28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 KASIM 2019 5 “Ben doğduğum günden bu yana hep mücadele etmek zorunda kalmışım. Bu benim gerçekliğim. Yoksul bir ailede doğmuşum, eşitsizliği görmüşüm...” “Kendine özel kazanımlarla mutlu olduğunu zanneden insanlar var ama huzur ve mheurtkluesliunkedşiot?ğo?a?lld?lı?ukğtau, bdiorğyaedrad,e, herkesle birlikteyken var.” “Asla yalnız değiliz. Kadınlar bilsin ki bütün sorunlarının sebebi politik eril bakış açısının dayatması. Umutluyum, bu yüzyıl kadınların yüzyılı olacak.” Kaftancıoğlu, ‘Özgürlük mücadelesi veren kadınlar siyasette hedef haline getirilebiliyor’ diyor İktidarın korkusu: Kadın “Koruma ordusu korkunun göstergesi. ‘Halkından korkan bir iktidar, mutlaka suç işliyor demektir.’ Unutmayın.” CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul’daki zaferi tüm Türkiye’ye yaşatmak üzere yola koyulduklarını söylüyor. Hedefe odaklanmış, hiç durmadan çalışıyor. Yargılandığı davaya, tehditlere rağmen korumalarının alınmasına, yaşadığı onca baskıya fazla anlam yüklemiyor. Motivasyon kaynağı ise mücadele. “Mücadele etmek zorunda olmak benimki. Hiçbir şey bana altın tepside sunulmadı. İnsanlar, tırnaklarımla kazıyarak geldim der ya, ben tırnakları sökülmüş halde doğmuşum...” diyor. Kaftancıoğlu ile kadınları, siyaseti, hedef gösterilmesini, hayallerini konuşmak üzere buluştuk. u Kadınlar açısından ülkedeki tablo nasıl sizce? Tablo hiç iç açıcı değil. Her geçen gün daha kötüye gidiyor. Geçen ekim ayında 36 kadın katledildi. Her gün bir kadın öldürülmüş, düşünün... Eril anlayışı içinde barındıran iktidar, bütün özgür kadınların en büyük organize tuzağı durumunda. Kadın ve erkeği eşit görmeyen ve bunu da çekinmeden söyleyen bir siyasal yapılanmanın karşısında, kadın cinayetleri elbette kültürel ve politiktir, tartışmasız bir şekilde. Bütüncül olarak kadına bakışın sorunlu olduğu bir dönemdeyiz. Diyanet İşleri’nin reklamını gördük. u Reklamda kadın kocasına hizmet ediyordu... Erkek egemen bakışı, bugünün iktidarının anlayışını göstermesi açısından anlamlı. Soruna ne kadar yanlış yerden bakıldığını, aslında kadının metalaştırılarak, ikinci sınıf insan yerine konulmak istendiğini gösteriyor. Siz hizmet edeceksiniz, kocanız telefona değil yüzünüze bakacak, ödülünüz de o olacak ve sorun çözülecek. Bu kabul edilemez boyutta bir anlayış. Bizim önce bu zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor. Erkeklerle kadınlar hep birlikte mücadele vermeli. GÜÇSÜZ KADIN YOK u Sizin sorunun çözüleceğine dair umudunuz var mı? Kadınlar, farklı kimlik, ideolojik bakış ne olursa olsun sorunları konusunda yan yana gelebilmeyi daha fazla başarıyorlar son dönemde. Gezi ruhu ile de sadece bu iktidara değil tüm dünyaya eşit ve adil bir ülkede yaşamak istediğimizi barışçıl bir şekilde haykırmıştık. Umut var çünkü kadınlar var. u Siyasette kadın olmak diye sorsam... Hem kadınlara ilham veriyorsunuz, güçlüsünüz, hem hedeftesiniz... Benim gibi kadınlar belki cesaretin simgesi gibi görünüyoruz... Tanık olduğum o kadar güçlü kadın var ki ben kendimi onların yanında güçlü bile hissetmiyorum. Anadolu’nun bir köyünde hiçbir imkânı yokken, eşinden her türlü şiddeti görüyorken 5 çocuğunu okutabilmiş bir anne bu topraklardaki en güçlü kadınlardan biridir. Çocuğu dövülerek öldürülmüş bir anne, “Ben nefrete karşı mücadele ediyorum” diyorsa, güçlüdür. Aslında güçsüz kadın yok. Güçsüzleştirilen kadın var. u Peki ya siz? Aslında toplumda kadın olmak kolay değil, dolayısıyla siyasette de böyle. Erkek egemen bakışın, cinsiyetçiliğin ve eril dilin hâkim olduğu bir yerde kadın olarak mücadele etmeniz kolay değil. Bugünkü