26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 229/21 Kasım 2008 Ünlü ressam Bedri Baykam, siyasi iktidarların sanata bakışını eleştirdi: ‘Gölgeetmesinleryeter’ ? Selda GÜNEYSU ‘Ortada98binesıfır yürüyenbirmaçvar’ Peki böyle bir durumda sanatçılara düşen görevler nelerdir? Sonuçta aydınlarla halk arasındaki iletişim de giderek kopuyor. Siz ne düşünüyorsunuz? I Bugün genç Türk insanı, starını yalnız bir türkücüde, ya da yalnız bir futbolcuda arıyorsa; bir şairde, bir ressamda, bir romanda, kendi ideal yaratıcı insan tipini bulamıyorsa düşünmek gerekir. Ancak bu durumların faturası yalnızca halka da kesilemez. O kişiler öyle yetiştirilmemişler çünkü. O kişilerin geçmişinde, 6 yaşından itibaren müzelere, tiyatrolara gitmek, ünlü eserleri okumak gibi bir şey yok ki. Konferanslar dinlemek, sanat eğitimi almak yok... Çünkü devletin ihtiyaçları ve öncelikleri arasında sanat yok. Bugün işadamları bile sanata gerekli yatırımları yapmıyorsa, sanat eseri almaktan tir tir titriyorlarsa ve bugün bize hâlâ Anadolu’nun herhangi bir yerinden, “Ya çok güzel bir ev yaptırdım. Havuzu var. Bahçesi var. Bir de resim almak istiyorum” şeklinde telefonlar gelmiyorsa, ki Cumhuriyetin ilk yılları dışında bu türlü bir istek hiç olmadı, burda bir yanlışlık var demektir. Bu nasıl bir devlet modeli? Bugün bir devlet kalkıp bir ülkede 98 bin cami yapmışsa, buna karşılık bir tek müze açmamışsa, ortada 98 bine 0 yürüyen bir maç var. Bugün devletin açtığı bir tek modern sanatlar müzesi yok. 98 bine 0. O halkı suçlayabilir misiniz? nlü ressam Bedri Baykam’ın son dönemde ürettiği ve Contemporary İstanbul Fuarı’nda da büyük ilgi uyandıran “4D” isimli çalışmalarından örneklerin yer aldığı sergisi, Galeri Artist’te açıldı. Sergi 3 Aralık’a dek görülebilecek. Baykam’ın aynı isimli çalışmalarının “dev boyuttaki” versiyonları da Monaco’da, “La Maison de L’ Amerique Latine” sergisinde yer almıştı. Ressamın Galeri Artist’te açılan sergisinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Atatürk’e ait portreler de önemli bir yer tutuyor. Baykam, son dönemde ortaya koyduğu 4 boyutlu resim çalışmalarını, “Çölün ortasında 100 kilometre yürüdükten sonra vaha bulmak gibi bir şey” olarak nitelediriyor. Baykam, günümüz Türkiye’sinde sanatın geldiği noktayı da eleştiriyor: “Yüce Atatürk yaşarken, resim sanatı ve genel olarak sanat bugün Türkiye’de futbol neyse, oydu. Yani o dönemlerde sanatçı olmak en değerli şeydi. Ancak şimdi benim ve diğer arkadaşlarımın devletle olan ilişkisi, ‘Gölge etmesinler başka ihsan istemem’ şeklinde yürüyor. Çünkü bugün hükümetlerin sanatla ilişkisi maalesef, sanatın üzerine gölge düşürmek üzerine kurulu. Devletin öncelikleri arasında sanat yok” diyor. Bedri Baykam’la, son dönem çalışmalarını, Galeri Artist’te açılan sergisini ve günümüz Türkiyesi’ndeki sanat anlayışını konuştuk: Yeni, 4 boyutlu çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? I Neden 4 boyutlu çalışmaların altına imza attım? Çünkü bu çalışmalar değişik zamanları bir araya getiriyor. Derinlik algısı katıyor resime. Ben yıllardır saydamlıklar üzerine çalışıyordum. Boyaları kullanarak yaptığım saydam katmanlar... Sonra çift dijital baskılarla resimler yapmaya başladım. Örneğin bir resmimde, kızın göğüsleri üzerinde bir bulut görüyorsunuz, ya da yatakta bir deniz... Boya ve fotoğrafı beraber kullanıyordum bu türlü çalışmalarda. Daha sonra bu çalışmaları öteye taşımak istedim. Yeni bir malzeme seçtim ve bütün tecrübe ve görsellik birimkimlerimi bu dört boyutlu çalışmalar üzerinde kullanmaya başladım. Ortaya da inanılmaz bir dünya çıktı. Bu çalışmalar, çölde yüz kilometre yürüdükten sonra vaha bulmak gibi bir şey. Galerileri gezen insanlar, ya tuval görmeye, ya desen ya da heykel görmeye alışıklardır. Oysa bu eserler hiçbirine benzemiyor. Sergiyi görenlerde farklı bir tat uyandırıyor. Bu eserleri nasıl ortaya çıkardınız diye soranlara, önce Ü çok iyi bir Fransız şarabı içiyorum, sonra kendimi dinlenmeye çekiyorum. Sonra benim bir “rüya kaydetme” makinem var. Gördüklerimi bu makineya kaydediyorum diyorum. Bu eserlerin dev ebatta olanları şu anda Monacco’da sergileniyor. Orada da bu türlü sorularla karşılaşıyorum. Onlara verdiğim yanıt da şu: Sanat hep Batı’dan başlayıp, Doğu’ya gitmeyecek. Doğu’dan başlayıp size de sanat pek ala gelebilir. Galeri Artist’te açılan serginizde Atatürk tablolarının ağırlıkta olduğunu görüyoruz... I Bilerek ve isteyerek Atatürk tablolarını seçtim bu sergimde. Çünkü burası başkent, Cumhuriyetin doğduğu yer ve bu sergi 10 Kasım haftasına denk geldi. Bu tablolar arasında Atatürk’ü konu edinen ancak günümüz Türkiye’sine de eleştirel bir bakış sunan tablom var. “Teşekkürler Türkiye” tablosu. Bu tablo yapısı itibariyla, benim ya da bir başkasının yazacağı 20 kitabı özetler nitelik taşıyor. Türkiye tarihinde yer edecek bir tablo bu. Yüz yıl sonra bu tabloya bakanlar, bugünün Türkiye’sini görecekler bu eserde. Günümüzde resim sanatının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hak ettiği yerde olmadığı yönünde çok ciddi eleştiriler var... I Yüce Atatürk yaşarken, resim sanatı ve genel olarak sanat bugün Türkiye’de futbol neyse, oydu. Yani o dönemlerde sanatçı olmak en değerli şeydi. Devlet en çok sanata önem veriyordu. Dar bütçesine karşın en büyük atılımı sanatta yapıyordu devlet. O dönemin milletvekilleri ve siyaset adamları Devlet Resim Heykel sergilerinden eserler satın alıyorlardı. Bugünkü bütçeyle kıyasladığınızda o dönemi, devlet sanata tirilyonlarca lira harcıyordu o dönem. Ancak şimdi benim ve diğer arkadaşlarımın devletle olan ilişkisi, “Gölge etmesinler başka ihsan istemem” şeklinde yürüyor. Neden? Sanatçılar bugün düşünüyor. Acaba söylediğim bir sözden dolayı tahribata uğrar mıyım, bir makalemden dolayı ceza davası açılır mı, veya attığım bir nutuktan ötürü fişlenir miyim diye. Bütün bunlar yüzünden “gergenekon veya er geç gene kon” davalarının içine atılır mıyım diye. Çünkü bugün hükümetlerin sanatla ilişkisi maalesef, sanatın üzerine gölge düşürmek üzerine kurulu. Tiyatro eserlerini yasaklamak örneğin. Sanki burası eyaletler sistemiyle yönetiliyormuş gibi, İstanbul’da oynanan bir oyun bugün Hakkari’de, Kütahya’da, ya da başka yerlerde yasaklanabiliyor. Özgün bir kitap, 4 ay sonra birisinin aklına esiyor, kitap hakkında dava açabiliyor. Türkiye’de maalesef, sanatçılar ve düşünce insanları, gerici hükümetlerin oluşturduğu devlet modelinin tahakkümü altına alınmaya çalışıyorlar. 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear