07 Eylül 2025 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

31 AĞUSTOS 2025 4 Bir roman değil bir yaşam Kuşakları büyüten yazar Gülten Dayıoğlu, 90 yıllık ömrünü ve direnişini kitabında topladı. imi yazarlar vardır, sadece u Fadiş ile başladığınız yolculuk, yıllarca kitaplar yazmazlar; bir okurla birlikte evrildi. Peki bu kadar yıl milletin çocukluğuna sonra, Fadiş’in ardından yeniden kaleme sarılma ihtiyacı nasıl doğdu? Bende sesiyle, sözüyle, kalemiyle Kalmasın’ın yazılma motivasyonu neydi? K dokunurlar. Gülten Fadiş okurları acının, sevincin, Dayıoğlu, işte bu yazarların en ön umudun, neşenin tadına, elle tutulup saflarında yer alır. Onun kaleminden gözle görülürcesine vardılar. Çünkü dökülen her cümle, çocukların büyüme ben kitabı yazarken hep öylesine gerçek sancılarına, gençlerin düşlerine, GÜVEN bir konumdaydım. Bu nedenle hepsi de annelerin suskunluğuna temas eder. BAYKAN Fadiş ve Hasan’la özdeşleştiler. Beni en “Fadiş” gibi bir romanla, yalnızca bir çok sevindiren, kent kökenli çocukların karakter yaratmadı yaralı ama direngen da Fadiş’i içtenlikle bağırlarına basmasıydı. bir çocukluk halini ölümsüzleştirdi. Bugün, 90’ına Bu nedenle “Fadiş sen misin”, “Fadiş kız, yaklaşan bir bilgelikle okurlarının karşısına bir kez buruk geçmişten 2025’lere kadar neler yaşadı”, daha çıkıyor Dayıoğlu. Bu kez elinde bir roman “Çocukluğunda olduğu gibi epey bir zaman tepe değil, bir yaşam var: “Bende Kalmasın”. Bu kitap, üstü, yüz üstü mü, yoksa tırmanışla mı geçti. yıllardır sorulan “Fadiş sonra ne yaptı” sorusuna Tırmandı da nerelere gelebildi”, “Tüm bunları verilen samimi, yer yer sarsıcı ama her satırıyla nasıl başardı” gibi sorularla kuşatılıyordum. sahici bir yanıt. Dayıoğlu ile yazmak, hatırlamak, Ben 1971’de başlayan bu sorulara alışkındım. direnmek ve helalleşmek üzerine konuştuk. Onlara çokluk şu yanıtı veriyordum: “Bir gün u Çocuk ve gençlik edebiyatının öncü kalemlerinden sorularınızın yanıtını içeren, tüm yaşamımı sizler biri olarak kuşaklar boyu okurlarla güçlü bir bağ için yazacağım.” Bende Kalmasın’la sözümü kurdunuz. Sizce bir yazarın yıllar içinde değişmeyen yerine getirdim. ama dönüşen bir okur kitlesiyle ilişkisi nasıl kurulur, nasıl sürdürülür? GÖKYÜZÜNE KEMENT ATAN KIZ Okur kuşakları arasındaki dönüşüm, yazarın, u Bu kitapta kırklı yıllardan itibaren Türkiye’nin çocuğa görelik, gence görelik ilkelerinden hiç toplumsal dokusuna dair gözlemler de var. Bende kopmamasıyla gerçekleştirilebilir. Kuşaktan Kalmasın’ı yazarken bireysel hatıralarınızla kuşağa okurlar kitabı okurken bu ilkeleri algılar. toplumsal hafızayı nasıl dengelediniz? Yazarın yeni kitaplarına o algıdan edindiği Toplumsal hafızayı, gözlem izlenim, araştırma, adeta bir yaşam iksiri oldu. değil, kendimi bileli yaşam biçimi edindim. izlenimler ve güvenle yaklaşır. aşamalarından geçirerek, belleğimdeki anıları, u Özellikle “fırındaki bebek”, “kayıp Fadiş” ya u Son olarak, Bende Kalmasın hem edebiyatla derli toplu okurlarıma sunmaya özen gösterdim. u Eserlerinizin merkezinde hep çocuklar vardı ama da “yatağı olmayan kız çocuğu” gibi bölümler çok hem yaşamla helalleşen bir kitap gibi duruyor. Bu İki yıl dolu dolu süren bu çaba sonunda, ereğime bu çocuklar, yalnızca yaşları küçük karakterler değil, sarsıcı. Tüm bunları yazarken içinizde en çok neyle kitabın sizde bıraktığı duygu ne oldu? aynı zamanda büyük acılarla büyüyen bireylerdi. Sizin ulaştığıma inanarak, kitabı yayınevine götürdüm. yüzleştiniz? Bu kitap sizin için bir tür içsel arınma İçimden gelen güçlü bir dürtüyle son bir için çocukluğu anlatmak ne anlama geliyor? Deneye yanıla, yüzleşe yüzleşe bu günlere mıydı? paylaşım daha ekleyeceğim izninizle: Ece, Defne, Çocukluk herkesin başından geçen bir evre. eriştim. Bu kitap, tüm yaşamımla yüzleştiğim Kitabın bende bıraktığı duygu, yaşam boyu Güneş Gülten adlarında 20’li yaşlarını aşmış, Kiminin anneli, babalı, nineli, dedeli, ağabey bir can gibiydi. Kimi yerde üzüldüm ciddi tadına doyamayacağım iç rahatlığı oldu. yükseköğrenimle tamamlayıp, elleri ekmek tutan ve ablalı bir çocukluğu oluyor. Kimilerinin ciddi. Kimi yerde sevinip gönendim. Yazarlıkta Annemin dediği gibi gökyüzüne kement atan torunlarımı da anmadan geçemeyeceğim. Biraz arap saçı gibi karma karışık yaşamları. kazandığım başarılar maddi manevi omurgamı kız olarak, her şeye karşın yaşayıp bu günlere övünerek de olsa “Ne mutlu bana” demekten Çocukluk, yetişkinliğin temelindeki köşe taşı oluşturdu. Dik durmayı öğrendim. Hele ki iki erişmek. Toplum tarafından sahiplenilmek. kendimi alamıyorum. Cumhuriyet kadını bence. Çocukluğu anlatırken insanı insan kılan oğlumuzun büyümesini izlemek, sabırla çalışan Saygın ortamlarda, yerli, yabancı, değerbilir olarak son sözüm: 90 yaşımda elde ettiğim ilkelerden yola çıkıyorum. Acılar, sevinçler, ve ailemizi yeniden ayağa kaldırmayı başaran kişi ve kurumlar tarafından ödüllendirilmek. içsel dinginliği giderayak, Türkiye’m için elde coşkular, umutlar ve tam anlamıyla çocuk olmak sevdiğimin çabalarına tanık olmak... Ve 322’nin İçsel arınma bilincini, sadece bu kitabı yazarken edebilsem öte yakaya gözlerim açık gitmeyeceğim. kavramlarıyla dokuyorum. başarılarıyla gururlanmak... Bunlar, benim için İZMİR’İN ÖNEMLİ İLÇESİ, BİRÇOK DÖNEMDEN İZLER TAŞIYOR Bergama’da tarihin ORHUN katmanlarında yürüyüş ATMIŞ okaklarında yürürken kafanızı tıp ve sağlık tanrısı Asklepios’tan alan bu bir tur atabiliyorsunuz, İskenderiye’deki kaldırdığınızda karşı tepede yapıda hastalar su, çamur, şifalı otlar ve kütüphaneden sonra dünyanın en büyük ikinci önce sadece birkaçı ayakta duran telkin gibi yöntemlerle tedavi ediliyordu. kütüphanesinin ayakta kalamayan kalıntıları sütunlar gözünüze çarpıyor, Rüyaların yorumlanması ve hastaların hüzünlendiriyor. Çoğu yapı yabani otların S sonra ne kadar dik olduğuna psikolojik olarak iyileştirilmesi de tedavinin arasında, Bergama Akropol’ü bana kalırsa şaşırdığınız bir antik tiyatro. Yürüyüşünüzde önemli bir parçasıydı. Kent merkezinden büyük bir restorasyon çalışmasını sonuna ilerlerken kırmızı tuğlalarıyla dikkat Asklepion’a, iyileşmek için gelen hastaların kadar hak ediyor. Bugün üzerinde “Zaman çeken devasa bir tapınakla, yani Kızıl kullandığı “Kutsal Yol” adı verilen bir yol yolculuğu” yazan ekranlar ve levhalar Avlu ile karşılaşıyorsunuz, büyüklüğüne vardı. İçinde tapınaklar, tedavi (uyuma) çalışmıyor, üzerlerine isimler yazılmış, şaşırıyorsunuz. Antik dönemin en görkemli odaları, havuz, kütüphane ve bugün yürüdüğünüz yollardaki kimi tahtalar yapılarından biri olduğu kesin, bir de beyaz dahi oyunların sahnelendiği bir tiyatro çürümüş, ayağınız boşa basıyor. Yine de mermerli yapıların hâkim olduğu o dönemde bulunuyordu. Asklepion sadece bir hastane bunlar gözünüzde canlandırmaya çalıştığınız kıpkırmızı bir eski pagan tapınağının nasıl değil, aynı zamanda antik tıp biliminin ve antik kentin kalıntılarından etkilenmenize gözüküyor olabileceğini hayal edin... felsefesinin geliştiği kutsal bir merkezdi. Eğer engel değil. Yürüyüşümüz hâlâ ilçenin şu anki Bergama’daysanız Asklepion’la ilgili birçok Bu tepede Bergama’yı 360 derece merkezinde sürüyor. Bergama’nın havası şehir efsanesi duyacaksınız. izleyebiliyorsunuz. Aşağıdan bakarken Akropol sıcak, bir çınarın altında soluklanmaya çalışan gördüğünüz sokakları bile ayırt edebilirsiniz. TARIHIN BÜYÜK KRALLIĞI insanların arasındaki yerinizi alıyorsunuz. Bugünkü ilçe merkezini izlerken biraz daha Asklepion’un bulunduğu tepeden, yazının Burası Çınarlı Kahve, bugünkü Bergama’nın ilerde daha minik tepeler gözünüze çarpıyor başında söz ettiğimiz o etkileyici antik kentin bir nevi nabzının attığı yer; genci, yaşlısı ve ve evet, onlar da tümülüsler. Bergama’da konumlandığı Kale tepesine sıçrayalım... turistiyle burada dinleniyorsunuz. Yeterince bulunan dinsel ve sosyolojik birçok yönü olan Yüksek bir tepe, bugün ulaşımı yol ve soluklandıysanız dar ara sokaklar sizi kendine tümülüsler, antik dönemin gömü geleneğinin teleferikle sağlanıyor. Girişi biraz aşağıda çekiyor, Bergama’daki tarihi dokunun daha Hellenistik dünyadaki nadir örneklerinden kalıyor, hediyelik eşyacılar ve kafeyle yeni ve önemli bir parçası olan Arasta’ya biri. Kentin anıtsal görünümünü pekiştiren vedalaştıktan sonra tahta döşemelere basarak yöneliyorsunuz. Bu tarihi Osmanlı çarşısı en önemli öğelerden. Gerek Hellenistik sağlı sollu kalıntıların arasında “Şu an keşke geçmişte pabuççular, semerciler, sepetçiler gerekse Roma dönemi Bergama’sında soylu zamanda yolculuk yapmış olsaydım” diye gibi farklı zanaat dallarından esnafın ve zengin aileler tümülüsler şeklinde görülen düşünmeden kendimi alamıyorum. bulunduğu bir ticaret merkeziydi. Bugün hâlâ gömü geleneğini sürdürmüşler. Bu nedenle Akropol, antik Pergamon kentinin canlı bir çarşı Arasta. Bergama’nın çevresinde birçok tümülüs en yüksek noktası ve tarihin en önemli bulunuyor. ÖLÜMÜN GIREMEDIĞI YER arkeolojik alanlarından biri. Dik bir tepe Arkasında bugün baraj gölü bulunan Ara sokaklarda kaybolduğunuzda karşınıza üzerine kurulmuş olması sayesinde, sadece Akropol’e çok uzaklardan basınçla su tek başına duran bir minare çıkıyor. muhteşem bir manzara sunmakla kalmıyor, taşınıyordu. Bu taşıma için inşa edilmiş Çamlı Kahve Bergama’nın tarihinden günümüze kalan tek aynı zamanda dönemin mühendislik bir su kemeri bugün de hâlâ görülebiliyor. Selçuklu eseri olan minare, diğer camilerin ve mimari becerilerini de gözler önüne Akropol’deki arasında dolaşabildiğiniz, minareleri kadar yüksek değil ama mimari seriyor. Kalıntıların açıklamalarının yer tarihi yapıları arasında Athena tapınağı, açıdan farkını hissettiriyor. O civarlarda aldığı yazılarda bu mühendislik ve mimari Trajan tapınağı, kraliyet sarayları ve agorayla bir ara sokaktan uzağa baktığınızda bu kez detaylardan da söz ediliyor. birlikte bugün Almanya’da bulunan Zeus tarihte daha geriye gidiyorsunuz, yine sadece Akropol, Hellenistik dönemde özellikle sunağının temeli yer alıyor. Akropol, hem kalıntı halinde olsa da bir kapı... Bu kapı Attalos hanedanı zamanında büyük Hellenistik hem de Roma mimarisinin en Bergama’nın en önemli tarihi yapılarından bir gelişim göstermiş ve daha sonra güzel örneklerini bir arada barındırmasıyla, biri olan Asklepion’un girişini oluşturuyor. Roma döneminde de önemli yapılarla tarihe meraklı herkes için mutlaka görülmesi “Ölümün giremediği yer” diye anılan zenginleştirilmiş. Buradaki yapılar, gereken bir yer. İzmir’in geçmişindeki en Asklepion, en başta bahsettiğimiz tepede şehrin hem siyasi gücünü hem de kültürel önemli kentlerden biri. Bugün daha fazla yer alan Akropol’le birlikte Bergama’da zenginliğini simgeliyor. ilgi görmeyi ve bakım yapılmayı bekliyor. görülmesi gereken yerlerden. Dönemin Burası da devasa bir kompleks, tahta yolları Gelecekte tarihe daha fazla değer verilmesiyle Dünyanın en dik, 10 bin kişilik Akropol tiyatrosu. en önemli sağlık ve şifa merkezi. Adını, takip ederseniz Akropol’ün çevresinde tam daha fazla parlayacağı kesin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear