Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
gezintisi
9 saıkm 2025
4
Kafka’yla Prag
Karlsbrucke p rag
aat 12’ye 5 var. İnsanlar, nehre yakın havasız ve rutubetli iki odalı bir eve 11 numaradaki birahane, Wenzel alanına yakın.
Café l ouvre
Ahmet Arp Ad
eski belediye binasının taşınır. İşte o yıllarda hastalığı ilerler. Belki de Hafiften bir yağmur başlıyor. Prag’a gelip de U
önünde toplanmış, küçük ilk kez terk eder Prag’ı, uzun süre için. Viyana Fleku’ya uğramamak olmaz.
heykellerle süslü kuledeki yakınlarındaki Kierling’e tedaviye yollanır. 1924
Na Bojisti Caddesi’ndeki U Kalicha’nın
Kafka’nın
S 400 yıllık Astronomik yılında, 41 yaşında orada ölür. Prag’ın Zelivskeho
önünde insanlar yine kuyruk olmuş “Aslan Asker
anıtı
Saat’in çalmasını bekliyorlar. Az Mahallesi’ndeki Yeni Yahudi Mezarlığı’nda
Şvayk”ın birahanesinin önünde. Yazar Jaroslav
sonra küçük pencereler açılacak, yatıyor.
Haşek buranın devamlı müşterilerindendi.
çanlar çalacak, tarihi figürler peşpeşe Birkaç adım sonra eski gettonun tam
Dostu yazar Egon Ewin Kirsch’le U Kalicha’da
geçecek. Fotoğraf makineleri, akıllı ortasındayız. Sokakları dar, karmakarışık,
bakacağını şaşırıyor. Birkaç adım çekerlerdi kafayı. Ünlü tiyatro oyununda köpek
telefonlar ayarlanmış. Kulenin düzensiz. Bir Kafka heykeli. Heykeltraş Jaroslav
sonra Paris Caddesi’ndeyiz. Geniş bir
satıcısı Şvayk (Türkiye’de ilk kez 1963’te Genco
karşısındaki lokanta, bar ve kafelerin
Rona onu yaratırken “Bir Savaşın Tasviri”
bulvar, ağaçlıklı. Burası yüzlerce yıl
Erkal, İstanbul Arena Tiyatrosu’nda oynamıştı)
masaları da dolu. Birden Arnavut öyküsünden esinlenmiş. Üç buçuk metre
varlıklı Yahudilerin yaşamış olduğu
Avusturya ordusunda savaşmak üzere askere
kaldırımı yolda nal sesleri. Kara bir yüksekliğindeki kara heykelin içi boş, kafasız bir
semt. Prag, insana Budapeşte ile
alındığında, yakın dostu Voditska’ya, “Savaştan
fayton görünüyor. Üstü açık. Atlar giysi. Omuzlarında bir insan oturuyor. Ayaklarının
Viyana’yı anımsatıyor. Ne de olsa
sonra saat altıda burada buluşmak üzere” diye veda
kara, melon şapkalı faytoncu da. dibinde, çiçekleri çoktan solmuş bir çelenk. Az
üçünün de geçmişi aynı monarşi. Paris
eder U Kalicha’da!
Yalnızca yolcuları beyazlar içinde. ötede eski ve yeni sinagoglar, iki saatli belediye
Caddesi ve çevresindeki kocaman,
Bira su gibi akıyor. Yarım litrelik kadehi
Gelinle damat, ellerinde çiçekler, iki
tarihi, süslü, yüzyıllık yapıların binası, 600 yıllık bir mezarlık. 1439-1787
boşalanın önüne garson sormadan bir dolusunu
de küçük kız. Fayton kulenin önünde
hemen hemen tamamı elden geçmiş, arasında buraya on binler gömülmüş. Mezarlık
hemen sürüyor. Tezgâhtaki musluklardan aralıksız
duruyor. Yakışıklı damat güzel gelinin
bakımlı. Altlarındaki mağazalar Paris’i enine büyüyemediği için ölüler üst üste. 12 bin
bira boşalıyor. Dikkat ediyorum, yedi saniyede
inmesine yardımcı oluyor. Aynı anda aratmıyor. taş saymışlar. Tam bir karmaşa var dünyanın
bir kadeh doluyor. Her akşam binlerce litre sert
çanlar başlıyor çalmaya. Saat tam Az sonra sokaklar daralıyor. Franz bu en eski Yahudi mezarlığında. Gettodan
bira susuzluk gideriyor. Az sonra dışarı çıkıyoruz.
12, insanlar heyecanlanıyor. Kafka’nın dünyasına çıkıp nehre doğru hızlı adımlarla yürüyoruz. Az
Adımlarımız bizi IV. Charles Köprüsü’ne
Eminim yüzlerce insan o anda giriyoruz. Güney sonra Karl Köprüsü’nün girişindeyiz, turistten
götürüyor. Köprü her zamanki gibi dolu. yağmur
birkaç bin fotoğraf çekiyor. Bohemya’dan gelip Prag’ın
geçilmiyor. Beyaz denizci üniformaları giymiş
kimseyi kaçırmamış. Tezgâhlarda eski Prag’dan
Faytoncu elinde kocaman bir eski Yahudi mahallesine
Afrikalılar el ilanları dağıtıyor. Vitava Nehri’nde
küçük tablolar, kartpostallar, siyah-
kafes, yanlarına yaklaşıyor. yerleşen Hermann Kafka’nın
akşama yapılacak yemekli-
beyaz fotoğraflar.
oğlu Franz, tüm yaşamını
Yeni evliler, kafesin kapısını müzikli geziye müşteri
Yağmur yine hafiften çiselemeye
bu Moldau kentinde geçirir.
açıyor. Üç beyaz güvercin topluyorlar. Prag’da. Güneş
başlıyor. Kartpostalcılarla ressamlar
Hukuk öğreniminin ardından
havalanıyor. Yükseliyorlar bir batmaya hazırlanıyor, karşı
naylonları atıyor tezgâhlarının
bir sigorta şirketinde çalışır.
arada. Sivri kulelerden birine
tepede yükselen Aziz Veit
üzerine. Caz ve folklor müziği
Babası bu arada Kinski
tüneyip aşağıda olup biteni
Katedrali’nin sivri kuleleri
Kafka’nın yapanlar ise coşkuyla devam ediyor.
Palas’ta kocaman bir kumaşçı
seyrediyorlar. Bu işi daha önce
arasında kıpkırmızı. Köprüde
evi
Kara saçlı, hafif kambur bir adam
dükkânı açmıştır. Yahudilerin
pek sık yapmışlar gibi. Belki
satıcılar, ressamlar, müzisyenler,
bütün gücüyle üfürüyor zurnasına.
gettosu Josefov’un sokakları
az sonra evlerine dönecekler.
caz müziği ile dans eden
Genç turistler hoplayıp zıplıyor.
Kafka’nın dünyasıdır. Praglı yazarlar Yaroslav
Yarın başka bir çifti mutlu etmek için yine buraya turistler...
ş vayk
Köprünün altından akıp gidiyor
Haşek ve Yahudi Egon Erwin Kisch dostlarıdır.
gelecekler! Çanlar susuyor. İnsanlar yavaş yavaş
‘ASLAN ASKER ŞVAYK’ Vitava köpüre köpüre.
Max Brod’la da Café Louvre’da sık sık buluşur,
dalıyor Prag’ın tarihi sokaklarına.
Az sonra Wenzel alanındaki
sohbet eder. Ancak Kafka hep bu çevrede kalmaz, Gün bitiyor, gece yarısına az
KAFKA’NIN DÜNYASINDA
Grand Hotel Europe’un kapısından içeri giriyoruz.
Prag’ın başka semtlerinde, sokaklarında da yaşar. kaldı. İç avlular, arka bahçeler, kemerli salonlar,
Büyük alana yürüyoruz, burası da kalabalık. Kafka burada okuma akşamları düzenlermiş. Yaşlı
1916 ve 1917 yıllarını Prag Kalesi’nin gölgesinde uzun koridorlar insan dolu. Çoğu tahta masalara
piyanist Viyana ezgileri çalıyor. Barmenin uzattığı,
Sıra sıra faytonlar, üstü açık tarihi otomobiller uzanan Simyacılar Sokağı, 22 numarada geçirir. oturmuş, yer bulamayanlar ayakta. Konuşuyorlar,
gezdirecek müşteri bekliyor. Kocaman binalar, Elinizi uzattınız mı Ortaçağ’dan kalma “cüce” gülüyorlar. Herkes neşeli, kafayı çoktan bulmuşlar 13 bitkiden yapılan “Becherovka”ları bir dikişte
boy boy yüksek sivri kuleler. İnsan nereye evlerin damına dokunuyorsunuz. Kafka, oradan fakat bağırıp çağıran yok. Kremecova Sokak içiveriyoruz...
oyuncaklara göre eylemin sonucunu dediğimiz şey merkeze yaklaşmaktı ve
bebe101
görmek için uzun bir zaman merkeze yaklaştıkça hızlanıyorduk. Sonunda
gerekse de her seferinde hipnotize tıpkı o bilye gibi kara delikte yitip gidecektik.
Merkezin hızı
edercesine kendisine kilitliyor Zaman algımızın giderek hızlanması gözümü
en artık çok koşturuyorum. Her Hatta alternatif olarak sunduğumuz
kara delik. Öyle ki bilye delikte korkutmaz oldu bu fikir aklıma gelince. Belki
şeye koşuyorum ve ancak bir hiçbir şeyi önemsemeden hep bilim
yitip gidene kadar hayran hayran sadece algımız değil de hızlanan o bilye gibi
ihtimal kuyruğundan yakalıyorum. merkezini seçiyor. Orada en sevdiği
izliyorsunuz. biz de hızlanıyor ve merkeze yaklaştıkça adeta
Genellikle sadece tozu kalıyor şey ise bizim “kara delik” diye
heyecandan çıldırıyorduk. Yeterince hızlanırsam
GÖĞE BAKMAK
B avuçlarımın içinde, kovaladığım adlandırdığımız ortasında boşluk
belki ben de sonunda yavaşlayabilirdim.
Geçenlerde yüzerken bilim
uçup gidiyor. Hep böyle miydi yoksa anne olan kocaman siyah bir yuvarlak.
Suyun içinde akıp gittim, zamanın hiçbir
müzesindeki o “kara delik”
d ilş Ad
olduktan sonra mı zaman beyaz tavşan, Bilim müzesindeki diğer çoğu şey
şeye yetmemesi önemsizleşti. Bir daha bilim
oyuncağını düşünüyordum.
ben de Alice oldum? Oğlum da inadına gibi bu da sanat ve bilimin kesişim
Çelebi müzesine gittiğimizde, (herhalde bir iki hafta
Daha doğrusu önce zamanı
yavaş sanki. Öylesine yavaş ki... Giyinmesi, kümesindeki o maviyle boyanmış
içinde yine gideriz) “kara delik” oyuncağıyla
düşünüyordum, sonra o oyuncağa
uyuması, okula gitmesi... Her eylemimiz alana ait.
oynarken Uzay’a bu fikrimden söz etsem mi?
vardım. Göğe bakıyordum ve
ağır çekimde oynatılıyormuş gibi. Belki de
Umarım kendimi tutarım da bir şey söylemem.
BİLİM VE SANAT
zamanın yaşlandıkça nasıl da hızlandığını
sadece bana öyle geliyordur. Hızın göreceliliği
Kendi halindeyken de ışıl ışıl parlayan
Bilim müzesinde nereye dönseniz aynı his:
düşünüyordum. Benim “göğe bakma durağım”
kanunu işte. Yolda bir an trenle yan yana
nöronlarını gereksiz yere yakmak istemem.
“Bu bir sanat mı yoksa sadece basite indirgenmiş
sırt üstü yüzmek çünkü. Başka zaman durup
gelirsiniz ve aynı hızda olduğunuz için sanki
Bırakayım da o, yörüngenin en dışındaki halkada
bilim mi? Nasıl bu kadar estetik görünebilir
uzun uzun göğe bakacağım yok ama sırtüstü
trenin penceresinden görünen yolcular size
usulca salınsın. Nasıl olsa zamanı gelince o da
ve neden duygularımı tetikliyor?” Belki de
yüzerken buna mecburum. İyi ki mecburum.
duruyormuş gibi gelir. Oysa hep beraber gidiş
merkeze yaklaşıp hızlanacak.
bilim ve sanat, sadece balosuna göre maske
Kışları göğüm yarı olimpik yüzme
halindesinizdir. Sonra ritim bozulur ve tren
değiştiren bir Külkedisi’dir. En azından benim
havuzunun tavanı oluyor gerçi ama
hızlanır, içinde bulunduğunuz aracı geçer gider.
için öyledir. Boşuna Arthur C. Clarke, Stanislaw
“tavana bakma durağı” Turgut Uyar’ı
Belki ben de hızımı oğluma göre ayarlasaydım
Lem, İtalo Calvino, Phillip K. Dick, Douglas
bile ağlatır. O yüzden hâlâ mevsim
ve yavaşlayabilseydim hep yan yana giden
Adams hayranı değilimdir belki. Bach’ın uzay
yazmış varsayalım ve gökyüzüyle
pencerelerden birbirimize bakar gülümserdik.
mekiğinde şans eseri duyduğu ezgileri dünyaya
devam edelim hikâyemize. Yüzmeyi
Zamanın durduğunu sanırdık ama o bizim
ileten bir astronot olması fikrinin bunaldığımda
çok seviyorum. Nasıl bedenim bir süre
dışımızda akar giderdi. O zaman oğlumun bu
gökyüzüne bakıp huzur bulmamı sağlaması
sonra suda olduğunu unutup kendi akışını
yavaşlığı da beni rahatsız etmezdi. Ama olmuyor
rastlantı olamaz.
buluyor, düşüncelerim de kendi akışına
işte. Okulun saati var, uykunun saati var, ilacın
“Kara delik” diye adlandırdığımız oyuncak
giriyor yüzerken. Geçenlerde işte yine
saati var, kursların saati var… Var da var. Sanki
ortasında küçük bir boşluk olan dev, siyah, hafif
yüzüyordum ve zamanı düşünüyordum:
onun aracı bozulmuş ben de çekiciymişim
eğimli ve pürüzsüz bir yüzey. Bir bilye atıp
Zamanın çocukken nasıl da geçmek
gibi sürüklüyorum Uzay’ı durmadan. Oysa
onun o boşlukta yitip gitmesini izliyorsunuz.
bilmediğini ama artık, hele anne olduktan
onun aracı o kadar tıkırında gidiyor ki. Hiç
Bilyeyi yörüngeye paralel fırlatırsanız en
sonra ardından atlı koşturur gibi nereye
aksamadan... Sadece yavaş, bana göre. Yıllar
dış çemberi tamamlaması uzun sürüyor ama
yetişeceğini bilemediğini. Sonra yine
önce “Sanki yaşlandıkça zaman daha hızlı
merkeze yaklaştıkça yavaş yavaş hızlanıyor.
bilim merkezindeki o “kara delik”
akıyor” demiştim ablama, o da “Sen bir de
Ve bu eylemince bir ses çıkarıyor bilye. Hem
oyuncağı geldi aklıma. Nasıl da bilye
çocuğun olunca gör” demişti. Haklıymış.
endüstriyel hem de melodik. En dış yörüngede
yörüngenin en dışındayken yavaş gidiyor,
Geçenlerde Uzay’la yine bilim müzesine
sessizce dönerken merkezdeki deliğe yaklaştıkça
merkeze yaklaştıkça ivmeleniyordu.
gittik. Sanırım bu 15. gidişimiz olmalı. Yine de
hem hızı hem de sesi yükseliyor. Müzedeki diğer
Belki biz de o bilye gibiydik, yaşlanmak
her seferinde yeni bir heyecanla gitmek istiyor.

