Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Çevrimiçi EKMORLUAKHISA u Festtogether bu yıl evinizde T ürkiye’nin iyilik odaklı festivali Festtogether, 9 Mayıs’ta evinizde. Festivalde, salgın sebebiyle ortaya çıkan ihtiyaçları desteklemek amacıyla gün boyu konserler ve sohbetler yer alacak. u Başka Sinema’dan ‘Soluk’ Başka Sinema işbirliğiyle yapılan gösterimlerde BluTV’de bu hafta izleyicileri Özkan Yılmaz’ın yazıp yönettiği “Soluk” adlı film bekliyor. Başrollerini Uğur Polat, Aslı İnandık ve Emrullah Çakay’ın paylaştığı film Antalya Film Festivali’nde İnandık’a ödül getirmişti. u İBBŞT’den ‘Aşkı Memnu’ İ stanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın mayıs ayında çevrimiçi olarak erişime açtığı oyunlardan biri de “Aşkı Memnu”. Oyun, Halid Ziya Uşaklıgil’in yazdığı aynı adlı romandan 2003 yılında sahneye uyarlandı. u Arter’de çağdaş sanat semineri Şarkıcı ve şarkı yazarı Nilipek yeni albümü “Mektuplar” ile sevenleriyle buluştu. İki bölüm halinde çıkan albümde toplam 10 parça var. Sanatçıyla yazılı olarak yaptığımız söyleşide hem son albümünü hem de hepimizin hayatına damga vuran koronavirüs karantinasını konuştuk. EMRAH KOLUKISA Sistem erkekleri kayırıyor A rter, Sena Başöz’ün “Çağdaş Sanat: Giriş – Gelişme – Süreç” başlıklı seminerini çevrimiçi ortama taşıdı. 12 Mayıs Salı akşamı başlayacak seminer dört hafta boyunca her Salı 19.00 20.30 saatleri arasında çevrimiçi olacak. u Haftanın konseri Karsu’dan Y apı Kredi bomontiada World Akustik Konserleri’nde bu hafta, yaptığı özgün müzikle genç yaşta uluslararası üne kavuşan “Karsu” evlerimize konuk olacak. Karsu’nun konseri 9 Mayıs Cumartesi Yapı Kredi bomontiada Instagram hesabında saat 21.00’de başlayacak. u Netflix’ten cazseverlere N etflix’in yeni dizisi “The Eddy” tam da caz tutkunları için. Yaratıcılığını “La La Land” ve “Whiplash” gibi filmlerin yönetmeni Damien Chazelle’in üstlendiği dizi Paris’teki bir caz kulübü etrafında şekilleniyor. Öfkelendikçe sessizleşiyorum u Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun konserinde siz de vardınız. Türkiye’de kadınların gördüğü şiddet bir sanatçı olarak sizde hangi duyguları harekete geçiriyor? Şiddet söz konusu olduğunda erkeklerin kayırıldığı bir sistem görüyorum hep, bu kayırılma göz önünde oldukça da yenileri için cesaret artıyor. Şiddet gösteren eşiyle kapanmak zorunda kalmış, gün lük işlerinden aniden mahrum kalmış birçok kadının durumunu düşünüyorum, kafam patlayacak gibi oluyor ihtimalleri düşününce. Çok öfkeleniyorum ama öfkeyi ifade etmek konusunda hiçbir zaman iyi olmadım, bu beni sessizliğe itiyor hep. O yüzden platformun düzenlediği konserde yer almak benim için çok önemliydi. Ben şiddet görmedim ve bunun aslında bir şans olduğunun farkındayım. 8 MAYIS 2020 N ilipek’in beni hep sakinleştiren sesi; kendimi iyi hissettiren, ruhuma güzel bir tarzı olduğunu düşünüyorum. Pırıl pırıl bir ses tonu, şarkı sözlerindeki incelik ve zekâ, onu benzersiz kılan özelliklerinden bazıları. İlk albümü “Sabah” (2015) ve ardından gelen “Döngü” ile kendine günümüz müziğinde özel bir yer açan Nilipek şimdi de iki kısım halinde yayımladığı “Mektuplar” albümüyle karşımızda. Bir süredir olduğu gibi karantina şartlarında, yazılı ortamda bir söyleşi yaptık kendisiyle ve müzikten kadın meselelerine birçok konuya değindik. u Diyebilirim ki Bülent Ortaçgil’den beri sükuneti bu kadar önemseyen, bu kadar önde tutan biri gelmemişti müzik sahnemize. Sahi, nereden geliyor bu sükunet? Çok teşekkür ederim öncelikle Bülent Ortaçgil ile aynı soruda buluştuğum için. Bence sükuneti ön planda tutan, hatta benden daha önde tutan şarkı yazarları ve müzisyenler vardır kesin ama sektör genellikle sükuneti ön plana çıkaran bir sektör değil. İşin içinde ticari kaygılar olduğunda sakin bir müzik biraz riskli olabiliyor sanırım. Bir yandan aslında ben de özellikle sükuneti öne çıkarıyor değilim ama gerçek hayatta da bazen sinir bozucu derecede sakin olabiliyorum; sanırım otomatik olarak şarkılara da yansıyor. :) u Kime yazıldı bu mektuplar? Tam da mektup denen o güzel şeyin hayatımızdan neredeyse büsbütün çıktığı şu günümüzde? Bu mektuplar iki ayrı kişiye yazıldı; çoğu yazarken şarkı olacağını tahmin etmediğim, yazıldığı kişiye asla ulaşmayacağını düşündüğüm cümlelerdi. Nitekim aslında “mektup” olarak asla ulaşmadı da:) u Dinleyici en çok hangi parçaları sevdi, bunları tartabildiniz mi? Dinleyicilerdeki heyecanı görmek çok güzeldi, tabii bunu aslında bir süre sonra anlayabiliyorum; bir iki yıl sonra, belki beş on yıl sonra da dinlenecek mi, önemli olan o aslında. Şimdilik ilk bölümde “Yaprak” ve “Günebakan” çok sevildi gibi gözüküyor, ikinci bölümü daha bilmiyorum. u Koronavirüs karantinası etkiledi mi albümle ilgili planları? Tabii ki :) Planladığımız birçok şeyi yapamadık; klip, turne, lansman... Daha fenası; miksler yapılırken tamamlarız dediğimiz bazı kayıtlar havada kaldı; bir kısımını evde yaptık, bir kısmında eski kayıtları kullandık. Ama bu biraz da şu anın imzası gibi oldu, sonucu seviyorum. u Red Bull Warm Up projesi alternatif sahneden yeni yetenekleri buluşturabilmek için yakında tekrar başlıyor. Siz de projede yer aldınız. Katılımcılara tavsiyeleriniz olur mu? Red Bull Warm Up, müzik sahnesine girişte iyi bir kalkış sağlıyor diyebilirim. Hem bolca sahne alıyor, deneyim elde ediyorsunuz hem de müziğin farklı yanlarını düşünmek ve aslında tüm sisteminizi kurmak konusunda sizi disipline sokuyor. Katılımcılara da şunu tavsiye edebilirim: Öğrenecek çok şeyleri var, tadını çıkarsınlar. ONLINE HEYECANI u Siz de online, Instagram üzerinden konserler verdiniz bu karantina sürecinde. Dinleyiciyle sanalda buluşmak nasıl bir hismiş? Net bir şekilde söyleyebilirim, ilk canlı yayınlarda normal konserlerden daha çok heyecanlandım! En son Red Bull Sunar: Evde Çal konserlerinde yer aldım. u Sizin karantinanız nasıl geçiyor? Albüm çıkışına denk gelince daha çok çalışmakla geçti, birkaç online ders aldım, biraz da çizime ve bir şeyler izlemeye vakit ayırdım... Zaten şu anda bir şeyler yazacak ya da besteleyecek bir akli durumda değilim; albüme çok odaklı olduğum için :) u Nasıl görüyorsunuz bu olup bitenleri? Hayattaki basit rutinlerin önemi çok ortaya çıktı benim için; özellikle gündelik hayata dair olanların. Yiyeceklerimizin nereden geldiği, herhangi bir şeyin bana ulaşabilmesi için kaç kişinin çalıştığı, bu insanların emeklerinin karşılığını, haklarını alıp alamadığı kafamda dönüp duruyor. Bence insan her çağda bunu unutuyor ve her çağda bunu hatırlatacak bir şey illaki ortaya çıkıyor. u Bu izolasyon bitince ilk ne yapmayı istiyorsunuz? Ailemi ve arkadaşlarımı özlüyorum! Stüdyoda, açık havada, konserlerde onlarla buluşmayı. Bir de uzun uzun yürüyüşler yapmayı. u Okuyucularımıza bu günlerde hangi albümü/şarkıları/sanatçıları ya da hangi kitapları önerirsiniz? Şu sıra ruh halime göre üç kitap arasında salınıyorum; Vandana Shiva’dan “İnadına Canlı”, Banu Özyürek’ten “Poz” ve Füruğ Ferruhzad’ın şiirleri. Albüm olarak da SAULT’un 5 albümüne sardım, bir yandan da dönüp durup Can Güngör’ün yeni albümünü dinliyorum. İnsanlık Hitler’den ders aldı mı? 1 Haffner’in “Hitler Üzerine Notlar”ını da okudum. Haffner liberal biri. Her liberalde olduğu gibi Stalin ile Hitler eşitlemesi yapması sevimsiz. Bu saçmalığı kenara koyarak söylüyorum, dikkate değer saptamaları var. İlkin Hitler’in temel zaafının devlet adamı olmamasından kaynaklandığını saptıyor. Büyük adamların devletlerin ömrünü kendi yaşamlarıyla sınırlı tutmadıklarını, oysa Hitler’in, kısacık ömrüne dünyaya egemen olacak ulus yaratmayı sığdırmak istediğini söylüyor. Bu hırs, kibir hata yaptırıyor elbette. Kitapta ilginç olan saptama Hitler’in en büyük zararı Alman halkına/ulusuna verdiğini söylemesi. “Soykırım sonunda Yahudiler devlet sahibi oldu”, “Sovyetler güçlendi, iki kutuplu dünyanın liderlerinden biri oldu” diyor. “Oysa Hitler halkına düşmandı ve onları hem öldürdü hem de onurlarıyla oynadı” diyor. Tartışmalı ama değerli saptama. 2 Haffner özellikle Nürmberg mahkemeleri üstüne eleştirel tutum takınıyor. Mahkemelerin gerçek suçu, suçluları açığa çıkarmak şöyle dursun, bir çeşit mağduriyet savladığını söylüyor. Halkı olabilir. “Savaş mahkemesiyse eğer bunlar, yenenlerin egemenliği, yani hukuku belirleyici olur” tezi düşünmeye değer. Bir de yazar, Hitler’in dalga geçildiği gibi kaçık olmadığının, askeri ve siyasi olarak fevkalade yetenekli olduğunun altını çiziyor ki, bu da dikkate değer. Kitabın bir yerinde Hitler’in işgal ettiği ülkelerin halklarının nasıl eğitim alacağı yönün aşk yaşayan, yaşamını adayan kadın lar da hafife alınmış, aşağılanmış ol muyor mu? Çaresiz kaldıkları için mi bu dahi adamın peşindeydiler, yoksa tercihleri miydi onunla olmak? Stern elbette dilediği yorumu yapma hak kına sahip, ancak burada da karşımı za çıkan ve sıkça altı çizilen Stalin/ Hitler eşitlemesi kuşkumu arttırıyor. Komünizm düşmanlığı, sanki Bertolt Brecht’e bakışını da doğrudan etkile Bertolt Brecht Helene Weigel miş, Marianna Kesting’in “Brecht” ki tabı da okunmalı. deki siyasetini anlatıyor. İlkokul eğitimiyle sınırlı kalacak çocukların, ileride Alman ırkına hizmetçi olması temel ilke: “Pis işleri onlar yapacak, bilim, sanat, felsefe ile üstün Alman ırkı ilgilenecek.” Kabaca tarif bu! Düşündüm de savaş sonrası Almanya’nın işgücü gereksinimini büyük ölçüde bizim insanımız karşıladı. Çoğu kısıtlı eğitim almış insanlardı. Yani o pis işleri yaptılar. Hüzünlendim. ertolt Brecht ve Helene Weigel aşkı üstüne Carola Stern’in yazdığı Bçalışmayı okudum. Nazilerden kaçmak 3 zorunda kalan tutkulu bir şair, dram ya 4 Hitler’in Yahudi düşmanlığı zaman daraldıkça hız kazanır, büyük insanlık suçu işler, Haffner’in Nürmberg Mahkemeleri ile ilgili eleştirisi şu bağlamda ilginç; “mahkemeler doğru biçimde yargılama yapamadı” diyor. İnsanlığa ait suçların dönemin koşullarını aşan sorunlulukla yargılanması gerektiğini söylüyor. “Eğer siyasal iklim yargılamalarda etkili olursa, yargılananlar lehine bir durum ortaya çıkar, tartışmalı hal alır” diyor. Burada, yine komünizme dair gönderme olduğu görülüyor. Bir yandan Haffner’in zama zarı, komünist Brecht. Dalgalı ruhu, nın ötesine geçecek ölçüler aramasına hak ve çarpıntılı aşkları var, ancak Weigel ömrünün rirken, öte yandan komünizm düşmanlığının sonuna dek hep yanında. Büyük insanların ya da onun değerlerini etkilediğini görüyorum. şamına yakından bakınca zaafları görülür, hat Benzer durum Stern için de geçerli, Brecht’in ta “iyi ki tanımamışım” der kişi bazen; ancak Sovyetler Birliği’nde olan biteni gördüğü hal bu insanları kaleme alırken hangi ölçülerle ba de buna kılıf bularak “Çocukluk hastalığı” de kılacağı önemlidir. Aynı tartışma uzun yıllar diğini vurguluyor örneğin. Bir çeşit suç ortak Nâzım için de yapılmadı mı? lığı yaptığını ima ediyor. Bertolt sert eleştirilirken, esasen onunla Nedense Stalin’in Hitler’i durduran, ye nen adam olduğu hep gözden kaçırılıyor. 5 Brecht Nazilerden kurtulmayı başarıyor, ömrünü Almanya’da tamamlıyor. Maalesef büyük düşünür Walter Benjamin onun kadar ta lihli değildi. Kaçarken kıstırıldığını anla yınca intihar ediyor. Öyküsü can yakan tür den... Daha insanlığa söyleyecekleri vardı oysa. Tek Yön’deki şu cümlesi aklıma ka zınmıştır: “Taraf olmayan susmalıdır.” 6 “ İ nsanlık Hitler’den ne gibi dersler çıkardı?” sorusu günceldir. Zamanla esas soru belirir: “Çıkardı mı?” Irkçılığın yeniden dirilmesi, ge niş kesimlerin bu duyguyla uyuşması, bize açıklıkla gösteriyor ki, yanıt olumlu değil. Bencillikle ırkçılık arasında mesafe çok kı sa. Kişi salt kendini düşünür oldukça zalim leşiyor. Dahası; yaratıcı insan için sanatçı, yazar, bilimci kalabalıklar tedirgin edici. Bencilikle, özgürlük farkını kavramak gerek. 7 T arihin rüzgârı sert esiyor yine. İnsanın kendini yalnız, biçare bulması doğal bu süreçte! Bir yanıyla yaşam eve sığarsa da öte yandan bu tutsaklık günlerini iyi anlamak gerek li. Sadece elimize kelepçe, ayağımıza pran ga bağlı değil. Yalnızlık duygusu düşünme gereksinimi duymayan kalabalıklardan kay naklanıyor. Sayıklar dururum: “Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil.” ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM “İnsanlık Hitler’den ne gibi dersler çıkardı?” sorusu günceldir. Zamanla esas soru belirir: “Çıkardı mı?” Irkçılığın yeniden dirilmesi, geniş kesimlerin bu duyguyla uyuşması, bize açıklıkla gösteriyor ki, yanıt olumlu değil.