24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 24 MART 2019 ÖZNUR OĞRAŞ Gidin... görün...ÇOLAK u Çiğdem Erken söylüyor ENKA Kültür Sanat, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü Sahnelerden Aşk Şarkıları konseriyle kutlayacak. Tiyatro müzisyeni Çiğdem Erken ve orkestrasının seslendireceği şarkılara; Asu Maro, Birce Akalay, Devrim Yakut, Fırat Tanış, Gonca Vuslateri, Özge Borak ve sürpriz konuklar eşlik edecek. u Fantastik figürler... F antastik figürleri ve canlı renkleriyle kendine özgü bir dünya yaratan Mehmet Uygun, “bir tür hayvan ansiklopedisi” olarak nitelendirdiği yeni projesinin ön örnekleri olan küçük boyutlu resimlerini 27 Nisan’a kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda sergiliyor. u Sohbet sürüyor R ezan Has Müzesi tarafından her ay düzenlenen Cibali Sohbetleri bu ay “Ben Buradayım”: CibaliTekel Tütün ve Sigara Fabrikası’nda Çalışmış Kadınların Deneyimleri” başlığıyla devam ediyor. 26 Mart Salı günü 16:00’da düzenlenecek sohbet herkesin katılımına açık. u 55. Kütüphane Haftası SALT’ın 55. Kütüphane Haftası için hazırladığı programlar, akademisyen Zuhal Yonca Odabaş’ın 27 Mart’ta SALT Galata’da 19.00 gerçekleştireceği konuşma ile başlıyor. u Eskişehir’de tiyatro Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın “Scapin’in Dolapları” adlı oyunu bugün saat 18.00’de, 30 Mart’ta ise saat 20.00’de Kültür ve Sanat Sarayı’nda sahnelenecek. Oyunun yönetmen Ümit Aydoğdu. Müzikleri ise Oktay Köseoğlu üstleniyor. u Ayşe Opereti... A nkara Devlet Opera ve Balesi’nin Ayşe Opereti 27 Mart’ta saat 20.00’de Opera Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşacak. u Borusan Quartet’ten konser A çı’da Müzik / Müzikli Cumartesiler konser dizisi, 30 Mart’ta 12.30’da Borusan Quartet’in vereceği “Bahar Konseri” ile sona erecek. “Güneşli Zamanlar” başlıklı konserde Borusan Quartet, Piazzola’dan tangolar, Schubert’ten “Ölüm ve Genç Kız” ve Burhan Öcal ile İlyas Mirzayev’den “Eski İstanbul”u seslendirecek. Feridun Düzağaç, 4 yıllık kırgınlığın ardından 10. stüdyo albümü olan “10’a Özel”i sevenleriyle buluşturdu Feridun Düzağaç’la yeni albümünü, dört yıl süren suskunluğunu, toplumda ve müzikte yaşanan dönüşümleri, Hrant’ı ve aklındaki yeni projeleri konuştuk. Düzağaç, “Dinleyicilerimle kurduğum şahane ve büyülü bir dünyam var ne mutlu. Bu bizim oksijen çadırımız” diyor. u Sanatçının, ideolojisini ve seçim dönemleri gibi süreçlerde durduğu yeri dile getirmesi, artan toplumsal kutuplaşmayla beraber büyük tepkilere sebep olabiliyor. Sizdeki kırgınlığın sebebi de benzer tepkilerdi... Sokak röportajları yapan internet kanalları var yanlı yansız yandaş ya da bağımsız hiç fark etmiyor; orada konuşmayan, konuşmaktan çok korkan sade yurttaşlarımızı görüyoruz. “Aman oğlum aman kızım” diye gülerek kaçışıyorlar. Onlar bizim insanımız, bu güzel ülkede yaşıyorlar. Ve bugünün Türkiye’sini en çıplak ve sahici hâliyle özetliyorlar. Bizler üzerinden; yani halkta iyikötü karşılığı olan ‘ünlü’ler üzerinden magazin boyutunda haberleştirilen ve hepsi eserleriyle çok sevilen bir ünlümüzün linci ile sonuçlanan yandaş muhalif eğlencemiz var şimdi de. Ben bu eğlenceyi lanetliyorum. Koca seçim süreci hep kaybeden tarafı bir masala inandırıp seçim sonucunu gazeteci arkadaşına ‘adam kazandı’ mesajı ile anons etmeyi yeterli bulan bir siyasetçi arzı endama devam edecek ama benim ve bu ülkenin güzel ağabeyi Bülent Ortaçgil fazlasını değil aynısını söyledi diye linç edilip küstürülecek öyle mi, lanetliyor ve susuyorum. Kırgınım. u Bu ‘linç’ yaklaşımının sizde yarattığı etki neydi? Türlü olaylardan lince doymuş bir ölümlü olarak uzun süredir sahne dışında ölü taklidi yapıyorum. Ne kadar onurlu ne kadar doğru tartışılır elbette ama mümkün olduğu kadar huzurlu. Çünkü o bu şu sebeple üzerime nefret kusan insanlarımızın da olduğunu biliyorum artık, kendimi karşıma oturtup soruyorum ‘ne yaptım ki’ diye; cevabı bulamıyorum. u Seçimlere dair neler söylersiniz? Söyleyeceğim en önemli şey, uzun bir süre seçim olmayacağı ve galiba medya ile sosyal medyadaki bu iftira, yalan, korku senaryolarından hiç değilse uzunca bir süre kurtulacağımız umudu. Benim doğru bulduğum ve inandığım siyaset, yurttaş ilişkisinde oy verecek yurttaş, piramidin koca gövdesinin neredeyse tamamı. Hizmete talip siyaset adayı tepede küçük bir nokta. Anadolu’nun birçok kentinde kültür merkezlerinde konser taleplerimiz izne bağlı. Ve alamıyoruz, canları sağ olsun. Kendi ikbalim menfaatim kazancım için hiçbir zaman ağlamadım. Vicdanım ve utanma duygum sapasağlam yerinde çok şükür ve ne mutlu, Eren’in, Aybüke öğretmenin Fethi Pekin’in, Ömer Halis’in, onuru için canına kıyan Tatar Yarbayın ailelerinden utanırım. Ali İsmail’in, Berkin’in, Yasin Börü’nün analarından utanırım. Beni daha delikanlıyken bir yazısında Fethullah Gülen tehlikesiyle tanıştıran Hikmet Çetinkaya’nın FETÖ ile ilişkilendirilip yargılandığında hissettiği kırgınlığın daha derin ve sahici olduğunu düşünüyorum. Susuyorum zira konuşmamın hiçbir manası yok. Bu susmuş hâlim işte, o kadar kırgınım. Acılar atlası u “Sanatoryum”u çıkış eseri olarak belirlediniz. Toplumun hafızasızlaştırıldığı bir dönemde Hrant Dink’i sürekli hatırlatacak bir şarkı bu. Şarkının hikâyesinden ve sizdeki Hrant’tan bahseder misiniz? Ekonomi sohbet ya da tartışmalarında hep kamu, kamunun borcu, borçlandırılması vs lafları geçer. iktisat mezunu yarı zamanlı bir şarkı yazarı olarak benim aklı Alternatif sahnenin kadın sesleriyle yeni bir albüm u Albüme 3 bestenizi ekleyebildiğinizi söylediniz. Üzerinde çalıştığınız diğer bestelerinizle yapmak istediğiniz yeni bir çalışma var mı? Bu albümü tamamladıktan sonra, çok derin ve hızlı bir şekilde hissettim ki gerçekten benim de artık bundan sonraki paylaşımlarımda ilgili herhangi bir müzik yapımcısına ihtiyacım kalmamış... Bu noktada sağ olsun konserlerinde bana eşlik eden çok kıymetli müzisyen dostlarım var, aynı zamanda özellikle son dönemlerde dijital çağın getirdiği avantajlarla her biri birbiri kadar, birbirinden değerli kadın vokallerle arada kalmış şarkılarımı yeniden yapmayı planlıyorum. Bu albüm koşturmacasından sonra yavaş yavaş onları rahatsız edip projeyi şekillendirmeye başlayacağım. ‘İşte, o kadar kırgınım!’ AYÇA HAN Uzunca süren kırgınlığını anlatan Düzağaç, “O, bu, şu sebeple üzerime nefret kusan insanlarımızın da olduğunu biliyorum artık. Kendimi karşıma oturtup soruyorum ‘Ne yaptım ki?’ diye; cevabı bulamıyorum.” ma hep kamu vicdanının alacakları gelir nedense. Bendeki Hrant, kamu vicdanındaki Hrant’tan az ya da çok yada daha ağır ya da hafif olamaz. Acılar atlası güzel ülkemin saymakla bitmez öznelerinden bir tanesi Hrant. Mehmet Esen bana bu şiiri verip “ belki seni yeniden yazmaya inandırır” dediğinde kendimi ve yakınımdaki müzisyen dostlarımı çoktan inandırmıştım oysa ‘bıraktığım’a. Neyse geçti gitti. Şimdi elimizde bu albümü nihayet tutuyor olmak aslolan. Biz albümün mutfak tayfası olarak tereddütsüz “Sanatoryum” ile yeniden merhaba demeyi daha yakışıklı bulduk. Sadece Hrant’ı değil Sait Faik’i ve tüm şairlerimizi de yani ‘tatlı dili ve güzel sözü' selamlıyor olmak bize daha doğru geldi. Şarkıyı tamamlama sürecinde defalarca Heybeli’ye gittim. Gizli gizli Sanatoryum'u dolaştım. Arındım. Şarkı çok efkârlı diyorlar, orası kadar değil diyorum. ‘Daha ilk gününde şu kadar tıklandı’yı paylaşan sevgili dostlarıma özeniyorum. Gerçekten çok düşük tıklanmış ve izlenmiş olması dışında hep güzel yorumlar alıyoruz albümle ilgili. Sanıyorum kimsenin efkâra yeri kalmadı ki çok haklı olabilirler. u”Pişmanlık Sineması” ve “Gidin” şarkıları albümün sürpriz soundlarının olduğu iki çalışma olmuş... “Pişmanlık Sineması”nı deyim yerindeyse sevgili Bedük kurtardı, sihirli bir dokunuşla bize bu şarkıyı armağan etti. “Gidin” çıktıkları ilk günden beri hayranlıkla takip ettiğim dostlarım Peyk grubunun bir dolu güzel şarkısından bir tanesi. O noktada da sevgili Sertaç Özgümüş gerçekten harikulade bir iş çıkardı. Albüm tam anlamıyla bir dayanışma albümü. En büyük teşekkürü de benim terminolojimle bana özel yazdığı şarkılarıyla sevgili Ata Akdağ’a borçluyum. Ve bir Pinhani şarkısı söylemekten de kıvanç duyuyorum. Var olsunlar. Çok yaşasınlar. Tekli, esirgeme... u Dijital müzik platformlarının yaşamımıza girmesiyle insanların müzikle, müzisyenle bağ kurma şekli de farklılaştı.... Teknolojik ya da dijital devrim çağından müziğin ve müzik paylaşımının farklı etkileniyor olması kaçınılmazdı. Bu noktada yaşasın kitap demek geliyor içimden, çünkü hâlâ basılıyor ve hep basılacak. Dijital çağda müziğin paylaşımı ile ilgili benim kişisel efkârım yakında dokunulabilir bir kopya olmayacak olması, cd formatından da vazgeçilecek; albümler uzay boşluğuna yüklenecek ve GB’lar dolusu tüketim hızın da o albümler yüklendiği an itibarıyla eskimeye başlayacak... Albümlerde emek sahibi isimlerin yazılmıyor ol ması da başka bir sorun, hiç değilse bu albümler dijital kataloglarda tıpkı kartonet döneminde olduğu gibi emek verenlerin isimlerinin de yazıldığı formatlara dönüşebilirler. Benim ilk üç albümümü Âşık Veysel’i de kaydetmiş olan nur içinde yatsın Sıtkı Acim ağabeyim kaydetmişti, ben o gelenekten geliyorum. Din leyici olduğum dönemde de full albüm formuna haiz ve alışkındım... Tek single ile çıkış ise dinleyicimden bir şey esirgiyor gibi hissettiriyor bana. Fotoğraf: Kurtuluş ARI C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear