin karşısında, ATO’nun yanındaki cami hiç dikkatinizi çekti mi? Birebir Arap taklidi... Hâttâ Suudi Arabistan’daki bir câminin replikası olduğu söyleniyor. Minaresinin biçimi, pencereleri ve dış süslemeleriyle, Türk anlayışıyla, geleneğiyle, kültürel birikimiyle hiç ilgisi bulunmayan, bahçesine “plastik hurma ağaçları” yerleştirilmiş bir tuhaf yapı! Neyse ki altına dükkân koymamışlar! Malum son 40 yıl içinde yapılan camilerin bir kısmı, “altı ticarethane, üstü ibadethane” biçiminde... İki hafta önce, Eskişehir yolunda Diyanet kontrolündeki bir vakıf tarafından yaptırılacak olan “ÇÖK (Çok Önemli Kişi) Camisi” ile ilgili yazımda ortaya koyduğum kimi saptamalar ve sorduğum sorulara Diyanet’ten, Mimarlar Odası’ndan, ilgili vakıftan, maketin adı henüz açıklanmayan mimarından herhangi bir yanıt, görüş gelmedi. Herkes kulağının üzerine yatmış vaziyette anlaşılan! Mimarlığın, bir “sanat” olduğunu, kalıcı, işlevsel, insana görsel zevk verecek yapıların, taklitçilikle değil, yaratıcılıkla üretilebileceğini koşullu kafaların anlayıp anlayamayacağını merak ediyorum doğrusu... NesibeAydın OkullarıAta’yı ziyaretetti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel Nesibe Aydın Okulları’nın eğitim kadrosu, kurucuları Nesibe Aydın’ın başkanlığında, Anıtkabir’i ziyaret etti. Anıtkabir Özel Defterini imzalayan Aydın, Atatürk ilkelerini eksiksiz taşıyacak bir okul ve eğitim kadrosu ile başlamanın heyecanını yaşamakta olduklarını belirtti. Aydın, Ulu Önder Atatürk’ün yüksek huzurunda, eğitim ve bilim uğrunda yılmadan çalışacaklarına söz vererek cümlelerini tamamladı. 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear