25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

le le la 31 EKİM 2021 6 Havalar biraz Çevirmen Adnan Cemgil’i anımsamak serin, sahil epey sakin, mevsimlik işletmeciler yavaş Diderot’nun yavaş çekilmeye başlamış ne gam... Siz yakıcı ‘Rameau’su olmayan güneşin, dupduru mavi- Dü Şnü Dimrelkü yeşil denizin enis Dide- zı insanlarız” sözüdür… Biz gençler az sonra rot 18. yüz- ve güzelim k mrii Dyıl Fransız patlayan arbededen ca- havanın tadını nımızı güçlükle kurta- aydınlanmacılarının iz (ansiklopedistlerin) rırken Adnan Cemgil, Datça’da, illaki yüzünden (çenesinden) en ödünsüz devrim- m Palamutbükü’nde cisi kabul edilir. izi hep kalacak ağır bir çıkarın... yara almıştı. Nitekim urk “Rameau’nun Yeğe- HHH a Ol Diderot’yla başlayıp ni” adlı ünlü yapıtı- Yumuşak, kalender ve bilge, huzuru arayanların rotası uk Bm OĞul nın önsözünde yapı- sözlerimi onun ülke- mizdeki en önemli çe- tın çevirmeni olarak Adnan Cemgil onun daha 1740’larda virmeni hakkında sürdürdüm... Şim- di yazının konusunu oluşturan kita- bir “materyalist felsefe programı”nı tasarlamaya başladığını yazıyor. ba geçebilirim. Marx’ın Engels’e no- tunu yukarıda okudunuz. Bu kita- Aynı önsözden, çok değerli başka Datça: İlk ve son bilgilerin yanı sıra Marx’ın Engels’e ba ilişkin bir başka önemli bilgi Al- manca çevirmenin Goethe olması… bu kitabı gönderirken eklediği not- ta “Bu eşsiz anayapıtı büyük bir haz- Bu büyük Alman, bir başka büyük Alman’a, Schiller’e şöyle yazıyor: la okuyacaksın” diye yazmış olduğu- nu da öğrendim. “Bu diyalog, Fransız edebiyatının tam orta yerinde bir bomba gibi pat- Kitaba geçmeden önce -özel- likle genç kuşaklar arasında- adı- ladı. Dağılan parçaların nelere çarp- yazın da gözdesi tığını ve meydana getirdiği sarsıntıyı nı duymamış çok sayıda kişi olaca- ğını bildiğim için çevirmeni Adnan kestirmek için son derece dikkatli ol- mak gerek.” Cemgil’den söz etmek isterim. olları sapa, uçakla gittiğinizde Bal , Ba Dme , Adnan Cemgil yine özellikle genç Şu sıralarda elimdeki kitaplardan bile ulaşmak için en az iki sa- George Steiner’in “Tolstoy mu Dos- kuşaklarca öncelikle Sinan Cemgil’in atlik araba yolculuğu gerekti- Bal Ik Y babası olarak tanınır. toyevski mi?” başlıklı çok önemli riyor. Kendi aracınızla gider- yapıtında da Diderot’nun bu kitabı- Biyografisine bakıldığında bu seniz 9-10 saat ama bizim gi- Üç “B” siyle ünlü derler yakın akrabalığın (Sinan nın kahramanı Rameau’nun, Datça için: bal, badem ve ba- bi her yeşilin altında, her akan suyun ya- Cemgil’in Sinan Cemgil başta Dostoyevski’nin nında durmak gibi bir huyunuz varsa 14- lık... Belki de Türkiye’nin en olmasının) hiç de rast- “Yeraltından lezzetli bademi buralarda yeti- 15 saatte varırsınız Datça’ya... O neden- lantısal olmadığı gö- Notları”nın kahra- le yolu ikiye bölmek şen... Ve yöre halkı da bunun rülecektir. manı olmak üzere farkında ki her türlü değerlen- bile mümkün. Mese- Adnan Cem- edebiyattaki bu ye- la İzmir Dikili’de ya diriyor bademi... Salatasından gil (1909-2001) raltı insanlarının mezesine, girdiği her yemeğe da yol üstünde mem- Denis İstanbul Üniver- öncüsü olduğu dü- leketin güzel bir baş- ayrı bir lezzet veriyor badem... Diderot sitesinde felse- şündürücü açıkla- Balı zaten ayrı ama ballı ba- ka köşesinde gece ko- Yazın bile acelesi olanın pek de isten- fe eğitimini ta- malarla ileri sürül- naklamalı bir yolcu- demleri yok mu işte o başka bir âlem... mediği bu istisna vatan parçası sizi bü- mamladıktan son- mekte. Nurlu, ak, kababağ, dedebağ, sıra ve luk sonrası varırsınız. tün yumuşaklığı, kalenderliği ve bilgeli- ra Paris’te ve HHH Gökova, Marmaris gü- diş diye çeşit çeşit bademler fosfor, çinko, ğiyle karşılar... Siz dalga sesinin, sakin- Moskova’da Fransız- Bütün bunla- bakır, kalsiyum, demir ve özel yağlar içe- zel bir güzergâh, ta- Ol Ca Y lik ve huzurun tadını çıkarırsınız, önce ca ve Rusça öğrenmiş. ra karşın “Rameau’nun mam yollar özellik- riyor. Çiçeği ayrı güzel, şubat-nisan ara- pandemi ardından yangının vurduğu kü- Bü Yatük Ş Uzun yıllar Ankara’da öğ- Yeğeni”nde beklediğimi bu- sı çıkan, meyhanelerde gezgin satıcıla- le Marmaris’ten son- çük turizm işletmecileri de sizinle gelen retmenlik yapmış ve Diderot’dan lamadığımı söylemek zorundayım. ra virajlı, yorucu ola- rın tepsiler içinde buza yatırarak sattık- dayanışmanın.... Zola’ya pek çok Fransız yazar ve dü- Çünkü ben öncelikle, adının bende ları iç bademin mayıs-haziran aylarında bilir ama yeşil ve mavinin birbirini böy- şünüründen, yanı sıra Tagor’dan, yarattığı çağrışımla, bir roman bek- Ynei ,rtat Ynei Âmke nr lesine kestiği bir başka yolculuk da bil- içi olgunlaşıyor. Temmuz-ağustosta ise Gramsci’den, birçok başka yazardan liyordum. miyorum... Hele arabayı kullanan siz de- ağacında dış kabukları açıldıktan son- Datça’nın birbirinden güzel büklerini yapıtlar çevirmiş. Oysa Rameau, yazarla kahrama- ğilseniz değmeyin yolculuğun keyfine... sonsuz bir sabırla sizi beklerken bu- ra toplanan ve güneşte kuru- 1950’de “Türk Barışseverler Ce- nı arasında bir diyalog olarak kurgu- Araba kullanan için yorucu ve zorlayıcı tulup kabuklarıyla ya da lacaksınız... Kimi Hayıtbükü, miyeti” kurucusu olarak Kore’ye as- lanmış. bir güzergâh ama ne demişler: “Her şe- kimi Ovabükü, Akçabük ya kırılarak içi satılmaya ker gönderilmesini protesto eden bil- Diyaloğun konularını ise yin bedeli var...” başlıyor bademin. da Kurubük düşkünüdür diri dağıttığı için tutuklanmış. O ve Goethe’nin belirttiği gibi büyük öl- Türkiye’nin en büyülü yarımadası di- Datça severlerin... Bi- kendisi gibi felsefe öğretmeni olan çüde yazarın yaşadığı dönemlerin ye tanımlamak mümkün Datça’yı. Son- zim gözdemiz ise Pa- eşi Nazife Cemgil (1912-2003) ya- Fransız edebiyat, sanat, kültür, siya- yaz tüm Güney Ege kuytularının olduğu lamutbükü... Salaş, şamları boyunca kovuşturmaların, set dünyası oluşturuyor… gibi Datça’nın da en güzel zamanların- teknelerin yanaştığı balık çeşitleri- sürgünlerin hedefi olmuşlar. Sözü edilen edebiyat dönemine dan biri. Güneş yakıcı etkisini yavaştan minik iskeleden Ma- ni sunan fast fo- Sinan (ve kardeşi Dumrul) biz ilişkin dedikodular, imalar, taş atma- azaltmaya başlarken bu büyük, bu mağ- vi Beyaz otele kadar od karşıtı Aylin Behramoğlu kardeşlerin kuşaktaş ve lar doğal olarak,artık güncel değil... rur, bu nefis yarımada mevsimlerin en uzanan sahil şeridi, ak- Ahşap Evleri’nin arkadaşları, Cemgillerse Göztepe’de- Ya da açıkçası bana çok da ilginç gö- etkileyicisine hazırlıyor kendini. şamları açılan birçoğu el lokantası... Sahil ki baba evimize komşularımızdılar. rünmediler... İlkyazda sizi tatlı hafif bir güneş ışığı ve emeği tezgâhlar, sahiller- boyunca birbirinden Adnan Cemgil’e ilişkin unutul- Buna karşılık Rameau’nun hemen beyaz birer gelin gibi karşılayan badem deki restoranlar... güzel bademli, keçi süt- maz bir anım, 1965’te Türkiye İşçi ardından, yine Cemgil çevirisi akı- ağaçlarının göz alabildiğine beyaz ve ye- Her geçen gün kalabalıklaşan sa- lü dondurmalar... Partisi’nin Bursa İl Kurultayı’nın ya- cı bir Diderot romanını, “Rahibe”yi şile kestiği bu bölge sonyazda ağaçların hili rahatlatmak için yapılan büyük, Ve yarımadanın ucunda yer alan, pıldığı Tayyare Sineması salonu fa- çok daha büyük bir ilgiyle ve tat ala- cılızlaştığı, güzel bir sarının hâkim oldu- para ödeme noktasında kimse olmadığı muazzam konumu nedeniyle mutla- şistlerce kuşatıldığında ve balkona rak okudum… ğu bir tablo gibi karşılar sizi... için “ağaya beleş” sürprizli otopark... ka ziyaret edilmesi gereken yirmi bin yuvalanmış bir bölüm saldırgan aşa- Onu ayrıca yazacağım… Okullar açıldığı için ortalık tenhalaş- Restoranında, kendi çiftlikleri Dat- ve on bin kişilik tiyatro, pembe tapı- ğıya kışkırtıcı bildiriler atarlarken Kuşkusuz, “Rameau’nun Yeğeni” mış, ortam iyice bir dinginleşmiş, hiç ça Rüzgârı’ndan gelen yoğurt, süzme, nak, kâinat tapınağı, akropol, nekropol kürsüden yaptığı insanca, uygarca üzerinde düşünmeyi sürdürmek, bazı kimsenin ve hiçbir şeyin acelesi olma- peynir ve etlerle civarda yenilebilecek ile size büyülü bir atmosfer yaşatacak konuşmada kullandığı “biz müteva- bölümlerini yeniden okumak üzere... yan aheste bir ruh haline bürünürsünüz... en güzel bide, pizza, köfte ızgara ve Knidos antik kenti... Franco, filmde, dingin üslup yerine farklı bir sinemasal anlatı tercih ediyor Film boyunca şiddet dozu gitgide artan hikâyenin, her türlü sınıfsal analizi anlamsız kılacak denli sertleşen kavgayla birlikte uyanmayı bir türlü be- ceremeyeceğiniz bir karabasana dönüştüğünü ka- bullendiğinizde filmin sonuna da geleceksiniz za- Düzenden kurtuluş yok ten, merak etmeyin. Ama şurası bir gerçek, “Ye- ni Düzen” bir zombi felaket filmi ya da her şeyin Meksikalı sinemacı Michel Franco’nun merkezindeki genç kadınla özdeşleceğiniz kan- lı bir korku filmi değil, aksine adaletsizliğin, ge- bu hafta vizyona giren filmi “Yeni h lir eşitsizliğinin, sınıf sömürüsünün tam anlamıy- k Oukl Ias Düzen”, hazmı zor ama bir o kadar da la gündelik hayatımızı belirlediği 2020 dünyası- unutulmaz bir yapım. Filmden çıkınca nı yüzümüze çarpan fena halde gerçekçi bir film. Üstelik -çoğu filmde tercih edilenin aksine- bel- her türlü düzene karşı olduğunuzu li karakterleri izleyiciye sığınak yapmadığı gibi düşünmek serbest elbette... kapitalist düzenin (ya da yeni kapitalist düzenin) eksikalı sinemacı Michel Franco’nun her sınıfa mensup bireyleri çürüttüğünü ileri süre- 77. Venedik Film Festivali’nde Jüri cek denli de tavizsiz bir söylemi var. Büyük Ödülü’nü alan son filmi “Ye- Içkr Il Ik sçlasuma I ni Düzen” (Nuevo Orden) yakın bir Filme dair şunu da belirtmek gerek öte yandan. Mgelecekte distopik bir Meksika pa- Michel Franco’nun devrimcileri daha koyu tenli, noraması çizse de her anlamda çekildiği çağın evren- zengin sınıftakileri ise görece açık tenli oyuncula- sel izdüşümü olarak hatırlanacak. Bir yandan gitgide ra oynatması Meksika’da yönetmenin ciddi anlam- büyüyen eşitsiz gelir dağılımının kaçınılmaz bir kıya- da ırkçılıkla suçlanmasına sebep olmuştu. Sosyal mete sürüklediği toplumsal yapı bir yandan da “Ye- medyada alabildiğine topa tutulan Franco bir özür ni Düzen”de doğrudan karşımıza çıkmasa da her tür- Filmin n Otu : 8/10 açıklaması yaptı ve bir basın toplantısında kullandı- lü krizi ve bunalımı daha da keskinleştiren pandemi- ra kimi açılardan Bong Joon-ho’nun benzersiz baş- toplandığı bu zengin evi (“Parazit”teki evi andırıyor ğı “Whitexican” (beyaz Meksikalı diye tercüme edi- nin boğucu atmosferi hiç şüphesiz filmi çok daha de- yapıtı “Parazit”i hatırlatan filminde izleyiciye nefes biraz) az önce tanık olduğumuz korkunç kaosla tam lebilir herhalde) teriminin yanlış bir tınısı olduğunu rinden hissetmemize yol açıyor. Anlamak ve kabul- alacak o denli az alan tanıyor ki, iletmek istediği in- bir tezat oluşturuyor ama evin hanımı musluğu aç- kabul ettiğini söyledi. lenmek istiyor muyuz derseniz, işin o kısmı çok tar- ce ya da kaba mesajların herhangi bir şekilde algıla- tığında akan yeşil sıvıyı görür görmez bir terslik ol- Michel Franco’nun önceki filmlerinde tutturdu- tışmalı elbette. nacağından şüpheliyim doğrusu. duğunu hissediyoruz. Çok kısa bir süre içinde kentte ğu mesafeli ve dingin üslup yerine olayları yakın- Michel Franco, filmin hemen başındaki kısacık bir devrimin meydana geldiğini ve yeşil sıvının da dan izleyen hareketli kamera kullanımıyla farklı bir prologda hiç söz kullanmaksızın önümüze getirdi- k azlim çüitap üt,ürr siekhre bu devrimi gerçekleştiren protestocuların (ya da ak- sinemasal anlatımı tercih ettiği “Yeni Düzen” belki ği imgelerde bir anlamda tüm hikâyenin soyut bir Özetlemek gerekirse film bir hastanenin acil ser- tivist, devrimci, milis… artık nasıl isterseniz) sem- de onun kariyerinde de yeni bir düzenin habercisi… özetini yapıyor ve aslında bir kâbus gibi kurguladı- visinde başlıyor ve içeri hızla giren bir takım insan- bolü olduğunu anlıyoruz. Evlenmekte olan (nikâhı Filmin başrol sıfatına yaklaşan tek oyuncu (Marian- ğı bu bölüme Meksikalı sanatçı Omar Rodriguez- lar serviste yatan hastaları zorla yerlerinden kaldı- kıyacak yargıç trafik yüzünden gecikmiştir) genç ne) Naian González Norvind. Doğrusu, genç (ve de Graham’ın “Guernica”yı çağrıştıran “Yalnızca Ölü- rarak yerlerine kanlar içindeki yaralıları yerleştiri- Marianne’ın kıyafetinin kırmızısıyla devrimin sem- güzel) oyuncu bir hayli zor bir deneyimden alnının ler Savaşın Sonunu Görür” adlı tablosunu da da- yorlar. Bu kaotik girişin hemen ardından kendimizi bolü olan yeşilin aslında Meksika bayrağının baskın akıyla çıkmış. Doğru hamlelerle uluslararası bir yıl- hil ederek belki de söyleyeceği her şeyi baştan söy- şık bir düğünde buluyoruz. Kentin ileri gelenlerinin iki rengi olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. dız olma yolunda ilerlemesi işten bile değil. lemiş oluyor. Aslına bakarsanız iyi de yapıyor; zi- O D I - D DEVAMLILIK HATASI raem la la raeh at
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear