Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 26 TEMMUZ PAZAR Akyaka’nın kadın balıkçıları mutluluğu ve geçimi mavi sularda buluyorlar Denizlerin yürekli kadınları Hülya Göktaş Umut mavi Deniz benim için yaşam mücadelesi diye başlıyor Hülya Göktaş söze. Yılda en az 250 günü denizde geçiyor. Yıllar önce çocuklarından birini denizde kaybetse de her daim umudunu mavi sularda aramış ve geçimini balıktan sağlıyor. Kışın balığa çıkmanın zor olduğunu, aşırı fırtına çıkmadığı sürece her gün denizde olduklarını söylüyor: “Tüm zorluklara rağmen ağlarda balıkları görünce çok mutlu oluyoruz. Akşam cebinde para yoksa da sabah ağı attığında denize, eline para geçiyor. Çoğu zaman deniz seni boş göndermiyor kıyıya.” İşin en zor kısmının tutulan balıkları pazarlamak olduğunu anlatıyor. “Biz balığı kooperatife vermiyoruz, bazen sabahtan akşama kadar müşterinin gelmesini beklediğimiz oluyor. Ama kimseye kâr payı vermediğimiz için aldığımız para bize kalıyor. Günde 45 saatimiz denizde geçiyor, denizden gelince de iş bitmiyor. Kadının yükü her yerde fazla. Eşimle balığa çıkıyoruz, ama balıktan dönünce ağları, tekneyi, balıkları temizliyoruz. Eve gidince de iş bitmiyor, yemeğidir, bulaşığıdır, temizliğidir her şey senin eline bakıyor. Gece yarısına kadar çalıştığım oluyor.” sularda Şefika Şahin ŞEHRİBAN KIRAÇ Yüzme bilmeden yıllarca tek başına takılmış balığın peşine Semiha, çocuğunu kurban verse de denizden bir an vazgeçmemiş Hülya... Bir gün yine dönerim denize umuduyla kıyıda balıkları temizleyen Şefika...İşte engin mavinin cesur kadınları. Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir, Denizle boğaz boğaza geçen hayatında! Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak, Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek... Bir Orhan Veli şiiri gibi kadın balıkçıların hikâyesi... Kimi çocuğunu kurban vermiş denize, kimi gençliğini, denize gelin gelip çocuklarını teknede büyütmüşler, bin bir zorluğa rağmen me bilmemek, korkmuyor musun” diye sorduğumda “Denizin tehlikesi olmaz mı, dalgası var fırtınası var rüzgârı, yağmuru, hortumu var. Rüzgârda fırtınada tekneyi sürmek çok zor oluyor devrilme tehlikesi geçiriyorsunuz. Batma tehlikesi var, ölüm hayat mücadelesini hırçın sularda devam le burun burunasın. Ama can simidim var ettiriyorlar. Semiha, Hülya, Şefika... ya” karşılığını veriyor. Yüzme bilmemek Nasırlı ellerinde, ağ çektikleri zaman korkutsa da “Hiç zaman olmadı ki yüzme lardan kalma kesikler yer etmiş. yi öğrenmeye” diyor. Ağ dokumadan, atmaya, Semiha, akşamüzeri sa çekmeye, temizleme at 16.00’da atıyor ağla ye aslında teknedeki rı sabah da 5’te top her işin ustası ol luyor, şanslı gü muşlar. nündeyse tuttu Fırtınaya, ğu balıkları ge yağmura, ka tirip kooperati rakışa rağmen fe teslim edi hâlâ huzuru yor. Ama sanır açıklarda bulu mısınız ki me yorlar. Kıyı ba sai bitti? Son lıkçılığı günden ra evin işleri, to güne zora girse runlara bakmak, de çoğu Gökova tekneyi ve ağları Körfezi’ndeki Ak bir sonraki güne ha yakalı balıkçı kadın zırlamak var... ların mücadelesine kulak Ağları atmak için her gün vermek gerekiyor. denize açılıp bir saatlik yol gitti CAN SIMIDIM VAR YA! Semiha Başak, “14’ümde evlendim, o gündür bugündür rızkımızı denizde arı ğini anlatan Semiha, “Bazen bir kilogram balık tutamıyoruz, ama umudumuzu kaybetmiyoruz. İyi balık çıktığında kendimi mutlu hissediyorum, ona göre borcumu yoruz” diyor. 19 yıl önce eşini kaybeden Semiha, iki çocuğuna bakmak için 19 yıldır balığa yalnız çıkıyor. Tekneyi sürmek, ağları atıp toplamak hiç de öyle tek başına bir kişinin yapacağı iş değil aslında, “Ama el açamazdım ya, iki çocuğum var bakmakla yükümlü olduğum...” diyor. Artık tek başına işin altından kalkmayı öğrenmiş, eşinin hatırasını da böylece yaşattığını dile getiriyor. Semiha’nın ödüyorum. Teknenin üzerindeki ağı bile borçla aldım. Günde 100150 liralık balık çıkıyor. Ama benim attığım ağ 20 bin lira. Ancak bu borçları ödüyorum. Her gün 50 liralık mazot harcıyorum. Denize hem ihtiyacım var, hem stresimi alıyor. Kafa dinliyorsun orada. Her şeyimiz deniz. Yat kalk deniz. Geçimimiz denizden” diyor. “Yaş gelmiş 56’yı bulmuş, ne zama ömrünün büyük kısmı denizlerde geçmiş ama yüzmeyi bilmiyor. “Tehlikeli değil mi denizci olup da yüz na kadar balıkçılık yapacaksın” diye sorunca, “Ömrümün yettiği yere kadar” yanıtını veriyor. Her şeyden daha fazlası 63yaşındaki Şefika Şahin, denize çıkmayalı yıllar olmuş, “deniz anlatılmaz ancak yaşanır” diyenlerden. Bir gün yine denize çıkacağını düşünüyor, denize açılmanın özlemini çekiyor. Şefika da gelin geldiği Gökova Körfezi’nde balıkçılıkla tanışıyor. Uzun yıllar eşiyle balığa çıkmış, 23 yıl önce eşini kaybetmiş, sonra da balığa çıkmaya devam etmiş. “Kolay değil, biri engelli 3 çocuğum var, onlara bakmak için bildiğim işi balıkçılığı yaptım. Balığa gitmediğim dönemlerde evde ağ tamiri yaptım. Son bir yıldır da kooperatifte balık temizliyorum. Eski günlerimi çok özlüyorum. Deniz benim için her şeyden daha fazlası demek. Bir gün yine arkadaşlarla balığa çıkmanın hayalini kuruyorum” diyor. dyt.mervesaatci @gmail.com Kavunun en güzel zamanları Bağışıklık ve damar dostu MERVESAATÇİ Beslenme Uzmanı Geçen hafta yaz aylarının vazgeçilmez meyvelerinden karpuzu yazmıştım. Bu hafta da hem serinletici etkiye hem de sağlığımız için pek çok faydaya sahip olan kavuna yakından bakalım istedim. KALP KRIZI RISKINIAZALTIR u Özellikle A ve C vitamininden zengin olan kavun bağışıklık sistemini güçlendirir, göz sağlığının korunmasında önemli rol oynar. u İçerdiği potasyum ve folat sayesinde kan basıncını düzenleyerek sinir sisteminin çalışmasını destekler, kalp krizi riskini azaltır, damar sertleşmesini önleyici etkiye sahiptir. u Yüksek miktarsa su ve C vitamini içeriğine sahip olan kavun, cildi nemlendirir, egzama şikâyetlerini hafifletir. u Kavun sahip olduğu yüksek lif oranı sayesinde bağırsak hareketlerini düzenler, kabızlık sorununun giderilmesini sağlar. u 1 porsiyon kavun (60 kalori) = 3 ince dilim KAVUNLU SMOOTHIE Malzemeler: u 10 adet çilek u 2 dilim kavun (200 gram) u Yarım muz u Yarım çay bardağı süt u 2 yemek kaşığı yoğurt Yapılışı: Bütün malzemeleri blendera atın. Pürüzsüz bir karışım elde edene kadar karıştırın. Afiyet olsun. Adalet Ağaoğlu’nun ardından Patlıcanlı pilav VECDI SEVIĞ vecdi.sevig@gmail.com A dalet Ağaoğlu’na veda ettik. “Talip Apaydın’ın Yar Bükü’nü de okudum” notunu düştüğü Damla Damla Günler’in birinci kitabının 3 Eylül 1970 tarihli sayfasında Apaydın için “Besbelli, pirinç tarlalarında çalışan çeltikçi köylüleri ve çeltik tarlalarını iyi tanıyor” demiş ve “Bir zamanlar babamın da Nallıhan’daki tarlalarında çeltik yetiştirilirdi” diye eklemişti. Adalet Hanım’dan bir yaş küçük kardeşi Ayhan Sümer de üç ay önce Ankara’da ölmüştü. O da bir söyleşisinde, babasının “Nallıhan’da üretilen tiftik, koza, pirinç gibi ürünleri” İstanbul’da sattığını, dönüşte de kasabada satılabilecek ürünler getirdiğini anlatmıştı. Baba Hafız Mustafa Efendi, kızı Adalet’i okutmak için 1938 yılında kasabasından çıkmış başkentte iş kurmuştu. Adalet Ağaoğlu, onlarca esere imza atarken, doğduğu yörenin artık yetiştirilemeyen, babasının üretip ticaretini yaptığı “çömlek çatlatan” pirincini unutmamış, mutfak dostu yaşamdan da kopmamıştı. Balığı her zaman etten üstün tutan damak zevkini yazıya dökmüştü: “Parkmış, plajmış; buralara pazar günleri gidilmemeli. Her yanda kendin pişir kendin ye medeniyeti. Kırlardadağlarda akıl alıyor da, denizin burnunun dibinde et kemirmek, köfte yoğurmak deniz suyunda deterjanla çama Adalet Ağaoğlu şır yıkamak gibi bir şey.” 1954 yılında evlendiği Halim Bey ile anlaşamadıkları nadir bir konudan, “Evde; lahana kokusuna dayanamaz. Yaa, evlilik denen iki kişilik hayat budur işte: Canın istiyor diye kapuska bile yiyemezsin” diye söz etmişti. VERA’YA PIŞIRMIŞTI Halim Bey ise Adalet Hanım’ın mutfağını överken pişirdiği patlıcanlı pilavı anlatmadan edemezdi. 1990 yılında TÜYAP Kitap Fuarı’na katılan Nâzım Hikmet’in son eşi Vera Tulyakova ile Türkolog Vera Feonova, 12 Kasım Pazartesi akşamı evinde konuğu olduğunda da patlıcanlı pilav ve kekikli tavuk pişir mişti. Esin Avşar’ın da katıldığı o akşam, Adalet Hanım’ın günlüğüne, okuyanları gülümseten, “Milli gelinimiz Vera ile edebiyatımızın dostu Vera yemeği pek güzel geçti. Vera, oğlan tarafına hoş görünmek için elinden geleni yaptı. Gerçekten has bir yakınlık duyduk karşılıklı” satırlarıyla girdi. Vera Tulyakova, yemekteki patlıcanlı pilavın lezzetine varırken Nâzım Hikmet’in dostu yazar Fahri Erdinç’in 1959’da şairi ziyaretini anımsadı mı acaba? Erdinç’i Vera’nın kullandığı arabayla oteline bırakırlarken Nâzım Hikmet, “Yarın akşam bize buyurun, size patlıcan yapacağım, bugün hazırlıksızdık kusura bakmayın” demişti. Adalet Ağaoğlu, o akşam konuklarına annesi ve babasıyla Bursa kaplıcalarına gittiklerinde teyzesinin eşi cezaevi müdürünün pazar günü avluya çıkan Nâzım Hikmet’i uzaktan görme olanağı verdiğini ve bunun belleğine yansımasını anlattı: “İnanın sevgili dostlarım, ben bugün bile hâlâ Nâzım Hikmet’in Bugün pazar/Bugün beni ilk defa/Güneşe çıkardılar diye başlayan şi irini, o pazar günü, kendisini omuzlarında bir ‘askeri gocuk’la arkasındaki duvara ve güneşe karşı yaslanmışken gördüğüm sırada yazdığına inanmaktayım. Bu inanış hiç silinmedi içimden.”