siyasal sistem eril dile sahip olmayan kadınları hedefe koyuyor çünkü iktidarını eril dile ve anlayışa borçlu. Bir kadını göstermelik olarak bakan yapıyorlar ama o bakan çıkıp “Bir kadın börek yapmasını bilmiyorsa o aile dağılır” diyor... Güzel olan zorluklara rağmen siyasette kadınların var olması. u Siyasete uzak kesimleri de çektiniz değil mi? Siyaset bence yaşamın her ala nında olduğu gibi bir sorumluluk. Toplumu dönüştürmenin araçlarından biri. Benimle “Çok canlarını ilgili şu söyleniyor: Erkek gibi kadın. İltifat etmek sıktım, canlarını istiyorlar ama cinsiyetçi, kabul etmeyeceğim bir ifade. Ben siyasette erkek gibi kadın olmak istemiyorum. Kadın gibi kadın olmak istiyorum. Kendine zaman ayırabilen, giyimiyle kuşamıyla bakımlı da olan, “erkekler gibi” giyinmek zorunda olmayan, istediği zaman kırmızı rujunu da süren, güzel görünme kaygısı olmadan makyajsız da olabilen kadın gibi siyaset yapmak istiyorum. Bunun mücadelesini elimden geldiğince veriyorum. Kadınların da bu duyguyla siyasete ilgilerinin arttığını görüyorum. Ben aslında “kadın gibi” siyaset yaptığım için hedefteyim. “Erkek gibi yapsaydım” hiçbir sorun çıkmayacaktı. Olsun, bu da beni sonsuz derecede mutlu ediyor. u İstanbul’u alacağız demiştiniz il başkanı seçildikten sonra yaptığımız ilk söyleşimizde... Kehanet değil ama bir şey daha söyleyeyim size. Sürenin önemi yok, erken seçim olur ya da olmaz... Ben çok yakında tek adam anlayışının egemen olduğu bir ülkede değil, demokratik bir ülkede yaşayacağımızı biliyorum. u Yerel seçimler bu inancı pekiştirdi her kesimde değil mi? 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri, inandığımızda olabileceğini gösterdi. Gelecekteki mücadelemiz açısından bu seçimler çok kıymetli. Muhakkak genel seçimlere de yansıyacak. Çünkü halkımız “CHP belediyeleri hizmet sağlıyor, herkesi kucakladı” demeye başladı bile. İMAMOĞLU İLE AMACIMIZ TEK u İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile aranız açık mı? İktidarı eleştirmenin maliyeti yüksek. Muhalefette sanki sorun varmış gibi göstererek muhalefeti kendilerince etkisizleştireceklerini zannediyorlar. Yeni nesil siyasette bugünkü iktidarın görmediği bir şey var, siz istediğiniz kadar dedikodularla, algılarla iş yaparsanız yapın, toplum artık hakikati arıyor, görüyor. Ekrem İmamoğlu’nun da benim de CHP’nin de halk için siyaset yapan herkesin tek bir ortak amacı var; topluma hizmet etmek. İmamoğlu ile değil kavgam, fikirsel olarak ayrışmam bile mümkün değil. u Koruma kararının kaldırılması... Bu karar pek çok anlam taşıyor ülkemizde, pek çok insan için de ürkütücü... Devletin en üst noktasındaki kişi AKP genel başkanı, çıkıp bir kişiyi açıktan hedef gösterdiğinde, kendine içişleri bakanı diyen benim bir türlü adını öğrenemediğim şahıs açıktan yalanlarla hedef gösterdiğinde, ki devleti yönetenlerin, siyaset yapanların asla yalan söylememesi gerekir bu hedef gösterilen kişiyi korumuyoruz dediğinizde, bu aslında belirli kesimlere verilmiş bir mesajdır. u Size yönelik öfke hiç geçmeyecek gibi mi? İktidardakilerin korktuğunu biliyorum. Saldırılarının sebebi de bu. Korkmayan bir insan karşısındakine zulüm yapmaz. Yaptığına güvenen bir insan yalan söylemez. Düşüncesine güvenen bir insan algı operasyonlarıyla, yalanla iş yapmaz. AKP’de siyaset yapan bir sürü siyasetçi, ben olmadığım birinin fotoğrafını, benmişim gibi sunuyorsa bu Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar onların ne kadar korktuğunu gösteriyor. u Cumhurbaşkanı ile hiç karşılaşmış mıydınız? Toplum sal Bellek Platformu ile Meclis’e gittiğinizde mesela... Hayır. 2009’da Meclis’e gittiğimizde bütün partilerden randevu istedik. AKP ile MHP randevu vermemişti. Bizim insanlarla bir araya gelmekten hiçbir korkumuz yok, ne söyleyeceğimizi biliyoruz. CUMHURBAŞKANI HAKLI! u Cumhurbaşkanı sizi dilinden düşürmedi gerçekten... Kadından korkuyor. Sadece Canan Kaftancıoğlu meselesi değil, kadınların mücadelesinin, kendisini Saray’da rahat oturtmayacağını biliyor. Çünkü çok iyi biliyor ki kadınlar özgürlük, eşitlik, adalet, hukuk ve barış demeye başlar ve örgütlü mücadeleyi büyütürlerse kendisi gidecek. O yüzden beni dilinden düşürmemekte haklı. Aslında hedef aldığı şahsım değil; kadınlar, demokrasi, laiklik, barış ve eşitlik. u Ordu’nun size kattığı en önemli şey ne? Ben insanların hep çocukluğunu yaşadığını düşünenlerdenim. Benim çocukluğum iyi insanlarla geçti. O topraklar, içimdeki adalet duygusunu öne çıkarmama vesile oldu, bana ben olmayı kattı. Öğretmen bir babanın yoksullukla yetişmiş bir çocuğuyum. Çocukluğumda ne inançları ne de kılık kıyafetleriyle ayrımcılığa uğrayan insan yoktu çevremde... u Sözünü sakınmayan birisiniz, zorluyor mu bu sizi? Duygularımı paylaştığımda, yol arkadaşlarım, “Doğru söylüyorsun ama sana zarar verir” diyebiliyorlar. Doğru olduğuna inandığım bir şeyi yaparken “bana zarar verir mi” duygusuyla hareket etmiyorum. Doğruysa söylenmesi gerektiğine inanıyorum. Yoksa mücadeleyi toplumsallaştıramayız. Yeni nesil siyasetten kastettiğim sahici ve samimi olmak. u Üzüldüğünüz “Bırakın işimi yapayım” dediğiniz anlar... Demedim çünkü bırakmayacaklarını biliyordum. Ben sadece işimi yaptım, hayallerimi hayata geçirmek için uğraştım. Bu kadar da olmaz dediğimiz şeyler, bu memlekette herkesin başına geliyor. Bu memlekette sayısı binleri bulan faili meçhul cinayetler var. Faili meşhur cinayetler var. “Vurmayın öldüm” derken tekmeyle öldürülmüş çocuklar var... Başıma gelenleri dünyanın en önemli şeyleri olarak görmüyorum. Bu absürdlüklerin hukuksuzluk bile diyemiyorum ortadan kalkması için mücadelemi sürdüreceğim. Herkes çok kırıldı, ben de onlar kadar kırılıyorum. u Aileniz alıştı mı temponuza? Alışamadılar. Eşim “Babamlar bir şeyi dönüştüremediler, yaşamlarından oldular” derdi. Sıcak bakmadı siyasete girmeme. Özellikle İstanbul seçimlerinden sonra “Haklıymışsın” dedi. Ama hiç görüşemiyoruz. Ortalama 5 saat uykuylayım. sıkmaya devam edeceğim. Benim hakikatimden korkuyorlar, korkmaya devam etsinler...” TEK ADAMA IHTIYACIMIZ YOK “Siyasetçi hayal kurabilmeli, o hayale inanmalı ve çok çalışmalı. Siyaset, çok çalışma işi ama boş çalışma işi değil, kendine çalışma işi değil. İstanbul ittifakı ile birbirimizi anladık ve çok çalıştık. Hâkim kılınması gereken şey bu. Karrşı durduğumuz şey tek adam iktidarı, bizim tek adama ihtiyacımız yok. Öne çıkmak değil takım oyununu başarabilmek... Buna susa ÖĞRETMENLER GELECEĞI KURTARABILIR “Atatürk’ün asker kimliği yanında öğretmen ve devlet adamı kimliği çok daha önemli. Başöğretmenimiz Atatürk’ün kurduğu ülkede Cumhuriyet öğretmenlerinden biri olan babam ve beni ben yapan öğretmenlerim o kadar kıymetli ki. Öğretmenler, bir öğrencinin yaşamına dokunarak bile geleceği kurtarabileceklerini hissetsinler lütfen. Bu mücadeleyi veren mış insanları gördükçe doğru yolda olduğumuza inanıyorum.” öğretmenlerin değil elleri ayakları bile öpülmeli.” HİLAL KÖSE Koruma kararıyla ilgili yanlıştan dönülür mü diye sorunca “Yanlıştan dönülürse devletin kurumları adına olumlu bir durum olur. Dönülmezse ne yazık ki benim sorunum olmaz. Ama bundan sonra devletin keyfiyetle yönetilememesi adına bizlere daha çok sorumluluk düştüğünü gösterir” diyor. CTucaommmha.utmrr’iıdyeet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear